REKLAM

10.04.2020

ATASÖZLERİ

ATASÖZLERİ

  • Acıkan yanağından, susayan dudağından belli olur.
  • Ah alan onmaz, ah yerde kalmaz.
  • Ak köpeğe koyun diye sarılma.
  • Akıl yiğide sermayedir.
  • Al malın iyisini çekme kaygısını.
  • Almak kolay ödemek zordur.
  • Altın kılıç demir kapıyı açar.
  • Alçak tavuk kendini ferik gösterir.
  • Arap eli öpmeyenen dudak kara olmaz.
  • At ölür meydan kalır,yiğit ölür şan kalır.
  • Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
  • Attan düşen ölmez, eşekten düşen ölür.
  • Az kazanan çok kazanır,çok kazanan hiç kazanır.
  • Aç koyma hırsız olur, çok söyleme yüzsüz olur, çok değme arsız olur.
  • Ağlayanın malı gülene hayır gelmez.
  • Ağustosta beynin kaynasın, kışın da tencere kaynasın.
  • Ağır baş iyidir, yenlik olsa uçar.
  • Babasına hayır etmeyenin kimseye hayrı olmaz.
  • Bahar çiçeğiyle güzeldir.
  • Bal yiyen baldan bıkar.
  • Bebeler birbirinden huy kapar, ayranlarına su katar.
  • Besle kargayı oysun gözünü.
  • Bin atın varsa bin dinlen, bir atın varsa in dinlen.
  • Bir bütün bir yarımdan iyidir.
  • Bu dünya iki kapılı handır, gelen bilmez geden bilmez.
  • Budalanın yağı çok olursa sakalına sürer.
  • Çocuk evin meyvesidir.
  • Çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider.
  • Darlıkta dirlik olmaz.
  • Dağ dumansız insan hatasız olmaz.
  • Deniz yoğurt olmuş da yemeye kaşık bulunmamış.
  • Dert saklayanda kalır.
  • Devden büyük dert var.
  • Dişi kuş yapar yuvayı, içini dışını sıvayı sıvayı.
  • Dost kazandost; düşman anadan da doğar.
  • Düşmanı karıncaysa, sen fil olur.
  • Ekmeğin kestiğini kılıç kesmez.
  • Fırsat eldeyken sürün devranı.
  • Gelin bindi deveye gör kısmeti nereye.
  • Geniş günün de dar gezen, dar günün de geniş gezer.
  • Gittiğin yer kör ise, yözünü yum da bak.
  • Göz görmeyince gönül katlanır.
  • Hasta sağ kalırsa hekime karşı gelir.
  • Herkes kaşık yapar ama sapını yapamaz.
  • Herşey incelikten insan kabalıktan kırılır.
  • Hocanın dediğini tut, yoluna gitme.
  • Hıdırellez yaz kapısı, yedi gün sürer tipisi.
  • Kavakta nar olmaz, kötülerde ar olmaz.
  • Kimi bağ bozar, kimi bostan bozar.
  • Minnetle gül koklama, dikeni sancar seni.
  • Mum dibine karanlık.
  • Sen işlersen mal işler, insan böyle genişler.
  • Tasa doyurur, acı acıktırır.
  • Üzerine laf düşmedikçe konuşma.
  • Vakitsiz açılan gül çabuk solar.
  • Yardımcının yardımcısı olur.
  • Yağmurlu gün tavuk su içmez.
Zahmeriden sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez

ANLAMLI SÖZLER




·         Karamsar insanlar, olayların hep kötü tarafına bakar, kendine şikayet  edecek bir konu bulurlar.

·         İnsan bir şeyi, çok ciddi olarak arzu etmeye görsün, hiçbir erişilemeyecek kadar yükseklerde değildir.

·         Bir devlette ve millette “neme lazım”, “neme gerek” düşüncesi başlar ve yayılırsa; o memleket ve devlet bozulmaya başlar.

·         Hiçbir hakimiyet, şiddet ve zulüm ile uzun yıllar devam ettirilemez.

·         Kazanmak için yenilgiyi risk olarak kabullenmelisin.

·         İyi bir lider, başarısızlıkta kendine düşünden biraz fazlasını, başarıda da hissesine düşünden daha azını kendine ayırır.

·         Vahşi hayvan tuzakla, insanoğlu iyilikle avlanabilir.

·         Başa kakılan bir iyilik, daima hakaret yerine geçer.

·         Dört şey geri gelmez: söylenen söz, atılan ok, geçen zaman, kaçırılan fırsat.

·         İnsanları eleştirmek kolaydır. Başarılı kişiler insanları duygusal tenkit terine, niçin öyle hareket ettiklerini anlamaya çalışırlar. Böylece eleştirilerin yol açtığı onur kırıcı, gönül yaralayıcı durumlara meydan vermezler.

·         Senin gerçek dostun, kusur ve hatalarını sana gösterendir.

·         Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.

·         Affetmek ve unutmak, iyi insanların intikamıdır.

·         Hata yaptığında üç şeyi uygula;kabul et, ders al, tekrarlama.

·         Dostlar, beklemekle kazanılmazlar. Sevgisini ve ilgisini onlara göstererek elde edilirler.

·         Yenilince ümitsizliğe kapılma. Her başarısızlıkta bir zafer arzusu yatar.

Almanya'nın utandıran 'vicdan testi'

Almanya'nın utandıran 'vicdan testi'
Baden-Württemberg eyaleti, Alman vatandaşı olmak isteyen Türkler'e yönelik bir test uygulamaya başladı. "Vicdan testi" adı verilen sorgulamada, insanı rahatsız eden sorular var.
03 Ocak 2006 00:30

Almanya'nın Baden-Württemberg eyaleti utanç veren bir test uygulamaya başladı. "Vicdan testi" adı verilen testte, Alman vatandaşı olmak isteyenlere yöneltilen bir dizi soru bulunuyor.

Test soruları, Almanya'da geniş yankılara neden oldu. İslam Konseyi'nden sonra, Almanya Türk Toplumu (TGD) Genel Başkan Yardımcısı Şeref Erkayhan da, 1 Ocak 2006'dan itibaren uygulamaya giren uygulamaya sert tepki gösterdi. Eşref Enkayan, ''Baden-Württemberg eyaletindeki soru formu ayrımcı ve aşağılayıcıdır'' dedi.

Almanya'da hukuki, siyasi, sosyal ve kültürel alanda eşit haklar için bu ülkenin vatandaşlığına geçmenin önemli olduğuna işaret eden Erkayhan, ''Ancak vatandaşlığa geçmek için her türlü muameleye göz yumulamaz. Baden-Württemberg eyaletinde, dünya görüşlerinin, anayasa ve Alman ahlak anlayışına uyulup uyulmadığının test edildiği 30 sorudan oluşan soru formu Müslümanları aşağılamaktadır ve kabul edilemez'' ifadesini kullandı.

VATANDAŞLIĞA GEÇİŞLER AZALDI

İstatistiklere göre son dönemlerde Alman vatandaşlığına geçenlerin sayısının çeşitli engellerden dolayı düştüğünü ifade eden Erkayhan, şunları kaydetti:

''Bu engellerden birisi olan yazılı dil sınavlarında başarılı olma şartı, geçen yılın ekim ayında Leipzig İdare Mahkemesi'nin aldığı kararla ortadan kalkmıştı. Bu dava, Baden-Württemberg eyaletinin başkenti Stuttgart'ta 27 yıldan bu yana yaşayan 42 yaşındaki bir Türk tarafından açılmıştı. Her zaman uyumdan söz eden, uyumun iki taraflı olması gerektiğini vurgulayan Baden-Württemberg hükümetinin, uyumun ana şartı olan Alman vatandaşlığına geçişi bu tür aşağılayıcı soru testleri ile zorlaştırması, uyum konusunda ne kadar samimi olduğunu göstermektedir.''

KIZINIZ MÜSLÜMAN OLMAYANLA EVLENSE....

Erkayhan, Almanya'da kültürel azınlıkların dışlanmalarını engelleyecek bir ''Ayrımcılığı Önleme Yasası'' gerektiğini ifade ederek, eyaletteki diğer derneklerle ortak hareket ederek, konunun yakın takipçisi olacaklarını ve hukuki değerlendirme sonucuna bakarak soruların cevaplandırılmamasını da tavsiye edebileceklerini kaydetti.

Alman vatandaşı olmak isteyen yabancılar için uygulanmaya başlanan ''vicdan testi''nde, ''11 Eylül saldırıları hakkında ne düşünüyorsunuz?'', ''Kızınız Müslüman olmayanla evlenmek istese tepkiniz ne olur?'', ''Töre cinayetlerini haklı buluyor musunuz?'' şeklinde toplam 30 soru yer alıyor.

VİCDAN TESTİNDEN BAZI SORULAR

* Kızlarını zorla evlendiren aileler için ne düşünüyorsunuz? Bu uygulama insani mi?

* Kadının erkeğe itaat etmesi gerektiğine ve aksi takdirde erkeği tarafından dövülebileceğine inanıyor musunuz?

* Gazetelerde karısını ya da kızını ‘istenmediği yaşam tarzına uyduğu’ yüzünden öldüren erkeklerle ilgili haberlere rastlıyorsunuz. Böyle bir eylemle ilgili düşünceleriniz neler?

* Almanya’da bir erkeğin iki kadınla evlenebilmesi için ne düşünüyorsunuz?

* Sizce bir kadın hangi meslekleri kesinlikle yapmamalıdır? Özellikle bazı mesleklerde kadının otoritesini kabul etmekte zorluk yaşar mıydınız?

* Almanya’da spor ve yüzme dersleri normal müfredat arasında. Kızınızın bu derslere girmesini ister miydiniz?

* New York’ta ve Madrid’de yaşanan terör saldırılarını duydunuz. Sizin gözünüzde bu eylemleri yapanlar terörist mi yoksa özgürlük savaşçıları mı?

* Reşit olan oğlunuz size gelse ve eşcinsel olduğunu söyleyip, başka bir erkekle birlikte yaşamayı planladığını söylese tepkiniz ne olurdu?

* Bazı insanlar Yahudiler'i dünyadaki tüm kötülüklerden sorumlu tutuyorlar ve hatta 11 Eylül’deki saldırılarından da onları sorumlu tutuyorlar. Bu tür iddialar karşısında ne düşünüyorsunuz?

31 MART VAKASI



 

        Meşrutiyetin muhafazası için Selanik ten İstanbul’a getirilen Avcı taburlarının 13 Nisan 1909’da çıkardığı isyan.Rumi Takvimle 31 mart 1325 te  çıktığı için   31  mart vakası   denmiştir.                             İsyan sonucun da Sultan ( 2.ABDÜLHAMİD ) Han tahtan indirilmiş ve  meşrutiyet örfi hale geldi.Bu vakanın tertip edilişi ,teşvik edicileri bugüne kadar kesin olarak ortaya konamamıştır.Ancak Sultan 2.ABDÜLHAMİD Han’ın   hiçbir ilgisi olmadığı     kesindir.                                                                                                        2. meşrutiyetin     (1908)zorla ilan ettiren ittihat ve  terakki partisi     (1. Dünya savaşında devleti satıp kaçan )

