CEMAATLE NAMAZ KILMANIN EHEMMĠYYETĠ VE EZANA ĠCABET
وَأَلِ ىًُُاْ انظَّلاَحَ وَآرُىاْ انزَّكَبحَ وَاسِكَؼُىاْ يَغَ انشَّاكِؼِينَ
“Hem namazı dürüst kılın ve zekâtı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin”1.
وَأَلِ ىًُُاْ انظَّلاَحَ وَآرُىاْ انزَّكَبحَ bir de salâtı ikame ediniz ve zekâtı veriniz وَاسِكَؼُىا يَغَ انشَّاكِؼِينَ
hem rükû edenlerle yani cemaatı müslimîn ile beraber rükû ediniz, eğiliniz, rükû'lü namaz kılınız - Bunda hem o namazın başka değil; islâm namazı olduğuna tenbih hem de cemaatin vücuduna işaret vardır. Zira rükû ile namaz dini islâma mahsustur ve bunun için namazın eczası buna izafetle rek'at tesmiye olunmuştur ve burada « واسكؼىا « طهىا
manasını ifade etmiştir.
Binaenaleyh yalnız rükû doğrudan doğruya secdeye giderler, rükû etmezler. Rükû, sırtile beraber boynunu öne eğmektir. Lûgaten secdeye kadar varabilirse de şer'an itidali, belinden bir zaviyei kaime vaz'iyetinde bükülmektir. Kıyamdan secdeye kapanmakta bir i'tidalsızlık vardır ki bunu rükû itmam eder. Ve bu suretle müslüman namazı, kalbin salâh ve taharetile beraber bir mi'racı olduğu gibi harekâtı bedeniyenin de ta'zımi ve vekar-ü sekineti ifade eden her kısmını muhtevidir. Ömri beşerin güzarişini ne güzel tasvir eder. Cidden ikamei salât, itaı zekât, devamı cemaat, ketmi hakdan, hakkı batıl ile telbisten meneder. (Elmalı Tefsiri – Bakara Suresi 43.Ayet )
سوح انج بُ جهذ / ص الدكزجخ
} واسكؼىا يغ انشاكؼين { اي فى جمبػبتهى فب طلاح الج بًػخ رفؼم طلاح انفز ثضجغ وػشش دسجخ لدب ف هُب يذ
رظب شْ ان فُىس فب انظلاح كبنغزو والمحشاة ك ذًم الحشة ولا ثذ نهمزبل ي طفىف الج بًػخ فبلج بًػخ لىح لبل
» يب اجز غً ي الدضه يًن فى جمبػخ اسثؼى سجلا الا وف هُى سجم يغفىس ن « سصىل الله طه الله رؼبلى ػه وصهى
فبلله رؼبلى اكشو ي ا غَفش ن و شَد انجبل خبئجين خبصش . وانمب فؼهذ طلاح الج بًػخ ػه انفز ثضجغ وػشش لا الج بًػخ يأخىرح ي الج غً والج غً اله صلاصخ وطلاح الا ضَب .
لبل انمشطبى فى رفضير وتجت ػه ي أدي انزخهف ػ الج بًػخ ي غير ػزس انؼمىثخ .
“Rükû edenlerle birlikte siz de rükû ediniz” yani Cemaat içerisinde rükû ediniz. Çünkü Cemaatle kılınan namaz münferit kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir. Zira cemaatte nefislerin tezahürlerini sermesi vardır. Muhakkak ki namaz (nefis ve şaytanla) bir muharebe, mihrap ise harp mahalli gibidir. Bu takdirde, savaş için elbette cemaatin safları lazımdır. Çünkü cemaat kuvvetdir. (ordudur)
1 Bakara, 2/43
2
2
Peygamber efendimiz (s.a.v.) “ Müslümanlardan bir cemaat içerisinde kırk adam toplanıpta içlerisinden birisi mağfurun leh olmamış olsun (bu mümkün değildir)” buyurmaktadırlar. Binaen aleyh Hz.Allah o cemaatten mağfiret ettiği kimseye ihsan eder. Geriye kalanlardan da hüsran ve mahrumiyeti giderir.
Cemaatle namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletli olmuştur çünkü cemaat cem’i (toplanma)’dan gelmektedir. Ve bu cem’inin en azı ise üç kişidir.
İmam-ı Kurtubi hazretleri tefsirinde “Özürsüz olarak cemaatten geri kalmayı bağımlılık haline getiren kimseye azap vacip olur” buyurmaktadırlar.2
CEMAAT VE FIKHÎ CĠHETĠ
Namazın dinimizdeki yeri hepimizin malumudur. İmandan sonra dinimizin en büyük rüknü namazdır. Namazın cemaatle eda edilmesi de ayrıca ehemmiyet arz etmektedir.
Eda; ―emir ile vacip olanın aynını yerine getirmek”, diye tarif edilir. İbadetlerin edası “eday-ı kamil” ve “eday-ı kasır” olmak üzere ikiye ayrılır. Eday-ı kamil, vacibi, vacip olduğu gibi, kuldan yapılması istendiği vasıfta yerine getirmektir. Kasır eda ise, bu vasıflardan birini veya birkaçını terk etmek sebebiyle olur.
Namaz ibadeti cemaat ile farz kılınmıştır. Farz kılındığı gibi cemaatle eda etmek, eday-ı kamil iken, namazı tek başına kılmakla borçtan kurtulmakla beraber, eda edilen namaz, kasır yani noksan sıfatıyla mühürlenmiş olur.3
Farz namazların cemaatle eda edilmesi hususunda mezhep imamlarımız farklı görüşler beyan etmişlerdir.
Maliki mezhebinde, bu hususta iki görüş vardır.
Birincisi; cemaat, bütün namaz kılan kişi ve yere, kendisinde mükellef bulunan bütün beldelere nisbetle, “Sünnet-i müekkede”dir. Bu sünneti bazı kimselerin yerine getirmesi kâfidir. Eğer belde halkından hiç kimse namazı cemaatle kılmazsa, sünnet-i seniyyeye ihanet edilmiş olur. Maliki mezhebindeki diğer bir görüş ise, cemaatin, cenaze namazı gibi farz-ı kifaye olmasıdır.
Şafii uleması da malikiler gibi cemaat hususunda bir çok görüş ortaya koymuşlardır. Bunlardan biri cemaatin farz-ı kifaye olmasıdır. Ancak şafiilere göre meşhur olan görüş, bizim mezhebimizin içtihadı olan, cemaatin sünnet-i müekkede olmasıdır.
Hanbeli mezhebinin görüşüne bakılacak olursa, cemaatin lüzumu daha iyi ortaya çıkacaktır. Onlara göre namazın kendisi gibi, namazı cemaatle kılmak da farz-ı ayındır.
Bununla beraber Dinimiz, cemaat ruhuna büyük bir ehemmiyet vermiştir. Top-luluğun bulunduğu yerde, rahmet; nimette, bereket; ibadette, halavet ve sevabında fazlalık vardır. Bunun içindir ki beş vakit namazın cemaatle edasında yirmi yedi derece fazla sevap verileceği vâ'dedilmiştir.
2 (Ruhul Beyan –C-1 S.146-Elmektebe )
3 Mirkat c.1 109
3
3
CEMAATLE NAMAZ HAKKINDA BAZI HADĠSĠ ġERĠFLER
ػ اث ػُ شًََ سػ الله ػ هُ بًَ، أَ سصىلَ الله لبل: طَلاحُ الجَ بًَػَخِ أفؼَمُ يِ طَلاحِ انْفَزِّ ثِضَجِغٍ وَػِشِشِ دَسَجَخً
İbni Ömer (r.a)’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir. ”4
ػ أبي شْ شَحَ سػ الله ػ لبل: لبلَ سصىلُ الله: طَلاحُ انشَّجُمِ في جَ بًَػَخٍ رُؼؼَّفُ ػَه طَلارِ في ثَ زُِِ وَفي صُىلِ خَ ضًِبً وَػِشِشِ ػِؼِفبً، وَرنِكَ أَ خََّ إرَا رَىَػَّأَ فَأَدِضَ انْىُػُىءَ، صُىَّ خَشَطَ إلى الدَضِجِذِ، لا خَُِشِجُ إلاَّ انظَّلاحُ، نَىِ خََِطُ
خَطْىَحً إلاَّ سُفِؼَذِ نَ بهَب دَسَجَخٌ، وَدُطَّذِ ػَ ثِهَب خَطِ ئَُخٌ، فَئرا طَهَّ نَىِ رَزَلِ الدَلائِكَخ رُظَهِّ ػَهَ يَب دَاوَ في يُظَلاَّ ،ِ يب لم
ذَُِذِسْ رمىلُ انهَّهُىَّ طَمِّ ػَهَ ،ُِِّ انهَّهُىَّ اسدَ .ًُِّ وَلاَ زَََالُ في طَلاحٍ يَب ا زََِظَشَ انظَّلاحَ
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kimsenin cemaatle kıldığı namazın sevabı, evinde ve çarşı pazarda kıldığı namazdan yirmi beş kat daha fazladır. O kimse abdestini güzelce alıp, sonra sadece namaz kılmak maksadıyla mescide giderse attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir, bir hatası da silinir. Namazını kıldıktan sonra abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde kaldığı müddetçe, melekler ona: Allahım! Ona rahmetinle muamele et, ona acı! diyerek dua etmeye devam ederler. O kimse namazı beklediği sürece namazda imiş gibidir. ”5
وػ لبلَ: أَرَ ان بُيَّ سجُمٌ أَػ ،ًً فمبل: بَ سصىلَ الله، نَ شَُِ لي لَبئِذٌ مَُىدُني إلى الدَضِجِذِ، فَضَأَلَ سصىلَ الله أَ شََُخِّضَ
نَ فَ ظَُُهِّ في ثَ زُِِ ،ِّ فَشَخَّضَ نَ ،ُّ فَهَ بًَّ وَنَّ دَػَب فَمبلَ ن :ُّ مَْْ رَضِ غًَُ ان ذَُِّاءَ ثِبنظَّلاحِ؟ لبل: ؼَََىِ، لبل: فَأَجِتِ .
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivayet edildiğine göre, Peygamber’e (s.a.v) âmâ bir adam gelip: Yâ Resûlellah! Beni mescide götürecek bir kimsem yok, diyerek namazı evinde kılabilmek için Resûlullah (s.a.v)’den kendisine müsaade etmesini istedi. Peygamber Efendimiz de müsaade etti. Âmâ dönüp giderken Resûl–i Ekrem onu çağırarak: “Sen namaz için ezan okunduğunu işitiyor musun?” diye sordu. Âmâ: Evet, cevabını verdi. Hz. Peygamber “O halde davete icâbet et, cemaate gel” buyurdular.6
وػ ػجذِ الله وَلِ مَُ: ػَ شًِو ثِ لَ شٍُِ الدَؼِشُوفِ ثِبثِ أُوِّ يَكْزُىوٍ الدُؤَرِّ سػ الله ػَ أَ لبلَ: بَ سصُىلَ الله إ الدَذِ خَََُ -
كَضِيرَحُ الذَىَاوِّ وانضِّجَبعِ. فمبلَ سصُىلُ الله: رَضِ غًَُ دَ ػه انظَّلاحِ، دَ ػَه انفَلاحِ، فَذَ هَُّلاً.
Kendisine Amr İbni Kays da denilen meşhur müezzin Abdullah İbn Ümmü Mektûm hazretleri, ‘Yâ Resûlellah! Şüphesiz, Medine‟nin zehirli haşereleri ve yırtıcı hayvanları çoktur, dedi. Resûlullah (s.a.v), “Hayye „ale‟s–salâh, hayye „ale‟l–felâh‟ı işitiyor musun? Öyleyse mescide gel” buyurdu.7
