Meşhur İslâm âlimlerinden İmam-ı Birgivî Hazretleri zamanın Şeyhülislâmı
tarafından verilen bir fetvayı yırtmış ve fetvanın yanlış olduğunu söylemişti.
Verdiği fetvanın yırtıldığını haber alan Şeyhülislâm, Birgivî Hazretlerini hesap
sormak için huzuruna çağırdı. Şeyhülislâmın makamına varan Birgivî Hazretleri
namaz kılmakta olan Şeyhülislâma selâm verip içeri girdi... Şeyhülislâm namazı
bitirdikten sonra: ,
— Namaz kılan bir kimseye selâm verilir mi? diye sordu.
İmam-ı Birgivî Hazretleri ise:
— Biliyorum namaz kılan bir kimseye selâm verilemez... Lâkin siz benim içeri
girdiğimde namaz kılmıyor, içeri çok karanlık şu pencereyi nasıl büyütmeli diye
düşünüyordunuz. Ben de sizi pencere ile meşgul görüp selâm verdim, dedi.
Şeyhülislâm, Birgivî Hazretlerinin kemalâtını anlamıştı. Böyle bir kâmil
insanı ayağına çağırdığından dolayı özür diledi. Yemek vakti oldu. Yemek
yiyeceklerdi. Şeyhülislâmın maiyeti davet edildi. Sofra hazırlandı. Herkes
mükellef vaziyette kurulmuş olan sofraya oturdular. Birgivî Hazretleri ise
onların yemeğine hiç iltifat etmeyerek kendi torbasından zeytin - ekmek çıkarıp
yemeye başladı. Şeyhülislâm ve diğer misafirler, Birgivî Hazretlerine hazırlanan
yemekten niçin yemediğini sordular.
Birgivî Hazretleri eliyle yemek yiyenlerin gözlerini yukarıdan aşağıya bir
sıvazlayınca, gördüler ki kendi yemekleri, o iştahla - zevkle yedikleri yemek
kokmuş leşten ibaret... Kokmuş leşin üzerinde gezen kurtları görünce onlar da
şaşırdılar nasıl bu yemeği yediklerine... Birgivî Hazretleri himmet edip tekrar
normal hale avdet ettiklerinde İmam, bir de kendi ekmeğini elinin içine alıp
sıktı ki, elinden süzülmüş balın damladığını gördüler.. Çünkü onların
yediklerine kul hakkı karıştığı için haram olmuş, Birgivîninki ise kendi elinin
emeği olduğundan helâldi...