REKLAM

12.01.2017

Cinsel İlişki Tavsiye Edilen ve Edilmeyen Vakitler


Ba'zı âdâb kitaplarında, cinsel ilişki  vakitleriyle ilgili zamanlardan ve bu vakitlerin doğacak çocuklar üzerindeki etkilerinden  bahsedilmiştir. Bunlar dinî bakımdan uyulması gereken bağlayıcı hükümlerden değildir. Fakat bahsedilen vakitlerin gözetilmesi zararlı olmaz, faydalı olur.
Tavsiye edilen vakitler:
Pazartesi, salı, perşembe, cuma geceleri ve gündüz öğleden önce.
Tavsiye edilmeyen vakitler:
  • Hafta içinde pazar gecesi ve çarşamba gecesidir.
  • Kameri aylarının birinci, onbeşinci ve sonuncu geceleri.
  • Ramazan bayramı ve Kurban bayramı geceleri
  • Berât gecesi;
  • Yola çıkılacak gece;
  • Gündüz öğleden sonra.
Bunlar da bir tavsiyedir. Şehvetlenip haram işlemek mesela yabancı kadında şehvetle bakma tehlikesi varsa mekruh olmaz. Bilakis beraber olmak lazım olur. Güne, zamana bakılmaz.
Münâsib görülmeyen hâller
  • Zevcenin rızâsı yoksa.
  • Abdesti sıkışıksa.
  • Fazla tok, hasta ve yorgun ise.
  • Çok soğuk ve çok sıcaksa.
Diğer Edepler
  • Kendini haramdan korumayı, halâl ile yetinmeye niyet etmeli, cima ederken şeytandan Allahü teâlâya sığınıp, (Bismillâhi Allahümme cennibnâ-ş-şeytâne ve cennibi-ş-şeytâne mâ razaktenâ) demelidir. Bu durumda gebe kalırsa, şeytan ona zarar vermez.
Resûlullah efendimiz buyuroyor:
  • Cima' da Besmele söyle. Cünüplükten temizleninceye kadar sana sevap yazılır. Bu cimada çocuğun olursa sana, bu çocuğun nefesleri sayısınca ve onun neslinin nefesleri sayısınca sevâb yazılır.
  • Erkek hanımı ile cima' ederken, horoz gibi, atlayıp inmesin. Kendisi rahatladığı gibi, hanımı da rahatlayıncaya kadar, karnı üzerinde kalsın, kadın rahatlamadan, sen rahatlarsan, o günün kalan kısmı, kadın için uyuşuk ve tembellikle geçer.
  • Hanımına, arkadan yaklaşan mel'undur.
  • Başka bir kadın şehvetiyle ehline yaklaşma!
Erzurumlu İbrahim hakkı hazretleri buyuruyor ki:
Euzü besmele çekerek yatağa girmeli ve yatarken okunacak duaları okumalı.
  • Cima, eşinin rızası ile olursa çocuk akıllı, gönülsüz olursa ahmak olur.
  • Pazar ve çarşamba gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kavgacı olur.
  • Gündüz öğleden sonra yapılan cimadan çocuk olursa, şaşı olur.
  • Ramazan bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, ana babasına asi olur.
  • Kurban bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, altı ve ya dört parmaklı olur.
  • Ayakta yapılan cimadan çocuk olursa, yatağına işer.
  • Baldızını düşünerek yapılan cimadan çocuk olursa, hünsa olur. [Erkekle kadın arası bir şey]
  • Cima esnasında konuşursa, çocuk dilsiz, öperse sağır olur.
  • Kadının fercine bakarsa, çocuk kör olur.
  • Berat gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kötü huylu olur.
  • Taharetsizken yapılan cimadan çocuk olursa, cimri olur.
  • Sefere çıkacağı gece yapılan cimadan çocuk olursa, savurgan olur.
  • Orgazma ererken, her ikisinin düşüncesinde ne şekil varsa, çocuk ona yakın olur.




Kaynak:
Huzura Doğru
YASAK MEYVE
 Cenab-ı Hak Âdem'e cennette büyük bir hürriyet vermekle beraber, ona yine bir sınır tayin etmiş ve ona yaklaştıkları takdirde
zalimler zümresine gireceklerini de bildirmiştir. Bu, şunu ortaya çıkarır ki, insanlıkla ilgili hilafet mutlak değildir. Ve bunun özel bir sınırı vardır ki, tecavüzü zulümdür. O sınırı tayin eden ağaçne idi? Doğrusu bunu Allah Teâlâ Kur'ân'da bize ismiyle bildirmemiştir ve ancak bunun cennette belli ağaç olduğunu, Âdem'in kurtuluş ve saadetinin bozulmasına sebep olmak özelliği
bulunduğunu anlatmıştır. Demek, fazlasını bilmemizde Allah katında bir fayda yoktur. Ve şimdilik mümkün değildir ve kritikçi tefsircilerin seçeneği budur. Bununla beraber;
  • Buğday veya üzüm veya incir olduğu hakkında bazı rivayetler de vardır.
  • Tevrat ehli,  buğday demişler.
  • Vehb b. Yemâmî': "Fakat öyle bir cennet buğdayı ki, tanesi sığır yüreği gibi, kaymaktan lezzetli, baldan tatlı"
  • İbnü Abbas : "Dünyada evladına rızık kılınan başaktır." tabiri dahi naklediliyor.
  • İbnü Mesut'dan asma, üzüm ağacı
  • Bazılarından incir tabiri vârid olmuştur.
  • Bu meyanda şu tabir de vardır: "Bu öyle bir ağaçtır ki, melekler ölümsüzlüğe ermek için bununla kaşınırlar."
  • Bunların bir temsilî mânâyı ifade ettikleri de açıktır.
  • Hıristiyanlardan rivayet edilen telakkiye göre, bunun kadınla erkek arasındaki cinsî yaklaşmadan kinaye olduğudur. Hıristiyanlıktaki ruhbaniyet (yani evlenmemek), evlenmemeyi ibadet ve sevap itikat etmek önermesinin bu telakkî ile ilgili bulunduğu da sanılır. Fakat Kur'ân'ın metni buna müsait (uygun) görünmüyor. O zaman mânâsız kalır. "birbirinize yaklaşmayınız" demek, hem yeterli ve hem açık olurdu. Bu şekilde Âdem'in ilk evlenmesi gayr-i meşru (dine uymayan) olması gerekiyor.
Şüphesiz bizce daha uygun olan bu konuda durmakdır. Biz o ağacı tayin edemeyiz. Ancak şu kadar düşünebiliriz ki, ondan yemek, vekilliği unutmak ve asalet davasına kalkışmak duygusunu verir. Bu da insanın aslî yaratılışından değil, şeytanın telkininden başlar. Bu buğday ise, delice buğdaydır. Bir üzüm ise, şarap üzümüdür. Bir incir ise, kurtlu incirdir. Ve her halde bir hamri (sarhoş ediciliği) vardır. Ve o hamr aklı alır ve Allah'ı unutturur. Cennete bu, yenilmek için değil, sınırlama ve kulluk için konulmuştur. Bununla beraber biz: "Dünya sevgisi, her hatanın başıdır" hadis-i şerifinde bu yasak ağacı tayin eden bir delalet buluyoruz. Demek Âdem o zaman dünya sınırına yaklaşmamak emri almış ve Âdem bundan, yaratılışının gereği olarak yememiştir.



KAYNAKLAR
1) Elmalı Tefsiri, Bakara Suresi, 35 
Gerdek Gecesi 
Evlenmiş karı ve kocanın ilk defa bir araya geldikleri gece. Bu buluşmanın özelliği, kadın ve erkek için daha önce bilinmesi mümkün olmayan  maddi ve manevi mahremiyetin ortadan kalkmasıdır. çünkü o geceden önce, ayrı dünyalarda yaşayan iki insan, birbirlerine yaklaşarak, aynı hayatı paylaşma durumuna gelmişlerdir. Bunun da ötesinde, aile olarak belirli hak ve görevleri "fiilen yaşama" olayını başlatmışlardır.
Gerdek gecesini, sadece cinsi  yönden iki farklı cinsin birbirlerini tanıması olarak görmemesi gerekir. bu beraberlik aynı zamanda, manevi ve hissi bir bütünleşmeninde başlangıcı olmaktadır. Olgunluk seviyesine gelen iki gencin, ondan sonraki hayatlarıbelirli bir ölçü ve plan dahilinde sürecektir. Bu bakımdan gerdek gecesi; son derece ciddi ve ağır sorumluluklarla dolu bir hayatın başlangıç anıdır. Tek kelime ile bir planlama kararının verileceği zamandır. İki çift paylaşacakları hayatta birbirleri için düşündüklerini açıkça anlatacak ve karşılıklı olarak yekdiğerinden beklediği tavır ve davranıştan konuşacaklardır.
Gerdek, İslami bir olaydır. Çünkü  gerdek olayında gözümüze çarpan  olağanüstü durum, kadın ve erkeğin meşru ölçüler içersinde bir araya gelmesi ve evlilik gibi büyük bir hadisenin düşünülüp, tartışılarak gerçekleştirilmesidir.
Gerdek olayında, birbirlerini uzaktan tanıyan iki çiftin yakın bir temas ile ve ciddi bir ortamda karşısındakini ölçülü bir şekilde değerlendirmesi söz konusudur. Çünkü  evlilik ile yeni bir hayata başlangıçta, karşıdaki insan bütün özellikleri ile tanınmak durumundadır. İslami mahremiyetin olmadığı durumlarda ve günümüz gibi kadın-erkeğin birbiriyle ölçüsüz ve ve gayri ciddi bir araya gelmesi hali, gerdek olayına gerek duyurmamaktadır. Çünkü olayda ne bir mahremiyet, ne de geleceğe dönük ciddi bir hesap bulunmaktadır. Taraflar; ya kendilerini bekleyecek akibetlerden habersizdirler veya biraraya  gelişlerinde sadece "cinsel tatmin" ağır basmaktadır.
Dolayısıyle bazan bu tür gayri  meşru ilişkilerde "evlilik" gibi bir müesseseye  bile ihtiyaç duymayan  insanlar görülmektedir. Tabi ki  bu tür ilişkilerin sonu, büyük acılar ve felaketlerle bitmektedir.
İslam'daki evlilik, cinsi  duyguların dini bir program çerçevesinde ve beşeri aşkın en temiz özellikleri ile biçim kazanmasıdır. Elbette ki bu temiz ve saf beraberlik, gerdek gecesi gibi başkalarının malumu olmayan ruhi  ve bedeni  birlikteliğe ihtiyaç duyacaktır.
Prof.Dr. Sami Şener
İ.T.Ü. İşletme Sosyolojisi

Kaynak:
1) Şamil İslam Ansiklopedisi, Gerdek Gecesi, 3.cilt 
Fuhuş
Fuhuş, bir meslek ya da alışkanlık olarak para ya da başka değerler karşılığında genellikle eş ya da arkadaş dışındaki kişilerle  ve hemen hiç ayrım gözetmeksizin cinsel ilişkide bulunmadır. Fuhuş kelimesi, gayri meşru cinsel ilişkiyi, gerek söz ve gerekse fiillerdeki her türlü çirkinliği, edepsizliği, hayasızlığı, söz ve davranışlarda sınırı aşmayı kapsayan bir tabirdir.
Her türlü ahlaksızlık, homoseksüellik, kötü huykluluk, çıplaklık, açıklık, terbiyesizce konuşma, bu ahlaksızlıkları toplum içinde yaymaya çalışmak, karşı cinslerin birbiriyle diledikleri gibi eğlenmeleri aynı şekilde fuhuş terimini kapsar.
Çevremizde zina eden kadınlar, bu adla adlandırmak yaygın isede, kelimenin kapsamı bundan çok daha geniştir. Allah'ın, yapılmasını yasakladığı her şey bu kelimenin şümulüne girer. Ancak biz burada konuyu zina anlamında ele alacağız.
Fahişeler, çoğunlukla ekonomik durumları kötü, geçimlerini  sağlayacak becerilerden yoksun ve evli olmayan kadınlar arasından çıkar. Çoğu kadın fuhuş ve bağlantılı suçlar ortamına erken yaşta çekilir. Fahişeler çoğunlukla bir kadın simsarı, genelev ya da randevu evine bağlı olarak çalışırlar. Kazançlarının büyük bölümünü de kalacak yer, randevu sağlanması ve korunma karşılığında paylaşmak zorunda kalır. Sağlık sorunları arasında gelişigüzel cinsel ilişki yoluyla kapılan zührevi hastalık, uyuşturucu alışkanlığı  ve ruhsal problemler sayılabilinir.
Erkek fuhşu çoğu toplımda kamuoyunun dikkatini daha az çekjer. Heteroseksüel erkek fuhşu (erkeklerin kadınlara satılması) çok enderdir. Buna karşılık son yıllarda özellikle büyük kentlerde homoseksüel erkek fuhşu yaygınlaşmaktadır.
Cenab-ı Hak buyuruyor:
Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir  hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur. (Isra Suresi /32)
Resulullah buyuruyor:
Bir milletin içinde zina (fahişe) ortaya çıkıp nihayet o millet, bu suçu aleni olarak işlediğinde, mutlaka bulaşıcı ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde vuku bulmamış hastalıklar yayılır. (Ibn-i Mace, Fiten, 22)
Hz.Lut (a.s.)'ın kavmi arasında yaygın olduğu bilinen "homoseksüellik" fahiş günahlardan sayılmış ve bu suçu işleyenlere çok büyük cezalar verilmiştir.
Cenab-ı Hak buyuruyor:
Lût'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik.) Kavmine şöyle demişti: Göz göre göre hâla o hayâsızlığı yapacak mısınız?  Siz, ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere  yaklaşacak mısınız?  Doğrusu siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz!  Kavminin cevabı sadece: "Lût ailesini memleketinizden çıkarın; çünkü onlar (bizim yaptıklarımızdan) uzak kalmak isteyen insanlarmış!" demelerinden ibaret oldu. Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geride  kalmasını takdir ettik. Onların üzerlerine müthiş bir yağmur indirdik. Bu  sebeple, uyarılan (fakat  aldırmayan) ların yağmuru ne kötü olmuştur! (Neml Suresi 54-58)
İsalam'da fuhuş kınanmış, bunu yapanlara dünya ve ahirette  büyük cezalar verilmiş, zina yapanlar erkek ve kadın ancak bir müşrik veya kendisi gibi zinakara layık görülmüş toplum da bu gibilerei dışlamış, kınamış ve aşağılamıştır.
Cenab-ı Hak buyuruyor :
Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası  ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan  erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır. (Nur Suresi 3)
Diğer Din ve Kültürlerde Fuhuş
Bazı eski kültürlerde fuhuş genç kızlar için bir ergenlik ayini ya da çeyiz edinme aracı olarak zorunluydu.
Budizmde ifuhuş yasaklanmışdı.
Eski Yunanlılar ve Romalılar arasında fahişeler ayırt edici giysiler giymek ve ağır vergiler ödemekle yükümlü  tutulurdu.
Ortaçağ Avrupa'sında kilise yöneticileri tövbekar fahişeleri topluma kazandırmak ve  onları evlendirmek için yaptığı girişimler farklı bir sonuca ulaştı. Fuhuş hoş görülmeye başlandı, yasalarla korundu, ruhsata bağlandı ve vergi  gelirlerinin önemli  bir kaynağı oldu. Bütün avrupa da genelevler açıldı. İngilterede başlangıçta ruhsatlarıda Winchester piskopaslarının vermeside çabası.
Asya'da, kadın ticareti belirgin bir yayılma eğilimi  göstermektedir.
Çoğu doğu ülkesinde fuhuş daha çok kentlerde görülmesine karşın, Hindistan'da fahişelerin çoğunluğu kırsal kesimdedir.
Yahudilerin ve Hristiyanların Mukaddes Kitabı'nın Çıkış  bölümünde (20/13-15) Hz.Musa'nın Allah'tan getirdiği emirler sayılırken ikinci sırada fuhuş  zikredilmiş ve "zina etmeyeceksin" denilmiştir.
Hristiyanların Mukaddes Kitabı Matta'ya göre (5/27-30) Hz.İsa "Ben Musa'nın getirdiklerini yıkmaya değil tamamlamaya geldim" diyerek meşhur on emri teyid etmiş ve arkasından şunları söylemiştir: "Zina etmeyeceksin.... Bır kadına şehvetle bakan, gönlünde ona zina etmiştir. Sağ gözün sürçmene sebep olursa onu çıkar ve at; çünkü bu, vücudunun bütünün cehenneme girmesinden daha hayırlıdır. Sağ elin sürçmene sebep oluyorsa onu kes ve at; çünkü vücudunun bütününün cehenneme girmesinden bu daha hafiftir..." (Ayrıca Matta 19/18'e de bakabilirsiniz)
Kaynak:
1) İslamda Kadın ve Aile, Hayreddin Karaman
2) Ana Britannica
3) Şamil İslam Ansiklopedisi
4) Kur'an-ı Kerim Meali

FAHŞÂ, FÂHİŞE


İslâm şerîatının yasakladığı çirkin iş, yüz kızartıcı söz veya davranış. Fahşâ; "Dünyada had cezasını, ahirette ise azâbı gerektiren şeydir" (Cürcânı, et-Ta'rifât).
"Kötü ahlâklı; gerçekten cimri; sınırı aşan her şey; söz ve cevapta taşkınlık etme; çok çirkin olan zina olayı. Allah'ın yasakladığı her şey, konuşurken ve cevap verirken haddi aşan erkek ve kadın ve alışılagelen ölçüyü aşan şey" (Şartûnî, Akrabu'l-Mevârid). Fahşâ, genellikle 'zina' anlamına gelmektedir. Buna göre zinaya ve zina eden kadına fâhişe adı verilmektedir (İbnü'l-Esir, en-Nihâye, 111/415).
"Hakîkate ve normal ölçülere uymayan her işe fâhişe denilir. İbnu'l Cinni'ye göre bu kelime, cehâletin bir çesidi olup, hilmin karşıtıdır" (İbn Manzur, Lisânu'l-Arab). Râgıb el-İsfahânî'ye göre, fuhş, fahşâ ve fâhişe kelimeleri son derece çirkin söz ve fiiller olarak tanımlanmıştır (el-Müfredât, Fahşa mad.).
Fâhişe kelimesi, Kur'an-ı Kerîm'de onüç yerde geçmektedir. Ayrıca dört yerde de çoğulu olan "fevâhiş" zikredilmektedir. Âl-i İmrân suresi 135. ayette fena bir iş olarak nitelenmiştir. ibn Abbâs'tan gelen bilgiye göre, hurma satan birine güzel bir kadın geldi. Kadın, alışverişini yaptıktan sonra, adam onu kucaklayarak öptü. Ancak hemen bu davranışına pişman oldu ve Hz. Peygamber'e gelip durumu anlattı. Bu olay üzerine sözkonusu ayet indi (Vahidi, Esbâbu'n-Nüzül, 105).
Fahşâ ve fâhişe kelimesi, zinadan kinaye olarak kullanılmıştır (en-Nisâ, 4/19). Ayrıca buradaki fahşâ sözcüğünün ''Kadının serkeşlik etmesi, kocasına asi olması ve geçimsizlik yapması" anlamlarına geldiği; buna göre kocanın onu isterse evinde tutacağı, isterse kendisinden boşanabileceği ve bunun helâl bir davranış olduğu; İbn Abbâs'ın rivâyetine göre de "buğz ve serkeşlik etme" anlamlarına geldiği açıklanmıştır. Diğer bir rivâyete göre de, söz dinlememek ve bununla birlikte isyan etmek anlamındadır. Bu isyânı kadın yapmış ise, Allah, kocasına ondan ayrı kalmasını ve onu hafifçe dövmesini; bundan sonrada kadın durumunu değiştirmezse, kocasının fidye isteyebileceği ifade edilmiştir (İbn Cerir et Taberî, el-Câmiu'l-usul, V/31S311).
İmam Fahrûddin er-Râzi'nin açıklamasına göre, sözkonusu ayette geçen fâhişe kelimesi, kadının kocasına ve onun yakınlarına eziyette bulunması anlamındadır (er-Râzı, Mefâtihu'l-Gayb, X/II).
Fahşâ ve fahişe kelimeleri, Kur'an-ı Kerîm'de birbirine yakın olmakla birlikte, değişik anlamlarda da kullanıldığı görülmektedir.
Şeytanın emrettiği kötü davranış ve hayasızlık; "Babalarınızın nikâhladığı kadınlarla evlenmeyin; ancak (câhiliye devrinde) geçen geçmiştir. Şüphesiz o bir hayasızlık (fâhişe)dir. O ne kötü bir sözdü ve ne kötü bir yoldu" (en-Nisâ, 4/22) el-Bakara, 2/169 ayeti de aynı anlamdadır.
Fahşâ, evlilikten sonra fuhuş yapma anlamında kullanılmıştır: "...O halde fuhuşta bulunmayan, gizli dost edinmeyen namuslu kadınlar olmak üzere yakınlarının izniyle nikâhlayın..." (en-Nisâ, 4/25). Çıplak olarak Kâbe'yi tavâf etme ve şirk koşma anlamında: (el-A'râf, 7/8); Hz. Lût Kavmi'nin yaptığı çirkin fiil (homoseksüellik) anlamında: "...Sizden hiç kimsenin yapmadığı hayasızlığı mı yapıyorsunuz?.. Çünkü siz, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir kavimsiniz"(el-A'râf, 7/80-81, ayrıca bk. el-Ankebût 31/28) fahşâ, zinâ fiili olarak da kullanılmıştır: "Zinaya yaklaşmayın; çünkü o fahişedir ve ne kötü bir yoldur" (el-İsrâ, 17/32).
Bunlardan başka "insanlar arasında yayılan kötülük ve fuhşiyât" anlamında da kullanılmıştır: "Şüphesiz müminler arasında fuhşiyâtın yayılmasını sevenler için dünyada rezillik ve ahirette çok acıklı bir azâb vardır..." (en-Nûr, 24/19).
Ayrıca fahişe kelimesinin çoğul sekli olan "fevâhis" ile. had cezasını gerektiren şeylerin kasdedildiği rivâyet edilmiştir (el-En'âm, 6/151; el-A'raf, 7/33; eş-Şûrâ, 42/37; en-Necm, 53/32).
Gazalı ise fâhişe kelimesini çirkin söz anlamına almış ve onu dilin bir afeti olarak kabul edip, şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber, Bedir günü müslümanların müşrik ölüleri hakkında kötü sözler söylemesine müsaade etmemiş, böyle bir hareketin çirkin olduğunu anlatmıştır. Bu hususta "müminin; kötüleyen, lânetleyen ve ağız bozan fâhiş veya fâhişe biri olamayacağını söylemiştir. Bir hadislerinde de, ağız bozan-fâhiş söz söyleyen-kişiye cennetin haram olduğunu açıklamıştır.
Bir sözün fâhiş olması veya fâhişe olarak nitelendirilmesi, o sözün çok açık kelimelerle çirkin bir şekilde dile getirilmesi ile göze çarpar. Bu tür sözler, genellikle gıybet konusunda kullanılır. Fesat çıkarmak isteyenlerin açık seçik kullandıkları çirkin sözler vardır. Dürüst kimseler, bu çirkin fâhişe sözleri kullanmazlar, onları gizlerler; onların yerine mecazlı ve rumuzlu ifadeler kullanırlar. İbn Abbâs (r.a.) şöyle demiştir: "Allah (c.c.) hayâ sahibidir, bağışlayandır ve sözlerinde kinâyeli davranır. Meselâ "cimâ" konusunda lems (dokunma), duhûl (girme) ve muhabbet gibi fâhiş olmayan kinâyeli ibâreler kullanmıştır" (Gazâlî, el-İhyâ, III/152-153).
Bazı sözleri, delâlet ettikleri anlamlarının üzerine basarak ve bizzat isimleri ile aktarmak fâhiş harekette bulunmaktır. Edebe uymayan sözler yerine mecaz ve kinâyeli sözler kullanmak İslâm ahlâkına daha uygundur.
Ayrıca fâhişe kelimesinin namuslarını satan zâniye kadınlar hakkında da kullanıldığı bilinmektedir.
İnsan, ahireti kazanma melekeleriyle donatılmış, ama bu kazanma başarısını dünya hayatında gösterecek, toprağa, yere bağlı bir yaratıktır. O, dünya hayatını yasaması için kendisine verilen birtakım sevgi ve tutkuları ahiret yönünde kullanmak zorunda olduğu gibi, fıtratı ve aynı zamanda dünyevi saadeti de bunu gerektirmektedir. Kur'an-ı Kerîm'in ifadesiyle, ''Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere karşı kuvvetli bir tutkunun kendisi için bezenip, süslediği insan " (Âlu İmrân, 3/14), bu tutkusunu dünya hayatını yegane amaç haline getirmeden ve başkalarının aleyhine ve zararına doyurmaya çalışmadan, Allah'ın çizdiği yoldan giderme çabasında olduğu sürece, hem madde-mana dengesini kendinde kurarak şahsiyetinin oluşmasını sağlayacak, hem ferdî, hem toplumsal hayatı, hem de yeryüzündeki genel insanı hayat ve insan-tabiat ilişkisi tam bir âhenk ve sulh içinde sürecektir. Ne var ki, insanın ilim, madde ve mânâ açısından tekâmül edip, tüm yaratıkların üzerinde kendisine tanınan şerefli mevkiini alabilmesi için yaratılışına ekilen ve karşısına çıkarılan birtakım kötü güçler, onu sürekli biçimde tutkularının kölesi yapmaya ve onları doyurma yolunda sınır tanımadan kendisi, hemcinsleri ve tüm yeryüzü için hayatı çekilmez bir hâle getirmeye uğraşır. Bunun sonucunda, insanın arzularını giderme uğraşında normal, insanı ve-fıtrî çizginin dışına taşıp, sapık yollarda tatmin araması; sözgelimi nikâhsızlık, zinâ ve benzeri ilişkilere girmek, bu tür ilişkileri normal ve hattâ özendirici hâle getirmek, kadınları birer basit tatmin aracı derecesine düşürmek, kısaca nikâh muâmelesi ve iffet duygusuyla fitrî ve vasat çizgide tutulması gereken şehvet güdüsünü her türlü ahlâksız ilişkiye vasıta kılmak, Kur'an'ın 'fahşâ' kelimesiyle niteleyip, şiddetle yasakladığı bir durumdur. Şeytan, fahşâyı emrederken (el-Bakara, 2/169, 268), Allah, açığı ve gizlisiyle her türlü fahşâyı haram kılmıştır (el-A'râf, 7/33) ve namazın insanı fahşâdan uzaklaştırıcı bir amel olduğunu da vurgulamıştır. 'Fahşâ', toplumları yıkıma götüren en feci faktörlerden birisi olagelmiştir.
Kaynak:
Şamil Ansiklopedisi, Dursun Ali TÜRKMEN, Ali ÜNAL

setstats1
El İle Doyum - Masturbasyon - İstimna
Masturbasyon, el ile tatmin denen bu olay, kişinin cinsel organı ile oynamak suretiyle doyuma gitmesidir. Bu adet genellikle 13-15 yaşlarındaki erkek ve kızlarda görülür. Değişik sebeplerle bu yaşın üzerindekilerde daha az görüldüğü ileri sürülmektedir.
Cinsel organın el veye ne olursa olsun, herhangi bir cisme sürtünmesi veya göğüslerinde yahut göğüs uçlarında ve diğer cinsel bölgelerde sıkıştırma ve benzeri baskılarla yapılan  bir uygulamadır. Maksat orgazm olmaktır.
İslam alimlerinin bazıları evlilik dışı her türlü cinsel doyumu haram saymışlardır. Delil olarak da şu ayetleri göstermişlerdir:
"Ve onlar ki, iffetlerini korurlar; Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir. Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir." (Müminun Suresi : 5-7)
"Ancak eşlerine ve cariyelerine karşı müstesna; çünkü onlar kınanmaz; Bundan öteye (geçmek) isteyenler ise, onlar taşkınların ta kendileridir." (Mearic Suresi 30-31)
İslam alimlerinin çoğunluğu, buradaki aşırı gitmeden, evlilik dışında başka bir kadınla birleşmeyi anlamışlar ve elle doyumu bu birinci derece haramlar arasında saymamışlardır.
Allah Resulu  şöyle buyurur:
"Cinsel organıyla oynayan bir millete Allah azab etmiştir."
"Elini nikahlayan mel'undur"
"Elle boşalan lanetlidir"
Bu hadis-i şerif kesin bir hükümle, masturbasyon olayını yasaklamaktadır. Ancak İslam alimlerinden bazıları bu hadisin, sahih hadis kitaplarına girecek kadar sağlam senetli olmadığı için, helal-haram bağlamında delil olamayacağını savunurlar. Bazı Hanefi ve Hanbeli alimleri eşi olmayan  birinin, alışkanlık haline getirmemek şartıyla bu sıkıntısını giderebileceği görüşündedirler. Ancak bu sadece bir zaruret kapısıdır. Zina tehklikesine düşmemek ve çok fazla zihni meşgul etmemek  içindir. Asıl olarak helal değildir. Bunu hiçbir İslam alimi  savunmamıştır. İki tercih arasında kalan bir müslüman zararı daha az olanı tercih etmelidir. Bu bir fıkıh kuralıdır. Eğer  bir müslüman, zina yapabilecek kadar kontrolünü kaybetmişse, daha hafif olan bu yolu tercih eder ve zina tehlikesinden kendisini kurtarır.
İbni Abidin bu konuda şu tesbitleri yapar: Keyfi olarak şehvetini gidermek için el ile menisini  getirmek haramdır. Ancak şehveti kendisine galebe çalıp da karısı veya cariyesi bulunmazsa, şehvetini teskin için bunu yaptığında günahkar olmayacağı umulur."
Ebu Leys, " Böyle bir kimse zina edeceğinden korkarsa, el ile meni  getirerek şehvetini teskin etmesi vacip olur."
Fethu'l-Kadir, "Şehveti galebe çalar da, onu teskin için yaparsa cezalanmaması umulur"
Mi'racu'd Diraye, "Ahmed b.Hanbel'e  ve Şafii'nin eski görüşüne göre, bu konuda bir ruhsat vardır. Fakat yeni  görüşünde haramdır. Erkeğin, menisini karısının el ile indirmesi caizdir"
Çok az fıkıh aleminin  kadınlar konusunda bu konuya değindiği genellikle erkeklerle ilgili  bu konunun ele alındığı, bu konuya değinenlerden Mücahid şöyle demiştir: "Bundan önce geçmiş olanlar genç erkeklerin istimnadan uzak kalmalarını emrederdi.. bu konuda kadının durumu ile erkeğin durumu arasında fark yoktur".
Bazı bilginler ve doktorlar bu gibi doyum yolunun pekçok hastalıklara sağlık noktasından sebep olduğunu söylemektedirler. Bedensel ve akli dengesizlik, göz zafiyeti, omuzlar arasında bükülme, kilo düşmesi, cinsel acizlik, büyümenin durması ve benzeri  rahatsızlıklar olarakda örnekler verilmektedir.
Sonuçta, Masturbasyon'un İslami hükmü konusunda mezhepler arasında bazı farklılıklar vardır. Hanefi, Şafii ve Maliki mezhebine göre masturbasyon haramdır. Hanbeli mezhebine göre ise, zina korkusu olduğu zaman mübah olur, değilse haramdır. Bu şartlar gözönünde bulundurulacak olursa, elle boşalmanın hükmünü herkes vicdanında daha iyi verebilir. ancak insan fıtratı bunu hoş karşılamaz: yaptıktan sonra pişmanlık duygusu gelen bir fiilin kesin olarak helalliğine hiçbir müslüman inanmaz ve bu yolu çözüm olarak göremez. Haramlar bellidir. Helaller bellidir. İkisi arasında şüpheli şeyler vardır. En güzeli  bunlardan uzak durmaktır. Niteki tıp otoriteleride aşırı alışkanlık haline getirilen masturbasyonun ruhi  ve fizyolojik zararlarını ortaya koymaktadır.
Bir Demet



Kaynaklar:
1) Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN
2) Müslüman Kadının Fıkıh Kitabı, İbrahim CEMEL
3) Şamil İslam Ansiklopedisi 
Cinsel Görevden Kaçınma
Kadının cinmselliğinden yararlanmak kocanın hakkı olduğu gibi, erkeğin cinselliğinden yararlanmak da kadının hakkıdır.
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları varsır. Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları bir derece daha fazladır." (Bakara Suresi : 228)
Bu ayette bahsedilen bir derece, cinsellik konusunda değildir. Cinsellik konusunda erkek-kadın eşittir. Erkeğin bir derece daha haklı olduğu konu onun kadını gözetmesi, malını koruması, onu idare etmesi, ailenin yükünü çekmesi  açısındandır.
Allah Resulu  buyuruyor:
"Kadın kocasının izni olmadan (farz oruç dışında) oruç tutar da orucu sebebiyle kocasının arzularını karşılamaktan kaçınırsa Allah ona üç haram işin günahını yükler."
"Kişi cinsel ilişkide karısını çağırdığı zaman karısı ocak başında yemek pişiriyorsa da kocasının davet cevap versin."
"Kişi karısını yatağa çağırdığı zaman (bir özrü olmadan) kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebeple ona kırgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar o kadına lanet ederler."
"Size cennetlik kadınları tanıtayım mı? Onlar bir hata ettikleri veya kocaları tarafından  bir haksızlığz uğratıldıkları zaman kocalarına karşı: "Seni hoşnud etmedikçe uyumayacağım diyebilen kocalarına düşkün kadınlardır."
Aynı şekilde kocanın cinselliğinden yararlanmakda kadını hakkıdır. Bu hakkını almasına yardımcı olmak da kocasının görvidir. Kocanın bu görevini yapmaması, onu suçlu ve günahkar yapar. (Tefsir-i Kurtubi 3/124) Hatta koca cinsel görevini yapamadığı zaman kadın mahkemeye başvurup boşanabilinir. bu hak erkeğee de verilmiştir.