REKLAM

12.01.2017

 

ÖSS 2000 İSTATİSTİKLERİ

     ÖSS'ye girmek isteyen aday sayısı      1.479.562

     ÖSS'ye giren aday sayısı                     1.433.717

     Sınava girmeyen aday sayısı                45.845

     Sınavı iptal edilen aday sayısı              82

     Puanı hesaplanmayan aday sayısı                7.087

     ÖSS'yi kazanan aday sayısı                  1.007.703

     ÖSS'yi kazanamayan aday sayısı         425.932

     120’yi aşan aday sayısı                                631.572

 

ÜNİVERSİTELERE GÖRE DAĞILIM

 

Adaylara göre dağılım

Neler değişti?

      Sınav sistemi değişti

      Sorular daha kolay

Ama . . .

      Yarışan sayısı aynı: 1.500.000 aday

      Kazanan oranı yine aynı: % 10

 

ÖSS’nin içeriği

      176 soru / 180 dakika

      Okuduğunu anlama

      Temel kavram ve ilkelerle düşünme

      Zihinsel becerilerin ölçülmesi

 

Derslerin Ağırlık Oranları

Alanınızı belirleyin

      Yetenekler

      İlgiler

      Beklentiler

      Kişilikler

      Hobi-Fobi

 

Alan – Bölüm ilişkisi-1

      Fen ve Matematik alanı

   Sayısal bölümler:

   Mühendislikler

   Fizik-Kimya-Biyoloji

   Tıbbi  Bilimler vs.

   Eşit Ağırlık

   İktisat, İşletme, Ekonometri,

   Sınıf Öğretmenliği, Ana Okulu Öğretmenliği,

   Felsefe

Alan – Bölüm ilişkisi-2

      Türkçe Matematik alanı

    Sayısal bölümler:

    Matematik ve Matematik öğretmenliği

    Eşit Ağırlık

    İktisat, İşletme, Ekonometri,

    Sınıf öğretmenliği,

    Hukuk, SBF, Uluslararası, Bankacılık.......

    Sözel

    Türk Dili ve Edebiyatı,

    Türkçe öğretmenliği

Alan – Bölüm ilişkisi-3

      Sos. Bilimler, Edebiyat, Genel Kültür Alanı

   Eşit Ağırlık

   İktisat, İşletme, Ekonometri,

   Sınıf öğretmenliği, Felsefe

   Hukuk, SBF, Uluslararası, Bankacılık

   Sözel

   Tarih, Coğrafya, Sosyoloji

   Basın Yayın, İletişim, Halkla ilişkiler

 

Alan – Bölüm ilişkisi-4

      Yabancı Dil Alanı

    Eşit Ağırlık

    SBF, Uluslar arası

    Turizm ve Otelcilik

    Dil

    Tüm yabancı diller

    Mütercimlik

    Turist rehberliği

      Sanat ve Müzik

    Sözel

    Arkeoloji ve Sanat tarihi

 

MESLEKLERİ TANIYALIM...

      Meslek sahipleri

      Mesleki kuruluşlar

      Üniversiteler

      Dershane ve okul rehber öğretmenleri

      Basın

      Konuyla ilgili yayınlar

Sosyal Bilimlere ilginiz varsa

      Psikoloji, Sosyoloji, Felsefe

      Sağlık Eğitimi, Sağlık İdaresi,

      Antropoloji, Arşivcilik,

      Gazetecilik, Halkla İlişkiler,

      Rehberlik-Danışmanlık,

      Sanat Tarihi, Sosyal Antropoloji,

      Tarih, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği,

      Arkeoloji, Sosyal Hizmetler .

Canlılarla uğraşmayı seviyorsanız

      Tıp, Diş Hekimliği, Hemşirelik,

      Balıkçılık, Veterinerlik,

      Bahçe Bilgileri, Tarla Bitkileri,

      Peyzaj Mimarlığı,

      Su Ürünleri, Bahçe Ziraatı, Besicilik,

      Endüstri Bitkileri Yetiştirme, Fidecilik,

      Kanatlı Hayvan Yetiştirme, Arıcılık,

      Bağcılık, Budama, Seracılık .

Ticaretten hoşlanıyorsanız

      Sağlık Kur. İşletmeciliği, İşletme, Balıkçılık, İnşaat, Tekstil, Su ve Süt Ürünleri, Zootekni., Sermaye Piyasası, Sigortacılık (Besicilik, İnşaat, Tekstil, Kooperatifçilik, Sigortacılık, Pazarlama, Reklamcılık, Turizm İşletmeciliği, Seyahat İşletmeciliği, İthalat, İhracat, İşletmecilik, Dış Ticaret) .

Ayrıntılarla uğraşmayı seviyorsanız

 

      Matematik, Astronomi, Bilgisayar, Elektronik, Peyzaj Mimarlığı, Maliye, İşletme, İktisat, Moleküler Biyoloji, Fizik Mühendisliği, Mimarlık, Nükleer Enerji, Arşivcilik, Dokümantasyon, Felsefe, Rehberlik, Tarih, Sanat Dalları, Tıbbi Dokümantasyon, Bilgisayar Tasarım ve Çizim, Bilgisayar Programcılığı, Sanat Alanları, Matbaa, Seramik, Muhasebe .

 

 

 

Edebiyattan hoşlanıyorsanız

      Gazetecilik, Halk Bilimi, Halkla İlişkiler, Dil ve Edebiyat Bölümü, Dokümantasyon, Felsefe, Kütüphanecilik, Tarih, İletişim Sanatları, Sinema-TV, Tiyatro .

Sanattan hoşlanıyorsanız

      Sanat Tarihi, Baskı Sanatları, Fotoğrafçılık, El Sanatları, Güzel Sanatlar, Heykel, İç Mimari, Resim, Seramik Sanatları, Süsleme, Dekorasyon, Tiyatro, (Restorasyon, Seramik, Yapı Ressamlığı, Serigrafi, Tekstil, Matbaacılık, Halıcılık, Fotoğraf, Duvar Süsleme) .

Müzikten hoşlanıyorsanız

      Müzik Öğretmenliği, Konservatuar Bölümleri, Müzik Bölümü .

İnsanlara yardım etmeyi seviyorsanız

      Tıp, Fizik Tedavi, Hemşirelik, Çocuk Sağlığı ve eğitimi, Rehberlik, Psikolojik Danışmanlık, Psikoloji, Sosyal Hizmetler, Engelliler Öğretmenliği (Acil Bakım, Ebelik, Hemşirelik, Çocuk Gelişimi) .

Bilimsel çalışmadan hoşlanıyorsanız

      Astronomi, Biyoloji, Fizik, Kimya, Diyetetik, Eczacılık, Tıbbi Bilimler, Jeofizik, Matematik Mühendisliği, Seramik, Su Ürünleri, Antropoloji, Klasik Arkeoloji, Bilim Tarihi, Tarih, Biyo-Kimya, Moleküler Biyoloji, Uzay Bilimleri, Sosyoloji, Tıbbi Dokümantasyon .

Biyoloji ve Kimyayı seviyorsanız

      Biyokimya, Diyetetik, Genetik, Eczacılık, Sağlık Memurluğu, Veterinerlik, Deri Lif Tek., Gıda Bilimi, Su Ürünleri, Süt Tek., Biyokimya Öğretmenliği, (Anestezi, Patoloji, Su-Süt Ürünleri, Gıda, Denizcilik, Diyaliz, Tıbbi Laboratuar, Radyoloji) .

 

Matematik ve İşletmeye İlginiz varsa

      İşletme, Maliye, Muhasebe, Ekonomi, Bilgisayarlı Muhasebe, Tarım Ekonomisi, Aktüarya, Bankacılık, Ekonometri, İktisat, İşletme, Sermaye Piyasası, Sigortacılık, İstatistik, Bilgisayarlı Muhasebe .

Zooloji–Ekonomiye İlgi Duyuyorsanız

      Hayvancılık, Balıkçılık, Su Ürünleri, Süt Ürünleri, Zootekni, Orman Endüstri Mühendisliği, Veterinerlik, Deri Lif Teknolojisi, Gıda Bilimi, Besicilik, Dericilik, Et Endüstrisi, Fermantasyon, Çiftlik Yönetimi, Arıcılık, Kuşçuluk .

