REKLAM

kandil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kandil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5.05.2017

Bu haftaki hutbemiz BERÂET KANDİLİ hakkındadır.



استعيذ بالله : حـم   وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ  إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنْذِرِينَ

قَالَ رَسُولَ اللَّهِ {صلعم} : إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ يَنْزِلُ لَيْلَةَ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا فَيَغْفِرُ لِأَكْثَرَ مِنْ عَدَدِ شَعْرِ غَنَمِ كَلْبٍ
Muhterem Mü’minler,
            Bu haftaki hutbemiz BERÂET KANDİLİ hakkındadır.
            “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” hitab-ı izzetine nail olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.) nasıl ki Hatemü’l-Enbiya (Peygamberlerin sonuncusu) ise, tüm insanlara ve cinlere bir hidayet rehberi olarak gönderilen Kur'an-ı Kerim de semavi kitapların sonuncusudur. Kur'an-ı Kerim’in gönderilişinin iki safhası vardır. Birinci safhaya inzal, ikinci safhaya tenzil denilmektedir.
            İnzal bir defada ve topluca vuku’ bulmuştur. Tenzil ise yirmi üç senede ve tedricî olarak meydana gelmiştir. İşte birinci safha olan inzal safhası Şa’ban-ı Şerifin 15. gecesinde cereyan etmiştir. Kur'an-ı Azimü’ş-Şân bu gece Levh-i Mahfuz’dan sema-i dünyaya toplu olarak indirilmiştir. Bu gecenin ismi Berâet Gecesi’dir. Berâet kelimesi “iki şey arasında alaka olmaması; kişinin bir mes’ûliyetten kurtulması” gibi manaları ifade eder. Şaban-ı Şerif’in 15. gecesinde Allah-ü Tealâ’nın affı ve mağfireti ile Müslümanlar günah mes’ûliyetinden kurtulduğu için bu geceye Berâet Gecesi denmiştir.
            Cenab-ı Hak, Duhan Suresi’nde şöyle buyurmaktadır: “Hâ-Mîm.  Kitab-ı Mübîn’e yemin olsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz inzar edici-korkutucuyuz. O bir gecedir ki her hikmetli iş, o gecede ayırd edilir.[1] İkrime (r.a.) Hz.’nin de aralarında bulunduğu bazı müfessirler, “Ayet-i kerime’deki mübarek bir gece ifadesinden maksat Berâet Gecesi’dir” demişlerdir.[2]  Tefsirlerde bu gecenin dört ismi olduğu ifade edilmiştir. Bunlar, Leyle-i  Mübareke, Leyle-i Rahmet, Leyle-i Berâe ve Leyle-i Sak isimleridir. Allah-ü Teâlâ bu gece mü’min kullarına beraat yazdığı için bu isimler verilmiştir.[3]
            Rivayet olunduğu üzere kıblenin Mescid-i Aksâ’dan, Kâbe-i Muazzama istikametine çevrilmesi hicretin ikinci yılında ve Berâet Gecesi’nde vuku’ bulmuştur. Yine zemzem suyunun bu gecede bariz bir şekilde çoğalması da adet-i ilahiye’dendir.[4]
            Bu geceye mahsus beş haslet vardır: Birincisi, Ayet-i Kerime ile sabit olduğu üzere hikmetli her işin bu gecede ayırd edilmesidir. Bu ayet-i kerime şu şekilde tefsir olunmuştur: “Hikmetli her mühim iş yahut muhkem, sağlam olması lazım gelen işler bu gecede tedbîr ve tevzî olunur. İcra edilmek üzere hususi bir surette ayrılır, yazılır. Gelecek seneye kadar kulların rızıkları, ecelleri ve sair umuru yazılır, ayırd edilir. Bunların Levh-i Mahfuz’dan istinsahına bu gece başlanır, Kadir Gecesi bitirilir.” İkincisi, bu gecede yapılan ibadetin çok faziletli olmasıdır.
           

Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Kim bu gece yüz rekât namaz kılarsa Allah-ü Teâlâ ona yüz melek gönderir. Otuzu ona cenneti müjdeler, otuzu cehennem azabından teminat verir, otuzu da ondan dünya afâtını defeder. On melek ise ondan şeytanın hilelerini defederler.”[5] Üçüncüsü, bu gecedeki rahmet-i ilahiye’nin büyüklüğüdür. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Allah-ü Teâlâ Şabanın on beşinci gecesi dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Benî Kelb kabilesinin koyunlarının kılları sayısından daha fazla kişiyi affeder.”, buyurmuşlardır.[6]
Dördüncüsü, mağfiret-i ilahiye’nin hâsıl olmasıdır. Bu hususla alakalı olarak bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Şaban’ın ortasında gece ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz. Allah-ü Teâlâ o gece güneşin batmasıyla dünya semasına tecelli eder ve fecir doğana kadar şöyle nida buyurur: ‘Yok mu benden af isteyen, onu affedeyim. Yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim. Yok mu bir musibete uğrayan ona afiyet ihsan edeyim.”[7] Beşincisi, bu gece Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e ümmetinin tamamına şefaat izni verilmesidir. Çünkü rasül-i zî-şân Efendimiz, Şaban’ın 13. gecesi ümmeti hakkında şefaat niyaz etti. Bunun üzerine kendisine ümmetinin üçte birine şefaat izni verildi. 14 gece yine niyazda bulundu ve ümmetinin üçte ikisine şefaat izni verildi. On beşinci gece ise ümmetinin tamamına şefaat salahiyeti ihsan edildi[8]
            Muhterem Mü’minler
Önümüzdeki çarşambayı perşembeye bağlayan gece idrak edeceğimiz bu mübarek kandili ihyâ etmek, feyzinden istifâde edebilmek için o gece Tesbih Namazı, kazâ namazları ve nâfile namazlar kılmalı, tevbe-i istiğfar etmeli, Kur’ân-ı Kerîm okumalıdır. Ayrıca bu geceye mahsus olan ve kılınması ehemmiyetle tavsiye olunan yüz rek’atlik Hayır Namazı vardır. Pîranımız tarafından beyan edildiği üzere bu namazı kılan kimse, o sene içersinde irtihal ederse şehidlik mertebesine nâil olacaktır. Bu namazların kılınış şekilleri takvim yapraklarında ve dua kitaplarında mevcuttur.



[1] Duhan, 1-4
[2] Hak Dini Kur'ân Dili, c.6, s.4293
[3] Hak Dini Kur'ân Dili, c.6, s.4293
[4] Hak Dini Kur'ân Dili, c.6, s.4294
[5] Hak Dini Kur'ân Dili, c.6, s.4293
[6] Tirmizî, savm 39;  İbn-i Mace, İkame 191
[7] İbn-i Mace, İkame 191
[8] Hak Dini Kur'ân Dili, c.6, s.4294

6.11.2016

ADALET VE TEVAZU



Emevi halifelerinin büyüğü Ömer b. Abdülaziz Hazretleri, devlet başkanlığı sırasında kul hakkı ve sosyal adalet hususunda çok titiz davranırdı. Gece çalışmalarında ayrı işlere tahsis ettiği iki kandili vardı. Bunlardan birini kendi özel işleriyle ilgili notları yazarken kullanır, öbürünü ise devlet ve millet işleriyle ilgili yazışmalarda kullanırdı. Halife, birden fazla gömleği olmayan, varlıksız biriydi.

Yakınlarından birisi Ömer b. Abdülaziz'e bir elma hediye göndermişti. O da elmayı biraz kokladıktan sonra sahibine geri gönderdi. Elmayı geri götüren görevliye şöyle dedi:

- Ona de ki, elma yerini bulmuştur.

Fakat görevli itiraz edecek oldu:

- Ey müminlerin başkanı! Rasulullah Aleyhisselâm hediye kabul ederdi. Bu elmayı gönderen de senin yakınlarındandır.

Halife cevap verdi:

- Evet ama, Rasulullah s.a.v.'e verilen hediye idi. Bize gelince, bize verilen hediyeler rüşvet olur.

Valilerin maaşlarını çok bol verirdi. Sebebini şöyle açıklardı:

- Valiler para sıkıntısı çekmezler, bütün ihtiyaçları karşılanırsa, kendilerini halkın işlerine vakfederler.

Bir gece halifenin yanında bir misafiri vardı. Kandilin yakıtı tükenmişti. Misafir dedi ki:

- Hizmetçiyi uyandıralım da kandilin yağını koyuversin.

- Hayır, bırak onu uyusun. Ben ona iki ayrı işi yaptırmak istemem.

- Öyleyse ben kalkıp kandile yağ koyayım.

- Olmaz, misafire iş gördürmek yiğitlikten sayılmaz.

Kendisi kalktı, kandilin yağını koyup yerine döndü ve şöyle dedi:

- Ben kalkıp iş yaparken de Ömer'dim; gelip oturdum, yine aynı Ömer'im.

İki buçuk yıllık halifelik döneminde İslâm aleminde adaleti hakim kılmıştı. Büyük dedesi Hz. Ömer r.a. gibi adalet ve basiret sahibiydi. Henüz kırk yaşlarında iken onu çekemeyenler tarafından bin dinar altın para karşılığında hizmetçisi eliyle zehirlenmişti. Hizmetçisi suçunu itiraf ettiğinde, Ömer b. Abdülaziz, paraları adamdan alarak devlet
hazinesine koymuş, kendisini serbest bırakmış, öldürülmekten kurtulması için de kaçmasını söylemişti.