REKLAM

10.11.2016

Bir gence öğütler


         Hayata çok çetin bir zamanda başlıyorsun. İnsanlık tarihinde öyle med-cezirler vardır ki, en mecalsiz yüzücüleri bile kıyıya ulaştırır. Sen ve arkadaşların sıkıntıya karşı yüzeceksiniz. Bu daha zor.
         Halbuki size lâzım olacak hasletler vaktiyle atalarınızı kurtaran hasletlerin aynıdır. Kâinatın kanunları değişmedi, ona hâkim olmanıza yardım eden usûller olduğu gibi duruyor. İlk kulaçları atınca nefesin tıkanacak, muvaffakiyet sahiline ulaşmaktan tamamıyla ümidini keseceksin. Metin ol. Bu vartayı hepimiz atlattık. İnsan alışıyor, fakat yüzmesini öğrenmek lâzım.
         İşte muvaffakiyetin ilk sırrı da zaten bu güvendir. İnsan bitirebileceğine inanarak bir işe koyulmazsa hiçbir şey başaramaz. Genç muharrir ilk yazdığı kitabın sonu hiç gelmeyecek sanır. Onuncu kitabını yazarken artık bunun imkânsız bir şey olmadığını bilir ve işe huzur-u kalp ile koyulur. Kitaplar için doğru olan bu tecrübe, hayatın her sahasında yapılacak teşebbüsler için de doğrudur. İnsanoğlu hemen hemen her şeyin hakkından gelir; yeter ki sabretmesini bilsin, yılmasın, zafere ulaşıncaya kadar tekrarlamaya azmetmiş olsun.
         Tez canlı olma. Bir anda elde edilen servetler ve şöhretler bir anda kaybolup giderler. Ben senin karşına engeller, düşmanlar, savaşlar çıkmasını dilerim. Mücâdele ede ede sertleşeceksin, 40-50 yaşlarına geldiğin zaman fırtınaların yüzyıllardan beri hırpaladığı o girintili çıkıntılı, heybetli kayaları andıracaksın. Feleğin silleleri sana şekil verecek. Seciyeli bir adam
olacaksın, umumî efkârın değişmeleri seni güldürecek. İnsan gençken herşeyi gözünde büyütür, rastladığı ilk engelleri onuruna yapılan tecâvüz sayar, yeryüzündeki fenalıklar karşısında dehşet içinde kalır. Herşeye alışıldığını, bulunduğun yaşın en çetin yaş olduğunu, yılmayan kimselere saldırmaktan fenalığın bile usandığını, saadetinse lâyık olanlar için yıllar geçtikçe arttığını kendi kendine telkin et. Felsefeciler gerçi bazen bunun aksini söylerler ama aldırma, onlar hakikaten yaşamamışlardır da ondan.
         Hayata insanlara karşı kurnazlık edeyim deme. İnan bana, sonunda her fiil değerine göre mükâfatlandırılacaktır. İltimas veya dalavere ile elde edilen ikbâl beş para etmez. Namus yolundan şaşma. Bu yol seni gayene muhteristen hem daha evvel, hem daha rahat ulaştıracaktır. Herkesin güvenebileceği bir adam olmak gerçi senin vazifen, fakat bu aynı zamanda siyâsilerin de en iyisidir. Namus yolunda seni temin ederim, henüz bütün ufuklar kapanmış değildir.
         Vefâsız ve kararsız olma. Bilirim, işler kötü gidince insan bocalar; hayata yeniden başlamak, başka bir mesleğe kapağı atmak, başka diyarlara çekip gitmek arzusunu duyar. Görünüşte kolay olan bu yollara sakın sapayım deme. Bazen bıçak kemiğe dayanınca belki bir değişiklik yapmak zaruri olabilir, fakat insanların çoğu ellerinde olandan faydalanmaya çalışsalar  daha iyi ederler. Ne mutlu birlikte çile çektikleri ve didindikleri kimseler arasında ihtiyarlayanlara ve ölenlere...

Andre MAUROIS



ERTUĞRUL GAZİ


.  
      Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Beyin babası Ertuğrul Gazi hakkında bilinenler, kesin olmamakla birlikte, Oğuzların Kayı boyuna mensup olduğu bilinmektedir. Oğuz boyundan biri olan Kayılar'a mensup Ertuğrul Gazi'nin ataları, Anadolu'nun ilk fethi sırasında Sultan Tuğrul Bey ve Alparslan'ın emirlerinin maiyetinde, önce Ahlat bölgesine gelmişler, Anadolu'ya yapılan seferlere katılmışlardı. Ahlat'ın Eyyubiler'in eline geçmesinden sonra, Mardin yöresine yerleşen Ertuğrul Gazi'nin babası Gündüz Alp'in içlerinde yer aldığı Türkmenler, Moğolların Mardin ve çevresini yağmalamasından sonra, bu bölgeden ayrılarak Anadolu içlerine doğru ilerlediler.
  Gündüz Alp idaresindeki Kayılar da batıya göç ederek önce Erzurum yakınlarındaki Pasinler ovasına, Sürmeliçukur'a yerleştiler. Kayılar'ın Pasinler'e gelmesinden kısa bir süre sonra Gündüz Alp hastalanarak vefat etti ve yerine oğlu Ertuğrul Gazi aşiretin başına geçti. Moğol saldırılarının bu bölgede de hissedilmesinden sonra Ertuğrul Gazi kardeşi Dündar Bey ile birlikte batıya hareket etti. Sivas yakınlarına gelip konakladığında burada Selçuklu ordusu ile Moğolların savaştığını ve Selçuklu ordusunun bozulmak üzere olduğunu gördü. Ertuğrul Gazi Selçuklu ordusuna yardım edince savaşın seyri değişti ve savaşı Selçuklar kazandı. Alaaddin Keykubad, Ertuğrul Gazi'ye yardımlarından dolayı iltifatlarda bulunarak hi'lat giydirdi. Selçuklu ülkesinde yaşamak için göç ettiklerini öğrenince, Ankara yakınlarındaki Karacadağ ve çevresini ona verdi.

Ertuğrul Gazi bir süre Karacadağ'da kaldıktan sonra, Bizans sınırlarına kadar gelerek Söğüt dolaylarına, Aşağı Sakarya havzasına yerleşti. Burada Bizans sınırlarındaki kasaba ve köylere akınlar düzenlemeye başladı. Selçuklu ordusuyla İznik Rum İmparatoruna bağlı birlikler arasında bugünkü Pazaryeri ile Bozüyük arasındaki Ermeniderbendi denilen yerde yapılan savaşı, Selçuklular Ertuğrul Gazi'nin yardımlarıyla kazanınca, Alaaddin Keykubad ödül olarak Eskişehir ve çevresini Ertuğrul Gaziye verdi.

  Bu başarıdan sonra Karacahisar'ı da ele geçiren Ertuğrul Gazi, Söğüt üzerine yürüdü ve burayı fethetti. Söğüt'ü yurt olarak tutan Ertuğrul Gazi, Bizans sınırlarına saldırılar düzenlediği gibi dostluk ilişkileri de geliştirdi. Söğüt'e yerleşmiş Kayı aşireti her geçen gün biraz daha kuvvetlenerek büyüdü. Oldukça yaşlanan Ertuğrul Gazi yerine oğlu Osman Beyi bıraktı ve doksan yaşında vefat etti. Türbesi Bilecik ili Söğüt ilçesinin 1 km. doğusunda bulunmaktadır.


EMİR BUHARİ



.  
     Emir Buhari Buhara'da doğdu. Nakşibendiyye tekkesinin büyük kişilerinden Mahmud-ı Fağnevi'nin torunu olan Emir Ahmed-i Buhari, ilk tahsilini Buhara'da tamamladıktan sonra Semerkant'ta dönemin en ünlü mutasavvıfı Ubeydullah Ahrar'a intisap etti. Ahrar dergahında Anadolu'dan buraya gelmiş olan Abdullah-ı İlahi ile tanıştı. Anadolu'ya dönme hazırlığı yapan Abdullah-ı ilahi ile gitmek üzere, şeyhinden izin aldı.
  Abdullah-ı İlahi memleketi olan Kütahya'nın Simav ilçesine yerleşince, Emir Buhari'de oraya yerleşti. Bir süre sonra hacca gitmek üzere yola çıktı. Kudüs'te Mescid-i Aksa'nın yanındaki odalardan birinde otururken, vakıf imkanlarından faydalanmayı kabul etmeyip kitaplarla uğraşarak geçimini sağladı. Bir yıl sonra Simav'a döndü.

  Abdullah-ı İlahi'den izin alarak İstanbul'a gitti. Emir Buhari, İstanbul'da ilk olarak Şeyh Vefa Tekkesine gitti. Evrenoszade Ahmet Bey'in daveti üzerine Vardar Yenicesi'ne gitti. 1477'den itibaren irşad faaliyetine başlayan Emir Buhari, Nakşibendiyye tarikatını İstanbul'da yayan ilk mutasavvıf olma özelliğini kazanmış oldu. Fatih Camii'nin batısında oturan Emir Buhari'nin talebelerinin artması üzerine Sultan İkinci Bayezid, bir mescidle dervişler için özel hücreler yaptırarak, burasını Nakşibendi tekkesine dönüştürdü.


Emir Buhari 1516 yılında vefat etti.

EVLİYA ÇELEBİ


.  
      Evliya Çelebi, 1611 yılında İstanbul'da doğdu. Pirinç levhalar üzerine oyma işleyen sanatçı bir babanın oğludur. Kanuni'nin Zigetvar seferinde, önemli hizmetleri olan babasının, çevresindeki kişilerin serüvenlerini hikaye ettikleri aile sohbetlerinde bulunan Evliya Çelebi, dünyayı gezip görme merak ve isteği duydu. 20 yaşındayken İstanbul içinde gezerek gördüklerini kaleme aldı.


  Enderun'a girerek burada dört yıl yetişti ve sipahi oldu. Sultan Dördüncü Murad'ın Revan Seferinden sonra saraya girdi. Ancak kısa bir süre sonra saraydan ayrılarak ilk seyahati olan Bursa yolculuğuna çıktı. Ardından İzmit, Trabzon ve Girit yolculuklarına çıkan Evliya Çelebi, 50 yıl boyunca Avusturya, Hicaz, Mısır, Sudan, Habeşistan, Dağıstan gibi ülkelerde dolaştı. Bu gezilerinde önemli mektuplar götürmek ya da savaşa katılmak gibi çeşitli hizmetlerde bulundu. Gördüklerini ve gözlemlerini Seyahatname eserinde tarih ve yer belirterek yazdı. "Seyahatname" edebiyatımızın gezi türünden ilk ve en büyük eseridir. Gerçekçi bir gözle izlenen olaylar, yalın ve duru bir anlatım içinde halkın anlayacağı şekilde yazılmış, yine halkın anlayacağı deyimler çokça kullanılmıştır

9.11.2016

Akşemseddin Hz


  
   Fatih Sultan Mehmed'in hocası, ünlü İslam büyüğü Akşemseddin, 1390 yılında Göynük'te doğdu. Küçük yaşlardan itibaren ilme ve sanata karşı ilgi duydu. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra seçkin alimler arasında yerini aldı. Üstün zekası ve anlayışı, yılmak bilmeyen çalışma gücüyle kendini kitaplara adamış, başta İslami ilimler olmak üzere tıp, astronomi, biyoloji ve matematikte zamanın ünlülerinden olmuştur. Uzun yıllar Osmanlı medreselerinde çalışarak yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, tıp alanında önemli çalışmalar yapmıştır.

  Akşemseddin'in asıl ünü, büyük veli Hacı Bayram ile tanışmasından sonra başlamıştır. İlmi konulardaki önemli başarılardan sonra tasavvuf konusunda da ağırlığını göstermiş, daha sonra da Sultan İkinci Murad'ın emir ve isteğiyle Fatih Sultan Mehmed'in hocalığına tayin edilmişti. İstanbul'un fethi sırasında büyük yararlılıklar göstermiş, genç sultanı teşvik ederek zaferin kazanılmasında önemli katkılarda bulunmuştur. Fethin en önemli günlerinde Ebu Eyyub'el Ensari'nin kabrini bularak ordunun maneviyatını yükseltmişti. Dünya malına önem vermeyen ve Fatih Sultan Mehmed'in büyük saygı ve sevgisini kazanan Akşemseddin, doğum yeri olan Göynük'te 1498 yılında vefat etti.

Birlik beraberlik

“Her yerde                   birlik ve beraberlik lazımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalıdır.                Çünkü Allah’ın nusreti, maddi ve manevi yardımı cemaat ile beraberdir. Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler.”

Başarı hakkında sözler

Hayatta başarılı olanlar, kendilerine gereken bilgileri öğrenmekten bir an geri kalmazlar


Yapabilirler çünkü yapabileceklerini düşünüyorlar.


Taşı delen suyun gücü değil,damlaların sürekliliğidir
Zor bir iş, zamanında yapmamız gerekip de yapmadığımız kolay şeylerin birikmesiyle oluşur.


Plansız çalışan kimse, ülke ülke dolaşıp hazine arayan bir insana benzer  !
Gülümseyin: öyle samimi ve sıcak olun ki her sıktığınız ele, ruhunuzu da katın.
Hayatımın hiçbir anında karamsarlık nedir tanımadım.
Kişinin geleceğe dönük umutları şimdiki gücünün kaynağıdır….