Matematik, Fen ve Ekonomi Alanlarına İlgi Duyuyorsanız

       Ağaç İşleri Mühendisliği, Balıkçılık, Çevre Mühendisliği, Elektrik-Elektronik, Gıda Mühendisliği, Güverte, İnşaat, İşletme Mühendisliği, Kimya Mühendisliği, Maden Mühendisliği, Meteoroloji, Mimarlık, Tekstil, Tarım Makineleri, Endüstri Ürün Tasarımı, Mühendisliklerin Çoğu, Meslek Yüksekokulu Teknik Bölümleri .

Çevre İle Uğraşmayı Seviyorsanız

      Çevre Mühendisliği, Peyzaj Mimarisi, Bahçe Bitkileri (Bahçe Ziraati, Çevre Kirlenmesi ve Kontrolü, Fidan Yetiştiriciliği, Harita Kadastro, Peyzaj, Gıda Kalite Kontrol, Seracılık) .

Açık Havada Çalışmayı Seviyorsanız

      Çevre Mühendisliği, Deniz Teknolojisi, Jeoloji Mühendisliği, Bahçe Bitkileri, Tarla Bitkileri, Tütün Exper, Orman Mühendisliği, Beden eğitimi, Peyzaj Mimarlığı, Tarımsal Yapılanma, Arıcılık, Bağcılık, Bahçe Ziraatı .

Seyahatten Hoşlanıyorsanız

      Deniz Ulaştırma Mühendisliği, Gemi Makineleri Mühendisliği, Güverte, Arkeoloji, Deniz İşletmeciliği, Turizm İşletmeciliği, Mütercimlik, Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği, Pazarlama, Denizcilik, Turizm Rehberliği .

Mühendislikle beraber Sosyal Bilimlere İlgi Duyuyorsanız

      Endüstri Mühendisliği, İşletme, Mimarlık, Şehir Planlama, Çevre Mühendisliği .

Mühendislikle beraber Fen bilimlerine ilgi duyuyorsanız

      Uçak Mühendisliği, Meteoroloji Mühendisliği, Uzay Bilimleri Mühendisliği, Astronomi, Bilim Tarihi .

Jeoloji ve Kimyaya İlgi Duyuyorsanız

      Meteoroloji, Maden Mühendisliği, Toprak, Jeoloji, Petrol Doğal gaz, Seramik, Cam, Cevher Hazırlama, Döküm,  Maden .

Kapalı Ortamda Çalışmayı Seviyorsanız

      Makine Mühendisliği, Maden Mühendisliği, Arşivcilik, Dokümantasyon, Enformasyon, Radyoloji, Kütüphanecilik (Cevher Hazırlama, Döküm, Maden)

Matematik, Fen ve Yer Bilimlerine İlgi Duyuyorsanız

      Metalurji Mühendisliği, Maden Mühendisliği, Jeoloji Mühendisliği, Petrol Doğalgaz Mühendisliği, Seramik, Jodezi ve Fotoğrametri, Jeofizik, Hidrojeoloji (Sondaj) .

Biyoloji, Tarım ve Ekonomiye İlgi Duyuyorsanız

      Tarım Ekonomisi, Tarla Bitkileri, Tütün Eksperliği, Zootekni, Orman Endüstri Mühendisliği, Gıda Bilimi (Besicilik, Endüstri Bitki Yetiştirme, Fermantasyon, Fidecilik, Kanatlı Hayvan Yetiştirme, Seracılık, Arıcılık, Bağcılık, Gıda, Mantarcılık, Tütün Yetiştiriciliği) .

Sosyal Bilimler ve Biyolojiye İlgi Duyuyorsanız

      Antropoloji, Paleantropoloji, Sosyal Antropoloji, Bilim Tarihi, Arkeoloji. .

Yabancı Dile İlginiz varsa

      Arşivcilik, Klasik Arkeoloji, Tarih, Uluslar arası İlişkiler, Dil ve Edebiyat (Avrupa Topluluğu, Gümrük İşletme, Seyahat İşletme, Turizm Rehberliği)

Ekonomi ve Sosyal Bilimlere İlgi Duyuyorsanız

      Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Deniz İşletmeciliği, Ev Ekonomisi, Ev İdaresi, Aile ekonomisi, Halkla İlişkiler, İktisat, İşletme, Kamu Yönetimi, Sermaye Piyasası, Uluslararası İlişkiler, Bankacılık, Sigortacılık, (Kooperatifçilik, Sigortacılık, Bankacılık, Turizmcilik) .

Türkçe ve Sosyal Bilimlere İlginiz varsa

      Gazetecilik, Halkla İlişkiler, Folklor, Kamu Yönetimi, Radyo-TV, Sosyoloji, Psikoloji, Tarih, Öğretmenlikler, İletişim Sanatları, Sinema-TV (Pazarlama, Reklamcılık, Sekreterlik, Adalet, Radyo-TV) .

Okumayı Seviyorsanız

      Edebiyat, Tarih, Arşivcilik, Bilim Tarihi, Felsefe, Gazetecilik, Felsefe, Gazetecilik, Kütüphanecilik, İlahiyat

Titizlik Gerektiren İşlerden Hoşlanıyorsanız

      Mimarlık, Bilgisayar Programcılığı, Peyzaj Mimarlığı, Psikoloji, Fotoğrafçılık, El Sanatları, Baskı-Grafik Sanatları, Resim, Seramik Sanatı, Dekoratif San. (Harita, Makine Resmi, Moda Konfeksiyon, Halıcılık, Yapı Ressamlığı, Serigrafi, Restorasyon) .






 

 

 

 

PUAN HESAPLAMALARINDAN BİRKAÇ ÖRNEK

 

BOĞAZİÇİ ÜNV. İŞLETME
PUANI:207.280 ALABİLMEK İÇİN?

      SÖZEL:TOPLAM 80 NET

                    TÜRKÇE:40

                    SOSYAL:40

      SAYISAL:TOPLAM 60 NET

                      MATEMATİK:35

                      FEN:25

      O.Ö.B.P:50



BOĞAZİÇİ ÜNV. GENETİK MÜH.
PUANI:218.841 ALABİLMEK İÇİN

      SAYISAL:TOPLAM 80 NET

                       MATEMATİK:40

                       FEN:40

      SÖZEL:TOPLAM 10

                   TÜRKÇE:10

 

      O.Ö.B.P:50

 



DERS ÇALIŞMA VE PLANLAMA SÜREÇLERİ

Nasıl ders çalışmalıyız.?

   Nasıl  ders çalışmalıyız ? “  sorusunu cevaplamadan önce,

   ”Niçin  ders çalışmalıyız ? 

   Sorusunun  cevabını bulmalıyız .

Problemi Tanımlama

   Kendi gücünüze güveniyor musunuz?

   Ne olmak istiyorsunuz?

   Derslere çalışamıyorum…

   Hangi derse nasıl çalışacağını bilemiyorum

   Dikkatim dağılıyor, konsantre olamıyorum, kendimi derse veremiyorum…

   Üniversiteyi kazanmak istiyorum fakat derslere çalışmak içimden gelmiyor...

Önce  Hedef

Başarılı olmak için ne yapmak gerekir.?

 

Descartesin 4 Temel Prensibi

    Ön yargısız olmak.

    Bütünü parçalarına ayırmak.

    En kolay olandan başlamak.

    Tekrar etmek.

 

 

 

Önce bu düşüncelerden kurtulun

v   “Bu  gün  günümde  değilim.”

v  “Moral  bozucu   bir  gün  değil.”

v  “Hiç  şansım  yok.”

v  “Şu  matematiği  nasıl  halledeceğim ?”

v   “Her  şey  kötü  gidiyor.”

v  “Neden  çalışayım ki,  nasıl  olsa  işe  yaramayacak.”

v  “Tarih  çalışmaktan  nefret  ediyorum.”

v  “Fizik  ile  aram  ne  zaman  düzelecek?”

Öğrenme nedir.?

      Bilgiyi algılama,kaydetme,hatırlama ve kullanma  sürecidir.

      İlk aşaması duyu organlarından geçer.

      Daha sonra anlamlandırma aşaması vardır.

      Kısa süreli hafıza ve işlevi

      Uzun süreli hafıza ve işlevi

  Geri çağırma
  Transfer

Rakamlarla Öğrenme

           Beynimizden her gün 60 000 düşünce geçmektedir.Bunların çoğu olumsuz ve bir önceki güne ait olanlardır.

     Düşünceler kavrandıktan 24 saat içinde uygulanırsa daha kalıcı olmaktadır.

     72 saat içinde uygulamaya konmazsa zihinden uçup gider.

     Yetişkin eleman eğitimini tamamladıktan sonra her yıl teorik bilgisinin % 5 yitiriyor.

     Teorik bilgisini yenilemek isteyenler zamanlarının % 15 yılda 6 hafta bilgi yenilemesine ayırması gerekiyor...

     Yılda 2- 3 hafta hizmet içi eğitime alınmayan elemanlar 45 yaşına geldiklerinde tüm gelişmelerin dışında kalıyor.

Planlamanın Gereği....

      Ders çalışmak için yeterli vakit bulamıyorum.?

      Ders  çalışmak için oturuyorum fakat dikkatim dağılıyor.?

      Sınavı düşündükçe heyecanlanıyorum.?

      Tüm zamanı sınav için harcamam gerektiğini düşünüyorum?

      Ödevlerimi bir türlü bitiremiyorum.?

      Diğer sosyal etkinliklere zaman ayıramıyorum?

 

Amaç ve Önceliklerin Belirlenmesi

   Çalişmam gerektiğini biliyorum ama çalışamıyorum”

   “Kitabı açıyorum ve kitaba bakarak öyle oturuyorum”

   Bir türlü dersin başına oturamıyorum

 

   Öncelik sırası belli mi?

   Kaya taşı misali....

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AMACINIZI BELİRLEDİNİZ Mİ?

 
Hedefi belli olmayan
gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez.

 

Hayat Amaçları Listesi

  Bilgisayar mühendisi olmak

  İngilizce’yi iyi derecede bilmek

  Görüşlerime uyan bir partiden milletvekili seçilmeye hazırlanmak

  Basketbolde birinci lig takımlarında oynamak

 

Bir Yıllık Amaçlar Listesi

   Bir Yıllık Amaçlar Listesi

   İngilizce’den altıncı kuru tamamlamak
   Üniversitede bilgisayar mühendisliği bölümünü kazanmak
   Lise diplomamı almak
   A takıma seçilecekler arasına girmek

   Bir Aylık Amaçlar Listesi

   Okuldaki fizik sınavından yüksek bir not almak
   ÖSS Kimya ve geometri soru bankalarını bitirmek
   ÖSS Denemesinden 170 puan almak

 

Ders Çalışma Tekniğinin Faydası

 

Haftalık Plan Hazırlama Aşamaları

      Ders çalışma alışkanlıklarını gözden geçirin

qNerede ,en çok kaç saat,ne zaman..

      Dersle ilgili yapılacak olanları listeleyin

qOkul dersi,ödev, soru çözme,tekrar..

      Dersle ilgili çalışmaları plana yerleştirin

qBütün bunları plana aktarın..

 

Haftada ne kadar çalışalım

 

Nedir  gerçekçi  program?

    Kişinin  kendini  iyi  tanıması  gerekir.

    Çalışma  alışkanlıklarını  gözden  geçirmesi  gerekir.

    Çalışma saatleri  günlük  yaşam  gerçeklerine  uygun olsun.

    Haftayı  günlere  saatlere  bölerek  parçalara  ayırın.

     Okul  ve  üniversite  hazırlık  için  ne kadar  zamanınızın

      olduğunu  önceden  belirleyin.

    Program  e-lastik-i  olmalı. 

    Çünkü  bazen  stepne  zamana  ihtiyacımız  olabilir.

Planı kararlılıkla uygulayabilmek için!

      Hedef listenizi görebileceğiniz birçok yere asın.

      ESNEK OLUN! Planınızda yer değiştirmeler ertelemeler öne almalar olabilir.

      Yeter ki gününüz boş geçmesin.

      Planınızda bitirdiğiniz etkinlikleri işaretleyin.

      Her hafta kendinizi değerlendirin.

      Kendi kendinize ödül veya ceza verme gibi uygulamalarla oto kontrol sağlayın.

      Bütün bunlar  sizi motive edecektir.

 

Küçük diye  bir şey  var mı?

     Avrupa’nın  büyük  bir  kentinde,  üstünden  demir  yolu altından  ise  taşıma  araçların  geçtiği  bir  köprü  vardı. Geçen  bütün  araçlar  - dört metreden yüksek  araçlar geçemez -  diye  yazılı  bir  ikazla  karşılaşırlar  önce. Bir  gün  yüklü  bir  kamyon geçite  yaklaşır  ve şoför  bu  yazıyı  okur.  Yükü  iki  cm kadar  yüksektir. Fakat  iki cm’ den  ne  çıkar diye  gaza  var  kuvvetiyle  basar.  Büyük  araç  yüküyle birlikte  köprüye çarpar. Hızla  kapı  açılır.  Şoför  ve yardımcısı kapıdan  fırlayarak  olay  yerinde  ölür......

Çalışmadan başarılı olabilir miyim?

Yatarak  BAŞARIYA ULAŞANLAR  sadece  tavuklardır  

 


Tavşanın yarış hikayesi

< 

 

   Yapabileceğiniz  şeyleri  yapmaya  başlarsanız  kendinizi  hayretler  içinde bırakacak  sonuçlar  alırsınız

 

 

Dikkatinizi   kontrol edebiliyor musunuz?

 

      Çalışmaya istekli olun.

      Zihninizi konuya hazırlayın.

      Kendinizi tanıyın.

      Açık ve gerçekçi hedefler belirleyin.

      Dikkat dağıtan etkenlerden kurtulun.

      Özet yapın.

      Başka işle ilgilenmeyin.

Fiziksel Ortamın Düzenlenmesi

       Çalışmak için oturan bir insanın zihnini dağıtan etkenler ya dışarıdan gelir yada kişinin kendi zihninden kaynaklanır.

       Bu sebeple çalışma ortamının belirli özelliklerde olması öğrenmeyi  kolaylaştırır.

       Herkes için geçerli olabilecek bir çalışma modeli ortaya koyamasak ta  çalışma ortamının döşenme biçimini  ve içindeki eşyaların düzenlenmesi konusunda konsantrasyonu en yüksek noktada tutmaya yönelik bazı temel kurallar söylenebilir.

Çalışma Odası ve Masası

      Eğer mümkünse çalışma odası özel olarak düzenlenmelidir. Çalışma masası camın hemen yanında olmamalıdır. Bu şekilde yazın sıcaktan kışın soğuktan daha az etkilenilecektir.

      Gün ışığı tercihen karşıdan gelmeli çalışan kişinin gölgesi çalışma malzemesinin üstüne düşmemelidir.          

      Çalışma odası arada sırada havalandırılmalıdır. Çünkü havada oksijen miktarının azalması gerginliğe yol açar ve bu durumda baş ağrısı gibi öğrenmeyi engelleyici durumların oluşmasına neden olur.

< 

Sessizlik
<

      Çalışma ortamı sessiz olmalıdır.

      Ders çalışırken yaygın tutum müzikle  çalışmaktır.

      Ancak yapılan araştırmalar göstermektedir ki, insan beyni aynı anda birden fazla uyaranı alabilir ancak dikkatini bir tek noktaya odaklayabilir.

      Ben ders çalışırken müziği duymuyorum şeklinde düşünüyor olabilirsiniz.

      Şu unutulmamalıdır ki dinlenilmediği halde geri planda bulunan ses yoğunluğu yorgunluk ve gerginliğe yol açacak ve ders çalışma verimini düşürecektir. 

Çalışma Köşesi

      Bağımsız bir çalışma odası..

      Eğer yoksa..Çalışma köşesi ...

      Bir çalışma köşesi

      En az üzerinde yazı yazılabilecek bir masa..

       El altında bulunması gerekli kitapların, notların , kalemlerin

      Örneğin yemek masası çalışma masası olarak kullanılıyorsa masa üzerinde küçük değişiklikler yapılabilir..

      Ders çalışma davranışı ile çalışma masası arasında şartlı bir çağrışım bağı kurmak faydalıdır

 

Telefonlara  ve  hayır  diyebilme
<

    Arkadaşlarına  gayet  normal  bir  davranış  olarak  derslere  çalışmayı gerektiğini  söylemelisin.

    Israr  edenler telefonu  fişten  çekebilirsin

    Seni  gerçekten  seven  arkadaşların  bu  durumu  gayet  makul  karşılayacağını  unutma!!

 

BAŞARMAK İÇİN BEN DEĞİLDE KİM, ŞİMDİ DEĞİLDE NEZAMAN

      Kendinizi yapmanız gerekeni yapmayı mecbur kılın

      Hedeflerinize ulaşacağınız konusunda kendiniz dışındakilere de söz verin ve iddiaya  girin.

      Hedeflere ulaşamamanız durumunda onlara bir şeyler vaat edin.  İddialı konuşun ve çevrenize meydan okuyun. Bu iddia gururunuzu ateşleyecek ve sizi daha fazla çalışmaya itecektir

Ders  çalışırken  niçin  dikkat  dağılır?

  Ortam  uygun  olmayabilir

  Önemsiz  sorunlar   zihni oyalayabilir

  Gereksiz   ayrıntılara  dalınması

  Aşırı  mükemmelci  olma  isteği

  Çevredeki  olumsuz  uyaranlar

  Yetersizlik   duygularına  kapılma

  Düzensiz  ve   amaçsız  çalışma

 

İyi Bir Yoğunlaşma

   Çalışmaya istekli olun.

   Zihninizi konuya hazırlayın.

   Kendinizi tanıyın.

   Kronometre kullanın.

   Açık ve gerçekçi hedefler belirleyin.

   Dikkat dağıtan etkenlerden kurtulun. Özet yapın.

   Başka işle ilgilenmeyin.

Rakip Kim ?

ü Herkesin rakibi kendisidir.    <

   Başkalarından  üstün olmanız  önemli değil. Önemli  olan  şey dünkü  halinizden  üstün olmanızdır......

 

Olumsuz  düşüncelerden  kurtulmanın  yolları

   Sınav  için  olumlu  düşünmek

   Sınavın  bir  ölüm  kalım  meselesi  olarak  görmemek

   Başarısızlığın  nedenlerini  araştırmak  ve  bunların  giderilme  yollarını  bulmaya  çalışmak

   Alternatif  düşünmek sınav  başarısını   kişilik  değerinize  eş  görmemek

 

Dinlemek  ve  not  almak

   Derse  aktiflik  sağlar

   Unutmayı  azaltır

   Dersi  derste  öğrenmek

   İyi  bir  dinleyici  olmak

   Not  tutmak

  Duymak ve  dinlemek  farklı  şeylerdir.

  Dinlemek,duyulanları  anlamak ve  korumaktır

  Dersi  dinlemeden  evde  öğrenmeye  çalışmak  boşa

   zaman  harcamaktır.

 

Yanlışları  azaltmanın  yolları  nelerdir?

    Soruyu  tam  olarak  okumak

    Neyin  sorulduğunu  anlamaya  çalışmak

    Teste  bulunan  her   soruyu  mutlaka  okumak

    Sorunun  kolaylığı  yada    zorluğunun  sorunun  uzunluğu   yada  kısalığıyla  ilgisinin  olmadığını   bilmek

 

Yatarak çalışma

       Öğrenciler genellikle yazı yazmayı veya işlem yapmayı gerektiren dersleri masada diğerlerini de kanepede uzanarak çalışmayı tercih ederler.

       Oysa böyle bir çalışmanın tek bir sonucu vardır  “uyuma”.

       Uykuyu kontrol eden bölge beyin sapındadır. Beyin sapındaki uyuma merkezi kaslardan gelen mesaj doğrultusunda vucuda uyuma komutunu verir. Kaslar belli bir gerginlik seviyesinin altına düştüğünde beynin bu bölgesine uykuya hazır oldu mesajını gönderir sonuç ise uyumadır.

       Yatarak ders çalışmanın en önemli tehlikesi ise okumaya başlama ile uykuya dalmanın birbiri ardına gelerek bedenin belli bir şartlanmaya sürüklemesidir.

       Bu şekilde 10 defa uykuya dalan kimsenin artık kitap okumaya ne zaman başlasa uykusu gelecektir.

Sandalye

      Bazı insanların ders çalışırken kullandıkları özel ve çok rahat eşyaları vardır. Ama sandalye veya koltuğun çok rahat olmaması daha yerindedir.

      Kullandığınız sandalye çalışmanıza engel olacak kadar rahatsızlık  verici ve çalışırken çok fazla gevşemenize yol açacak kadarda rahat olmamalıdır.

< 

Televizyon

      Müzik dinlemek için anlattığımız her şey televizyon içinde geçerlidir.

      Hem ders çalışmak hem de  televizyon seyretmek mümkün değildir.

      Televizyonun düğmesine basıncaya veya televizyonun bulunduğu odaya girinceye kadar kontrol sizin elinizdedir.

      O noktadan sonra kontrol sizden çıkar ve ekrandaki programın eline geçer.

      Ders çalışma sırasında verdiğiniz aralar sırasında zamanınızı istediğiniz gibi değerlendirin, kendinize çeşitli ödüller verin, ancak bu ödül kesinlikle  10 dakika televizyon seyretmek olmasın . çünkü bu süre hiçbir zaman 10 dakika olmaz.

<< 

 

Telefon

      Tam ders çalışırken telefon edip sizi bir yere davet eden arkadaşınızın davetini geri çevirseniz bile aklınız arkadaşlarınızda ve o anda ne kadar eğlendiklerinde olacaktır.

      Telefonu kontrol altına almak için bu konuda katı prensipler koyun belli saatlerde arkadaşlarınızın telefonlarına çıkmayın.

      Bunun kırıcı olduğunu düşünmeyin, bir müddet sonra arkadaşlarınızda bu duruma alışacak ve ders çalışma saatlerinde sizi aramayacaklardır.

      Ders çalışmanızın bölünmesini istemiyorsanız çalışmaya başlamadan önce telefonu kontrol altına alın

Posterler

      Odanız sizin egemenlik alanınızdır.

      Bunun için odanızı istediğiniz gibi düzenleyip istediğiniz afiş, poster ve resimleri asabilirsiniz.

      Ancak bu durumun doğurduğu en önemli sakınca yine ders çalışma sırasında ortaya çıkmaktadır. Çünkü özellikle duvara astığınız poster ve afişler sizin iç dünyanızı ve ilgi duyduğunuz alanları yansıtmaktadır.

      Ders çalışma esnasında kafanızı kaldırıp bu posterleri gördüğünüzde dikkatinizin dağılması ve hayal dünyasına dalmanız çok büyük bir olasılıktır.

        Bu sebeple ders çalışılan ortamın mümkün olduğunca az çağrışıma sebep olacak şekilde düzenlenmelidir.

Dağınık  Oda  Dağınık Zihin

Dağınıklık insanın kendisini rahatsız  hissetmesini sağlayacağından boşa  zaman harcamaktır.

 

 

 

 

 

 

Başarılı  kişiler

   Güçlerinin  ve  yeteneklerinin  sınırlarını  bilirler.

   Sahip  oldukları  imkanları  değerlendirirler

   Zamanı  iyi  kullanırlar

   İşlerini  kategoriye  ayırırlar....

   Şikayet  etmeden  bulunduğu  durumlardan  yararlanmasını bilirler

   Dünyayı  değiştireceğine   kendilerini  değiştirirler

   Alternatif  arayabilen  insanlardır

   Sabırlı  kendine  güveni  olan  kimselerdir

 

Çalışırken  bir şeyler  atıştırmak...

   Çalışmadan  önce  tüm  fiziksel  ihtiyaçlarınız...... 

   Ders  çalışırken  bir şeyler  atıştırma  konsantrasyonumu  bozar...

   Ders  çalışırken  çok  acıktı  iseniz  ders  çalışmaya  ara  vermelisiniz.   

   Böylece  her  şeyi  zamanında  yapma  alışkanlıkları  kazanacaksınız.

 



7.01.2017

PEYGAMBER, PEYGAMBERLİK


 Haber getiren kişi. Allahu Teâlâ'nın kullarına emir ve yasaklarını bildirmek ve onlara hakkı, doğruyu ve yanlışı açıklamak üzere seçip görevlendirdiği ilahî elçi. Kur'an-ı Kerim' de; "nebi" veya "enbiya", bazan da "resul" veya "rusul" diye geçer.
"Nebi", arapça bir kelime olup, "nebe' " kökünden türetilmiştir. Muhbir, yani "haber verici" anlamına gelir. Ancak nebe', herhangi bir haber değil; bize bildirilen fevkâlade değerde, çok önemli bir haber, bir tebliğ demektir. Nebe', yalnız, doğruluğunda hiç şüphe olmayan bir haber için kullanılabilir (Rağıb el-Isfahanî el-Müfredât, Nebi maddesi). Nebi'nin manası, Allah'ın, seçtiği kullarına ilâhî haberinin, vahiy yoluyla ulaşması ve vahyine muhatab olmasıdır. Kelime, Allah ile peygamberi arasındaki alâkayı, yani vahyi ve haber vermeyi açıklıyor (Saît Ramazan el-Butî, Kübrâ el- Yakîniyyât el-Kevniyye, s. 172).
Bazı dilciler, "nebi" kelimesinin "yükseltilmiş" manasında olan "nübüvvet" kelimesinden geldiğini ileri sürerler.
Diğer bir kısım dilciler ise, "nebi" kelimesine, Allah (c.c) ile akıl sahibi kulları arasında bir elçi veya, "Biz insanlara, Allah Teâlâ'nın vahy-i ilâhisini bildiren kimse" manası verirler. Nebi'nin çoğulu "enbiya"dır. Peygamberlere, ilâhî emir ve yasakları, hüküm ve haberleri insanlara bildirdikleri için "enbiya" denmiştir (İbn Manzur, Lisanul-Arab, Nebi mad.; et-Taftâzânî, Şerhu'l-Makâsıd, II, 128).
Kur'an-ı Kerim'de "nebi" yerine "resul" de geçmektedir. Arapçada "irsal" kelimesinden alınan "rasul", gönderilen kimse, haberci, elçi anlamına gelmektedir. Allah (c.c) tarafından, insanları irşad edip onları doğru yola yöneltmek için gönderilmiş olduklarından, peygamberlere, "rüsûl-i kirâm, mürselîn" denmiştir (el-Müfredat, Resul mad., Lisanul-Arap, Resul maddesi).
Bu esasa göre; nebi ve resul kelimeleri, aynı manaya gelen, arapçada iki (müterâdif) eş anlamlı isimdir. Peygamberlere, Allah'dan önemli haber (vahy) aldıkları için "nebi"; aldıkları haberleri gönderildikleri insanlara bildirdikleri için de "resul" denir. Onların en önemli görevi, kendilerine indirilen ilâhî vahyi tebliğ etmektir. O halde risaletin manası Allah Teâlâ'nın, seçtiği kullarından birini ilâhî hüküm veya şerîatini başkalarına tebliğ etmekle mükellef tutmasıdır. Bu kelime, peygamber ile diğer insanlar arasındaki alâkayı açıklamaktadır. O da, irsal (gönderilme) ve elçilik kavramıdır.
Bu esasa göre, peygamberlerin iki görevi vardır. Bunlardan Allah (c.c) ile özel ilişkisine "nübüvvet"; insanlarla olan "ilâhî görev" ilişkisine de "risâlet" denmektedir. Nebî ve resul kelimeleri bu iki ilişkiyi ifade etmektedir (bk. el-Butî, a.g.e., s. 173).
Çoğunluk Kelam âlimlerine göre ise "resul" kelimesi, lugat manası bakımından "nebi" kelimesinden daha geniş ve şümullüdür. Çünkü melekler de, ilâhi haberler taşıdıklarından, onlara da "İlâhi haberciler" anlamında "resul" denmektedir. Bu görüşte olanlara göre, kendisine ilâhî kitab ve müstakil şerîat verilen peygamberler "resul" diye anılırlar. Bu bakımdan, her resul aynı zamanda bir nebidir. Fakat her nebî, resul değildir. Bunlara göre; ikisi arasında, -mantık diliyle"umum-husus-mutlak" ilişkisi vardır. Çünkü nebî; tebliğle mükellef olsun olmasın, Allah Teâlâ'dan vahiy yoluyla her hangi bir emir alan kimsedir. Eğer o, belli bir şeriatı (hukuk sistemini) veya bir Kitabı tebliğ etmekle mükellef tutulursa, o peygambere aynı zamanda "resul" denir. Her iki grubun da Kitab ve Sünnet'ten delilleri vardır. Sonuç olarak, nebî ve resul şöyle tarif edilebilir: "Allah Teâlâ'nın seçtiği ve onu Cibril (a.s.) vasıtasıyla (uyanık iken) vahyettiği şeyleri insanların hepsine veya belli bir topluluğa Allah'ın emriyle tebliğ eden bir insandır (Nebî ve resul kelimelerinin terim anlamı, aralarındaki fark ve deliller için bk. et-Taflâzânî, Şerhul-Makâsıd, II/128, el-Cürcanî, Şerhul-Mavâkıf, III, 173-174; İbnul-Hümam, Şerhul-Müsâyere, 198; Kadı İyâd, eş-Şifâ, I/210; ed-Devvânî, Celâl-Şerhul-Akâidi'l-Adudiyye, 3; Mustafa Sabri, Mevkiful-Akli vel-İlmi vel Âlem, Kahire 1950, IV/40; el-Bûtî, a.g.e., 173).
Peygamberlere İman ve Önemi
Kur'an-ı Kerim'de zikredilen birçok ayetlere ve Peygamberimiz (s.a.s)'in bazı sahih hadislerine göre Allah Teâlâ'nın razı olduğu yegâne hak din olan İslâm'da iman esaslarından biri de, Allah (c.c.) tarafından insanları irşad ederek onlara doğru yolu göstermek için gönderilen bütün peygamberlere iman etmektir. Bu ortak esas, İslâmda iman esasları arasında yer alan çok önemli bir rükündür. Çünkü "meleklere" iman edilmeden, "İlâhî kitaplara" inanmak mümkün olmadığı gibi, bu kitabları insanlara tebliğ etmekle görevli ve sorumlu olan "Peygamberlere" iman edilmeden de, mukaddes kitablara iman etmek mümkün değildir.
Gerçek şudur ki; peygamberlik müessesesine inanılmadan din, yani ilâhî emir ve yasaklar söz konusu olmaz. Çünkü peygamberler, Allah Teâlâ'nın insanları irşad için gönderdiği birer ilâhî elçi olarak kendilerine vahyolunan ilâhî hükümleri, emir ve yasakları yalnız tebliğ etmekle kalmazlar; aynı zamanda bu hükümleri kendi nefislerinde aynen tatbik eder ve günlük hayatımızda fert ve toplum olarak nasıl uygulayacağımızı gösterirler. Peygamberler, herkes tarafından takip edilebilecek üstün vasıflı, yüksek ahlâklı, kâmil ve örnek insanlardır. Onlar, her hususta çok güzel birer örnek oldukları için, insanları kolayca etkiler, onlara Allah sevgisi ve O'na imanı aşılar ve peşlerinden sürükleyerek hayatlarında esaslı değişiklikler yaparlar. Çünkü nefsi ve aklı ile başbaşa olan insanların ıslahı ve doğru yola yöneltilmeleri, ancak yine birer insan olan, günahlardan arınmış (masum) peygamberlerin önderliğinde başarılabilir. Onun içindir ki, melekler insanlara değil, yalnız peygamberlere elçi olarak gönderilmişlerdir: "(Onlara) de ki: Eğer yeryüzünde yaşayıp huzur içinde dolaşanlar melekler olsaydı, muhakkak Biz, onlara gökten melek bir peygamber indirirdik" (el-İsrâ, 17/95).
Kur'an-ı Kerim'in bildirdiğine göre, peygamberlik müessesesi ve ilâhî kitaplar Allah Teâlâ'nın insanlara lutfettiği manevî bir hediye (mevhibe-i ilâhiyye)dir. Âlemleri yaratan Allah (c.c) insanlar ve milletler arasında bir fark gözetmeden, onların her birine maddî sayısız nimetler ve çeşitli rızıklar verdiği gibi, ruhî bir gıda, manevî bir nimet olarak peygamberlik nimetini de aynı ilâhî esasa göre insanlık âlemine ihsan etmiştir. Bu yönden peygamberlik, lutfu ve rahmeti sonsuz olan Rabbulâlemin'in bütün dünya milletlerine dağıttığı ilâhî bir hediyedir. Madem ki insanlar hidayet yolunu bulmak, hak ve adalet üzere kurulan ilâhî nizamı öğrenerek hayatlarında uygulayabilmek için Allah (c.c) tarafından seçilerek gönderilen masum (günahsız) peygamberlere ve onlara indirilen ilâhî vahye muhtaçtırlar; o halde bütün insanların Rabbı, Hâlık ve Râzıkı olan Allah Teâlâ, elbette ki kulları arasında ayırım yapmadan, her millete kendi içinden seçtiği peygamberler gönderecektir. Nitekim bu husus Kur'an-ı Kerimde şu ayetlerle açık olarak beyan edilmiştir: Hiç bir millet yoktur ki, kendi içinde (onları Allah azabıyla) korkutan biri (bir peygamber) gelip geçmiş olmasın" (el-Fâtır, 35/24), Her milletin bir peygamberi vardır" (Yunus,10/47. Ayrıca bkz. en-Nahl 16/36; er-Rum, 30/47; ez-Zuhruf, 43/6; er-Ra'd 13/8; İbrahim,14/4; el-İsrâ,17/15).
Bütün peygamberler bu yüce görevi eksiksiz olarak yapabilecek ve kendilerine vahyolunan ilâhî hükümleri insanlara tebliğ edebilecek kudret ve kabiliyette yaratılan mümtaz ve sadık kullar, Allah tarafından seçilen ilâhî elçilerdir.
Kur'an-ı Kerim, müslümanlara, yalnız İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s)'e değil, dünya milletlerine zaman zaman gönderilen bütün peygamberlere de inanmayı emretmektedir. el-Bakara süresinde; Deyiniz ki biz Allah'a, bizlere indirilen (Kitab)'a; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve oğullarına indirilenlere; Rableri tarafından Mûsa ve İsâ ya verilenlere iman ettik. Onları biribirinden (peygamber olarak) ayırmayız” (el-Bakara, 2/136) buyrulmaktadır. Ayette geçen "nebiyyûn" kelimesi ile, daha önce gönderilen diğer peygamberlerin kastedildiği anlaşılmaktadır.
İşte İslâm dini, bütün peygamberlere inanmayı, "iman esasları"ndan ve İslamın temel prensiplerinden saymakla (bkz. el-Bakara, 2/177 ve 285, en-Nisâ, 4/ 136), hiç bir dinin erişemediği derecede şumullü bir insanlık dini olmak vasfını kazanmaktadır. Bütün dünya milletlerine hitap etmek suretiyle de, insanları bütün beşeriyeti içerisine alan bir kardeşliğe, sulh ve sukûna, saadet ve selâmete davet etmektedir. Bu bakımdan, her müslüman icmâlî olarak (kısaca); başta Hz. Muhammed (s.a.s) olmak üzere, daha önce gönderilen bütün peygamberlere; tafsili olarak da, Kur'an-ı Kerim'de isimleri zikredilen peygamberlerin her birine ayrı ayrı iman etmeleri, ayrıca, Allah (c.c) tarafından önceki milletlere gönderilen ve adları bildirilmeyen bütün peygamberlere toplu olarak iman etmeleri gerekir (el-Bûtî, a.g.e.,186-191; Ali Arslan Aydın, en-Nübüvve Fil-Kur'an ve İnde Felasifetil-İslâm, Kahire 1958, s. 5-9 ve İslâmda İman ve Esasları 6. Baskı, İstanbul 1990, s. 184-187).
Kur'an-ı Kerim'de bildirildiğine göre, bütün insanlık âlemine ve bütün milletlere hitab etmek üzere gönderilen peygamber, yalnız Hz. Muhammed (s.a.s)'dir. Hz. Muhammed (s.a.s) ilk peygamber Hz. Adem'den itibaren zaman zaman çeşitli milletlere gönderilen peygamberlerin en büyüğü ve sonuncusudur. O, peygamberler zincirinin son altın halkasıdır, Hâtemül-Enbiyâ'dır. O'ndan sonra artık peygamber gönderilmeyecektir. Bu, İslâmın ve en son Mukaddes Kitab Kur'an'ın bildirdiği bir gerçektir:
Biz seni, ancak bütün insanlara müjdeci ve (Allah ozabı ile) korkutucu olarak gönderdik" (es-Sebe; 34/28);
"De ki, (Ya Muhammed): Ey insanlar! Ben göklerin ve yerin mülkü olan Allah'ın, size, hepinize gönderdiği peygamberiyim" (el-A'raf, 7/158). Hz. Muhammed (s.a.s)'den başka hiç bir peygamberin bütün dünya milletlerinin hepsine birden gönderildiğine dair ne Kur'an'da, ne de başka bir kutsal kitabda açık bir ayet bulunmamaktadır.
Peygamberlerin Adedi ve İsimleri Kur'an-ı Kerim'de her millete mutlaka kendi içinden seçilen bir peygamber gönderildiği açıkça beyan edilmiş ise de, (el-Fâtır, 35/24; Yunus,10/47; el-İsrâ, 17/15) peygamberlerin adedi ve her birinin ismi bildirilmemiştir. Nitekim en-Nisa süresinde (4/ 164)
"Peygamberlerin bir kısmını bundan önce sana haber verdik, bir kısmını ise haber vermedik" buyurulmuştur. Gerçi peygamberimizin bir sahih hadisinde yüz yirmi dört bin gibi bir sayıdan bahsedilmiş ise de; bu adet kesin değildir. Kur'an'da yalnız 25 peygamberin isimleri zikredilmiştir. Bunlar, Âdem, İdris, Nûh, Hûd, Sâlih, Lût, İbrahim, İsmail, ishak, Yakub, Yusuf, Şuayb, Musa, Harun, Davud, Süleyman, Eyyub, Zülkifl, Yünus, İlyas, İlyesa, Zekeriyya, Yahya, İsâ ve Muhammed (s.a.s) hazretleridir.
Ehl-i Sünnete göre; peygamberlerin sayılarını tahdid etmemek daha doğrudur. Çünkü sayının tespit edilmesi halinde, eğer rakam büyük olursa, gerçekte enbiyadan olmayanların peygamber sayılanlar içine katılması; eğer küçük olursa, enbiyadan olanların peygamberlerden sayılmaması gibi bir durumla karşı karşıya kahnabilir (bkz. et-Taftazânî, Şerhul-Akâidi'n-Nesefıyye ve Havaşîhi, s. 460-465; Aliyyul-Korî, Şerhul-Fıkhıl-Ekber, s. 102-104: Abdurrahman el-Cezirî Tavdihu'l-Akaid Fi İlmi't-Tevhid s. 136-138).
Peygamberlerin Sıfatları
Bütün peygamberler Allah Teâlâ tarafından seçilip ilâhî elçiler olarak insanlara gönderildiklerine göre, hepsi birbiriyle kardeş gibidirler. Onlar bir âiledendir ve bir tek cemaattır: Bütün peygamberler doğru sözlü, sâdık, emîn, akıllı, sağlam karakterli, uyanık kalpli, yüksek ahlaklı, dünyada ve âhirette itibarlı ve Allah'a en yakın olan sevgili kullar, ilahi elçilerdir.
Onların diğer insanlardan ayn, kendilerine ait ortak bazı sıfât ve özellikleri vardır. Bu sıfatlar sayesinde yüce yaratıcı ile kulları arasında elçilik yapma liyakatını kazanmış olurlar. Allahu Teâlâ şöyle buyurur: "Allah, peygamberliğini kime ve nereye vereceğini daha iyi bilir" (el-En'âm, 6/l?4). Bütün peygamberlerde ortak olan sıfatları şu beş maddede toplamak mümkündür: Emânet, sadakat fetânet, ismet, tebliğ.
1. Emânet Sözlükte, güvenmek, emin olmak, korkmamak ve güvenilir olmak anlamında bir mastardır.
Emânet, peygamberlerin kudsî görevlerini yerine getirmek hususunda ve her konuda emin ve güvenilir olmalarıdır. Bütün peygamberler son derece emin, güvenilen dürüst ve seçkin şahsiyetlerdir. Onlardan asla her hangi bir hiyânet meydana gelmez. Çünkü, Allah Teâlâ, ilâhî vahyini, peygamberlik şeref ve vazifesini hainlere değil, ancak her bakımdan emin olan sâdık kullarına verir. Peygamberlerini bu gibi emin, sâdık ve dürüst kulları arasından seçer. Şüphe yok ki Allah (c.c) peygamberlik derecesine kirnin daha lâyık olduğunu en iyi bilendir.
Kur'an-ı Kerim'de, geçmiş peygamberlerin emânet sıfatlarından söz eden ayetler vardır: Hûd peygamber, kavmine şöyle demişti: "Size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım" (el-A'raf, 7/68). eş-Şuarâ Suresi'nde Nuh, Hûd. Salih, Lut ve Şuayb peygamberlerin kavimlerine, "Şüphesiz ben, size gönderilen emîn bir peygamberim" dedikleri zikredilir (bkz. 26/108, 125, 143, 162, 178).
Peygamber olmadan önce Hz. Musa için Şuayb aleyhisselâmın iki kızından biri şöyle demiştir: "Babacığım, onu ücretle çalıştır. Çünkü o, ücretle tuttuklarının en hayırlısı, güçlü ve güvenilir bir adamdır" (el-Kasas, 28/26). Hz. Musa, Medyen'den Mısır'a peygamber olarak dönünce Firavun'un kavmine şöyle demişti: "Allah'ın kullarını bana bırakın. Çünkü ben size gönderilmiş emîn bir peygamberim" (ed-Duhân, 44/18).
Hz. Muhammed de gerek peygamberlikten önce ve gerekse peygamberliği sırasında toplum içinde en güvenilir bir üstün kişiliğe sahipti. Bu yüzden Mekke'de Kureyş toplumu ona "el-Emîn" lakabını takmışlardı. Nitekim peygamber olmadan beş yıl önce yapılan Kâbe tamiri sırasında Hacerul-esved'in yerine konulması şerefini paylaşamayan, Kureyşliler arasında, çatışmaya varabilecek bir anlaşmazlık çıkmıştı. Bu arada Ebû Ümeyye Velid b. Muğîre'nin, "Şu kapıdan ilk mescide girecek olanı hakem yapınız" teklifi kabul edildi. Biraz sonra, belirtilen Benü Şeybe kapısından 35 yaşlarındaki Hz. Muhammed'in girdiği görüldü. Kureyşliler topluca "İşte el-Emîn, güvenilir kimse, onun hakemliğine razıyız" dediler (İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, Beyrut 1391, I, 209; İbn Sa'd, Tabakât, I, 146; Abdurrazzâk, el-Musannef, V, 319; İbnül-Esîr, el-Kâmil, Beyrut 1385/1965, II, 45; Taberî, Tarih, Mısır 1.326, II, 201).
2- Sıdk Sıfatı: Sıdk, peygamberlerin, ilâhî hükümleri, emir ve yasakları insanlara tebliğde ve verdikleri her türlü haberde doğru sözlü, sadık olmalarıdır. Peygamberlerin yalan söylemeleri (kizb) asla caiz değildir. Aksi halde, insanları kendilerine inandırmaları ve onları irşad ederek doğru yola sevketmeleri mümkün olmaz. Çünkü yalan söylemek, büyük bir günah olduğundan, pey'gamberlerin "ismet" ve "emanet" sıfatlarıyla bağdaşmaz. Oysa Allah Teâlâ onların peygamberlik iddialarını tasdik etmek için her birine "Mucizeler" veriyor ve onunla adeta, "Kulum, peygamberlik iddiasında ve bendendir diye bildirdiklerinde sadıktır" diyor. Hak Teâlâ'nın yalancıları tasdik etmesi aklen mümkün olmadığına göre, peygamberlerin sıdk (doğruluk) sıfatı ile vasıflanmaları vâcib; yalan söylemeleri ise imkânsızdır.
Kur'an-ı Kerim'de Allah, peygamberlerini doğruluk vasıflarıyla methetmiştir: "Ey Muhammed! İnsanlara Kur'an'daki İbrahim kıssasını anlat. Şüphesiz ki o, özü sözü doğru, sıddîk bir peygamberdi" (Meryem, 19/41);
"Kitapta İdris'i de zikret. Çünkü o, çok doğru bir rıebî idi" (Meryem, 19/55); Hiç bir peygambere kavmi; "biz seni daha önce yalancı tanıyorduk" diyememiştir.
Peygamberlerin emânet sıfatı, onların diğer insanlarla münasebetlerinde güvenilir olmaları yanında; asıl vahiy üzerinde emîn olmayı, Allah'ın emir ve yasaklarını insanlara değiştirmeden, arttırıp-eksiltmeden tebliğ etmesidir. Kur'an'da, "O Peygamberler Allah'ın gönderdiklerini tebliğ ederler, O'ndan korkarlar ve O'ndan başka hiç bir kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak Allah yeter" (el-Ahzâb, 33/39) buyurulur. Bir peygamberin emânete hıyânet etmesi, O'nun kutsal görevi ile bağdaşmaz. "Bir peygamber için emânete hıyânet etmek olur şey değildir” (Âl-i İmrân, 3/161)
3- Fetânet Sıfatı
Fetânet, peygamberlerin üstün bir akıl ve zekâya, kuvvetli bir hâfıza ve yüksek bir ikna gücüne sahip olmalarıdır. Her peygamberin, şerefli ve yüce olduğu kadar da ağır ve çok mesuliyetli olan peygamberlik görevini eksiksiz ve mükemmel bir şekilde yerine getirebilmesi için, böyle üstün bir zekâya ve yüksek vasıf ve yeteneklere sahip olması gerekir. Aksi halde, gönderildikleri milletlere karşı kuvvetli hüccet (kesin delil) ikame edemez, onları ikna veya ilzam işin gerekli güzel mücadeleyi yapamazlar; kendilerine inananları irşad ederek onları hak ve hidayete sevkedemezler.
O halde peygamberler, en akıllı, en zeki ve en kaabiliyetli mümtaz şahsiyetlerdir. Haklarında zayıf akıl ve zayıf hâfıza, delilik ve gaflet gibi noksan sıfatlar asla caiz değildir.
Kur'an'da peygamberlerin üstün zekâ ve kabiliyetlerine işaret eden ayetler vardır:
"Kur'an vahyedilirken, henüz bitmeden okumaya kalkma. Rabbim ilmimi artır, de" (Tâhâ, 20/114); "Ey Muhammed, Cebrâil sana Kur'an'ı okurken, acele ederek onunla birlikte dilini oynatma. Onu bir araya toplamak ve okutmak şüphesiz bizim işimizdir" (Kıyâme, 75/16-17). Vahyin gelişi sırasında ezberlemek işin dilini Kur'an'la hareket ettirmesi onun fetânet ve zekâsındandır. Yine vahiy tamamlanmadan önce, ayetleri yeniden okumak için acele etmesi, peygamberin zekâ olgunluğunu gösterir. Çünkü O, böylece, zaten Cenab-ı Hakkın yardımı sayesinde hâfızasına yerleşecek olan vahyi, kendi zekâ gücü ile ezberinde tutmaya çalışmaktadır.
4- İsmet Sıfatı
İsmet, peygamberlerin gizli ve aşikâr her türlü masiyetten, günahtan ve peygamberlik şerefiyle bağdaşmayacak hareketlerden uzak bulunmalarıdır. İsmet'in, yani nezâhet ve mâsumiyetin zıddı olan, her türlü günah ve âdi davranışlar, peygamberler hakkında muhaldir. Çünkü, eğer peygamberlerin günâh ve suç işlemeleri veya ismet ve nezahete yaraşmayan uygunsuz hareketler yapmâları onlar hakkında caiz olsaydı, biz insanların da onlara uyarak çirkin şeyler yapmamız normal karşılanır ve günah sayılmazdı. Zira peygamberler bizim uymamız gereken güzel örneklerimizdir. Bu bakımdan, peygamberlere uymak ve onlara itaatla emredildik. Halbuki Allah Teâlâ, kullarına günah işlemeyi ve günahkârlara itaatı emretmez ve bu gibileri peygamber olarak seçip göndermez. Bu sebeble, Ehl-i sünnete göre; peygamberler asla büyük günah işlemezler. Sehven (yanılarak) "zelle" cinsinden küçük günah işlemeleri caizdir. Ancak, bunda ısrar etmezler, derhal ikaz edilirler ve bir daha aynı hataya düşmezler.
İsmet'in peygamberlerde bulunması gereken bir sıfat olduğunda, tüm İslâm bilginleri görüş birliği işindedir. Ancak niteliği ve kapsamı üzerinde han görüş ayrılıkları mevcuttur.
Maturidilere göre, peygamberin günahtan korunmuş olması, onu tâate zorlamadığı gibi; günah işlemekten de aciz bırakmaz. Ancak ismet, Allah'ın bir lütfu olup, peygamberi hayır yapmaya sevkeder, kötülükten de alıkor. Fakat ilâhi imtihanın gerçekleşmesi için onda yine de irâde mevcuttur (Sabunî, el-Bidâye, terc. Bekir Topaloğlu, Ankara 1979, s. 121-122). İsmet, peygamberler iğin gerekli bir sıfattır. Çünkü peygamberlerin günah işlemeleri, yalan söylemeleri caiz olsaydı; verdikleri haberlerin doğruluğuna güvenilmezdi. Bu durum, onların Allâh'ın hucceti olma özelliklerine gölge düşürürdü.
Peygamberlerden günah (fısk) sâdır olsaydı, bu onların şâhitlik ehliyetini ortadan kaldırırdı. Kur'an'da: "Ey iman edenler! Size bir fâsık haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın" (Hucurat, 49/6) buyurulur. Yüce Allah fâsığın şehâdetini kabulde tedbirli olmayı ve duraksamaya emrediyor. Peygamberden fıskın sudûru halinde dünyadaki şahitliği düşünce; ahiretteki ümmetine olan şahitliği de düşer. Halbuki Kur'an'da, "Böylece sizi orta bir ümmet yaptık ki, insanlara şâhit olasınız. Peygamber de size şâhit olsun " (el-Bakara, 2/ 143). Kıyamette şâhitliği bildirilen kimsenin, dünya şâhitiği de teyid edilmiş olmaktadır (er-Râzî, İsmetü'l-Enbiyâ, Kahire 1986, s. 41-42; Mefatih'ul Gayb, III, 8).
Peygamberler iyiliği emir ve kötülükten sakındırmaya çalışırlar. Kendileri tâatı terkedip, masıyeti işleselerdi, şu ayetlerin muhatabı olurlardı:
"İnsanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?" (el-Bakara, 2/44); "Ey insanlar, niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz! Yapamayacağınız şeyi söylemek Allah nezdinde en sevilmeyen bir şeydir" (es-Sâf, 61/2-3). Diğer yandan, uyanlarının onları kötülükten menetmeleri gerekirdi ki bu, peygambere karşı bir zorlama ve eziyet olurdu. Kur'an'da bu yasaklanmıştır. "Allâh ve Resulüne eziyet edenleri, o, dünya ve ahirette lanetledi" (el-Ahzâb, 33/23; er-Râzî, Mefâtihu'l-Gayb, III, 8; İsmetü'l E'nbiyâ, s. 42, 43).
Ehl-i sünnete göre, peygamberlerin masum oluşu vahiyden sonra sabittir. Kur'an-ı Kerim'de bazı peygamber kıssaları anlatılırken, onların günah işlediklerini düşündüren örneklere rastlanır. Hz. Adem'in cennette yasak meyveyi yemesi (el-Bakara, 2/35-37; el-A 'râf. 7/20, 21, 23); Nuh aleyhiselâmın iman etmeyen oğlunu gemiye almak iğin duâ etmesi (Hud, 11/45-47); Hz. İbrahim'in putları kendi kırdığı halde, kavmine kimin kırdığını büyük puttan sormalarını istemesi (el-Enbiyâ, 21/57, 62, 63); Hz. Lût'un eş cinsel erkeklere kendi toplumunun kızlarını teklif etmesi (Hud, 11/77-79); Hz. Musa'nın bir şahsın ölümüne sebep olması (Kasas, 28/15); Hz. Yunus'un kavmini izinsiz terketmesi (el-Enbiyâ, 21 /87-88); Hz. Davud'un davacıyı dinleyip davalıyı dinlemeden davacı lehine hüküm vermesi (Sâd, 38/21-25); Hz. Muhammed'in kâfirlerin reislerini İslâm'a davet ettiği sırada gelip, soru soran ve bir ama olan Abdullah b. Ümmü Mektûm'a yüzünü buruşturması ve sırtını dönmesi (Abese, 80/1-12) örnek verilebilir. Ancak bu ve benzeri peygamber kıssalarında görülen hallerin bazıları ya peygamberlikten önceye aittir veya bunlarla ilgili nakiller muteber değildir. Bazıları da peygamberlerin şanına yakışacak biçimde açıklanmıştır. Çünkü eğer peygamberlerin günah işlemesi mümkün olsaydı, onların sözüne güvenilmez ve böylece ilâhî huccet gerçekleşmiş olmazdı.

