REKLAM

7.12.2016

hadisler



١- عَنِ ابْنِ عُمَرَ رَضِىَ اللهُ عَنْهُ قَالَ، قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ: مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ [1]
١- ابن عمر رضى الله عنهما بيغمبر افنديمز صلى الله عليه و سلم ك شويله بويورديغيني روايت ادييور: "كيم بر قومه بنزه ر  ايسه او كيمسنه او قومدندر."
1- İbn-i Ömer (r.anhüma), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: “Kim bir kavme benzerse o kimse, o kavimdendir.”
***
٢- عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ صَلَاةُ الْجَمَاعَةِ تَفْضُلُ صَلَاةَ الْفَذِّ بِسَبْعٍ وَعِشْرِينَ دَرَجَةً [2]
٢ -عبدالله ابن عمر رضى الله عنهما روايت ايدييور : رسول الله صلى الله عليه و سلم افنديمز شويله بويورديلر: "جماعتله قيلنان نماز يالكز قيلنان نمازدن يكرمى يدى درجه دخى فضيلتلى در."
2- Abdullah İbn-i Ömer (r.anhüma) rivayet ediyor: Rasülullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular: “Cemâatla kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.”
***
٣- عَنْ أَنَسٍ عَنِ النَّبِىِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ قَالَ: لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ [3]
٣- انس بن مالك رضى الله عنه دن، رسول الله صلى الله عليه و سلم افنديمز ك شويله بويورديقلرى روايت اولوندى: "كنديسى اﻳﭽﻮن سوديكنى دين قاردشى اﻳﭽﻮن ده سومدكجه هيج بريكز (كامل) ايمان ايتمش اولماز."

3- Enes bin Malik (r.a.)’den, Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz’in şöyle buyurdukları rivayet olundu: “Kendisi için sevdiğini din kardeşi için de sevmedikçe, hiç biriniz (kâmil) iman etmiş olmaz.”
***
٤- قَالَ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ: جُلُوسُكَ سَاعَةً عِنْدَ حَلَقَةٍ يَذْكُرُونَ اللهَ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ اَلْفِ سَنَةٍ [4]
٤- رسول الله صلى الله عليه و سلم افنديمز شويله بويورمشلردر:" سنك الله تعالى يى ذكر ايدنلرله برلكته بر آن ذكر  حلقه سنده اوطورمك،  بيك سنه نك عبادتندن خيرلى در."
4- Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Senin Allah-ü Teâlâ’yı zikredenlerle birlikte, bir an zikir halkasında oturman, bin senenin ibadetinden hayırlıdır.”



[1] Sünen-i Ebî Dâvud, Kitâbü’l-Libâs
[2] Sahih-i Buhârî, Kitâbü’l-Ezân
[3] Sahih-i Buhârî, Kitâbü’l-Îmân
[4] Rûhu’l-Beyan, Kehf Suresi 28. Ayet-i Kerime’nin Tefsiri 

3.12.2016

ÂMENARRASÜLÜNÜN FAZİLETİ

ÂMENARRASÜLÜNÜN FAZİLETİ
آ ا شٌَّعُىيُ ثِ بَّ ؤُ ضِٔيَ إِ سَّثِّ وَا ؤٌُِّْ ىُِِٕ وُ آ ثِب وَ ئَُِِىَزِ وَوُزُجِ وَسُعُ لاَ فَُٔشِّقُ ثَ ؤَحَذٍ سُّعُ ) وَلَب ىٌُاْ عَ عِِّ بَٕ وَؤَطَعِ بَٕ غُفْشَا هََٔ سَثَّ بَٕ وَإِ هٌٍََِ ا ظٌَِّْنًُ ) 582
لاَ ىٌَُ فٍُِّ ا فَْٔغّب إِلاَّ وُعِعَهَب هٌََب بَِ وَغَجَذِ وَعَ هٍٍََِب بَِ اوْزَغَجَذِ سَثَّ بَٕ لاَ رُؤَاخِزْ بَٔ إِ غَّٔي بٍَٕ ؤَوِ ؤَخِ إََْ بَٔ سَثَّ بَٕ وَلاَ
رَحِ عَ بٍٍََِٕ إِطِشّا وَ بَّ حَ زٍََّْ عَ ىٍَ ا زٌَِّ لَجِ بٍَِٕ سَثَّ بَٕ وَلاَ رُحَ بٍَِّّْٕ بَِ لاَ طَبلَخَ بٌََٕ ثِ وَاعِفُ عَ بَّٕ وَاغْفِشِ بٌََٕ
) وَاسِحَ إَِّٔ ؤَ ذَٔ ىَِِلاَ بَٔ فَب ظُٔشِ بَٔ عَ ىٍَ ا مٌَْىِ ا ىٌَْبفِشِ ) 582
MEÂL-İ ŞERİFİ
Peygamber, Rabbından ne indirildi ise ona îman getirdi, mü'minler de, her biri «Allaha ve melâikesine ve kitablarına ve peygamberlerine: Peygamberlerinden hiç birinin arasını ayırmayız diye» iman getirdiler ve şöyle dediler: semi'na ve eta'na, gufranını dileriz ya rabbena! sanadır gidiş. )582(
Allah kimseye vüs'unden öte teklif yapmaz, herkesin kazandığı lehine yüklendiği aleyhinedir, ya rabbena! eğer unuttuk veya kasdımız bize bizden evvelkilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme, ya rabbena! hem de bize takatımız olmayanı yükletme, ve bizden günahlarımız afiv buyur ve bizlere mağfiretini reva, rahmetini atâ kıl, sensin mevlâmız, bizi mansur buyur artık seni tanımıyanlara karşı, kahrolsun kâfirler..)582(
SEBEBİ NÜZULÜ
Rivayet olunduğuna göre « وَإِ رُجِذُواْ بَِ فِ ؤَ فُٔغيىُ ؤَوِ رُخِفُى حٌَُبعِجِىُ ثِ اٌٍُّٗ »
“ Siz nefislerinizdekini açsanız da gizlesiniz de Allah onunla sizi hisaba çeker”
âyeti nâzil olunca Eshaba pek şiddetli geldi, toplanıp Resulullahın huzuruna vardılar, diz çöktüler,
«Ya Resulallah salât, savm, cihad, sadaka gibi takatimiz yetecek amellerle mükellef olduk. Şimdi ise bu âyet, inzal olundu. Halbuki bizim buna gücümüz yetmiyecek» dediler.
Ve «Her birimiz kendi gönlünde öyle şeyler konuşur ki Dünyaları verseler bunların kalbinde bulunmasını arzu etmez» diye insanın bilâ ıhtiyar maruz olduğu hatırat-ü tasavvurattan bahis de ettiler.
Hazreti Peygamber sallallahü aleyhi vesellem «sizden evvelki eski ehli kitab gibi «semi'na ve asayna» mı demek istiyorsunuz?»
« عَ عِِّ بَٕ وَؤَطَعِ بَٕ غُفْشَا هََٔ سَثَّ بَٕ وَإِ هٌٍََِ ا ظٌَِّْنًُ deyiniz» buyurdu, bunu okumağa hepsi birden okumağa başladılar, okudukça dilleri alıştı ve gönülleri yatıştı. Böyle Allaha tazarru' ve niyaz ile istiğfar ve ilticaya devam ettiklerinden dolayı bir müddet sonra da « لاَ
ىٌَُ فٍُِّ ا فَْٔغّب وُعِعَهَب » âyeti nâzil olub teklifi malâyütak endişelerini izale etti.
Demek ki Eshab « وَإِ رُجِذُواْ بَِ فِ ؤَ فُٔغيىُ ؤَوِ رُخِفُى حٌَُبعِجِىُ ثِ اٌٍّٗ » nazmı celilinin bütün ıhtimalâtı zahire ve hafiyyesini nazarı dikkate almışlar ve bu haberin müstelzim olduğu inşa'i teklifin azm-ü iradeye ıktiran etmeyen havatırı nefsiyyeye dahi şumulü ihtimalinden korkmuşlar ve kendilerince âyetin teklifi malâyütak olmaması lâzım geleceğine hükmedib Resulullahın her ihtimali kat' ile bu hükm-ü te'vili te'yid edecek bir beyan aramışlardı. Buna karşı evvel emirde ıtaati mutlaka ve istiğfar-ü tazarru' ile emrolununca derhal ıtaat ettiler. Nefislerinde zarurî olan endişei havatır içinde teklifi İlâhî ve emri risaletpenahîyi ıtlakiyle hüsni telâkkı eylediler.
Allah tealâ da evvelâ bunların imanı kâmillerini ve bu sem'-ü taat ve kemali daraat ile rabbena «rabbena» diye istiğfar ve münhasıran kendisine iltica ve arzı dehalet etmelerini medh-ü sena ederek tatyib ve dualarına devam için tergib, saniyen bir müddet sonra kemali rıfk-u lûtfunu ızhar edib لاَ ىٌَُ فٍُِّ ا فَْٔغّب إِلاَّ وُعِعَهَب
iltifatiyle arzu ve te'villerine göre beyanı hükmetmiş ve ıztırablarına sebeb olan mes'uliyyeti havatır endişesini izale eylemiştir ki işte taatın ve Allaha ilticanın semeresi daima böye def'i endişe ve ref'i ıztırabdır.
Hasan ve Mücahid ve İbni sirinden ve bir rivayette İbni Abbastan rivayet olunduğuna göre bu iki âyet, Cibril vasıtasiyle nâzil olmamış, Resulullah bunları Leylei Mi'racta bilâ vasıta istima' etmiştir. Binaenaleyh surei Bakare medenîdir ancak bu iki âyet müstesna.1 Gelelim ma'nasına:
*** TEFSİRİ ***
آ ا شٌَّعُىيُ ثِ بَّ ؤُ ضِٔيَ إِ سَّثِّ O Peygamber, ya'ni bu kitabi münzelin tebliğine me'mur olan o muhatabı hass, geride )عجذ بٔ ( )وَإِ هََّٔ ا شٌُِّْعَ نٌٍَِ( )وسفع ثعضه (ُ » evsafile ma'lûm bulunan o Resuli müfahham Muhammed Mustafa sallâllahü aleyhi vesellem Rabbından kendine inzal edilenin hepsine iman etti, risaletini şüphe ile değil bu îman ve iykan ile yaptı, Rabbından gelene hem o inandı
1 Elmalı Tefsiri – Bakara Suresi – 285-286
)وَا ؤٌُِّْ ىُِِٕ (َْ hem de onun ümmeti olan ve yukarıda evsafı umumiyyeleri beyan edilen o mü'minler…
) وُ آ ثِب وَ ئَُِِىَزِ وَوُزُجِ وَسُعُ ( her biri Allaha ve Allahın Meleklerine ve Kitablarına -yahud kitabına- ve Peygamberlerine Allahın olmaları haysiyyetiyle iman getirdiler.
لُى ىٌُاْ آ بََِّٕ ثِب وَ أَِ ؤُ ضِٔيَ إِ بٌٍََِٕ وَ بَِ ؤُ ضِٔيَ إِ ىٌَ إِثِشَا وَإِعِ بَّعِ وَإِعِحَكَ وَ عٌَِمُىةَ وَا عِِجَب وَ بَِ ؤُورِ ىُِعَى
وَعِ غٍَى وَ بَِ ؤُورِ ا جٌَِّٕ ىٍُّ سَّثِّهِ لاَ فَُٔشِّقُ ثَ ؤَحَذٍ هُِِِّٕ وَ حَِٔ غُِِ ىٍُِّ * 2
gibi emirlere tevfikan  لاَ فَُٔشِّقُ ثَ ؤَحَذٍ سُّعٍُِِٗ “biz Allahın peygamberlerinden hiç birisinin arasını ayırmayız. Birinin Peygamberliğini tasdik diğerine tekzib ederek aralarını tefrık etmeyiz hepsini derecelerine göre Peygamber tanırız.” diye iman ettiler. Ve bu iman ile şöyle dediler;  وَلَب ىٌُاْ عَ عِِّ بَٕ وَؤَطَعِ بَٕ dinledik ve itaat ettik, haktan gelene kulak verdik belledik ve kerhen değil, tav'a rızamızla seve seve tuttuk,  غُفْشَا هََٔ سَثَّ بَٕ  gufranını niyaz ederiz Rabbimiz!- Ne kadar itaat etsek yine kusurumuz çok, hele hatıratı nefsaniyyeden kurtuluş yok وَإِ هٌٍََِ ا ظٌَِّْنًُ  akıbet varılacak merci' de ancak sensin, senden geldiğimiz gibi dönüp dolaşıp yine sana geleceğiz, ölüm, Ahiret, ba's hak yarabbi! Ölümden sonra dönülüp sana varılacak, sana hisab verilecek, sen de dilediğine mağfiret dilediğine azap edeceksin, işte biz şimdi sana iltica ediyoruz ve mağfiretini istiyoruz.»
Bunlar Allah’ın tekliflerini böyle güzel bir hissi itaat ile telakki edip Ahirete iykan ve bu iykan ile Allahtan talebi gufran eylediklerinden dolayı rahmeti ilâhiyeden şu iltifat ile cevaba nail oldular:  لاَ ىٌَُ فٍُِّ ا فَْٔغّب إِلاَّ وُعِعَهَب  Allah kimseye vus'undan başkasını teklif etmez. -edemez değil etmez. Allahın tekâlifi kulların vus'u kadar ve hattâ takatının madünün de olur. Takatı tazyık eylemez. Harece ve meşakkat vermez. Mükellefler onları güçleri rahat rahat yeterek yapabilirler.
( شٌُِ ذٌُ ا ثِىُ ا غٌٍُِْشَ وَلاَ شٌُِ ذٌُ ثِىُ ا عٌُْغِش ) Hak din kolaylıktır, onda zahmet yoktur. Böyle olması da güç yetmez bir sorumluluğu yüklemeye Allah'ın kudreti olmadığından değildir, sırf fazlı kereminden ve rahmetindendir. Bu suretle Allah'ın kullarına bahşettiği güç ve takat onlara emrettiği görevlerden daha fazladır. Bu sayede onlara görevlerini yaptıktan sonra dinlenecek, gezip dolaşacak, dünya ve maişet işlerinde çalışacak, hatta daha başka emredilmemiş olan hayır ve hizmet işleriyle ilgilenecek zaman ve imkân kalabilecektir. Nitekim kullar farzları yaptıktan sonra daha neler neler yapabilirler. Mesela günde beş vakit namazdan başka daha ne işler görebilirler. Gerçi sorumluluk iradeye bir anlamda zahmet yüklemek demektir, her zahmet de bir enerji tüketimini gerektirir. Bu hikmetten dolayı her yükletilen
2 ABABAB 631
sorumluluk ona güç yetirebilme şartına bağlıdır. Fakat o yükün bu gücü zorlamaması da şarttır. Yani her bir ferdin sorumluluğu gücüyle ve kapasitesiyle ölçülmek gerekir. Bundan dolayı kişilerin güç ve takatleri farklı olduğundan, gücü ve kapasitesi fazla olanların sorumluluk dereceleri de fazla olacaktır ki, adalet ve eşitlik de bunu gerektirir. Mesela, malı olmayan zekatla mükellef olmayacağı gibi, çeşitli zenginlerin zekatları da bir ölçü çerçevesinde değişik olur. Zenginlik derecesine göre kimi on, kimi yüz verir. Fakat hepsi de aynı nisbet dâhilinde, mesela kırkta birdir. Teklif mükellefin vüs'ıyle mütenasibdir.
 هٌََب بَِ وَغَجَذِ وَعَ هٍٍََِب بَِ اوْزَغَجَذِ  Herkesin kazandığı yararına, yüklendiği günahı zararınadır. Her nefsin istediği, yaptığı iyilik kendi lehine, kendi menfaatinedir. Sonunda sevabı ancak kendinin olacaktır. Bil'akis yaptığı kötülük, yüklendiği vebâl kendi aleyhine, kendi zararınadır. Akıbet azabı kendine aiddir. herkesin yaptığı iyilik kendine yaptığı fenalık yine kendinedir.
Allahın teklifleri de iki kısımdır. Birisi zahirde veya batında veya her ikisinde yapılmasını teklif ettiği evamirdir. Bunlar hayr-ü hasenattır. Diğeri yapılmamasını teklif ettiği nevahidir ki bunlarda şerr-ü seyyiattır. Evvelkilerin fi'li menfaat, terki zarardır. Berikilerin fi'li zarar, terki menfaattir. Bunların menfaat ve zararları da Allaha değil, mükellfeleredir.
Şimdi Cenab-ı Allah "işittik, emre uyduk, ey Rabbimiz ğufranını dileriz, dönüş yalnızca sanadır." diyen müminlerin yakarışına ve sığınmasına karşılık olmak üzere işte bu cevabı verdi. Kolaylık ve yükü hafifletmeyle ilgili olan bu açıklamasıyla onların telaşlarını giderdi. Bu suretle Allah kelâmı yalnızca Resulü ile değil, yukarıdan beri yapılan açıklamalar çerçevesinde ona iman eden ümmeti ile de bir konuşma ve münacat şeklinde tecelli eyledi ki, bu üslup özellikle Fatiha sûresinde de böyle geçmişti. Bu, Kur'ân okuyan veya dinleyen müminlerin ara sıra kendilerini bizzat Cenab-ı Allah ile konuşma halinde bulmaları gibi büyük bir nimeti dile getirmeyi de içine alır.
Bu derece ihlasla ve itaat duygusuyla kendilerini Allah huzurunda hissedenler, yalnızca Allah'a muhatap olmak şerefine ermekle kalmıyacaklar; o yüce huzurda söz söyleyebilmek için kendilerine izin verileceğinden, bizzat Allah'dan dilek dileyebilmek şerefine de erecekler. İşte bu visal makamının kuvvet ve şerefini göstermek için Cenab-ı Allah, yeni baştan bir cevap demek olan bu kelâmını bir fasıla ile ayırmakla beraber, bir taraftan da yine onların sözleri ve onlardan hikaye olunuyormuş gibi bir üslupta ifade buyurmuştur.
سَثَّ بَٕ لاَ رُؤَاخِزْ بَٔ إِ غَّٔي بٍَٕ ؤَوِ ؤَخِ إََْ بَٔ  Ya rabbena! unutrsak veya hata edersek bizi muahaze etme. -ya'ni vüs'ümüzün nisbetinde teklif ettiğin vazıfeleri hüsni edaya ve hattâ gücümüz yettikçe daha ziyade hayırlar kesbederek terakkı etmiye yeni baştan bir hissi ıtaat ve iştiyak ile azmettik, fakat fark kıldığın vazıfelerden birini
hasbelbeşeriye unutur veya meşru bir şey yapmak isterken haram kıldığın menettiğin şeylerden birine kasdımız olmıyarak düşer, hata edersek bu da terki hayır veya fi'li şer kabilinden bir ihtisab olabilecektir, ise mutlak olduğundan bunlardan muahaze muhtemildir. Binaeanelyh ne nisyan-ü hatanın kendisinden, ne esbabından ne de bunlardan biri sebebiyle iktisab etmiş olduğumuz terki hayır veya fi'li şerden biz ümmeti Muhammede Dünya ve Ahırette mücazat eyleme.
Unutma ve hata iki türlüdür: Birisi sahibi mazur görülebilir cinstendir ki, bunda sahibi mazur görülebilir, diğerinde görülmez. Mesela bir kimse üzerinde bir pislik görse de bunu temizlemeyi geciktirse, sonra unutup namaz kılsa, mazur olmaz. O pisliği görür görmez temizlemediğinden dolayı kusurlu hareket etmiş olur, lakin görmezse mazurdur. Yine bunun gibi, bir kimse bir ava tüfekle ateş etse de bir insan vursa, orada insan bulunabileceğini ve bulunduğu takdirde ona isabet edip etmiyeceğini hesaba katmamış ve bu hususta gerekli önlemlere riayet etmemiş ise mazur olmaz. Yine aynı şekilde insan dinî emirleri ve şer'î görevleri bellemeye çalışmaz ve belledikten sonra da unutmamak için tekrar tekrar mütalaa eylemez de unutursa, böyle bir unutmadan dolayı mazur olmaz.
 سَثَّ بَٕ وَلاَ رَحِ عَ بٍٍََِٕ إِطِشّا وَ بَّ حَ زٍََّْ عَ ىٍَ ا زٌَِّ لَجِ بٍَِٕ  Yarabbena!.. Bize bizden evvelki ümmetlere yüklettiğin gibi ağır yük de yükleme, bizi asâ ve ısyan milletleri gibi yapma» - Yani bizi diğer milletlere yaptığın gibi yerinden kımıldatmaz, tazyık eder, zor tahammül edilir ağır boyunduruklar, şiddetli misaklar, giran tabi'yetler, tekâlifi şakka, şiddetli ahkâm-ü kavanin ve muamelât altında bulundurma, binnetice mükelleflerini meshederek maymunlara hınzırlara çevirecek sıkıntılara koşma, bizim ahkâm ve hayatı umumiyyemizde tazyıklar, şiddetler olmasın rabbımız.
Anlaşılıyor ki, tarihlerde görüldüğü üzere, yahudi ve hıristiyanlar gibi önceki ümmetlerde katı hükümler ve yükümlülükler vardı. Tefsir âlimlerinin açıklamalarına göre, meselâ yahudiler günde elli vakit namaz kılmak ve mallarının dörtte birini vergi vermek, pislik bulaşan elbiseyi kesmek, vatanlarından sürülüp çıkarılmak, birçok konuda hemen idam cezası uygulanmak, tevbe etmek için intihar ile yükümlü olmak, bir isyan üzerine hemen ceza verilmek, herhangi bir hata meydana gelirse helâl olan yiyeceklerden bazıları yasak kılınmak gibi hükümler vardı.
Kaffal Tefsiri'nde denilmiştir ki, "Yahûdilerin ellerinde Tevrat diye iddia ettikleri kitabın beşinci sifri iyice gözden geçirilirse, onların ne kadar katı hükümlere, ne kadar çetin misaklara tabi tutulmuş oldukları daha birçok acaip hükümlerle birlikte görülür. İşte müminler bu gibi sıkıntılardan, zorluklardan korunmalarını niyaz ettiler...
 سَثَّ بَٕ وَلاَ رُحَ بٍَِّّْٕ بَِ لاَ طَبلَخَ بٌََٕ ثِِٗ  Bizi böyle dayanılmaz derdlere ma'ruz bırakma rabbımız, o muahazeyi bu haml-ü tahmili yapma da وَاعِفُ عَ بَّٕ bizden günahlarımızın asarını afvinle izale et, i'tiraf ederiz ki biz ahkâmına ıtaati bütün ıhlasımızla taahhüd etmiş olduğumuz halde yine kusurdan, günahtan hali değiliz, bütün mesaimiz esas i'tibarile bir ni'metinin şükrünü eda edemez.
 وَاغْفِشِ بٌََٕ bize mağfiret de et, ayıblarımızı ilmi İlâhînde gizle, ört bastır, eller içinde bizi rusvay eyleme, bununla beraber  وَاسِحَ إَِّٔ  rahmetinle bize in'am da et  ؤَذَٔ ىَِِلاَ بَٔ  sen bizim mevlamız, sahib-ü malikimiz, veliyyi umurumuz, nasırımızsın. ا وَ ا زٌَِّ آ ىَُِإ buyurdun, binaenaleyh  فَب ظُٔشِ بَٔ عَ ىٍَ ا مٌَْىِ ا ىٌَْبفِشٌَِٓ 
kâfirler güruhuna karşı bize nusrat ihsan et, maddeten, manen müdafeai hak ve i'lâi kelimede bizi galib ve muzaffer eyle.
Aleyhissalâtü vesselâm Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, bu dualarla dua ettiği zaman, Allah tarafından "peki yaptım" buyurulduğu Müslim ve Tirmizî'de rivayet edilmiştir. İlerideki sûrelerde de bu dualara çeşitli yönlerden verilmiş cevaplar göreceğiz; bu cevaplardan biri olmak üzere Âl-i İmran Sûresi, bu nusret duasına bir cevap olarak başlayacaktır.
Kütüb-ü Sitte'de Abdullah b. Mes'ûd'dan rivayet olunan bir hadis-i şerifte buyurulmuştur ki: "Her kim geceleyin Bakara Sûresi'nden bu iki âyeti okursa ona yeter".
Hakim ve Beyhakî'nin Ebu Zer'den naklen tahric ettikleri bir diğer hadis-i şerifte de Fahr-i Risâlet Efendimiz buyurmuştur ki: "Allah Teâlâ, Bakara Sûresi'ni iki âyetle sona erdirdi ki, bunları bana arşın altındaki bir hazineden verdi. Bunları öğreniniz, kadınlarınıza, oğullarınıza belletiniz, öğretiniz. Çünkü bunlar hem salattır, hem duadır, hem Kur'ân'dır".
Hz. Ömer ile Hz. Ali (r.anhümâ)'den rivayet edilmiştir ki, her biri: "Aklı başında bir adam görmezdim ki, Bakara Sûresi'nin sonundaki bu âyetleri okumadan uyusun." demişlerdir.
Cibrîl, Hz. Peygamber'e Bakara Sûresi'nin sonunda 'âmin' demeyi telkin etti." diye de Ebu Meysere'den gelen bir rivayet bulunmaktadır.
Cenab-ı Allah, biz kullarını da daima bu duaların mânâlarını duyan, anlayan ve gereğini yerine getirerek, vaad ettiği icabetinin feyzinden büyük büyük nasiplerle pay alan kullarından eylesin. Amin.
Elmalı Tefsiri – Bakara Suresi – 285/286.Ayet Tefsirinden
SURE-İ BAKARANIN SONU ( ÂMENE’R RASÛLÜ ) NUN FAZİLETİ
Müslim ve Nesaînin İbn-i Abbas R.A. dan tahric ettiğine göre: Rasülüllah ile beraber oturuyorduk. Yanında Cebrail a.s. da vardı ki üstten bir ses geldi. Cebrail gözünü semaya kaldırdı, şimdiye kadar hiç açılmamış bir kapı açıldı ve bir melek indi. Melek rasülullaha gelerek: Senden önce hiçbir peygambere verilmeyen iki nur ile tebşir ediyorum. Bunlar fatihat’ül kitab ile bakara suresinin son ayetleridir. Her kim onlardan bir harf okur (veya dinler) sa o nurdan nasipdar olur.
Ebu hüreyreden merfuan şöyle rivayet edilmiştir. İki ayet vardır ki bunlar (okuyan ve dinleyene) şifadır. Bunlar Allahın sevdiği ayetlerdir ki bunlar bakara suresinin son iki ayetidir
Cübeyr bin Nefirden şöyle rivayet edilmiştir.: Allah teala bakara suresini öyle iki ayetle hitama erdirmiştir ki onları arşın altındaki hazineden vermiştir. Onları öğreniniz ve kadınlarınıza da öğretiniz. Zira onlar hem salat, hem kurban (Tekarrub vesilesi) ve hem de duadır.
ÂMENARRASÜLÜ VE MİRAC-I NEBEVİ
(Hazinetül Esrardan)
Mukatil bin Hıbban dan. Allah rasülü şöyle buyurdu: Mirac gecesinde Cebrail ile beraber sidretül-müntehadaki en büyük perdeye geldiğimizde aramızda şöyle bir muhavere geçti:
- Ya Muhammet buyurun.
- Hayır ya Cibril, siz buyurun.
- Bu mekanı senden başkasının geçmesi layık değildir. Allah katında sen daha kıymetlisin.
- Geçtim. Üzerinde cennet ipeklerinden döşek bulunan altın’dan bir sedire geldim. Arkamdan:
- Rabbın seni sena ediyor. Dinle, itaat et, onun kelamı seni korkutmasın. diye Cibril çağırdı. Allahı sena etmeye başladım ve dedim ki:
"Her türlü kavlî, bedenî ve mâlî ibâdetler Allâh'a mahsustur” ا زٌح بٍد لله وا ظٌ ىٍاح وا جٌٍَبد
Allahü teala da bana ا غٌلا ع هٍٍ ا هٌب إ بٌى و سحمخ الله و ثشوبرٗ “Ey sâni yüce Peygamber, selâm ve Allâh'in rahmetiyle bereketleri senin üzerine olsun ”buyurdu.
Ben de: ( ا غٌلا ع بٍٍٕ وع ىٍ عجبد الله ا ظٌبلحنٌ ) “selâm bizlere ve Allâh'in sâlih kullarina olsun.” dedim.
Cebrail a.s.: ( اشهذ ا لا ا الا الله و اشهذ ا مح ذّا عجذ وسعىٌٗ “Ben sehâdet ederim (yakînen bilirim) ki, Allâh'tan baska hiçbir ilâh yoktur. Ve sehâdet ederim ki Hazret-i Muhammed Allâh'in kulu ve Resûlüdür." dedi.
Hemen arkasından Allahü teala buyurdu ki: والم ؤم ىون امه ال ز سول بم ا او زل ال يه مه رب ه
ben de cevaben: Evet, sana iman ettim ya rabbi. Allahü teala: كل امه ب ا لله
Müminlerin hepsi Allaha, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman etmiştir. Biz, Yahudi ve Hıristiyanların isa ile musa arasını tefrik ettikleri gibi asla peygamberler arasında bir ayırım yapmayız……
لاَ ىٌَُ فٍُِّ ا فَْٔغّب إِلاَّ وُعِعَهَب Ayakta durmaya gücü yetmeyenlere dikilerek namaz kılmayı emretmez.
هٌََب بَِ وَغَجَذِ وَعَ هٍٍََِب بَِ اوْزَغَجَذِ İşlediği hayrın sevabı onun yararına, işlediği şerrin akıbeti zararınadır. Sonra Allahımız peygamber efendimize: سل ت عط İste, isteğin verilecektir. Buyurdu. O da: غ فزاوك رب ىا وال يك الم ص ير günahlarımızı bağışlamanı istiyorum. Zira kıyamet günü gelişimiz ancak sanadır. Deyince hz. Allah: ق د غ فزت
لك ولأم تك مه وحدنى و صدقك seni ve ümmetinden beni tevhit edip seni de tasdik eden herkesi mağfiret ettim buyurur.
Tekrar iste, isteğim verilecektir. Buyurunca rasülü Zişan efendimiz sırayla şunları ister : رب ىا لا ت ؤاخذو ا ان و س ي ىا او اخ طأو ا Çünkü İsrail oğulları bir hata işlediklerinde güzel yiyeceklerden mahrum bırakılmak suretiyle muaheze edilirlerdi.
رب ىا ولا تح مل ع ل ي ىا إ صزا كما حم ل ته ع لى ال لذي ه مه ق ب ل ىا Çünkü onlar geceleyin bir günah işleseler, gündüz olunca kapılarının üzerinde onu yazılı bulurlardı ve onlara elli namaz farz idi ümmeti muhammede hafifletilerek beş vakite indirilmiştir.
رب ىا ولا تح م ل ىا ما لا طاق ة ل ىا ب ه Çünkü benim ümmetim zayıftır ya rabbi.
Hadis-i şerif: Allahü teala yerleri ve gökleri yaratmadan iki bin sene evvel yazıp sonra inzal buyurarak bakara suresini hitama erdirdiği iki ayet vardır ki eğer onlar bir evde üç gece (yatsı namazından sonra) okunursa o ev (dekiler)e şeytan yaklaşamaz.
İbni Abbasın rivayetine göre, bakara suresinin son üç ayetinin dışında bütün kur’an (ayetlerin)ı Cebrail a.s. inzal etmiştir. Bu üç ayeti Allahü Teâlâ’nın bizzat kendisi mirac gecesinde (vasıtasız olarak) vahyetmiştir.
Darimi’nin Rebi’ b. Abdullah el-kelâî’den tahricine göre: Bir adam peygamberimize gelerek, “Ey Allahın resulü, Kitabı ilahide hangi ayet daha büyüktür? Dedi. Peygamberimiz: “Ayet’ül-Kürsi’”dir buyurdu. Sonra “hangi ayetin sana ve ümmetine isabet etmesinden hoşnut olursunuz”? Dedi.
Resülüllah efendimiz: “Bakara suresinin son ayetlerinin. Çünkü onlar arşı alanın altındaki rahmet hazinesindendir ve dünya ve ahiret hayır (ve bereketlerinin hepsine) şamildir.”
Ebu katade’den: Her kim Ayet’ül-Kürsi ile bakara suresinin son ayetlerini sıkıntılı zamanlarda okursa Allahü Teâlâ ona muhakkak yardım eder.
لشؤ ب٘رنٌ ا زٌَنٌ لٌٍاً ونهبساً ؤعب الله ع ىٍ الحفظ، وا جٔغب إ فٌظ، ولضى د ،ٌٕٗ ،»ْ خىاص ا مٌشآ « ولبي الحى في
وؤ هٍ٘ عذو ،ٖ ووف ا ظٌ خٍّ، وسصق حغ ا مٌٍنٌ، و بٔي جم عٍ بَِ جٌ ،ٗ وؤدسن غشض ،ٗ وخىاطهب ؤوثش وإ فٌع بهب ؤع .ُ
Kim gece gündüz şu iki ayeti okumaya devam ederse Allah onu korumada yardım eder, devamlı sevinçli (gönül huzuru) olur. Borcunu öde(mede kolaylık ihsan ede)r. düşmanını helak eder. Zulmeti kaldırır. Hüsnü akıbet ile rızıklandırır. Bütün isteklerine ulaşır. Bütün arzularına erişir. Bunların hususiyetleri çok, faydaları da çok geniştir.
فف ا ظٌح حٍنٌ ع ؤبي غِعىد عمجخ ث ع شّو ع ؤ إ بٌي ط ىٍ الله ع وع لبي:
} لشؤ ا زٌَنٌ آخش عىسح ا جٌمشح في خٌٍٍ وفزبٖ 
روش الحبفظ اث حجش سحم الله رعبلى عجعخ ؤلىاي في عِنى )وفزب (ٖ في فزح ا جٌبسي ع ذٕ ششح ىٌزبة فضبئ ا مٌشآْ : ا مٌىي ا وِي: بمعنى ؤجضؤرب ع ل بٍ ا ،ًٌٍٍ ف ىٍ ؤ لشؤهمب لج ىٔ ولم غٌز عَ ر هٍ ا خٌٍٍٍ ؤ مٌى ا فمذ وفزب ع ر هٌ . ا مٌىي ا ثٌبني: ؤنه بّ وفزب لشاءح ا مٌشآ مٍَِبً، عىاء وب مٌشؤ في ا ظٌلاح ؤو في غنً ا ظٌلاح . ا مٌىي ا ثٌب ثٌ: ؤنه بّ وفزب ف بٍّ زٌع كٍ ثبلاعزمبد، فى ا عٌم ذٍح ىِجىدح و زِض خّٕ في ب٘رنٌ ا زٌَنٌ، نِه بّ اشز زٍّب ع ىٍ ؤ ىِس
الإيمب وؤع بّ وؤطى جم عٍبً، و الإيمب ثبلله و لِائىز ووزج وسع وا ىٌٍ ا خَش. و ز٘ا ا مٌىي ى٘ بِ روش الدظ فٕ سحم الله
رعبلى ؤ الدمظىد زٌوش ب٘رنٌ ا زٌَنٌ، ف ىٍف هٍ في ثبة الاعزمبد المج لا الدفظ ؤ رؤ ثبلله، و لِائىز ،ٗ ووزج ،ٗ وسع ،ٍٗ - -
وا ىٌٍ ا خَش، ثم رفظ ر هٌ عٌ و ؤٌخز ؤد زٌٗ . ا مٌىي ا شٌاثع: ؤنه بّ وفزب و شش، ف ىٍ لشؤ في زٌٍٍ ب٘رنٌ ا زٌَنٌ ىٌفزب و شش، و بٌٕ زٌٍٍ ر هٍ آ بًِٕ ئَِّ بًٕ ثئر الله . ا مٌىي الخب ظِ: و ى٘ ؤخض ممب لج ،ٍٗ ؤ بمعنى وفزب شش ا شٌ بٍَ ،ْ ف لشؤهمب فمذ وف شش ا شٌ بٍَ ا عٌٍنٌ . ا مٌىي ا غٌبدط: ؤنه بّ وفزب شش الج والإظٔ . ا مٌىي ا غٌبثع: بمعنى ؤنه بّ رغ بٍٕ ع ط تٍ ا جِش ف بٍّ عىاهمب، ف بٍٕي ثمشاءح ب٘رنٌ ا زٌَنٌ ا ثٌىاة وا جِش بِ غٌ ع ط تٍ
ا جِش وا ثٌىاة ف بٍّ عىاهمب . وا ثٌلاثخ ا لِىاي: ا شٌاثع والخب ظِ وا غٌبدط زِمبسثخ، عٌني: وفزب شش و ش ءً: شش ا شٌ بٍَ وشش الج والإظٔ، فإ ىِ ؤ نجع هٍب خمغخ ؤلىاي .
HZ.Üstazımızda; “Amenarrasülü okumak gafillerin teheccüt namazı yerine geçer.” Buyurmuşlardır. (H.Arıkan abi)
Hazırlayan : Ebuserra 2011

AFET VE BELALARDAN MUHAFAZA DUASI

HER TÜRLÜ AFETTEN KORUNMA DUASI [1]
اَللَّهُمَّ اَنْتَ رَبِّى لاَ اِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ عَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ وَاَنْتَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ   لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاﷲِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ مَا شَاءَ اﷲُ كَانَ وَمَالَمْ يَشَاءْ لَمْ يَكُنْ اَعْلَمُ اَنَّ اﷲَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَاَنَّ اﷲَ  قَدْ اَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا وَاَحْصَى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا  اَللَّهُمَّ اِنِّى اَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ نَفْسِى وَمِنْ شَرِّ كُلِّ دَابَّةٍ اَنْتَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا اِنَّ رَبِّى عَلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
İmam-ı Nevevi, el-Ezkar:[2]
جاء رجل إلى أبي الدرداء فقال : يا أبا الدرداء قد احترق بيتك ، فقال : ما احترق ، لم يكن الله عز وجل ليفعل ذلك بكلمات سمعتهن من رسول الله صلى الله عليه وسلم ، من قالها أول نهاره لم تصبه مصيبة حتى يمسي ، ومن قالها آخر النهار لم تصبه مصيبة حتى يصبح :
Bir adam Ebu’d-Derda (r.a.)’a geldi ve “Ey Ebu’d-Derda, evin yandı”, dedi. Ebu’d-Derda (r.a.); “Hayır yanmadı. Allah-ü Teâlâ, Rasüllüllah (s.a.v.)’den işittiğim şu kelimeler sebebiyle evimi yakmaz. Zira kim o kelimeleri sabah vakti okursa, akşama kadar kendisine hiçbir musibet isabet etmez. Kim de akşam okursa sabaha kadar hiçbir musibete duçar olmaz.”, diye cevap vererek şu duayı okudu:
Rasülüllah (s.a.v.)’in eshabından birinden yapılan başka bir rivayette ise hadise şöyle anlatılmaktadır: (Bu rivayette Ebu’d-Derda ismi zikredilmiyor)
ورواه من طريق آخر ، عن رجل من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم ، لم يقل : عن أبي الدرداء ، وفيه : أنه تكرر مجئ الرجل إليه يقول : أدرك دارك فقد احترقت ، وهو يقول : ما احترقت لأني سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : " من قال حين يصبح هذه الكلمات ، لم يصبه في نفسه ولا أهله ولا ماله شئ يكرهه " ، وقد قلتها اليوم ، ثم قال : انهضوا بنا ، فقام وقاموا معه ، فانتهوا إلى داره وقد احترق ما حولها ولم يصبها شئ ".
 “Bir adam o sahabiye geldi ve ‘Evine koş, evin yandı”, dedi. Bunun üzerine o sahabi; ‘Hayır yanmadı. Çünkü ben Rasülüllah (s.a.v.)’den duydum ki, bu (yukarıdaki) duayı okuyan kimseye ne kendisi hakkında, ne ehli hakkında ne de malı hakkında hoşlanmayacağı hiçbir şey isabet etmez. Ben bugün bu duayı okudum.”, dedi. Sonra o gelen adama ‘Hadi beraber gidelim’, deyip evine kadar gittiler. Baktılar ki, sahabinin evinin etrafındaki her şey yanmış ama onun evine bir şey olmamış.



[1] إحياء علوم الدين  (1/ 247)
[2] الأذكار للنووي (ص: 84)

2.12.2016

BİLİYORMUYUZ?

1- Gusül abdesti alırken vücuttan durmadan kan aksa, bilerek ya da bilmeyerek yel çıksa guslü sil baştan almaya gereğin olmayıp gusle devam edilmesi gerektiğini, burada önemli olanın, hiç kuru yerin kalmamasını sağlamak olduğunu, çünkü guslün bozulmasını sadece meninin gerektirdiğini ve yukarıdaki gibi abdesti bozan durumların gusülde dahi sadece namaz abdestini bozduğunu ve guslün sıhhatine mani olmadığını biliyor muydunuz?
2- Vitir namazının ilk rekâtında elemneşrahleke, ikinci rekâtında tebbet üçüncü rekâtında da ihlas suresini okumaya devam edenlerin diş rahatsızlığı çekmediğini biliyor muydunuz?
3- Namaz kılarken rükünleri alelacele yapıp dolayısı ile rükünlerden çalmanın hırsızlık olduğunu ve Peygamberimizin bu tür kimselere en büyük hırsız dediğini biliyor muydunuz?
4- Cemaatle namaz kılarken cemaatten birisinin yaptığı yanlışın sehiv secdesini icap etmediğini ama imamın yaptığı bir yanlışta ise imam ve cemaate gerektiğini
* sehiv secdesinin namazdaki her yanlış hareket sonucu da icap etmediğini, sadece (ilmihal kitaplarında da ifade edilen) namazın farzı olan rükünlerden birinin tehirinde; (geciktirilmesinde, ertelenmesinde) veya namazın vaciplerinden birisinin terk edilmesinde ya da tehirinde gerektiğini; namazın farzlarından (İftitah tekbiri, niyet….) birisinin terkinde ise namazın tekrarlanması gerektiğini; namazın sünnetlerinden birisini terkin sehiv secdesi gerektirmediğini biliyor muydunuz?
5- İftitah tekbirinde “Allahu ekber” lafzının kulak yumuşağına el değdiği anda bitmesinin daha layık olduğunu; ellerin içinin tekbir esnasında kıbleye bakması gerektiğini, parmak aralarının ise ne tam açık ne de tam kapalı, kendi haline olacak şekilde ayarlanması icap ettiğini biliyor muydunuz?
6- Erkeklerde sakal bırakmanın sünnet olduğunu ama bulunduğu çevre ve imkan dahilinde bunu yapamayarak ileriki zamanlara tehir eden bir kişinin tıraş olurken bile bu muzdaripliğini unutmaması gerektiğini bundan ötürü sakal tıraşında sol tarafından başlaması icap ettiğini ve traşı olana da, sünneti ihlal ettiği için “sıhhatler olsun” yerine, “kolay gelsin” demenin adaptan olduğunu biliyor muydunuz?
7- Özellikle yatsı ve sabah namazlarını mümkün olduğunca cemaatle kılmamız gerektiğini, çünkü yatsıyı cemaatle edanın gecenin yarısını ibadetle eda etmiş kadar faziletli, sabah namazını cemaatle edanın da gecenin diğer yarısını ibadetle eda etmiş gibi faziletli, dolayısı ile ikisini cemaatle eda etmenin gecenin tamamını ibadetle ihya etmiş sevabına mazhar bırakacağını, Gecenin tamamını ibadetle geçirip sabah namazında cemaate iştirak etmeyen birinin, sadece namaza kalkıp cemaatle eda edenden daha az sevap işlemiş olacağını; biliyor muydunuz?
8- Karşı cinse bakmanın dini hükmünü soran Hz Aliye Peygamber Efendimiz s.a.v ‘in “Nazar-ül üla leh vesseni aleyh” birinci bakman lehinedir(bakıp hemen gözlerini çevirmen) ama tekrar dönüp bakman aleyhinedir buyurduğunu ve bunun bizler içinde bir ölçü olduğunu biliyor muydunuz?
9- İmam-ı Azam Hazretlerine göre ikindi namazının vakti her şeyin gölgesinin iki misline çıktığı zamana göre tanzim edildiği (asr-i sani), İmameyne göre ise bir misline çıktığı zamana göre tanzim edildiği (asr-i evvel) iki görüş arasında yaklaşık kışın 45, yazın 90 dakika ihtilaf olduğu ve bu çerçevede ( günlük takvimlerin genelde İmameynin görüşü üzere belirlendiği için) şayet ikindi ezanı okunalı kışın 45, yazın 90 dakikadan az olmuş ise o gün İmam-ı Azam’a göre amel edip öğle namazının kılınabileceği ama ikindi namazının ise İmam-ı Azam’a göre amel edildiği için takvimdekinden kışın 45, yazın 90 dakika sonra kılınıp böylece öğle namazını kazaya bırakılmadan eda edilebileceğini biliyor muydunuz?
2
10- Namazın önünden geçenler için Peygamberimiz s.a.v’in”Eğer bilselerdi 40 sene beklerler yine namazın önünden geçmezlerdi”dediğini, ancak Kabe’ deki izdihamdan dolayı namaz kılanın önünden geçmenin hiçbir mahzuru olmadığını biliyor musunuz?
11- Bir Allah dostunun, hemen hemen emel ettiğimiz tüm fetvaların sahibi olan ve bir çok mübhem hususa açıklık getiren İmamı Azam hazretlerine arasıra 1 fatiha 3 ihlası şerif okuyup hediye etmeyenin aklına şaşarım dediğini biliyor muydunuz?
12- Namazın ilk rekâtında okunan surenin Kur’anı Kerimde ikinci rekatta okunan sureden önde olması icap ettiğini,
*ikinci rekâttaki surenin ilk rekâttan kısa olması icap ettiğini,
*ilk rekatta okunan sure ile ikinci rekatta okunan arasında sure bakımından bir atlama olacaksa(yani ilk rekatta okuduğu sureden hemen sonra gelen sureyi okumayıp başka sure okuyacaksa) kendini takip eden sureden sonra en az bir sure olması gerektiğini (mesela bir kimse fil suresinden sonra atlamayarak gureyş suresine devam etmek istemediği zaman, gureyş suresini takip eden eraeytellezi suresi atlanarak ondan sonra gelen herhangi bir sure okunmalıdır. Eraeytellezi okunmamalıdır.)
*Birinci rekatta sure okuduysa ikinci rekatta ayet ya da sure okuyabileceği gibi; birinci rekatta ayet okuduğu zaman ikinci rekatta sure okuyamayıp sadece ayet okunması (mesela ilk rekatta yasin suresinin hepsini değil de birkaç ayetini okuyan birinin ikinci rekatta kafirun suresini okuyamaması ya da okuyacaksa birkaç ayetini okuyup tamamını okumaması gibi) gerektiğini biliyor muydunuz?
13- Çorap çıkarırken soldan, giyilirken ise sağdan başlanmanın adaptan olduğunu biliyor muydunuz?
14- İhya-i Ulumuddin başta olmak üzere birçok İslami eserin sahibi İmam-ı Gazali hazretlerinin Şafii mezhebine mensup olduğunu biliyor muydunuz?
15- Namazda niyet hususunda bir çok insanın yanlış bilgiye sahip olduğunu yani dil ile yapılan niyetin kafi olduğunu düşündüklerini ama; aslında niyetin kalp ile yapılmasının emredildiğini sadece kalp ile yapılırken aynı zamanda dil ile tekrar etmenin bir sakıncasının olmayacağını buradan da anlaşılacağı gibi kalp hazır olmadan sadece dil ile yapılan bir lisani niyetin niyet sayılmayacağını biliyor muydunuz?
16- Duadan sonra (ellerin içinin nurla dolduğu için) ellerin içiyle yüzü sıvazlamanın gerektiğini sair zamanlarda ise yüzü sıvazlamanın gereksiz ve manasız olduğunu biliyor muydunuz ?
17- Yemeğin başında besmele çekmeyi unutup ortasında aklına gelen kişinin; “Bismillahi fii evvelihii ve ahirihii ” demesi gerektiğini biliyor muydunuz?
18- له الملك و له الحمد يحيى و يميت وهو حى لا يم وت بيده الخير و هو على كل شيء قدير
„Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Lehül-mülkü ve lehül-hamdü yuhyî ve yümît. Ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihil-hayr. Ve hüve alâ külli şey'in kadîr“
Duasının çarşı ve pazara çıkarken sürekli okunması gerektiğini, okumaya devam edenlerin milyonlarca günahının mağfireti, amel defterlerine milyonlarca sevabın yazılması ve derecesinin yükselmesine vesile olacağını Peygamber efendimizin haber verdiğini , Sahihi Buhari ve diğer müfessir ve muhaddislerin bu hadise hayran olduklarını ve hatta ashaptan bazılarının bu ecre nail olabilmek maksadıyla çarşıya çıktıklarını biliyor muydunuz?
19- “Amellerinizi bozmayın” ayeti kerimesinde de ifade edildiği gibi başlanan bir ibadet yarı da kalmışsa tekrar yapılması gerektiğini, başlanmış bir ibadeti özürsüz bozmanın haram olduğunu, namazı bozulan kimse ister farz olsun ister nafile olsun tekrarlaması gerektiğini, ama nafile bir namazı mesela bir tesbih namazını kaza ederken 4 rekat olsa bile 2 rekat kaza edilmesi gerektiğini
3
çünkü nafile ibadetlerin 2 şer 2 şer emredildiğini biliyor muydunuz?
20- Hz.Üstazımızın; yatsıdan sonra emenerrasülü okumanın gafiller için teheccüd namazı yerine geçeceğini söylediğini biliyor muydunuz ?
21- Cinlerinde aynen insanlar gibi mümin ya da kafir olduğunu sayı olarak insanların 10 katı büyüklüğünde olduğunu, nasıl ki biz onları göremiyor ama onlar bizi görüyorsa ahirette de tam tersinin olacağını biliyor muydunuz?
22- Radyodan okunan secde ayetleri için secde yapmak gerekmediğini, arabalarda Kur’an-ı Kerim ve diğer evradı şerifleri okumak ve dinlemenın çok büyük yanlış olduğunu, hatta toplu vasıtalarda okunduğu zaman yolculardan cünup ve diğer hallilerden dolayı kazaya bile neden olabileceğini biliyor muydunuz?
23- Kaza namazlarına niyet edecek kimsenin “En son geçirdiğim öğle namazının farzına” gibi en son kelimesini getirmesinin daha uygun olacağını, sabah namazını herhangi bir nedenden dolayı kılamayan kimsenin o gün öğleden önce kaza edecekse sünneti ile beraber kaza etmesi gerektiğini ve kaza namazı niyeti ile değil de “bu günkü sabah namazının farzına/sünnetine” şeklinde niyet etmesi gerektiğini ama sabah namazını başka gün kaza edecekse sadece farzını ve kaza namazı niyetiyle namaza başlaması gerektiğini biliyor muydunuz ?
24- Osmanlı devletinin kurucusu Orhan Gazi’nin Şeyh Edebali hz. Evinde misafir olduğu zaman yatacağı oda da Kur’an-ı Kerim olduğu için ona hürmeten 6 saat yatmadan beklediğini ve bu 6 saatin 600 sene Osmanlının ayakta kalmasının hikmetlerinden biri olduğunu, o yüzden Kur’anı Kerime karşı ayak uzatmanın, göbekten aşağı indirmenin, sol ele almanın saygısızlık olduğunu hatta bazı kimselerin Hadisi Şerif yazan bir takvimin yanında bile ayak uzatmaktan haya ettiğini biliyor muydunuz?
25- Namaz kılan kimsenin iki yerde çok uyanık olması gerektiğini, bunlardan birincisinin; iyyake na’büdü (ancak sana ibadet ederiz) ve iyyake nestein (ancak senden yardım dileriz) ayeti kerimesini okurken muhatabımızın Hz Allah olduğunu tasavvur etmemiz gerektiğini zira burada kul ile Allah arasındaki 70 bin perdenin kalkacağını, ikinci olarak da tahiyyat duasında “esselamü aleykü eyyühennebiyyü” (selam senin üzerine olsun Ey Nebi!) derken Peygamberimiz s.a.v ‘e selam verdiğimizi tasavvur etmemiz gerektiğini zira burada da kul ile Allah c.c arasındaki 7 bin perdenin kalkacağının Evliyaullahtan birinin haber verdiğini biliyor muydunuz?
26- Mektubat-ı Rabbani kitabının ehemmiyetine binaen bir Allah dostunun “Usta yevmiyesinin 3 lira olduğu bir zamanda 500 liraya Mektubat bulursanız alın.” dediğini biliyor muydunuz?
27- İnsan vücudunda toplam 384 meleğin olduğunu def-i hacet ihtiyacını gideren meleklerin ise bu ağır yükten dolayı derecece daha faziletli olduğunu, bu 384 melekten birisi bulunduğu bölgede vazifesini herhangi bir nedenden dolayı bırakırsa oluşan bu hastalığa tıpta “felç” dendiğini biliyor muydunuz?
28- Dua yaparken öncelikle Allah’a hamd, Rasülüllah s.a.v efendimize de salavat getirilmesi icap ettiğini binaen aleyh “Elhamdülillahi Rabbil alemin, vessalatü vesselamü ala seyidine Muhammedin ve ala elihi vesahbihi ecmain ” diyerek duaya başlamanın adaptan olduğunu biliyor muydunuz?
29- Yed-i Tũlâ sahibi üstatlarımızdan birinin Aspirin hapı için; “(Faydasını tam olarak) bilselerdi bu kadar ucuza satmazlardı ” dediğini ve içerken de; Asprin önce ikiye bölünmeli ve bir parçası alınarak o da ikiye bölünmeli ve çeyreğini sağ azı dişlerin arasına diğer çeyreğini de sol azı dişlerin arasına bırakarak kendi haline erimesinin beklenilmesini, eridikten sonra da kalan yarısını da aynı şekilde uygulanmasını tavsiye ettiğini ve bunun çok tesirli olduğunu biliyor muydunuz?
4
30-Elbiselerin yeni alındığı zaman hemen giyilmemesi gerektiğini; Çünkü “Şüpheli şeylerden kaçınmadıkça hakiki iman etmiş olamazsınız” hadisi şerifi de göz önünde bulundurulduğunda; imal edilirken üzerine necis bir şeyin bulaşmış olabileceği ya da içki idrar vs. gibi ibadete mani olan şeyler sıçramış olabileceği şüphesi nedeni ile işi garantiye alarak, yıkandıktan sonra giyilmesinin daha uygun olacağını biliyor muydunuz?
31-Kur’anı Kerim okunmaya ilk başlandığı zaman “euzu besmele” çekilmesi icap ettiğini ama aralarda (bir sureden diğer sureye geçerken, hatim duası yapılırken felagtan sonra nas okumaya başlanacağı zaman vs.) sadece besmele çekmenin kafi olacağını biliyor muydunuz ?
32- Mazeret banyosu yapılacağı zaman (cünüplük hali vs.) traşın gusül abdesti alındıktan sonra yapılması gerektiğini, eğer önce yapılırsa mekruh olup yarın ahirette o kılların pis halde iken gittiklerinden ötürü şikâyetçi olacağını biliyor muydunuz?
33-Mezhep İmamımız İmam-ı Azam’ın hayatının son iki senesinde tasavvufla nasiplendiğini, bu çerçevede Silsile-i saadatın 4. sü ve kendi annesi ile evlenen Cafer-i Sadık Hazretlerine mürid olduğunu, ve tasavvufun ehemmiyetine binaen de “eğer son iki senem olmasa helak olmuştum.” (lugatı naciyede yazıyor) dediğini biliyor muydunuz ?
34- Cehennemin şiddetine binaen; Hz Allahın, ahirette bir kulu cehennemin yanına getirip; “Ey Kulum, , seni bir an (saniyeden daha az) cehenneme koyayım, sonra da ebediyen cennette kalacaksın” dediği zaman, o hararetin şiddetine muttali olan kişi: “Allahım! Ben cennet istemiyorum, beni bu cehenneme atma da ne olur beni toprak yap” diye yalvaracağının nakledildiğini biliyor muydunuz?
35- Namazlardan sonra, bir defa Ayetül kürsî- ihlas- felag ve nas sureleri, 33 Sübhanellah , Elhamdülillah , Allahüekber) diyerek yüzüncü olarak da (Leilaheillellahüvahdehula……) okuyan kişinin hataları, deniz köpüğü kadar dahi olsa mağfiret olunacağını, İmam-ı Müslim Hz’lerinin rivayet ettiğini, İmam-ı Rabbani k.s’ nda “Farz namazlardan sonra 33’er defa tesbih, tahmid, tekbir ve bir defa da tehlil okuyarak 100’e baliğ olan tesbihatın okunmasındaki sır, Fakirin ilmine göre;namazın edası esnasında vaki olan kusur ve taksiratı telafi etmek ve bu ibadetin layıkı vechi ile yapılmadığını itiraftır” dediğini biliyor muydunuz?
36-Meleklerinde Peygamberi olduğunu, ama beşerin Peygamberlerinin meleklerin peygamberinden faziletli olduğunu, meleklerin Peygamberinin ise normal beşerlerin umumisinden faziletli olduğunu, normal beşerlerinde (Peygamber olmayanlar) meleklerin umumisinden faziletli olduğunu (ö. nesefi-akaid) biliyor muydunuz?
37-Kelam ilminde, aydınlattığı bilgilerle tarihe damga vuran İmam-ı Gazali Hazretlerinin adeta bu hususta bir çağ açtığını ve; kendisinden önce gelen kelamcılara “mütegaddimun”, kendisinden sonra gelenlere de “muteahhirun” dendiğini, İlmi Kelam haricindeki diğer tüm ilimlerde de Sadettin-i Allame-i Teftezani Hazretlerinin aynı vasıflara haiz olması neticesinde, kendinden önce gelenlere “mutegaddimun”, kendisinden sonra gelenlere de “muteahhirun” dendiğini biliyor muydunuz?
38- “Ecel geldiği zaman ne bir saat geri, ne de bir saat ileri gider” ayet mealinin, bazı amellerin ömrü uzattığı ile ilgili hadisi şeriflerle çelişmediğini, hakikatin ise;Mesela bir kişinin ömrü sadaka vermediği zaman 40 sene olacaksa ve sadaka verdiği zaman 70 olacaksa, Hz Allah, ezelde sadaka vereceğini bildiği için ömrünü 70 sene olarak takdim edeceğini ve böylece ziyadeliğin sadakaya nisbet edildiğini biliyor muydunuz?
39- “Falanca zat Kur’an-ı Kerimi çok güzel okuyor” ifadesinin yanlış olduğunu, zira Kur’an-ı kerimin o kişinin okuyuş tarzına göre güzel ya da çirkin okuduğu tevehhümünün ortaya çıkacağı; o yüzden de “Güzel Kur’anımızı güzel okudu” demenin icap ettiğini biliyor muydunuz?
5
40- Secde ayeti olan bir ayeti Kerimeyi aynı anda defalarca okunsa bile sadece bir secde yapmanın kafi olacağını, secde ayetini hemen yapmanın en müsasip olanı olduğunu ama ihmal edenlerinde herhangi müsait bir zamanda yapmalarının icap ettiğini zira üzerlerine vacip olarak kalacağını biliyor muydunuz?
41- Halk arasında çok yaygın olan“Allah ıslah etsin” ifadesinin çok sakıncalı olduğunu , zira Hz Allah ıslah etmeyi murat ederse azapla ıslah edeceğini, bunun yerine “Allah hidayet nasip etsin.” Demenin uygun olacağını biliyor muydunuz?
42-Evliyaullahtan birinin: Kur’an-ı Kerimin günlük hakkının en az 200 ayet olduğunu (~5 sayfa) söylediğini , bunu o gün okuyamayanların hiç olmazsa bunun yerine 50 ihlas okuması gerektiğini buna riayet edenlerinde hiç sıkıntı çekmeyeceklerini müjdelediğini biliyor muydunuz?
43-Evliyaullahtan birinin hatırlattığı üzere çocuklara nur isminin(Nurettin, elifnur vb.) verilmemesi icap ettiğini, zira isimlerin semadan o isim sahiplerine müvafık olarak indirildiğini ve nur ismine sahip kişilerin dünya da ve ahirette çok sıkıntı içerisinde kalacaklarını biliyor muydunuz?
44-Sefere niyet edip yola koyulan bir kimsenin seferi hükmüne girmesi için, mesela namazları kısaltması için 90 km nin geçmesi gerekmediğini,kendi beldesinden çıktığı andan itibaren seferi hükmünde olduğunu, mesela Ümraniyede ikamet eden bir kimse Konya’ya seferi olarak gitmeyi murat ettiği zaman Harem’e geldiğinde namaz kılacağında kısaltması icap ettiğini biliyor muydunuz?
45-Miftahulkuluub kitabının müellifi bu kitabı Rasülüllah s.a.v.’in emri üzere yazdığını ve şu şekilde söylediğini “1259 senesinde Rebiussani ayında hücremizde müteveccih iken Efendimiz (s.a.v) zuhur ederek bu aciz kölelerini talfit ile; “Evladım Nuri vakitler bir acaip oldu.Aşık ve sadık ve hakikati arayan ümmetim kolaylıkla yollarını bulsunlar istiyorum.Çünkü bir çok kimseler kendilerini Evliyaullahtan olmadığı halde evliyalık taslayıp ehlullah kisvesine bürünüyor, şeriatıma da itibar etmeyip, geçmiş evliyanın hallerini de kendi hal ve tecellileriymiş gibi göstererek halkı aldatıyorlar, şeriatımı ihmal ediyorlar, ümmetimin hakiki tarikatlara yan bakmasına ve yollarını şaşırmalarına sebep oluyorlar.Onlara şeriat, tarikat, hakikat marifet ve vuslatın ne olduğunu anlatan bir risale hazırla” buyurdu.Bende emre uyarak bu eseri kaleme aldım.” dediğini biliyor muydunuz?
46- Kerahet vakitlerinde sadece namazın mekruh olduğunu, diğer ibadetlerin mekruh olmadığını biliyor muydunuz?
47-İmam-ı Rabbani Hazretleri k.s’nin; (c:1 m-4) Bir kişinin Ramazan ayı manevi cihetten nasıl geçerse 11 ayı da o şekilde geçer.” Dediğini ve Receb-i Şerif ve Şaban-ı Şerif aylarının da nasıl geçerse Ramazan ayının öyle geçeceğini biliyor muydunuz?
48-Namazdan sonraki tesbihata başlamadan önce çoğu kişinin elini üfleyerek tesbihe başladığını, doğru olanın ise kişinin içinden “Ya Şafii Huuuuuu” diyerek soldan sağa doğru sadırlarını üflemesi icap ettiğini biliyor muydunuz?
49-Müslüman kadınların Müslüman olmayan kadınlarla olan mahremiyetlerinin erkeklerle olan mahremiyetleri gibi olduğunu mesela tokalaşamayacaklarını ya da başlarını açmalarının caiz olmadığını vs. biliyor muydunuz?
50-Salati Ümmiye okurken bir çok kişinin “ümmiyyivveala….” Diyerek yanlış okuduğunu, doğrusunun ise “ümmiyi veala..” olduğunu biliyor muydunuz? (ümmi kelimesinin başında lamı tarif olduğu için lamı tariften sonra tenvinin gelmesi abestir.Ve bihi yüfta.)
51-Tuvalet, banyo gibi süfliyatın olduğu mekanlara sol; cami gibi mübarek yerlere girerken sağ ayakla girmenin hikmetlerinden birinin de tıpça ısbat edildiğini, zira sağ ayak ilerideyken insan kalp krizi geçirse ön tarafına, sol ayak ilerideyken de arka tarafına düşeceğini biliyor muydunuz?
6
52- Namazda tesbih olmadığı zaman tesbih çekerken, ellerin dizlerin üzerinde düzgünce konmuş vaziyette olduğu halde, okunan her parmak hafif sağa çekilmekle ifa edilmesinin en uygun olduğunu, bu şekilde parmakla saymanın azimet, tesbihle saymanın ise ruhsat olduğunu, evla olanın ise parmakla saymak olduğunu biliyor muydunuz?
53-Kadınların, kocaları ile hayatta iken birbirlerinden memnun yaşadılarsa ve hoşnutlukla ayrıldılar ise cennette de kadın zevcin hanımı olacağını kadının birden fazla evlilik yapması halinde ise hangi kocasından memnun olarak ayrıldı ise onun hanımı olarak kalacağını biliyor muydunuz?
54-Cemaatle namaz kılınacağı sünneti kılmamış kimsenin zaman sünneti kılmadan cemaate uyması gerektiğini ancak sabah namazının sünnetinin çok faziletli olmasından dolayı cemata 2. rekattaki tahiyyata dahi yetişeceğini umarsa önce sünneti kılması gerektiğini biliyor muydunuz?
55-İmamı Rabani (k.s) Hazretlerinin oğlu İmam-ı Masum hazretlerinin; “Kişi, farz, vacip ve sünneti müekkede olan ibadetlerde fıkıh kitaplarında ne yazılıysa ona tabidir.Onun dışındakilerde (sünneti gayrı müekkede, nafileler…) mürid mürşidine tabidir. (dua namazı rekatında vb.)” dediğini biliyor muydunuz?
56- Tesbih namazında sehiv secdesini icap eden bir yanılma vuku bulursa, bu tesbihleri secde-i sehivde okumanın icap etmediğini biliyor muydunuz?
57- (Hadisi Şerifte ifade edildiği üzre) Gıybet etmenin kefaretinin o kimse için istiğfar etmek olduğunu, eğer gıybet ettiği kimseye gıybeti ulaşmış ise helalleşmeleri lazım geldiğini biliyor muydunuz?
58- Tüm bedenle yapıldığı için en büyük istiğfar olarak bilinen tesbih namazının sayısız hikmetlerinden birinin de ; üzerine hakkı olanların ruhlarına hediye edilse bin kere hakkını helal edeceğini ve hakkı geçipte ahirete intikal edenlerle helalleşme babından güzel bir fırsat olduğunu biliyor muydunuz?
59-Cinlerinde kafir ve mümin olarak iki kısımda olduklarını, mümin olanlara Sünni, kafir olanlara da süfli denildiğini biliyor muydunuz?
60-Narın tanelerinden birinin cennetten gelme olduğunu, dolayısı ile narın tamamını yiyen bir kimsenin, VAllahi cennet meyvesi yedim dediğinde yemininden hanis olmayacağını biliyor muydunuz?
61-Fatiha suresinin iki kere vahy olunduğunu biliyor muydunuz?
62-Bir kimsenin abdest aldığını sağlam olarak bildiği halde, abdestini bozup bozmadığı üzerinde şübheye düştüğünde, o kimsenin abdestli sayılacağını;(yakίn şekle zail olmaz.) ancak abdestini bozmuş bulunduğunu kesinlikle bildiği halde, sonradan abdest alıp almadığından şübhe eden kimsenin de abdestsiz sayılacağını biliyor muydunuz?
63- Yeryüzündeki yaşayan insanlar cinnilerin 1/10’u olduğunu; insücin (insanlar ve cinler) toprakta yaşayan canlıların 1/10’u olduğunu, insanlar cinler ve arzda yaşayan mahlukların heyeti mecmuasının da havada yaşayan canlıların 1/10’u olduğunu, havada, karada yaşayan mahluklar ve insücinnin toplamının suda yaşayan mahlukların 1/10’u olduğunu,karada havada denizde yaşayan mahlukat ile insü cini heyeti mecmuası yeryüzüne memur olan meleklerin 1/10’u olduğunu, havada karada denizde yaşayan mahluklar, insü cin ve yeryüzünde görevli meleklerin heyeti mecmuasının da 1. kat semadaki meleklerin 1/10’u olduğunu,2. kat semadakilerin ise 1. kattakilerin 1/10’u olduğunu ….. biliyor muydunuz?
7
64-Bir çok insanın şükür ve hamd kelimelerini yerinde kullanmadıklarını; şükrün bir nimet karşılığında yapılacağını, hamdin ise hem nimet hemde bela karşısında yapıldığını dolayısı ile hasta olan birinin “Çok şükür,iyiyim ” demesinin yanlış olacağını zira hastalığının artmasını temenni manasına delalet ettiğini biliyor muydunuz?
65-Yapılması ve kaçınılması farz olan bir amelin ilmini öğrenmenin farz, yapılması vacip ve mekruh olan amelin ilmini öğrenmenin vacip, yapılması sünnet olan amelin ilminin sünnet,müstehap amelin ilminin müstehap, yapılması mübah olan amelin ilmini öğrenmenin mübah olduğunu biliyor muydunuz?
66-Eski takke vb. mübarek eşyaların atılması yerine temiz bir mahalle defnetmenin adaptan olduğunu biliyor muydunuz?
67-Yemeğin başında ve sonunda tuz kullanmanın sünnet olduğunu ve Hz Ali r.a. efendimizin: “Yemeğe tuz ile başlayan kimseyi Allah-ü Teala 70 dertten kurtarır” dediğini biliyor muydunuz?
68-Esneme geldiği zaman ağzın yumulması (inisteda’a felyekzum), eğer engellenemezse elle kapatılması icap ettiğini, kapatmanın adabının ise;Namaz dışında sol elin içi ya da dışıyla ağzın kapatılması icap ettiğini, namazda kıyamda bu mümkün olmadığı için sağ elin içiyle ağzın kapatılması icap ettiğini biliyor muydunuz?
69- “İnnellahe vemelaiketehü yüsallüne….” (Allah ve melekleri, Peygamber (efendimiz s.a.v)'e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.”Ayeti kerimesi okunduğu zaman hemen salavat getirilmesi icap ettiğini zira ismi anılınca salavat getirmenin vacip, tekrarlamanın ise müstehap olduğunu biliyor muydunuz?
70- Seyri sülük yolunda ilerleyen bir kimse için namazlardaki tesbihleri 3’er okumakla yetinmenin süi edep olduğunu,5 ya da 7 okumanın icap ettiğini biliyor muydunuz?
71- Farz namazların son iki rekatında yanılarak zamlı sure okunsa sehiv secdesinin icap etmediğini biliyor muydunuz?
72-Bir kimsenin sabah namazına kalkmak,erken uyanmak, ya da istediği bir zamanda kalkmak istediği zaman, yatacağı zaman üç kere Kevser suresini okuyup Efendimiz s.av.'e hediye ederse daha sonra da “Ya Rabbel Alemin, beni sabah namazına vaktinde (veya şu saatte) uyandır” derse Hz. Allah’ın izniyle uyanacağını biliyor muydunuz?
73- 6 Vakit üst üste namazı kazaya kalmamış kimsenin tertib sahibi olduğunu,bu kimselerin namazları kazaya kaldığı zaman, bu kazayı ilk vakit namazından önce kılması gerektiğini biliyor muydunuz?
74- Yatsı namazından sonra Emenerrasülü… ayetlerinin ihmal edilmemesi icap ettiğini, Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in “Her kim geceleri bakara suresinin son iki ayetini okursa o gece afetlerden ve şeytanın şerlerinden emin olur” buyurduğunu, Hz. Ali k.v. nin de bakara suresinin son iki ayetini okumadan uyuyacak aklı başında bir Müslüman bulunacağını sanmıyorum dediğini biliyor muydunuz?
75- Bir kimsenin başkasının kalemini dahi kullanmak istediği zaman izin istemesi icap ettiğini, ama aralarında samimiyet bulunan kişilerin örf ve adet dalaletince hiç sormadan da kullanmasında mahzur olmadığını biliyor muydunuz?
76- İmam-ı Suyuti rh. A.’hın “Sadaka fakire verilirse 10 misli, âmâ ve âcize verilirse, 70 misli, yakın akrabaya verilirse 1000 misli, ana babaya verilirse 10 000 misli, talebe ve alime verilirse milyon misli mukabele eder.” Dediğini biliyor muydunuz?
8
77- İbrahim Ethem Hazretlerinin “Gündüz isyan eden gece ibadetine kalkamaz.” dediğini biliyor muydunuz?
78- Selam veren birisine “Ve aleyküm selam” (selam senin *de* üzerine olsun) diyerek atıf harfi olan vav’ı ilave etmek icap ettiğini, zira sadece aleyküm selam (selam senin üzerine olsun) demenin, sanki verdiği selamı tekrar ona iade etmek manasına geldiğini biliyor muydunuz?
79- Tavukların her ne kadar besmele ile islami usullere göre kesilseler dahi, içerisindeki bağırsaklar ve pislikler atılmadan sıcak suya atılmaları halinde necis olacağını, dolayısı ile yemenin caiz olmadığını, günümüzdeki hazır tavukların ise fabrikalarda üretilirken maalesef bu hassasiyete riayet edilmediği için, bu tavukları yemenin islama uygun bir hareket olmadığını, o yüzden çarşiü pazarda satılan tavuk dönerlere uluorta rağbet edilmemesi icap ettiğini biliyor muydunuz?
80- Kolonyaların kahir ekseriyetinde alkol olduğu için kolonya sürünen bir şahsın namaz kılması için takriben 15 dakika kadar beklemesi (alkol bu zaman zarfında uçacağı için) icap ettiğini, bazılarının ise kolonyayı alkolden arındırmak için kolonyaya tuz attıklarını biliyor muydunuz?
81-Günahlardan af isterken, “Allahım seyyiatımı hasenata tebdil eyle” şeklinde dua edilirse, günahların affolunmakla kalmayıp, sevaba dönüşmesinin ümit edildiğini biliyor muydunuz?
82- Pastanelerde tavuk göğsü olarak bilinen tatlının, tavuğun göğsündeki bir et parçasındaki etle kıvama erdirilerek yapıldığını,kullanılan tavuğunda muhtemelen hazır tavuk olduğu varsayımı gereği yenmesinin şüpheli şeyler hükmünde değerlendirilmesi icap ettiğini biliyor muydunuz?
83-Peygamberimizin (s.a.v.):”Bir kimsenin harcadığı paraların en faziletlisi, ailesine, Allah yolunda kullanacağı vasıtasına ve Allah yolunda beraberce çalışacağı arkadaşlarına sarfettiği paradır” (2008 fazilettakvimi ) dediğini biliyor muydunuz?
84- Ev içerisinde dahi olsa cemaatle namaz kılarken anne, kardeş dahi olsa bayanların mutlaka bir arka safta bulunmaları icap ettiğini, ancak münferiden (tek başına) kılınırken bu şartın aranmadığını biliyor muydunuz?
85- Bir kimsenin (erkek) tek başına kılmak niyetiyle başladığı farz namaz esnasında, arkadan gelen başka birinin (erkek) “eğer farz kılıyorsan sana uyuyorum” gibi namazı beraber kılmaya çağırması halinde o andan itibaren (namazın kalındığı yerden) cemaat yapabileceklerini biliyor muydunuz?
86-Nefsi terbiyede en son merhalenin mutmainne makamı olduğunu ve bu mertebeye gelmiş bir kişinin artık nefsinin Müslüman olup kendisine zarar vermeyeceğini, cennete de ancak mutmainne makamına çıkmış kişilerin gireceğini, dünyada mu makama çıkamamışların durumuna göre kabirde sıratta, cehennemde ulaşarak cennete girebileceğini biliyor muydunuz?
87-Bir kadın öldüğü andan itibaren eşinden dinen nikahının düştüğünü dolayısı ile dokunamayıp sadece yüzüne bakabildiğini, ancak kocası ölen bir kadın ise iddet müddeti beklemesi icap ettiğinden o anda nikahının düşmediğini biliyor muydunuz?
88-Yemek yiyene (davet edecekse verebilir) ve Kur’an okuyana selam verilmemesi gerektiğini biliyor muydunuz?
89- Banyo, hela gibi yerlerde bulunurken o esnada,ezan duası ya da normalde dua okunmasını icap ettiren sesler duyulsa bile (ezan, fatiha, Efendimize Salavat vb.) hiçbir duanın okunmaması gerektiğini hatta tuvalet terliğini giydikten sonra hela duasının bile okunamayacağını biliyor muydunuz?
90- Yatsı namazını vaktinin son gecenin yarısından sonra 1 / 3 ‘ ünde kılmanın tahrimen (harama yakın) mekruh olduğunu biliyor muydunuz?
9
91- Seferi bir kimsenin 2 rekat kılması icap eden farzı 4 rekat kılmasının tahrimen mekruh olduğunu ve vakit geçmeden farkına varırsa farzı 2 rekat kılarak namazı tekrarlamasının Hanefi mezhebine göre vacip olduğunu zira tahrimi kerahetle kılınan her namazın tekrarının vacip olduğunu biliyor muydunuz?
92- Hz Allah’ın Peygamberimiz s.a.v’in yüzü suyu hürmetine, ümmetinin kalplerinden geçen vesveselerden, kötü düşüncelerden, konuşmadıkça ve amel etmedikçe sual etmekten vazgeçtiğini biliyor muydunuz?
93- Ebul Faruk Ks. hazretlerinin kurban kesmenin ehemmiyetine binaen:
"Eğer bir insan hali vakti yerinde olup da kurban kesmezse, Hz (cc) kurbandan akacak kanı onun ya kendinden veya çoluk-çocuğundan veya malindan ticaretinden servetinden varlıgından mutlaka bir kan çıkaracaktır." dediğini biliyor muydunuz?
94- Kur'an-ı Kerim tilaveti nihayetinde söylemiş olduğumuz:
"Sübhane rabbike rabbil izzeti amme yesifün, veselamün alel mürselin, velhamdülillahi rabbil alemin" Ayeti kerimesinin "- ...aleminEl Fatiha" diyerek bitirilmesinin doğru olmadığını zira ayet olan bir ifadeyle başka bir şeyin ayrı ayrı okunmasının doğru olduğunu o yüzden ayrı olarak:"Lillehitealel fatiha" şeklinde nihayete erdirilmesinin daha uygun olacağını biliyor muydunuz?
95- Namaz sonundaki tesbihler için tesbihi kullanmanın takriri bir sünnet (ashap yaptığında efendimiz s.a.v.'in men etmeyip sükut ettiği) olduğunu; parmaklarla çekmenin ise fili sünnet olduğunu zira Peygamber efendimiz (s.a.v)'in: "Tesbih, tehlil ve takdise devam edin ve onları parmaklarınızla sayın. Zira kıyamette bu azalardan sual edilecek, onlar da -beni tesbihte kullandı- diyecekler. Gafil olursanız rahmetten mahrum kalırsınız" (Ramuz 319/5) dediğini biliyor muydunuz ?
96- İnsanların sol omzunda bulunan meleğin memur, sağ omzunda bulunan meleğin ise amir olduğunu, sağdaki melek amir olması hasebi ile bir savap olduğunda anında yazdığını, solundaki melek ise günah olduğu zaman amirine danıştığını ve amirin ise 6 saat kadar istiğfar eder ihtimaline karşı yazmayı beklettiğini bu yüzden işlediğimiz günaha hemen istiğfar etmemiz icap ettiğini biliyor muydunuz ?
97- Kiminle evlenileceğin ezelde muayyen olup, hiç bir surette değişmeyeceğini hatta, Eshâb-ı Kiram’dan bir zâtın Peygamberimize (s.a.v.) “Falan kadınla evlenmek istiyorum, duâ buyurun” demesi üzerine: “Eğer sana, İsrâfîl, Mîkâîl, Cebrâîl, ve Hamele-i Arş, (A.S.)duâ etse, aralarında ben de bulunsam, gene sen ancak senin için yazılan kadınla evlenirdin.” (Râmûz:357/9) diyerek bu hakikate işaret ettiğini biliyor muydunuz ?
98- Namazda zamlı sure olarak okunması yaygın olan Yasin suresinin 2. sayfasının 24. ayetinden itibaren (inni izen lefi zalelin..ilah) başlayıp sayfa sonuna kadar devam eden ayetlerin, 24. ayet değil de bir üst ayetten (e ettehizu..) başlamasının daha uygun olduğunu, zira 24. ayetten başlandığı zaman mananın yanlış anlaşıldığını;
( 24 - "Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum." 25 - "Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni." )
sanki haşa iman eden kimsenin sapıklık içerisinde olduğu tevehhümünün anlaşılacağını biliyor muydunuz ?
99-Vitir namazında kunut duâlarından sonra Salati Münciye okuyanın o günkü namazlarının Mevlâ’ya tereddütsüz arzedilip kabûlune sebep olduğunu bu çok önemli sigortadan gafil olmamamız icap ettiğini biliyor muydunuz?

KIYAMET GÜNÜ CENABI HAKKIN RAHMETİNE MAZHAR OLAMADAN İLK CEHENNEME SÜRÜKLENECEK YEDİ ZÜMRE!


حدثني علي بن ثابت الجَزَريّ، عن مسلمة بن جعفر، عن حسان بن حميد ، عن أنس بن مالك،
عن النبي صلى الله عليه وسلم قال:
"سبعة لا ي ظٌر الله إليهن ي مَ القياهة، لٍا يزكيهن، لٍا
يجوعهن هع العاهليي، يٍدخلهن ال اٌر أ لٍ الداخليي، إلا أى
يت بَ اَ، فوي تاب تاب الله علي :ِ اًكح يد ،ُ اٍلفاعل، اٍلوفع لَ ب ،ِ
هٍدهي الخور، اٍلضارب اٍلدي حتى يستغيثا، اٍلوؤذي جيرا حتى يلع ،ٌَُ اٍل اٌكح حليلة جار "ُ.
Yedi sınıf insana kıyamet günü Cenab-ı Hak ne rahmet nazarıyla bakar, ne günahlarından onları temize çıkarır (af eder), nede salih amel sahibi kullarıyla cem eder. Cehenneme ilk olarak onlar girer. Ancak tevbe edenler müstesna! Kim tevbe ederse Hz.Allah onun tevbesini kabul eder.
1. Elini nikâhlayan ( İstimna bilyed- El zinası yapan)
2. Lüt kavminin amelinin faili
3. Lüt kavminin amelinin mefulü
4. İçki müptelası
5. (Allah’tan) yardım istettirene kadar anne-babasını döven
6. Kendisine lanet ettirene kadar komşusuna eziyet eden
7. Komşusunun helaliyle (hanımıyla) zina yapan
(Câmiu’l – Kebir, İmam Suyütî; Beyhakî, Şuabu’l – İmân 5470)

