REKLAM

hristiyan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hristiyan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25.12.2016

HRİSTİYAN VE ALİ (a.s)’IN ZIRHI

  Ali (a.s)’ın, halifeliği zamanında, Kufe’de zırhı kayboldu. Bir müddet sonra bir Hrıstiyan’ın yanında ortaya çıktı. Ali onu hakimin huzuruna götürdü.
“Bu zırh benim malımdır; onu ne sattım, ne de birine bağışladım; şimdi onu, bu adamın yanında buldum.” diye iddia etti.
Hakim:
“Halife iddiasını söyledi, sen ne dersin?” diye Hıristiyan’a sordu. O, bu zırhın, kendi malı olduğunu, aynı zamanda halifenin sözünü yalanlamadığını, söyledi.
Hakim Ali’ye dönerek
“Sen iddia ettin, bu şahıs ise inkar ediyor. Bu durumda iddian için şahit getirmen lazım” dedi.
Ali güldü ve
“Hakim doğru söylüyor, şimdi şahit getirmem gerek, fakat hiç bir şahidim yok” dedi.
Hakim, iddia edenin şahidinin olmamasına dayanarak, hrıstiyan’ın lehine karar verdi. O da zırhı aldı ve gitti.
Fakat, zırhın, kimin malı olduğunu daha iyi bilen Hristiyan’ ın, bir kaç adım yürüdükten sonra vicdanı uyandı ve geri dönerek “Böylesine bir hükümet ve davranış şekli alelade insanların keyfinden değil, peygamberlerin hükümet tarzıdır” dedi ve
“Zırh Ali’nindir” diye itiraf etti.
Kısa bir zaman sonra, onu, müslüman olarak Ali (a.s)’ın sancağı altında, Nehrivan harbinde, savaşırken gördüler.
 
El- İmam Ali Savt-ül Adalet-ül İnsaniyet, S. 63 ve devamı Bihar C: 9 Tebriz basımı S. 598. 

6.11.2016

SU YOLCULARI OSMANLI DEVLETİNDE SU İŞLERİ

        

Osmanlı Devleti’nde su işleri, suyun küçük bir künk (yer altına yapılan su geçidi) ve kanallara dağıtılması ile “su yolcusu” uğraşırdı. Vakıf binalarındaki su sisteminin yapılışı ve işleyişini de su yolcuları yönetirdi.
Su yolcusu vakıflara bağlıydı. Vakıf kanalıyla kurulan imaret, şehirlerin kuruluşunda ve gelişmesinde şüphesiz çok etkili olmuştur. Eğer su yolcusu sayısı ikider fazla olursa, onların bulunduğu yerde, bunların denetim ve görevini su yolcuları ağası yapardı.
Önceleri Su Yolcu Ağalığı olan görev, 1564’de İstanbul’da Su Yolculuğu Nazırlığı’na çevrilmişti. Su yolculuğu görevi Müslüman, Hıristiyan herkese verilebiliyordu. Su yolcuları su künkleri ve sarnıçlarını yapmak, kanalları temiz tutmak, onarmakla yükümlü idiler. Bunlar bu görevlerinin karşılığı örfî, şer’i ve tekâlif-i Divanî gibi vergileri ödemekten af olunurlardı.
Bazı yerlerde bu işi yapan bütün köy halkı, bu hizmeti karşılığı vergi ödemezdi.
Örneğin, İstanbul’a su taşıyan Kağıt-hane su yolları on köyün sorumluluğuna verilmişti.
Su yolcusu ölürse ve çocuğu var ise, görevi çocuğuna, yoksa başkasına verilirdi. Su yolculuk, bölükbaşılık ve ustalık gibi kısımlara ayrılmıştı. Bunların emrinde kalfa ve çırak da çalışmaktaydı.
Barajlar, halka içme suyu sağlamaları dışında, tarım yapma yönünden de çok önemli rol oynamaktaydılar. Barajların (bend) yapımını ve onarımını vakıflar sağlardı. Eğer bend bir vakfa bağlı değilse, vakfa bağlanması cihetine gidilirdi.

Niğde Kazasında Karahisar-Develi kasabasından sekiz saatlik uzaklıktaki “Karaman Oğlu Bendi” diye adlandırılan, hark ile akan su zamanla kurumuştu. Bu yüzden kasabanın su sıkıntısı had safhaya çıkmıştı. Hem içme suyunun sağlanması, hem de o civardaki ziraatin geliştirilmesi için bu bendin gereği gibi onarımı ve temizlenmesine çalışılması ve bunun için, burasının, padişah adına yeni bir vakfa kaydolması kararının 1758 Ekim’inde alındığını tespit edebilmekteyiz.