4 Buhârî, Ezân 30, (I,158); Müslim, Mesâcid 249 (I,450).
5 Buhârî, Ezân 30 (I,158-159); Müslim, Mesâcid 272, (I,459).
6 Müslim, Mesâcid 255, (I,452). Nesâî, İmâmet 50, (II,108-109).
7 Ebû Dâvûd, Salât 46, (I,375). Nesâî, İmâmet 50, (II,108-109).
4
4
وػ أبي شْ شَحَ سػ الله ػ أَ سصىلَ الله لبلَ: وَانَّزِ فََْضِ ثِ ذَُِ ،ِِ نَمَذِ ذًًَََُْ أَ آيُشَ ثِذَطَتٍ فَ ذُُِزَطَتَ، ثمَّ آيُشَ
ثبنظَلاحِ فَ ؤَُُرَّ نَهب، ثمَّ آيُشَ سَجُلاً فَ ؤَُُوَ ان بَُّسَ، ثمَّ أخَبنِفَ إلى سِجَبلٍ فَأُدَشِّقَ ػَهَ هُِِىِ ث ىُرَهىِ
Ebû Hüreyre(r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah‟a yemin ederek söylüyorum, içimden öyle geçiyor ki, odun toplamayı emredeyim, odun yığılsın. Sonra namazı emredeyim, ezan okunsun. Daha sonra bir adama cemaate imam olmasını emredeyim. En sonunda cemaate gelmeyen adamlara gidip onlar içindeyken evlerini yakayım. ”8
ػ اث يَضِؼىدٍ سػ الله ػ لبل: يَ صشَّ أَ هََْمَ الله رؼبلى غذاً يُضِهِ بًً، فَهْ ذَُُبفِظْ ػَه ؤُْلاءِ انظّهَىاد، دَ شُُِ
بََُُدَي به ،ٍَّ فَئ الله شَشَعَ نِ جَُِ كَُُىِ صُ الذُذي، وَإ هََُّ يِ صُ الذُذي، وَنَى أَ كََُىِ طهَّ زُُِى في ثُ ىُُركى ك بً ظََُهّ زْا
الدُزَخَهِّفُ في ثَ زُِ نَزَشَكزى صُ خَُّ جََِ كَُى، وَنَى رَشَكزُى صُ خََُّ جََِ كَُُى نَؼَهَهْزُىِ، وَنَمَذِ سَأَ زَُِ بَُ ويب زَََخَهَّفُ ػَ هُب إلاَّ يُ بُفِكٌ يَؼِهُىوُ
ان فَُِّبقِ، ونمَذ كب انشَّجُمُ ؤَُر ثِ ،ِّ هََُبدَي ثَ انشَّجُهَ دَزَّ مَبوَ في انظَّفِّ. وفي سوا خٍَ ن لبل: إ سصىلَ الله ػَهَّ بًََُ
صُ الذُذَي، وَا يِ صُ الذُذَي انظَّلاح في الدَضجِذِ انَّز ؤََُرَّ ف .ُّ
İbn Mes’ûd (r.a) şöyle dedi: “Yarın Allah‟a müslüman olarak kavuşmak isteyen kimse, şu namazlara ezan okunan yerde devam etsin. Şüphesiz ki Allah Teâlâ sizin peygamberinize hidayet yollarını açıklamıştır. Bu namazlar da hidayet yollarındandır. Şayet siz de cemaati terkedip namazı evinde kılan şu adam gibi namazları evinizde kılacak olursanız, peygamberinizin sünnetini terketmiş olursunuz. Peygamberinizin sünnetini terkederseniz sapıklığa düşmüş olursunuz. Vallahi ben, nifakı bilinen bir münafıktan başka namazdan geri kalanımız olmadığını görmüşümdür. Allah‟a yemin ederim ki, bir adam iki kişi arasında sallanarak namaza getirilir ve safa durdurulurdu”. Müslim‟in bir rivayetinde İbn Mes‟ûd (r.a) şöyle buyurmuştur. “Şüphesiz Resûlullah (s.a.v) bize hidayet yollarını öğretmiştir. İçinde ezan okunan mescidde namaz kılmak da hidayet yollarındandır”. 9
ػ أبي انذسداءِ سػ الله ػ لبل: صَ ؼًذ سصىلَ الله مَىل: يب يِ صَلاصَخ في لَشِ خٍََ وَلا ثَذِوٍ لا رُمَبوُ فِ هُِىُ انظَلاحُ إلاَّ لَذِ
اصِزَذِىَرَ ػَهَ هُِِىُ انشَّ طَُِب .ٌُ فَؼَهَ كُُِىِ ثِبلجَ بًَػَخِ، فَئ بًَََّ أََْكُمُ انزِّئْتُ يِ انغَ ىُِ انمبطِ خََُ
Ebu’d–Derdâ (r.a) şöyle dedi: Resûlullah sallallahu (s.a.v)’i: “Bir köy veya kırda üç kişi birlikte bulunur da namazı aralarında cemaatle kılmazlarsa, şeytan onları kuşatıp yener. Şu halde cemaate devam ediniz. Muhakkak ki sürüden ayrılan koyunu kurt yer” buyururken işittim.10
8 Buhârî, Ahkâm 52, (VIII,127); Ezân 29, (I,158); Müslim, Mesâcid 251–254, (I,451-452).
9 Müslim, Mesâcid 256–257, (I,453); Nesâî, İmâmet 50, (II,108-109).
10 Ebû Dâvûd, Salât 46, (I,371); Nesâî, İmâmet 48(II,106-107).
5
5
ػ ػض بً ث ػفَّب سػ الله ػ لبلَ: سمؼذُ سصىلَ الله مَىلُ: يَ طَهَّ انؼِشَبءَ في جَ بًَػَخٍ، فَكَأَ بًَََّ لبوَ ظَِِفَ
انهَّ مُِِ، وَيَ طهَّ انظُّجِخَ في جَ بًَػَخٍ، فَكَأَ بًَََّ طَهَّ انهَّ مَُِ كُهَّ .ُّ
Osman İbn Affân (r.a) şöyle dedi: Resûlullah (s.a.v)’i: “Yatsı namazını cemaatle kılan kimse, gece yarısına kadar namaz kılmış gibidir. Sabah namazını cemaatle kılan kimse ise bütün gece namaz kılmış gibidir”.11
ػ أبي شُْ شَحَ سػ الله ػ ،ُُّ أَ سصىلَ الله لبل: وَنَىِ ؼََِهَ ىًُ يَب في انؼَزَ خًَِ وَانظجِخِ لأَرَىِ بًُْ وَنَى دَجِىاً
Ebû Hüreyre (r.a)den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “İnsanlar yatsı namazı ile sabah namazındaki fazilet ve sevabı bilselerdi, emekleyerek bile olsa mutlaka camiye, cemaate gelirlerdi. ”12
وػ لبلَ: لبلَ سصىلُ الله: نَ شَُِ طَلاحٌ أَصْمَمَ ػَه الدُ بُفِمِينَ يِ طَلاحِ انفَجِشِ وَانؼِشَبءِ وَنَى ؼََِهَ ىًُ يب فِ هُ بً لأرىِ بًُْ
وَنَىِ دَجِىاً.
Ebû Hüreyre (r.a)‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu (s.a.v) şöyle buyurdu: “Münafıklara sabah ve yatsı namazından daha ağır gelen hiçbir namaz yoktur. İnsanlar bu iki namazda ne kadar çok ecir ve sevap olduğunu bilselerdi, emekleyerek de olsa cemaate gelirlerdi. ”13
Cemaate gelmemekle, onun yüce faziletinden mahrum kalan ümmetinin haline ne kadar üzüldüğünü Fahri Kâinat Efendimiz bir hadisi şeriflerinde de şöyle ifade etmektedirler;
ػَ أَثِ شَُْ شََِحَ سَػِ الله ػَ ،ُُِّ أَ سَصُىلَ الله لَبلَ:نَىِ ؼََِهَىُ ان بَُّسُ يب في ان ذَُِّاءِ وانظَّفِّ الأَوَّلِ، صُىَّ نَىِ جََِذُوا إلاَّ أَ ضََِزَهِ ىًُا ػَهَ لاصِزَهَ ىًُا ػَهَ ،ُِِّ ونَىِ ؼََِهَ ىًُ يب في انزَّهِجِيرِ لاصِزجَمُىا إنَ ،ُِِّ وَنَىِ ؼََِهَ ىًُ يب في انؼَزَ خًَِ وانظُّجِخِ لأَرَى بًَُْ
وَنَى دَجِىاً.
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “İnsanlar ezan okumanın ve namazda birinci safta bulunmanın ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, sonra bunları yapabilmek için kur‟a çekmek zorunda kalsalardı kur‟a çekerlerdi. Şayet camide cemaate erken yetişmenin ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, birbirleriyle yarışa girerlerdi. Eğer yatsı namazı ile sabah namazındaki fazileti bilselerdi, emekleyerek ve sürünerek de olsa bu iki namaza gelirlerdi. ”14
11 Müslim, Mesâcid 260, (I,454).
12 Buhârî, Ezân 9 (I,152). 32, (I,159); Müslim, Salât 129 (I,325).
13 Buhârî, Mevâkît 20, (I,141); Ezân 34, (I,160); Müslim, Mesâcid 252, (I,451-452).
14 Buhârî, Ezân 9, (I,152); 32, (I,159); Müslim, Salât 129, (I,325).
6
6
Ebû Saîd el–Hudrî (r.a)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Ezanı iĢittiğiniz zaman siz de müezzinin söylediklerini söyleyiniz. ”15
ػَ جَبثِشٍ سَػِ الله ػَ ،ُُِّ أَ سَصُىلَ الله لَبلَ: يَ لَبلَ دِينَ ضََِ غًَُ ان ذَُِّاءَ: انهَّهُىَّ سَةَّ زِْ انذَّػِىَحِ انزَّبيَّخِ،
وَانظَّلاحِ انْمَبئِ خًَِ، آدِ يُذَ ذًَّاً انىَصِ هَُخَ، وَانْفَؼِ هَُخَ، وَاثِؼَضْ يَمَبيبً يَذِ ىًُداً انَّزِ وَػَذِرَ ،ّ دَهَّذِ نَ شَفَبػَي ىََِوَ انْمِ بَُيَخِ.
Câbir (r.a)’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim ezanı işittiği zaman: Ey şu eksiksiz davetin ve kılınacak namazın rabbi Allahım! Muhammed‟e (s.a.v.) vesîleyi ve fazîleti ver. Onu, kendisine vaadettiğin makâm–ı mahmûda ulaştır, diye dua ederse, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur. ”16
MEKTUBAT-I RABBANĠ’DE CEMAATLE NAMAZ
طه ػ شً سػ الله ػ يشح طلاح انظجخ ثبلج بًػخ ثم رفمذ الأطذبة سػ الله ػ هُى فهى شَ ف هُى شخظب ي هُى
فضئههى ػ فم مُ أ يحيى انه بُلى كههب ونؼم ان ىُو غهت ػه فى زْا انىلذ فمبل نى بَو انه مُ كه وطه طلاح
انظجخ بج بًػخ نكب أفؼم
Hazret-i Ömer r.a. bir keresinde sabah namazını cemaatle kıldı; sonra ashabı şöyle bir gözden geçirdi. Onlardan bir şahsı, aralarında göremeyince Ashabı Kirama o kişinin durumundan sordu.. Dediler ki:
— O, geceleri ihya etmektedir; ola ki, şu vakitte ona uyku ağır bastı; gelemedi..
Şöyle dedi:
— Keşke bütün geceyi uyuyup geçireydi de; sabah namazını cemaatle kılsaydı. Bu, kendisi için daha faziletli olurdu... 17
Cemaatte rahmet vardır. Sadece namazda da değil, her hususta birlik beraberlik içinde hareket etmek, Allah’ımızın bizden beklediği mühim vazifelerdendir. Bir köşeye çekilip, dünya ile alakasını kesmekle, düşmandan kaçılmaz. Zira şeytan, yalnız kimse ile beraber, iki kişiden ise daha uzaktır. Böyle hareket eden kimseler hakkında İmam-ı Rabban-i hazretleri şöyle buyururlar:
15 Buhârî, Ezân 7, (I,152); Müslim, Salât 10–11, (I,288).
16 Buhârî, Ezân 8, (I,152); Ebû Dâvûd, Salât 37, (I,362).
17 (1.Cilt / 114. MEKTUP)
7
7
وانظىف خُ ان بُلظى ؼَزمذو انزكش وانفكش ي أ ىْ الده بًد و زَضب هْى فى إر بُ انفشائغ وانض ويخزبسو الأسثؼ بُُد ربسكين نهج غً والج بًػبد ولا ؼَه ىً أ أداء فشع وادذ يغ الج بًػخ أفؼم ي أنىف ي أسثؼ بُُتهى
ؼَى أ انزكش وانفكش يغ يشاػبح ا دِاة انششػ خُ أفؼم وأ ىْ
“Noksan olan sofiye, zikri ve fikri en önemli işlerden sayarlar, farzları ve sünnetleri bırakırlar. Cumayı ve cemaatı bırakmak sureti ile erbainleri tercih ederler. Amma, bilmezler ki: Kendilerinin binlerce erbaininden, cemaatle kılınan bir farzın edası, daha faziletlidir. Bununla beraber, şer‟i edeplere riayet etmek şartı ile zikir ve fikir pek faziletli ve mühimdir.”18
İmam-ı Rabbani hazretleri: Seyr-i sülukü tamamlamanın birinci şartı, namazları vaktinde ve cemaatle kılmaktır”
Hazreti Üstazımız da : “ Bu Yolda Cemaati terk etmenin günahı, namazı terk etmenin günahına müsavidir (eşdeğerdir) Buyuruyorlar. (Mustafa Özaltın abi)
Her hususta olduğu gibi bu mevzuda da en güzel numune yine Hz.Üstazımızdır. Zira o “ Saâdet hanelerinde ve Misafirhanede başına mor kadifeden takke giyer, üzerine lâcivert sarık sarardı. Sarığın bir ucu omuz ortasından uzunca sarkar (taylasan), namazı böyle kılar veya kıldırırdı. Cemaatsiz namaz kılmaz, abdest alanları bekler, cemaatte safların düz ve sık olmasına îtinâ ederdi.” (Hatıratım-Ali Erol abi)
Behce Fetvalarından: "Cemaatle namazı, dini bakımdan meşru görülecek bir tevili olmaksızın terk etmeyi alışkanlık haline getiren kimsenin şahitliği dinen makbul olmaz"
(H.Ec. c. 2/41)
لبل الايبو يبنك سحم الله : "يضم الدؤيٍ في الدضجذ كبنض كًخ في الدبء .. ويضم الد بُفك في الدضجذ كبنطير في انمفض "
İmamı Mâlik (R.h.) “ Mümin mescitte, Sudaki balık misalidir.(Rahat ve huzur içerisindedir) Münafık ise mescitte kafesteki kuş misalidir. (rahatsız ve huzursuzdur)” buyurmaktadırlar.
"CEMÂATE GĠTMEMEYĠ MÜBAH KILAN ÖZÜRLER"
Yürüyemiyecek Kadar Hasta Olmak,
Felçli Olmak, İhtiyar Olmak,
Kör Olmak,
Kolu, Ayağı Kesik Olmak.
18 Mektubat c.1 Mektup 260
8
8
ÜSTAZIMIZIN NAMAZLA ALAKALI BEYANLARI
)وَانْؼَظِشِ ( ESRARI
اصزؼ زُ ثبلله )وَانْؼَظِشِ ( انؼظش / 1 طذق الله انؼظ ىُ
“İkindi namazı zatı ilahi ile, Sabah namazı Cemali ilahiyye ile, diğer namazlar ise sıfatı ilahiyye ile alakalıdır. Onun için Hazreti Mevla yalınız ikindi namazına kasem buyurmuştur. Buda vakti asırda ki (ikindi vaktindeki) esrarı ilahiyyenin büyüklüğünü gösterir. Müminler Cennette, Cemali ilahiyye ile ikindi zamanında şerefyâb olacaklar. Diğer vakitlerde de sair nimetlerle meşğül olurlar.”19
NAMAZ MĠRACI MANEVĠDĠR
“Namaz miracı manevidir. Müslümanlar hergün beş defa Cenabı hakkın “ الى انظلاح ” hıtabı izzetine muhatap oluyorlar. Bu suretle rızkı suri ve rızkı manevi ile merzuk olmak üzre günde beş defa hazreti mevlanın sofra-i rahmetine çağırılıyorlar. Bu şeref segaleynden (ins ve cinden) mâ âdâ (başka) hiçbir mahluka nasip değildir. Çünkü karşılığı mükafat ve terf‟î derece olan ibadetler yalınız ins ve cinne mahsustur. Bazı umurda (işlerde) meleklerde memurlardır. Lakin onlar imtihan olmak ve karşılığında mükafat almak için memur değillerdir. Kendilerinde cüz‟ü türabî ve anasır bulunmadığından melaike-i kiram bile ehli salatın nail olduğu böyle bir ziyafetle şerefyap olmamışlardır.20
NAMAZLA ĠSTĠMDAD SÜNNETDĠR
لبل ػه انضلاو : "إرا ىََّْ أدذُكُى ثبلأيِشِ فهيركغ سكؼزين ي غير انفش ؼَخ ” سوا الخ ضًخ الا يضه بً
Namaz ile istimdâd sünneti seniyyedir. İnsan dara düşdüğü zaman hemen iki rekat namaz kılmalı, onunla Cenab-ı Hakka tevessül edip iltica etmelidir. Bütün mühim işlerinde büyüklerimiz hep böyle yaparlardı. Nitekim İbrahim (a.s.) arzı bâbilden arzı Şama hicret ederken uğradıkları beldenin kolcuları, zevcesi hazreti Sâreyi alıp saraya götürdüklerinde, İbrahim (a.s.) hemen namaza durup işi Hazreti Sâreye üç defa el kaldırmak isteyince , her defasında koluna felç gelmekle yanına bir takım hediyyeler koyarak, hazreti Sâreyi yolcu etmek mecburiyyetin de kalmıştır.21
19 Ziya Sungurluoğlu Notları S. 113
20 Ziya Sungurluoğlu Notları S. 113
21 Ziya Sungurluoğlu Notları S. 114
9
9
SABAH NAMAZI KILARKEN GÜNEġ DOĞARSA
Sabah namazını kılarken güneş doğarsa, şu kaideyi bilmeyenin namazı batıl olur. Birinci rekatı kıldıktan sonra güneş doğarsa, hemen orada vakti kerahet geçsin diye yarım saat oturur. Sonra kalkar namazını tamamlar. Te‟hir için secde-i sehiv yapar. Kılmış olduğu namazı eda olarak sahih olur.
Vakti kerâhet; sabah güneşin doğmasından yarım saat veya üç çeyrek geçinceye kadar olan zamandır. Eğer saat yoksa, çenesini göğsüne kor, gözlerini kaldırır güneşi göremezse vakti keâhet çıkmıştır.
Vakti zevalde de nasaranın (hiristiyanların) ibadeti vardır. Onların ibadeti ile bizim ibadet saatimiz karışmasın diye kerâheti tahrimiyye ile men‟i edilmiştir.22
ÇOBANIN FERASETĠ
“İmamı Şaf‟i ile İmamı Muhammed yolda bir çobana rastlamışlar. İmamı Şaf‟i şuna bir süal soralım demiş. Ve çobana “ bir kimse beş vakit namazdan bir vakti kılmasa, sonra onun hangi vakit olduğunu bilemese, ne yapar” diye sormuş. Çobanda “ hangi vakti kılmadığını bilmeyen bir kimse beş vaktin beşini gaflet içinde geçirdiğinden hepsini kaza etmesi lazım gelir.” Diye cevap vermiş. Şu zamanda insanlar namz vakitleri hakkında bir şey bilmiyorlar. Bakıp ona göre ibret almalı.”23
ÜSTAZIMIZIN NAMAZLA ALAKALI TAVSĠYELERĠ
Cemaatle namaz kılarken sübhanekeden sonra eüzü çekin besmeleyi imama bırakın bu sebeple namazda vesveseden kurtulursunuz.
Namazda selamdan önce (Rabbenadan sonra) tekbir getirin namazın kabulüne vesile olur.
Gecenin son namazı olan vitirde kunut dualarından sonra salat-ı münciye”yi okumak namazın kabülüne vesile olur.
Tesbih için okunan ayet-ül kürsiden sonra ihlas, felak ve nass surelerini okuyanları Cenab-ı Hakk iç ve dış hastalıklardan korur nefsimizden ve dışardan gelecek hastalıklardan şifa ihsan eder .
Vaktin iki rekat son sünnetlerinde zammı sure olarak felak ve nass suelerini okuyunuz. Sabah sünneti hariç.
22 Ziya Sungurluoğlu Notları S. 24-25
23 Ziya Sungurluoğlu Notları S. 25
Hazırlayan : Ebuserra - Kardelen - 2011