استعيذ بالله : إِنَّ عِدَّةَ
الشُّهُورِ عِنْدَ اللَّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِي كِتَابِ اللَّهِ يَوْمَ
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ
قَالَ النَّبِي صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صِيَامُ يَوْمِ عَاشُورَاءَ إِنِّي أَحْتَسِبُ عَلَى اللَّهِ
أَنْ يُكَفِّرَ السَّنَةَ الَّتِي قَبْلَهُ
Muhterem Mü’minler,
Hutbemiz
Âşûrâ Günü hakkındadır.
Malum
olduğu üzere “Âşûrâ” Muharrem-i şerifin
onuncu gününe isim olarak verilmiştir.
“Aşûrâ, Âşûr, Âşûrâ’ gibi telaffuzları da mevcuttur.[1]
Zaman, Cenab-ı Hakkın
halkettiği mahlukâttandır. Cenab-ı Hakk indinde bu itibarla bütün zamanlar
müsavidir. Zamana kıymet veren şey, içinde vuku’ bulan Tecelliyât-ı İlâhidir.
Bu sebeple Muharrem-i Şerif ve bilhassa âşûrâ günü, müslümanlar tarafından oruçlar,
namazlar ve nafile ibadetler ile en güzel şekilde ihya edilmesi icabeden
günlerdendir.
Fakih Ebulleys es-Semerkandî (rh) hazretlerinin
beyanına göre, Âşûrâ Gününde vâki’ olduğu
rivâyet edilen hâdiseler şunlardır:
-Hz.Âdem(a.s.)’ın halk edilmesi,
Cennet’e girmesi ve Cennet’ten çıktıktan sonra tevbesinin kabûlü,
-Hz.İbrâhim(a.s.)’ın velâdeti, Halîlüllah pâyesine ermesi, Nemrut’un
ateşinden kurtulması,
-Hz.İdris(a.s.)’ın semâya ref’ olunması ve Hz.Eyyûb(a.s.)’ın hastalıklardan
kurtulması,
-Yûnus (a.s)’ın balığın karnından kurtulması,
Süleyman (a.s)’a saltanat verilmesi,
-Hz.Îsâ(a.s.)’ın velâdeti ve kendisine suikast
hazırlayan Yahûdîlerin elinden kurtarılıp,
semaya yükseltilmesi
-Hz.Mûsâ(a.s.) ve ümmetinin
Fir’avn’ın zulmünden kurtuluşları ve Fir’av’nın suda boğulması,
-Hz.Nuh(a.s.)’ın, gemisinin Cûdi dağına oturması ve
karaya ayak basması,
-Hz. Hüseyin (ra) Efendimizin Şehid edilmesi
gibi hadiseler Âşûrâ Gününde vâki olmuştur.
-Kıyametin kopması da yine aşura günü olacaktır.
Peygamber Efendimiz (SAV),
Medine-i Münevvereyi teşriflerinde, âşûrâ’ günü yahudilerin oruç tuttuklarını
görünce, bunun ne orucu olduğunu sordular. Onlar da; “Bu gün hayırlı bir gündür. Bu gün Allah’ın İsrailoğulları’nı
düşmanlardan kurtardığı, Hz. Mûsa’nın da şükür için Oruç tuttuğu gündür.”,
dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: “Ben Musa’ya sizden daha yakınım”
dedi ve Aşura günü orucunu tuttu, ashabına da tutmalarını emretti. Ashâb-ı Kiram:”Ey Allâh’ın Rasûlü, o(Âşûrâ) Yahûdi ve Nasrânî’lerin büyük saydıkları bir
gündür.” dediklerinde, Peygamber Efendimiz: “Gelecek sene olduğunda -inşaallah-
dokuzuncu günü (ile birlikte) oruç tutarız.”, buyurdular. Ertesi sene(nin
Muharrem ayı) gelmeden önce Rasûlüllâh vefat etti.”
Âşûrâ gününde yapılması tavsiye edilen
bir takım vazifeler mevcuttur. Bunlar:
*Âşûrâ gününde, dokuzuncu günle
beraber veya bu mümkün olmamış ise on birinci günle beraber oruç tutulur.
Rasülüllah (sav) Efendimiz bu orucun faziletini beyan babında şöyle
buyurmuşlardır: “Âşûrâ gününün orucu -Allâh’a karşı hüsn-ü zannım
odur ki- bir önceki senede işlenen hatayı örter.”
*O gün, eve ufak-tefek erzak alınırsa, bir
sene boyunca evde bereket olur. Peygamber Efendimiz “Kim âile efrâdına Âşûrâ gününün nafakasını geniş
tutarsa, Allah da ona senenin geri kalan günlerinde genişlik verir.”[2], buyurmuşlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder