REKLAM

kur'anı kerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kur'anı kerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27.05.2017

KUR’ÂN-I KERÎM’İN FAZİLETİ HAKKINDA HADÎS-İ ŞERÎFLER



KUR’ÂN-I KERÎM’İN FAZİLETİ HAKKINDA HADÎS-İ ŞERÎFLER


·     Bir baba çocuğunu Kur’ân-ı Kerîm  öğrenmek üzere hocaya gönderirse Hoca da çocuğa; “Evlâdım Bismillâhirrahmânirrahîm de, dese çocuk da besmele okusa okutan hocanın ve okuyan çocuğun anne ve babasının günahları affolunur.

·     Bir kimsenin Kur’ân’ı ezbere okuması bin derece, yüzünden okuması iki bin dereceden fazla sevaptır.

·     Bir kimse Mushaf’a bakarak yüzünden iki yüz âyet okursa, kabrinin etrafındaki yedi kabir ehli için şefâatçi kılınır, müşrik bile olsalar ana babasından Allah azâbı hafifletir.

·     Evvel ve âhirin ilmine mâlik olmak isteyen Kurân-ı Kerîm okusun.

·     Kur’ân-ı Kerîm’i tecvîdle okuyan kişi için şehit ecri vardır.

·     Kur’ân’ı tecvîd üzere okuyun. Çünkü tecvîd Kur’ân’ın süsüdür.

·     Kitâbullâh’a bakmak ibâdettir.
·     Kur’ân-ı Kerîm Allâhü Teâla’ya semâvât ve arzdan, cümle mevcûdattan daha sevimlidir.

·     Kur’ân’dan daha büyük şifâ yoktur.

·     Allâhü Teâla Kur’an’la ameleden kavimleri yükseltir,ona arka çevirenleri ise alçaltır.

·     Kur’an okuyun, zîra Kur’an Kıyâmet günü kendini okuyanlara şefâat eder.

·     Kalbinde Kur’an’dan bir âyet bulunmayan kimse, harap ev gibidir.

·     Ümmetinden en çok sevdiklerim o kimselerdir ki benden sonra gelip, beni görmedikleri halde Allâh’ın kitabındaki hükümlerle amel ederler.

·     Kur’an, 1 milyon 20 bin harftir. Onu her kim sabırla ecrini Allah’tan umarak okursa, her harfi karşılığında hûrilerden bir zevce alır.

·     Kur’an rûhî hastalıklara, kötü îtikad ve ahlaka karşı tam şifâdır.

·     Allâhü Teâla gazap etmez; bir de gazap etti mi melekler onun gazabından dolayı korkarak tesbih getirmeye başlarlar. Ancak yeryüzünde çocuklar Kur’an okudukları zaman gazabı durur ve rızâsı yeryüzünü doldurmaya başlar.

·     Kalpler demirin paslandığı gibi pas tutar, onun cilâsı Kur’an okumak ve ölümü çok hatırlamaktır.

·     İki kimse gıpta edilmeye değer: Biri Kur’an öğrenip hükmüyle amel eden, diğeri de serveti olup da Allah yolunda sarfedendir.

·     Bir kimse evlâdına Kur’an öğretirse, Kıyâmet günü anne ve babasına hükümdar tâcı gibi bir taç ile insanların görmedikleri iki elbise giydirilir.


KUR’ÂN-I KERÎM’İN FAZİLETİ HAKKINDA HADÎS-İ ŞERÎFLER


·     Bir kimse Kur’an okuyup ezberler, tatbik edip helâlini helâl, haramını haram bilirse, Allah onu Cennet’e koyar. Ev halkından Cehennem’i hak etmiş olan 10 kişiye de şefâatçi olur.

·     Ey Kur’an hâmilleri: Sizler Allâhü Teâla’nın husûsi rahmetini kazanan, Allah’ın kitâbını öğreten ve Allah’a en yakın olan kişilerdensiniz. Kim sizleri sever ve dost edinirse Allahü Teâla da onların dostu olur.Kim sizlere düşman olursa Allâhü Teâla’da onlara düşman olur.

·     Bir evde Kur’an okunduğu zaman melekler hazır olur, şeytanlar çekilir, ev halkına genişlik hâsıl olur ve hayır çoğalır, şer azalır. Kur’an okunmayan evde ise, şeytanlar hazır olur, melekler bulunmaz, ev halkına darlık gelir ve hayır azalıp şer çoğalır.

·     Kur’an şefâati kabul olunan bir şefâatçi, şikâyeti tutulan bir dâvâcıdır. Kim onu önüne rehber olarak korsa Kur’an onu Cennet’e çeker götürür. Kim onu arkaya bırakırsa Kur’an onu Cehennem’e sevkeder.

·     Kur’an’ı okuyunuz. Çünkü O, Kıyâmet günü ona sâhip olanlara şefâatçi olarak gelecektir.

·     Sizden kim Rabbiyle konuşmak istiyorsa Kur’an okusun.

·     Eğer Allah’ın (Andolsun ki biz Kur’an’ı düşünmek için kolaylaştırmışız. O halde bir düşünen var mı?) meâlindeki beyânı olmamış olsaydı, diller Kur’an okumaya güç yetiremezdi.

·     Kur’an okuyan kimse benimle dudak dudağa konuşmuş gibidir.

·     Bütün namazların sevâbı toplanacak olsa, Kur’an’dan bir harfin sevâbına karşılık olamaz.

·     Kur’an’ı öğrenin ve okuyun! Çünkü Kur’an’ı öğrenip okuyan ve onun hükümleriyle amel edip yaşayanın mîsâli, içi misk dolu bir keseye benzer. Kokusu her yana yayılır. Kur’an’ı okuyup onu sadece içinde tutan, ağzı düğümlü misk torbasına benzer.

·     Sizin şerefli ve en hayırlılarınız, Kur’an’ı okuyan ve okutandır.

·     Allah’ın kitâbından bir âyet öğrenen kimseyi Kıyâmet günü yüzünde tebessüm olduğu halde bizzat ben karşılarım.

·     Yâ Ebâ Hureyre: Kur’an’ı öğren ve öğret. Ölüm sana gelinceye kadar buna devam et. Bu halde bulunduğunda ölüm sana gelecek olursa, müminler Beytullâh’ı tavâf ettiği gibi meleklerde senin kabrine haccedeceklerdir.

·     Çocuğuna Kur’ân’dan bir âyet öğreten kimseye bu, gecesi namaz, gündüzü oruçla geçirilen bin senelik (nâfile ibâdetten) hayırlıdır. Fakir ve miskinlere sadaka olarak dağıtacağı bin dînardan da hayırlıdır.

KUR’ÂN-I KERÎM’İN FAZİLETİ HAKKINDA HADÎS-İ ŞERÎFLER


·     Cibrîl-i Emîn yeryüzüne inerek Resûlüllah Efendimiz’e geldi ve “Yâ Muhammed!” dedi, Rabbin sana selâm ediyor ve buyuruyor ki: Çocuğuna Kur’ân öğreten kimse on bin defa (nâfile) haccetmiş gibi olur. Aynı zamanda on bin ömre haccı yapmış sayılır. On bin (Hz. İsmâil soyundan) köle hürriyetine kavuşturmuş gibi olur. On bin defa savaşa girmiş, gâzilik pâyesine ulaşmış sayılır. On bin aç müslümânı yedirmiş gibi olur. On bin çıplak müslümanı giydirmiş sayılır. Kur’an onunla birlikte kabirde olur; kalkıncaya kadar onun yakınlığı devam eder. Terâzisi ağır gelir, Sırât’ı şimşek hızıyla geçer. Arzu ettiği kerâmetlerin en üstününe erişinceye kadar Kur’an ondan ayrılmaz.”

·     Kur’an okuyup onunla amel eden kimsenin ana babasına kıyâmet günü öyle bir taç giydirilir ki, ziyâsı, güneşin dünya evlerine vuran ziyâsından daha güzeldir. Ya bir de onunla amel eden kimse hakkında ne dersiniz?

·     Âdem oğullarına babalarından yazıklar olsun! Onlara Kur’ân öğretmezler, edep ve terbiye vermezler; böylece çocuklar câhil olarak yetişir... Ben böyle olanlardan berîyim,uzağım(onlardan ilgim kesiktir).

·     Bir millet ya da topluluk üzerine Allah kesinleşip hükme bağlanmış azâb gönderir de onların çocuklarından biri mektepte “El-Hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn...” okur, Allah onun sesini işitir ve bu sebeple o millet ya da topluluk üzerinden kesinleşen azâbı kırk yıl kaldırır.

·     İçinde Kur’an’dan bir şey bulunmayan kimse yıkık ev gibidir.

·     Kur’an-ı Kerîm’i yüzünden okumak ile ezbere okumak arasında fark,nâfile ile farz arasındaki fark gibidir.

·     Kur’an-ı Kerîmin her bir harfi için,namazda okuyana bin hasene,abdestli okuyana yüz hasene,abdestsiz okuyana on hasene verilir.

·     Evvel ve âhirin ilmine mâlik olmak isteyen Kur’an okusun.

·     Kim Kur’an dan şifâ dilemezse, Allah ona şifâ vermesin.

·     Kur’an okuyan kendisinin nâil olduğu şeyden daha fazîletli bir şeye nâil olabileceğini sanırsa yanılır.Çünkü: Allah indinde Kur’an’dan üstün şefaatçı yoktur;
ne peygamber, ne melek, ne de başkaları.

·     İki kimse gıpta edilmeye değer: Biri Kur’an öğrenip hükmüyle amel eden, diğeri de servetinden Hakk yolunda sarf edendir.

·     Bir kimse Kur’ân-ı Kerîm’i hatm ederse, ona Allah yanında makbul olan bir dua verilir ki, ister dünyalık, isterse ahiretlik olur.

·     Kur’ân okuyanlar Cennet ehlinin arifleridir.

·     Allah Kur’an okuyanı dinler.


13.11.2016

AHLAKİ ÇÖKÜŞÜN ÇÖZÜMÜ : KUR’AN AHLAKI



Adım Adım Çöküşü Hazırlayanlar
Bazı insanlar dünyayı yaşayabilecekleri tek yer olarak görmektedirler. Bu yanlış ve sapkın inanış ise hayatın gerçek amacından uzaklaşmalarına ve bir süre sonra manevi değerlerini de kaybetmelerine de neden olmaktadır. Hem kendilerinin hem de diğer insanların ölümle birlikte yok olacaklarını zanneden bu kişiler manevi yönden de bir çöküş içine girerler.

Bu tarz çarpık yaşam felsefelerine sahip insanların oluşturdukları toplumların manevi yönden büyük bir boşluk içinde olması kaçınılmazdır. Böyle toplumları oluşturan insanlar dünyada kendileri için mümkün olduğunca fazla çıkar sağlamaya, kendi istek ve tutkularını tatmin etmeye, kısa bir hayat süresini sorumsuzca geçirmeye çalışırlar. Ahlaki yönden bir güzellik elde etme konusunda ise çabaları olmaz. Çünkü bunun kendileri için bir çıkar sağlamayacağını düşünürler. Hatta aksine yardımsever, şefkatli, merhametli, hoşgörülü, vicdanlı insanları kendi çarpık bakış açılarıyla "saf" kişiler olarak değerlendirirler. Onların hayat felsefeleri, kuvvetli olanın zayıf olanı ezmesi, güçlü olanın hiç kimsenin hakkını gözetmeden insanlara dilediği şekilde zulmetmesi üzerine kuruludur.
Allah Kuran'da, ahirete ve hesap gününe inanmayan bu insanların günah konusunda da sınır tanımayacaklarına dikkat çekmiştir:
"O gün, yalanlayanların vay haline. Ki onlar, din gününü yalanlıyorlar. Oysa onu, 'sınır tanımaz, saldırgan', günahkar olandan başkası yalanlamaz." (Mutaffifin Suresi, 10-12)
Dinden uzak yaşayan bu insanlar hayatları boyunca hep daha fazla şey elde etme hırsı içinde olurlar. Ve çevrelerindeki insanlara da bu yönde telkinlerde bulunur, onları da Allah'ın sınırlarını tanımadan yaşamaya teşvik ederler.
İçinde yaşadığımız dönemde birçok toplumda din ahlakını tamamen terketmiş ve çevrelerini de böyle karanlık bir yola çekmek isteyen insanlar vardır. Bundan dolayı günahta sınır tanımama, saldırganlık, manevi çöküntü, ahlaki değerlerin yitirilmesi, bir ayette geçen ifadeyle "çirkin hayasızlıkların" yaygınlaşması, fuhuşun, sapkın cinsel ilişkilerin, uyuşturucu bağımlılığının, kumarın, kısacası her türlü ahlaksızlığın teşvik edildiği bir dönemdir. (Harun Yahya, Çözüm Kuran Ahlakı)

Ahlaksızlık Telkini
Dinsiz veya Allah'a ve ahirete inancı zayıf olan bir insan, Allah'ın haram kıldığı fuhuş, kumar, hırsızlık gibi eylemlerde bulunmaktan, insanların haklarına tecavüz etmekten çekinmez. Çünkü dinsizliğin temelinde, insanların tesadüfler sonucunda oluştukları ve dolayısıyla kendilerini Allah?a ve O?nun emirlerine karşı sorumlu hissetmek zorunda olmadıkları inancı vardır. Ayrıca dinsizliği besleyen evrim teorisine göre ise, insan gelişmiş bir hayvandır ve diğer hayvanlar gibi ihtiyaçlarını karşılamak dışında bir kaygısı olmamalıdır. Nefsani ihtiyaçlarını karşılama konusunda ise kendisine herhangi bir kısıtlama getirmek zorunda değildir; bu durumda hayvanlar gibi davranabilir.
Nitekim ünlü materyalistler ve Darwinizm'in savunucuları dinsizliğin ahlaka bakış açısını tüm açıklığı ile dile getirmişlerdir. Darwinizm'in önde gelen çağdaş savunucularından ve Cornell Üniversitesi profesörlerinden William Provine materyalizmin ahlaka bakış açısını şöyle ifade eder:
"Modern bilim ortaya koymaktadır ki, dünya tümüyle ve sadece mekanistik prensiplerle işlemektedir. Doğada hiçbir amaç ve prensip yoktur. Rasyonel olarak bulunabilecek tanrılar ve düzenleyici güçler de yoktur? İkincisi, modern bilim ortaya koymaktadır ki, insanoğlu için hiçbir 'daimi ahlaki kanun' ya da 'mutlak yol gösterici prensip' yoktur? Üçüncüsü, şu sonuca varmamız gerekir ki, öldüğümüz zaman ölürüz ve bu bizim mutlak sonumuzdur." (Philip Johnson, Darwin On Trial, 2. b. Illionis: Intervarsity Press, 1993)
Bu materyalist bilim adamının da belirttiği gibi, dinsizlikte ahiret inancı yoktur ve insanlar ölümden sonra yok olacaklarına inanırlar. İman etmeyenlerin bu sapkın inanışları Kuran'da da şöyle haber verilmiştir:
"O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz." (Mü'minun Suresi, 37)
Öldükten sonra dirileceğine inanmayan insanlarda, sınır tanımayan, her türlü aşırılıkta ve ahlaksızlıkta bir sakınca görmeyen, nefsinin ve tutkularının her emrettiğini yapan, iradesini kullanmak için bir sebep görmeyen, aksine her türlü iradesizliği geçerli sayan bir anlayış gelişir. Bu nedenle, dinsizlik ahlaki bozulmanın en önemli sebebidir. Nitekim Provine'in yukarıdaki sözleri de dinsizliğin bu sınır tanımazlığına, ahlak üzerindeki bozucu etkilerine bir örnek teşkil etmektedir. Bu sözlerde dinsiz bir insanın nasıl çarpık bir düşünce ve ahlak yapısına sahip olduğunu görmek mümkündür.
Örneğin 60'lı yıllarda dünya gençliği arasında ortaya çıkan özgürlük anlayışı tamamen bu sınır tanımazlığın ve aşırılığın sonucuydu. Serbest cinsellik, uyuşturucu kullanmak, başıboşluk, asilik gibi her türlü ahlak dışı tavır bu dönemin en önemli özelliği idi. Bugün tüm dünyada bu dönemin yetiştirdiği insanlar ya ülkeleri yönetmekte, ya da okullarda öğretmenlik yapmaktalar. Ayrıca günümüzün genç neslini yetiştirmiş olan anne babalar da yine aynı dönemin insanlarıdır. Bugün tüm dünyada ahlaki dejenerasyonun tarihte görülmediği kadar ilerlemiş olmasının bir sebebi de din ahlakından uzak yetişmiş bir kuşağın, giderek daha da dejenere olarak yetiştirdiği bir neslin mevcut olmasıdır. Allah bir ayette babaları din ahlakını bilmedikleri için kendileri de "gafil" kalan topluluğu şu şekilde bildirmektedir:
"Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin)." (Yasin Suresi, 6)
Bu ayette de dikkat çekildiği gibi, bu gibi insanların yetiştirdikleri nesiller de kendileri gibi din ahlakından uzak ve "kötülükte sınırı aşan", yani ahlaki değerlerden yoksun insanlar olmaktadır.


Şeytanın Ahlaksızlık Telkini
Dinsizliğin ahlaksızlığı getirdiği kesin bir gerçektir. Ancak dinsiz olduğu halde ahlaksız olmadığını, yukarıda sayılan ahlaksızlıkların hiçbirini yapmadığını düşünen insanlar da olabilir. Gerçekten dinsiz bir insan da hayatı boyunca kesinlikle rüşvet almamış olabilir ve almamak konusunda kesin kararlı da olabilir. Ancak bu onun güzel ahlak sahibi olduğunu göstermez. Herşeyden önce Allah'tan korkup sakındığı için güzel ahlak gösteren bir insan her konuda bu ahlakını devam ettirir. Buna karşın hayatı boyunca asla rüşvet almadığını söyleyen dinden uzak bir insan çıkarları için kolaylıkla yalan söyleyebilmektedir. Veya oğlunun hastane masrafları için paraya ihtiyacı olduğunda gözünü kırpmadan rüşvet alabilmekte, yani şartlar değiştiğinde "mecbur kaldığını" söyleyerek, hiç yapmayı düşünmediği bir şeyi yapabilmektedir. Örneğin bir insanı öldürmeyi asla düşünemeyen din ahlakını yaşamayan bir insan, bir gün aşırı sinirlendiğinde kendini tutamayarak cinayet işleyebilmektedir.
Oysa güzel ahlak sabır ve irade gerektirir. Şartlar ne olursa olsun güzel ahlaktan taviz vermemek gerekir. Bu iradeyi ve sabrı gösterebilmek içinse insanın önemli bir amacının olması şarttır. Müminler Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmayı amaç edindikleri için karşılarına çıkan her türlü şartlarda güzel bir ahlak gösterirler. Ama dinsiz ve amaçsız bir insanın böyle bir irade ve sabır göstermesi için bir neden yoktur. Örneğin fuhuş yolu ile para kazananlar bunu aç kalmamak için yaptıklarını söylerler.
Oysa Allah'a ve ahiret gününe iman ediyor olsalar, böyle bir hayasızlığa asla yeltenmezler. Ahirette hesabını veremeyeceklerini bildikleri için büyük bir korku ile sakınırlar. Allah'ın Kuran'da, "Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir." (Bakara Suresi, 268) ayetinde bildirdiği gibi, insanların büyük bir kısmı fakirlik korkusuyla türlü ahlaksızlığa başvurabilmektedir. Halbuki Allah'ın rahmetini uman kişi bunları aklından dahi geçirmez.

Toplum İçinde Ahlaksızlığın Özendirilmesi
Günümüzde gençler ,dünyanın hızla değişiminin ve sözde gelişiminin bir getirisi olarak insanlara sunulan ?modernlik?,?çağdaş olma?, ?cesurluk? ve ?özgürlük? kılıfları kullanılarak, ahlaksızlığa özendirilmektedir. Sadece birkaç on yıl öncesine kadar insanların konuşmaya dahi çekindikleri konular, bugün toplumda meşru olarak kabul edilmektedir.
En yaygın iletişim araçları olan televizyonlarda, gazete ve dergilerde her türlü ahlaksızlık sergilenmekte, yolsuzluk yapanlar, homoseksüeller, fuhuşla geçimini sağlayanlar, kumarbazlar, düzgün konuşmaktan aciz, cahil kişiler ?özenilecek kişiler?miş gibi lanse edilmekte ve yaşadıkları hayat çok cazipmiş gibi anlatılmaktadır. Yapılan bu ahlaksızlıkların ?cesurluk?, ?medeniyet? ve ?modernlik? sıfatıyla topluma sunulması ise durumu daha da tehlikeli bir hale sokmaktadır.
Örneğin son yıllarda dünya genelinde erkeklerin kadınsı bir üslupla konuşup, kadınsı giyinmeleri bu telkinin bir sonucudur. Toplumların önemli bir kesiminin kendilerini küçük düşüren bu tavra özenmeleri de elbette ki akılsızlıklarının bir göstergesidir. Veya evlilik dışı ilişkiler ve uyuşturucu kullanmak da dünyaca ünlü, "medyatik" kişiler tarafından özendirilmektedir. Cahil olan insanlar ise bu kişileri kendilerine örnek alıp, onların giyimlerinden mimiklerine, hayat felsefelerinden konuşma üsluplarına kadar herşeylerini taklit etmektedirler. Halbuki özendikleri kişilerin büyük bir bölümü ruhsal çöküntü içinde yaşayan, cahil, çevresindeki insanlar tarafından sürekli aşağılanan insanlardır. Ancak birçok insan bunları göremeyecek kadar akıldan yoksundur. Ayette şöyle buyrulmaktadır:
"Size verilen herşey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah Katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız?" (Kasas Suresi, 60)
Oysa toplum, Allah'tan korkup sakınan, düşünen, akıl sahibi, vicdanlı, kültürlü, dürüst ve aydın kimselere özendirilse, ahlaksızlıklar yerilerek küçük düşürülseler, hiç kimse ahlaksızlık yarışına giremeyecektir. Genç insanların zihinleri boş konular yerine hem kendilerini geliştirecek hem de çevrelerine fayda vermelerini sağlayacak konularla meşgul olsa, şüphesiz bu insanlar çok daha bilinçli bireyler olacaklardır. Böyle kişilerin de her zaman için çevrelerindeki insanlara, içinde yaşadıkları topluma ve hatta tüm dünyaya fayda getirecekleri açıktır. Öncelikle bu insanlar her zaman doğru olanı araştıran, fikri saplantılardan uzak kişiler olacaklardır. Çevrelerinde gördükleri olayları dinsizliğin getirdiği önyargılarla değil, açık zihinle değerlendirecek, dünyada bulunuş amaçlarını fark edebileceklerdir. Ve kendilerini Allah'ın yarattığını ve O'na karşı sorumlu olduklarını bildikleri için, güzel ahlakı yaşayabileceklerdir. Kuran'a uydukları için de kendilerine yalancı, sahtekar, ahlaksız insanları değil, samimi, güzel ahlaklı, akıllı, bilinçli insanları örnek alacaklardır.
Toplumda güzel ahlaklı kimselerin ön plana çıkartılmaları, güzel ahlakın övülerek kötü ahlakın yerilmesi, insanların ahlaksızlığa özenmelerini tamamen ortadan kaldıracaktır.


HAZIRLAYAN: MEHMET EMİN LAYIK