REKLAM

4.07.2019

Hac ve Hikmetleri


Hac ve Hikmetleri

 

İslamın beş şartından biri olan Hac; dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen renkleri ayrı, dilleri ayrı, gönülleri bir olan milyonlarca müslümanı biraraya getiren, aralarındaki kardeşlik bağlarını kuvvetlendiren bir Tevhid Şûrâsıdır.

Senenin belli günlerinde, ihrama girerek Kabe-i Muazzamayı ziyaret etmek ve Arafat’ta vakfe yapmak olan Hac; çeşitli ülkelerden gelen Müslümanları, Allah’ın huzurunda  tek vücut halinde kaynaştıran, Allah’a kul olmanın lezzetine erdiren “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk, Lebbeyk  Lâ Şerîke Leke Lebbeyk yani senin emrine uydum, sana geldim Allah’ım, hamd sana mahsustur, nimet senin, mülk senindir Allah’ım” diyerek, İman birliği, gönül birliği içindeki niyazlarla coşturan ilahi bir ibadettir.

Ömürde bir defa olmak üzere farz kılınan ve tekrarı nafile olan hac; yüz binlerce iman ordusunu, dünyevi rütbelerden ayırarak Kur’an-ı Kerim’in indiği, Rasülullah (S.A.V.) ‘in ayak bastığı, Kâbe’de, Arafat’da, Merve’de, bembeyaz ihramlar içinde mahşeri hatırlatan, Allah’ın huzurunda hesap vermeyi hatırlatan Rabbanî bir ibadettir.

Bu sebeple kendisine Hac farz olan ve hac yapma gücüne sahip bulunan zengin, hür, akıllı, sıhhatli ve buluğ çağına eren her Müslüman, ilk fırsatta hac vazifesini yerine getirmelidir. İslam hukukunda, haccı geciktirmek caiz görülmekle birlikte İmamı Azam ve İmamı Ebû Yusuf’a göre kendisine hac farz olan kimse haccı yıllar boyu geciktirirse fasık olur ve şahitliği kabul edilmez.

Bu bakımdan; daha yaşım genç, hacdan dönünce elime metre, terazi alamam, henüz evimi yapmadım gibi islami olmayan düşüncelerle haccı geciktirmemek lazımdır. Çünkü, Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) Hadisi Şeriflerinde  şöyle buyurmuşlardır. Kim hac etmek istiyorsa, acele etsin, Hac yapmakta acele ediniz, çünkü sizden biriniz ölümün size ne zaman geleceğini bilmez.

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Keriminde şöyle buyurmuştur: “İnsanları hacca çağır. Yürüyerek veya binekler üzerinde uzak yollardan sana gelsinler. Şüphesiz ki yeryüzünde insanlar için kurulan ilk mabed, Mekke’deki çok mübarek ve alemlere hidayet olan Kâbedir. Orada Allah’ın kudretini gösteren apaçık delillerle İbrahim (A.S.)’ın makamı vardır. Oraya giren emin olur. Oraya gitmeye gücü yeten her kimsenin o beyti haccetmesi Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Kim inkar ederse bilmelidir ki Allah, alemlerden müstağnidir.”

O halde Müminler,

Allah’ın kesin emri ve bir tevhid şurası olan haccımızı yapmakta acele etmeliyiz. Ebedi  mutluluğumuzu sağlayacak olan hacca layık olduğu önemi vermeliyiz. Duaların kabul edildiği o mübarek makamlarda bütün müminler için Dua etmeliyiz ve Nebiler Nebisi (S.A.V.)’in verdiği şu müjdelere nail olmaya çalışmalıyız. O şöyle buyurmuştur:

Makbul olan haccın mükafatı ancak Cennettir.

Kim kötü söz söylemeden ve günah işemeden Allah rızası için haccederse o anasından doğduğu günkü gibi günahsız olarak hacdan döner.

İslam, hicret ve hac geçmişin günahlarını yok eder.

Öyleyse, hac ibadetiyle elde ettiğimiz gönül temizliğini, hac dönüşü hayatımızda da İslamı bütünüyle yaşamak suretiyle devam ettirelim.

Bilelim ki Allah ve Resülüne imandan, Allah yolunda cihattan sonra en faziletli amel, eksiksiz ve kusursuz olarak yapılan hacdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder