REKLAM

26.07.2019

Herkesin Kediye Sahip Olması Gerektiğinin 25 Kanıtı






Sahabe’den bir zât daima Resûl-ü Ekrem’in yanında bulunur, söze karışmaz daima dinlermiş, munis, orta boylu, siyah saçlı, siyah gözlü, zayıf bünyeli fakir bir zâttı.
Eshab-ı sofa ile yemek yer çok konuşmaz.
Gözleri yaşlıdır. İyiliği sever. Resûl-ü Ekrem de kendisine hoş nazarla bakar, kendisini severmiş. Ara sıra kendisi ile görüşürmüş ve bazı görüşmelerde tebessüm ederlermiş… Küçük bir kulübe gibi evde otururmuş. Sokakta kalmış kedileri götürür onları yedirir severmiş. Resûl-ü Ekrem’in bundan haberi yokmuş.
Sahabeler birgün Resûl-ü Ekrem’e söylemişler. “Pis kedileri toplayıp kulübesinde bakıyor!” demişler. Resûl-ü Ekrem birşey söylememiş.. Bir gün sokakta görmüş, bu zât bir kedi yavrusu bulmuş. Resûl-ü Ekrem’e sahabelerin söylediğini, kendisi de bildiği için Resûl-ü Ekrem birşey söyler diye, kediyi hemen hırkasının içine saklamış. Resûl-ü Ekrem kendisine, hırkanın altında ne sakladın demiş. Hırkayı açmış küçük bir kedi yavrusu.
Resûl-ü Ekrem yavruyu sevmiş, okşamış, ve o zâta:
“Ebu Hureyre: (kedicikler babası) demiş.
İsmi artık böyle kalmış.
Biz de Resûl-ü Ekrem’in koyduğu isme hürmet için o zâtın ismini söylemiyoruz..
Bir gün bir sohbetde Resûlullah efendimiz:
“Hubbül hırratı minel iman” Buyurmuş.(anlamı “Kediyi sevmek imandandır.”
“Niçin?” diye sormuşlar.
“Ebu Hureyre bilir” demiş başka bir şey söylememişlerdir.
1. Kedi sahipleri köpek sahiplerinden daha entellektüel ve zeki.
Öyle sallamasyon değil, Wisconsin’de Carroll Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, kedi sahipleri köpek sahiplerinden çok daha belirgin bir zekaya sahip.
2. Kedi sahipleri daha empatik.
Evde ya da çevrede kediyle büyüyen çocukların büyürken diğer canlıların ne düşünüp hissettiklerine daha duyarlı ve empatik olduğu gözlenmiş. Küçük yaşta yerleşen empati, insan olmanın belki de en temel taşlarından biri.
3. Kediler harika birer yoldaştırlar.
Kedilerin köpeklerden daha kötü bir kader yoldaşı olduğu doğru değildir. Özellikle kadınlar için. Bir İsveç araştırması bir kedinin bir kadında yarattığı mutluluk ve yoldaşlık duygusunun neredeyse romantik ilişkiyle eşit olduğunu göstermiştir. Yani tıpkı köpeklerdeki gibi, onlara kibar davranırsanız, karşılığını kat kat alırsınız.
4. Kedi sahipleriyle anlaşmak çok daha kolay.
Kedi sahibi olanlar ve olmayanlar arasında 217 kişinin birbirini oyladığı bir araştırmada, kedi sahiplerinin daha sosyal ve esprili oldukları öne çıkmış.
5. Kediler terapi için dosdoğru adres.
Kediler birini kaybetmeniz, ayrılık acısı vs. zor zamanlarınızda sonsuz bir sosyal destek sağlarlar. Acılarınızı daha hızlı aşmanızı ve ağlamak gibi fiziksel semptomlarınızı daha rahat dışavurmanızı sağlar. Sizi yargılamayacak ya da konuşarak cevaplayamayacak olan kedinizle konuşmak, yas sürecinizde tam da ihtiyacınız olan şey olabilir bazen.
6. Kedi sahipleri daha açık görüşlü, hassas ve asi.
San Francisco’da yapılan bir araştırma kedi sahipleri ve köpek sahiplerinin apayrı kişilikleri olduğunu ve evcil hayvan seçimlerini buna göre yaptıklarını göstermiştir. Kedi sahipleri daha açık görüşlü, hassas ve düzene boyun eğmeyen yapıdalar.
7. Kedilerin pati izleri daha az belirgin.
Yani çevreye köpeklerden daha az zararları var aslına bakarsanız. Genel olarak daha az yedikleri ve bünyeleri daha zayıf oldukları için, Volkswagen Golf boyutunda doğada izler bırakmaları zor.
8. Kediler çocukların en yakın arkadaşları olup, gelişimlerine yardımcı olur.
Kedilerle yaşayan çocuklar üzerinde yapılan araştırmalara göre, çocukların %81’i anne babasıyla ya da arkadaşlarıyla konuşmaktansa kedisiyle muhabbet etmeyi tercih ediyor. Ve %87si kedilerini yakın arkadaşları arasında sayıyor.
9. Kediler reddedilen sahiplerinin acılarını daha kolay dindirir.
Miami Üniversitesi’nda yapılan bir araştırmada bir gruba en kötü “reddedilme” anlarını kağıda dökmeleri istenmiş.Daha sonra da favori evcil hayvanları ve en yakın arkadaşları hakkında sorular yöneltilmiş. Kedileri hakkında düşünmek, reddedilen kedi sahiplerini son derece rahatlatmış.
10. Kediler Alzheimer’la savaşmada birebir.
Alzheimer’lı hastaların evlerinde kedi varsa, daha az kaygılandıkları görülmüştür. Köpeklerden daha az bakım istedikleri için, Alzheimer’lı hastalara önerilen hayvandır.
11. Evde kedi olan çocuklar okulu çok daha az ekiyor.
Bir araştırmaya göre evde kedisi olan çocuklar yılda 9 ya da daha az gün okulu ekiyormuş.Bunun sebebi ise kedilerle büyüyen çocukların bağışıklık sistemlerinin çok daha güçlü olması.
12. Kediler kollestrolü düşürüyor.
Kanadalı bilim adamlarına göre, kedi sahibi olmak, kollestrolün ana sebeplerinden biri olan trigliseridi düşürüyor.
13. Kediler bazı kanser türlerini kapmanızı engelliyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nin araştırmasına göre kedi sahibi olma süresi büyüdükçe, bazı kanser türlerine yakalanma riskiniz düşüyor.Kedilerin taşıdığı bazı bakterilerin bunu önlediği düşünülüyor.
14. Kediler sosyal birer merhemdir.
Bazı araştırmalar kedi sahibi olmanın utangaçlığa, sosyal kabukları kırmaya ve diğer insanlarla daha kolay sohbet etmeye yol açtığını göstermiş.
15. Kediler depresyona birebir.
Bir kediyi seviyorsanız, bu karşılıksız ve beklentisizdir. Ama yine de evcil hayvanınızın sizi sevdiğini ve umursadığını bilmek, depresyonla savaşmaya birebir.
16. Kediler otistik çocuklar için tam bir yara bandı.
Queensland Üniversitesi’nin araştırmasına göre kedileri olan otistik çocuklar konuşmaya, gülmeye, suratları tanımaya çok daha yatkın. Bir otistik çocuk için kedilerin kibar ve sakin yapıları, daha coşkulu olan köpeklerden çok daha faydalı.
17. Bir kediyi okşamak sizi çok daha mutlu biri yapıyor.
Kedinizi okşamak vücudunuzdaki oxytocin miktarını arttırıyor. Bu ise tam olarak “sevgi hormonu” dediğimiz şey. Dokunmakla birlikte size mutluluk hissi veriyor.
18. Kedi sahipleri daha az doktora gitmeye ihtiyaç duyuyor.
Özellikle yaşlı kedi sahipleri daha az doktora gitmeye ihtiyaç duyuyor. Çünkü kedi sahibi olmayan yaşlılara göre daha çok mutlu ve daha az stresliler. Hastaneye geldiklerinde ise, daha çabuk taburcu oluyorlar.
19. Kediler çocukları daha kibar ve daha şefkatli yapıyor.
Kedilerin evin bakıcısı olduğu, bazı araştırmalar sonucu ortaya çıkmış. Sevecen yapıları çocuklara daha kibar ve ince bir ruha sahip olmayı öğretiyor.
20. Kedilerin mırrlamasının iyileştirici etkileri var.
Kediler 20 -140 Hz. arasında mırladıklarında, bazı hastalıklar için terapetik olabilecek bir frekansa ulaşıyorlar. Kan basıncınızı düşürmek, kemiklerinizi iyileştirmek vb. için kedilerinizin bir mırrlaması yeterli!
21. Kediler stresi azaltıyor.
Missouri Üniversitesi’nin araştırmasına göre kediler etraftayken insanlar çok daha az stresli.
22. Kediler kadınları çekiyor.
Beyler, hemen bir kedi sahibi olun. Araştırmalara göre bekar kadınların %90’ı kedisi olan erkekleri çok çekici buluyor.
23. Kediler kalp krizi riskini azaltıyor.
Minnesota Üniversitesi’nin yaptığı 10 yıllık bir araştırmaya göre kediler kalp krizine olan yatkınlığı %40’a yakın düşürüyor.
24. Kedi sahibi olmak astım ve bazı alerjilere birebir.
Küçüklükten beri kedisi olan çocukların bağışıklıkları çok kuvvetli oldukları için bazı hastalıklara direk dirençli oluyorlar.
25. Kedi sahipleri felç geçirmeye daha az yatkın.

Araştırmalar tam olarak nedenini çözemese de, kedi sahipleri diğer insanlara göre çok daha az oranda felç geçiriyor.

KERAMET KAVUKTAN İSE SENİN OLSUN

Akşehir'de adamın birine bir mektup gelmişti. Adam:
— Bunu okusa okusa hoca okur, diyerek Nasreddin Hoca'ya getirdi.
Hoca merhum, baktı ki mektup Farsça:
— Ben okuyamayacağım, bir okuyan bul, deyip mektubu geri verdi. Adamın suratı asılmıştı:
— Sen nasıl hocasın be!.. Bir mektubu bile okuyamıyorsun. Bir de tutmuş hocayım diye başına sarık sarmışsın, diye söylenmeye başladı.
Hoca baktı ki, adamı susturmak imkânsız, hemen başındaki sarığı çıkardığı gibi adamın başına geçirip:
— Al bakalım, şimdi sen oku!.. Keramet kavukta ise göster kendini, diyerek adamı susturdu. 

BİLENLER BİLMEYENLERE ÖĞRETSİN

Hoca merhum, ömrünü va'zetmekle geçirdiği cemaatın git-gide bozulduğunu gördükçe çok üzülürmüş. Bir gün yine va'zetmek için kürsüye çıkıp:
— Ey cemaat benim ne söyleyeceğimi biliyor musunuz? demiş. Camidekiler hep bir ağızdan:
— Bilmiyoruz, demişler.
Hocanın buna daha fazla canı sıkılmış ve:
— Mademki bu zamana kadar bir şey öğrenmediniz, bir şey bilmiyorsunuz. Ben size ne söyleyeyim? demiş ve kürsüden inmiş.
Bu sefer cemaat aralarında «Eğer hoca yine aynı soruyu sorarsa biliyoruz diyeceğiz» diye karar almışlar.
Hoca ikinci cuma günü kürsüye çıkıp da:
— Ey cemaat benim ne söyleyeceğimi biliyor musunuz? diye sorunca...
Hep beraber:
— Biliyoruz!, diye bağırmışlar. Hoca:
— Mademki biliyorsunuz, benim konuşmama hiç lüzum yok, deyip kürsüden inmiş.
Bu durum karşısında hoca merhumun va'zını dinlemek istiyen cemaat ne yapacaklarını şaşırmışlar. Bu sefer cemaatın kararı şöyle olmuş:
— Eğer yine sorarsa bazımız biliyoruz, bazımız da bilmiyoruz, diye cevap veririz, demişler.
Hoca yine kürsüye çıkıp sormuş:
— Ey cemaat benim söyliyeceklerimi biliyor musunuz? diye sormuş.
Cemaatın içinden bir kısmı:
— Biliyoruz! diye seslenirken, Bir kısım cemaat da:
— Bilmiyoruz!, demişler. Hocanın işi daha da kolaylaşmış:
— öyleyse iş kolay, bilenler bilmeyenlere öğretsin, deyip kürsüden inmiş

RAMAZAN KIRKBEŞ

Hoca merhum, köyün imamı iken Ramazan ayı geldiğinde günleri şaşırmamak için her gün çömleğe bir taş atarmış. Hocanın bir de küçük kızı varmış. Bu çocuk babasının her gün çömleğe taş attığını görünce, kendisi de tutmuş bir avuç taşı çömleğe doldurmuş.
Ramazanın sonuna doğru gelmişler (yirmi - yirmibeşi olduğu sıralarda) cemaat hocaya:
— Ramazanın kaçı? diye sormuşlar.
— Eve kadar gidip - geleyim, size Ramazanın kaçı olduğunu söylerim, demiş ve eve gidip taşı saydığında, çömlekten tam 115 taş çıkmış. Hoca düşünmüş-taşınmış... «Ramazanın 115'i dese hepten ayıp olacak kırkbeşi» demeye karar vermiş
Cemaatın yanına gelince:
— Kaçı olmuş hocam? diye sormuşlar. Hoca:
— Kırkbeşi, diye cevap verince. Oradakiler:
— İnsaf be hoca. Ramazan kırkbeş olur mu? demişler. Hoca:
— Siz bana dua edin, yoksa iş çömlekten çıkan taşa kalsaydı, Ramazanın 115'i olacaktı, demiş

HOCANIN VASİYETİ

Nasreddin hoca merhum, hayatının sonlarına doğru çoluk-çocuklarına hep:
— Ben ölürsem cenazemi eski-virane bir kabre koyun, diye vasiyet eder, dururmuş.
Hocaya bunun sebebini sorduklarında:
— Neden olacak... Sorgu melekleri geldiği zaman, «Görüyorsunuz mezarım bile eskidi, benim sorgum yapılalı kaç sene oldu» diyeceğim dermiş. 

BİR KURUŞA PAZARLIK

Hoca merhum, birgün ırmak kenarında dolaşıyormuş. Karşıdan gelen birkaç kişi görüp:
— Böyle sıraya dizilmiş nereye gidiyorsunuz? diye sormuş. Onlar:
— Biz âmâyız. İrmağı geçmek istiyoruz, fakat korkuyoruz. Bizi kim karşıya geçirirse adam başına bir kuruş vereceğiz, demişler.
Hoca bu teklifi kabul edip adamları teker teker karşıya geçirmeye başlamış. Sıra en sonuncusuna geldiğinde de suyun ortasında sırtından düşürmüş ve adam akan suların tesiriyle sürüklenmeye başlamış.
Tabii suya düşen adam:
— ölüyorum, boğuluyorum! diye feryadı basınca, Arkadaşları:
— Sen ne yaptın be arkadaş? diye hocaya çıkışmaya başlamışlar. Hoca hiç istifini bozmadan:
— Ne kızıyorsunuz be mübarekler. Siz de bir kuruş noksan para verirsiniz, demiş. 

İBRETLİK GERÇEK OLAYLAR


                    

Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar: "Eski gazeteniz var mı bayan?" Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi. "İçeri girin de, size kakao yapayım" dedim. Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel, ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri. Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım
işlerimi yapmaya koyuldum. fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti bir an ve başımı uzattım içeriye. Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu... Erkek çocuğu bana döndü "Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu. Zengin mi? "Yo hayır!" diye yanıtlarken çocuğu,gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve "Sizin fincanlarınız, fincan tabaklarınız takım" dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı.Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı, bir eşim vardı ve eşimin de bir işi... Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların
sandaletlerinin çamur izleri,halının üzerindeydi halâ. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur unutuveririm ne denli zengin olduğumu...