hutbe PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V.)’İN FAZİLETİ VE VELADETİ hakkındadır.

استعيذ بالله بسم الله الرحمن الرحيم : وما ارسلناك الا رحمة للعالمين     
الحديث : انما انا رحمة مهداة
         Muhterem Mü’minler,
         Bu haftaki hutbemiz PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V.)’İN FAZİLETİ VE VELADETİ hakkındadır.
         Kainat’ın yaratıldığı günden bu ana kadar tarih içerisindeki en müstesna ve en kıymetli zamanlardan biri de hiç şüphe yok ki Miladi 571 yılı, Rebî’ul-evvel ayının 12. pazartesi gecesidir. Zira bu gecede Kainâttaki en müstesna ve en kıymetli insan olan Rasülullah (s.a.v.) Efendimiz dünyayı şereflendirmişlerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in fazilet ve değerini Cenab-ı Hakk bir çok ayet-i kerime ile beyan buyurmuştur.
         Enbiya Suresi’nin 107. ayet-i kerimesinde : “(Resulüm) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” buyrulmaktadır. Bu ayet-i celile şu şekilde tefsir olunmuştur: “Ey Resulüm, başka bir sebep için değil ancak bütün alemlere ve bil-hassa akıl sahiplerine merhamet ettiğimiz için; başka bir halde değil ancak alemlere rahmet olarak sana risalet verdik. Risaletin, umuma bir rahmet-i ilahiye ve sen umumi bir rahmetsin ki bütün akıl sahiplerine kurtuluş yolunu sen göstereceksin. İki cihanda saadet sebebi olan dini sen tebliğ edeceksin ve bütün alem bundan istifade edecektir. Artık vay o bedbahtların haline ki bu rahmetten kaçınırlar ve bu nuru görmezler.”[1] Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Ben ancak hediye olunmuş bir rahmetim.”[2]
         Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yüksek şahsiyeti hakkında, Kalem Suresi 4. ayetinde “Ve sen elbette yüksek bir ahlak üzeresin” buyrulmaktadır. Hz. Aişe (r. Anha) Validemiz, kendisine Rasülullah (s.a.v.) Efendimiz’in ahlakından sorulunca soran zata hitaben : “Sen Kur’an okumuyor musun? O’nun ahlakı Kur’an idi”[3] buyurmuşlardır.
         İmam-ı Rabbânî Hz, Mektûbât-ı Şerife’sinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in faziletinden ve meziyetlerinden bahsederken; “Ben, Hz. Muhammed (s.a.v.)’i sözlerimle medh etmeye kadir değilim. Ancak sözlerimi O’nunla süslemiş olurum” mealindeki beyti nakletmiş ve devamında hadis-i şeriflerden istifade ederek şöyle buyurmuşlardır: “Muhakkak ki Hz. Muhammed (s.a.v.) Allah-ü Tealâ’nın Rasulü ve Ademoğlu’nun efendisidir. Kıyamette insanların kendisine en çok tabi olacağı zat odur.  O önce ve sonra gelen insanların içinde Allah-ü Teala indinde en mükerrem şahıstır. Kabri ilk açılacak olan; ilk şefaatçi ve ilk şefaat izni verilecek olan; Cennet’in kapısını ilk çalacak olan ve Hz. Allah’ın kendisine kapıyı ilk açacağı kişi yine O’dur. Kıyamet günü Livâü’l-Hamd sancağını O taşıyacaktır.”[4]
        
 “Mahbub-i Mutlak-ı Hüdâ”[5] olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in fazilet ve meziyetlerini saymakla bitirmemiz ve kelimelerle ifade etmemiz elbette mümkün değildir. Bu derece mükemmel bir şahsiyet olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.), her hal-ü kârda ümmetini düşünür ve onlara dua ederdi. Ayeti Celile’de O’nun hakkında; “Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.”[6] buyrulması ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “Allah’ım ümmetimi muhafaza buyur, ümmetime merhamet eyle” diye ağlayıp yalvarması[7] O’nun ümmetine ne kadar düşkün olduğunun delilleridir.
         Muhterem Mü’minler,
         Bütün Peygamberler’in sonuncusu ve en üstünü olan böylesine müstesna bir peygambere ümmet olma ve O’na iman etme şerefini bize nasip eylediği için Cenab-ı Hakk’a ne kadar şükretsek azdır. Bu nimetin hakikatine ermek yani hakiki ümmet olabilmek için daima dua etmeli, bu hususta piranın himmet ve teveccühüne sığınarak, fırsatı ganimet bilmeliyiz. Fesadın yayıldığı şu zamanda Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat Akidesine ve Sünnet-i Seniyye’ye canımızla, malımızla, bütün gücümüzle sarılmalı ve bu hususta da çok dua etmeliyiz.
         Bil-hassa 11 Aralık Pazar’ı 12 Aralık Pazartesi’ye bağlayan gece idrak edeceğimiz Mevlid Kandili’ni elimizden geldiği kadar ibadet-i taatla geçirmeye çalışmalıyız. Sadece bu gece değil her zaman çokça salavat-ı şerife okumalıyız. Salevat-ı Şerife’nin bereket ve faziletini anlatmakla bitirmemiz mümkün değildir. Şu hadis-i şerifler, salavat-ı şerife’nin faziletini anlamamıza yardımcı olacaktır: “ Kim bana bir defa salat-ü selam getirirse,  bu sebeple Allah-ü Teala ona on misli merhamet etsin”[8] ve “Kıyamet gününde insanların bana en yakın olanları, bana en çok salat-ü selam getirenlerdir.”[9] Müslümanların ve hususiyle Feyz-i Muhammed’le alakadar olanların salevat-ı şerifeyi hayatlarının ayrılmaz bir parçası haline getirmeleri ve bu hususta gayretli olmaları lazımdır.




                                                                                                         



[1] Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, cild 5, sayfa 3375
[2] Hâkim, El-Müstedrek ale’s-Sahihayn, cild 1,sayfa 91, hadis 100
[3] Sahih-i Müslim, cild 1, sayfa 513, hadis 139
[4] Mektubât-ı Şerife, cild 1, sayfa 87, mektup 44
[5] Mektuplar Risalesi, sayfa 11
[6] Tevbe Suresi, ayet 128
[7] Sahih-i Müslim, İman 346
[8] Sahih-i Müslim, Salat 70 ve Ebû Dâvût, Vitir 26
[9] Sünen-i Tirmizî, Vitir 21