Hükümette yerini sağlamlaştırdı.Silah zoru ile iktidara gelen ittihatçılar,yeni meclisin kurulmasında da çetecilik metotlarını kullandılar.Meclisi kendi adamlarıyla doldururken muhaliflerini de kiralık katillerle ortadan kaldırıldılar. Ancak ,bunların iktidarı sağlamlaşırken devlet çatırdamaya başladı.
Memleketin bir baştan bir başa tam bir kargaşa içine düştüğü sırada 31mart vakası meydana geldi. İttihatçıların daha önce Selanik’ten İstanbul’a  getirip yerleştirdikleri avcı taburlarına mensup bir kısım asker ve halk ayaklanarak ittihatçılara karşı harekete geçti. Padişah , yetkilerinin çoğunu meclise devrettiği için insiyatifini kaybetmişti. Meclis iş göremiyordu. On güne kadar devam eden bu kargaşada ittihatçılar, Rumel’in de ne kadar Sırp, Bulgar, Rum, Arnavut çetesi varsa topladılar. Bunların yanına azda olsa Türk askeri katıldı. Kumanlar müdahale için padişaha müracaat ettiler. Ancak kardeş kanı dökülmesini uygun bulmayan merhametli padişah buna müsaade etmedi. “ Bu hareket , benim şahsıma karşı girişilmiştir. Ben şahsım için ,milletimin kanının dökülmesine asla müsaade edemem”dedi.

İsyanı yatıştırmak bahanesiyle İstanbul’ a giren ittihatçılar ve dağdan inmiş balkan komitecileri pek çok kan döktüler. Nerede bir sarıklı molla ve hocalarla dolu İstanbul camilerini kurşun yağmuruna tuttular, katliam yaptılar. Ayrıca isyanının sorumlusu olarak padişahı gösterip onu tahtından indirmeye karar verdiler.
Bu noktada bir Rum mebususun feryadı çok dikkate şayandır şöyle ki: Yeşilköy’de yaptıkları gizli toplantıda, sultan II. Abdülhamit hanı tahtan indirme kararı alınca bir Rum mebus; “yapmayın efendiler! Günahtır , günah sultan Abdülhamit han bu memleketin nurudur. Dünyada denge unsurudur. Onu tahtından indirirseniz mülk-ü millet harap olur “ demiştir. Ne yazık ki dününün ve bu günün pek çok kişileri, sultan Abdülhamit hanı sultanı bir Rum mebus kadar anla yamamıştır.
İttihatçılar, şer planlarına kılıf olarak da zorla fetva  yazdırdılar. Daha sonra Yahudi Emanuel karasa , ermeni aram efendi Arnavut Esat Toptani,  uzun yıllar padişahın yaverliğini yapmış olan  Laz (gürcü olma olasılığı da var) Arif hikmet paşa, padişaha giderek “millet sizi azletti” dediler.
Sultansa ; “ hal ettiler demek istiyorsunuz herhalde” diyerek keli meyi düzelterek “ben Türklerin ve Müslümanların halifesiyim. Hal edeceklerse beni onlar hal etmeliydi. Sen Yahudi sin! Sen Ermeni sin! Sen nankörsün!” diye çıkıştıktan sonra “Zalike takdirül azizil alim” dedi. Bu kelamdan sonra sarayda orduda titredi.
Sultan II.Abdülhamit han Türk tarihinin ender, büyük şahsiyetlerin den biridir. Dünya siyaset tarihinin çok büyük zeka dahisiydi. Onun bu siyasi dehası anlaşılamadı. İçerden dışardan yerli , yabancı her şeyi söylediler. Hayatı Yahudiler , Ermeniler ,balkan komitecileri ile ve yıkıcı şer kuvvetlerle mücadele içinde geçmiştir.

7.04.2020

BAŞARISIZ NETİCELER YAYINLANMAZ


           
Genç suçlu kaçılamaması ile ünlü cezaevine getirilir ve hücreye atılır. Hücre arkadaşı çok yaşlı ve hemen hemen hiç konuşmayan bir mahkumdur.
" Buradan mutlaka kaçacağım dede " der genç suçlu ancak yaşlıdan hiç yanıt alamaz. Bir zaman sonra da gerçekten bir fırsatını bulup kaçar.
      Üç gün sonra yakalanır ve perişan halde hücresine geri atılır ; " Kaçmak imkansız dede " der genç; " meğer burası ada imiş, vahşi dobermanları, 12 aşama dikenli teli ve mayın tarlalarını saymıyorum bile .."
      " Biliyorum .." der yaşlı mahkum. " nereden biliyorsun?" . " 32 sene evvel bende kaçmaya çalışmış ve senin gibi üç günde yakalanmıştım "
      " Beni uyarsaydın da boşuna cezamı iki katına çıkartmasaydım keşke dede " diyerek sitem eder genç mahkum..
"BAŞARISIZ NETİCELER YAYINLANMAZ OĞLUM "  der yaşlı adam...


                                                                 

Yahya Baba Artan Pilav



                               

                                        
       
          Yahya Baba,  II. Bayezid  Han  zamanında, Edirne  Bayezid Külliyesi’nin aşçılarından biridir. Arkadaşları hoşaf, kebap, sebze, bakliyat pişirir. Ama O’nun ihtisası pilavdır. Mübarek, işe girişti mi, ibadet ettiğini sanırsınız. Pirinçleri salavat getire getire ayıklar, yağını tekbirlerle eritir, tuzunu besmeleyle, suyunu fatihalarla salar. Zaman zaman gözünü yumar enbiyayı, evliyayı aracı yapar, Allah‘tan bereket arzular.   
         O’nun pilavı herkese yeter, hatta artar. Ancak O tek pirinç tanesine bile kıyamaz; Artanı Tuna nehrine atar. Balıklar O’nun geleceği saati  bilir, köprü başında toplanırlar. Kilerci, bakar ki pilav artıyor; pirinci aşçıya az vermeye başlar. Ama Yahya Baba bir kere bile “Bu pirinç yeter mi?” demez.
        Kilerci şaşkındır. Her gün pirinç miktarını biraz daha kısar ama; pilav azalmaz aksine çoğalır. Yine herkes doyar, Tuna’nın balıkları bile nasibini alırlar. Kilerci, bunu izah edecek tek kelime bilir: “Bu bir keramet!”
          Çok dener ve emin olunca padişaha çıkar “Bu Yahya Baba boş değil Sultanım der, halbuki biz O’na amele muamelesi yapıyoruz.” Bayezid-i Veli gönül ehlidir ve aşçı ile tanışmak ister.
          Kilerci ile bir plan yaparlar. O gün Yahya Baba’ya çok az, hatta gülünç denilecek kadar az pirinç verirler. O her zamanki gibi okur, alemlerin  Rabb’inden Halil İbrahim bereketi diler. Pilavı  çok lezzetli olur, üstelik kazanlara sığmaz. Yahya Baba artanları yine yüklenir, Tuna’nın yolunu tutar. Tam kepçeyi daldırıp balıklara atarken Padişah ortaya çıkar. “Ne oluyor bre “ der. “Yoksa devlet malını israf mı edersin?” Yahya Baba tutulur kalır. Ancak balıklar kafalarını sudan çıkarıp: “ Ayıp olmuyor mu Sultanım ?” Derler. “Koca devletin artığını bize çok mu görüyorsun?”  Yahya Baba öylesine mahçup olur ki, anlatılamaz.
           Utancından secdeye kapanır, Allah’a sığınır. Bayezid-i Veli O’ nun kalkmasını bekler, ama geçmiş ola... Mübarek çoktan ruhunu teslim edip,  kavuşmuştur Rahmet-i Rahman’a.        

                                                                                      https://youtu.be/GKKyg9wjnJw

Arkadaş






Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu ve: 
-Teğmenim. Fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?
Delirdin mi? der gibi baktı teğmen
- Gitmeye değer mi?. Arkadaşın delik deşik olmuş, büyük ihtimalle ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın.
Asker ısrar etti ve teğmen "Peki " dedi.. "Git o zaman.."            Asker o korkunç ateş  yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa  döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar  içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşınan arkadaşına döndü:
- Sana değmez, hayatini tehlikeye atmana değmez, demiştim.    Bu zaten ölmüş.
-Değdi teğmenim. dedi asker.
- Nasıl değdi? dedi teğmen. Bu adam ölmüş, görmüyor musun?
- Gene de değdi komutanım. Çünkü yanına  ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için.
Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı:
-Geleceğini biliyordum!... demişti arkadaşı.                                                                                Geleceğini  biliyordum.