>>>>>

PEYGAMBERLER TARİHİ


Soru 1  : Allah (c.c.)’ın emir ve yasaklarını insanlara haber veren, kendisine yeni bir
                kitap ve yeni bir şeriat gönderilmeyip de kendinden önceki peygamberlerin
                kitabı ve şeriatı ile amel eden Peygamberlere ne ad verilir?
Cevap  : Nebi
Soru 2  : Kendisine yeni bir kitap ve yeni bir şeriat verilerek insanları hak yola
               çağırmak için gönderilen peygamberlere ne ad verilir?
Cevap  : Resul
Soru 3  : Diğer peygamberlere göre bir derece daha üstün olan peygamberlere Ulul-Azm denir.
               Ulul-Azm olan peygamberler hangileridir?
Cevap  : Hz. Nuh(a.s.), Hz. İbrahim(a.s.), Hz. Musa(a.s.), Hz. İsa(a.s.) ve Hz.Muhammed(s.a.v.)
Soru 4  : Kur’an’ı Kerim’de ismi geçen peygamberler kaç tanedir?
Cevap  : 28 tane olup 3 tanesinin veli mi yoksa peygamber mi olduğu hususunda ihtilaf vardır.
Soru 5  : Vahiy ne demektir?
Cevap  : Yüce Allah (c.c.)’ın dilediğini peygamberlere yine dilediği tarzda indirmesine denir.
Soru 6  : Vahyin geliş şekilleri kaç tanedir ve nelerdir?
Cevap  : 7 çeşittir:
               a- Rüya şeklinde
               b- Melek görülmeksizin peygamberin kalbine bildirilmesi
               c- Vahiy meleğinin insan suretinde gelmesi
               d- Bir uğultu şeklinde gelmesi
               e- Cebrail’in gerçek surette gelmesi
               f- Göklerin üstünde, perde arkasından hitapta bulunulması
               g- Melek bulunmadan peygambere direk hitap şeklinde olması
Soru 7  : Peygamberlerde peygamberlik gelmeden önce görülen ve nübüvvetin
                temellerini kuvvetlendiren harikuladelikler görülmesine ne ad verilir?
                (Mesela; Peygamberimiz (s.a.v.)’i bir bulutun takip etmesi gibi.)
Cevap   : İrhasat
Soru 8  : Peygamberlerin unutarak yaptıkları çok küçük hatalara ne ad verilir?
Cevap  : Zelle
Soru 9  : Peygamberlerin sıfatları nelerdir?
Cevap  : a- Sıdk; Doğruluk
               b- Emanet; Güvenilirlik
               c- Tebliğ; Allah (c.c.)’dan aldığı emirleri tam olarak bildirmek
               d- Fetanet; Akıllı olmak
               e- İsmet; Günahsız olmak
Soru 10: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in diğer peygamberlerden ayrılan özellikleri nelerdir?
Cevap  : a- Peygamberlerin sonuncusudur
               b- İnsanların ve cinlerin peygamberidir
               c- Getirdiği şeriatın kıyamete kadar geçerli olması
Soru 11: Cesedi topraktan yaratılmış ve cennette yaşamış ve dünyaya gönderilmiş,
                beşeriyetin babası ve ilk peygamberdir. Lakabı Safiullah olan, kendisine on sahife
                emirler ve yasaklar şeklinde verilen Hz. Şit (a.s.)’ın da babası olan, 930 yıl yaşamış olan,
                cenazesi Ebu Kubeys dağına defnedilen, insanların ve peygamberlerin de ilki olan
                (annesiz ve babasız olan insan) kimdir?
Cevap   : Hz. Adem (a.s.)
Soru 12: Hz. Adem (a.s.)’a Allah (c.c.) şöyle dedi: “Arşımın alt hizasında benim bir haremim (yasak
                bölgem) vardır, sen git ve benim için bir beyt (mabet) yap ve tavaf et, beni zikret.” Hz. Adem
                 (a.s.)’da bu beyti (Kabe’yi) beş ayrı dağın taşlarını getirerek inşa etti. Bu dağlar hangileridir.
Cevap  : a- Tur-i Sina
                b- Tur-i Zeyta (zeytun)
                c- Lübnan
                d- Cudi
                e- Hira
Soru 13: Hz. Adem (a.s.)’ın eşi ve beşeriyetin annesi kimdir ve nasıl yaratılmıştır?
Cevap  : Hz. Havva’dır ve Hz. Adem (a.s.)’ın iveği kemiğinden yaratılmıştır.
Soru 14: Hz. Adem (a.s.)’ın ilk çocuklarının isimleri nelerdir?
Cevap  : İlk ve ikinci çocukları ikiz doğmuşlardır. İlk ikizler; Kabil ile kız kardeşi
               Lubut, ikinci ikizler ise; Habil ile kız kardeşi İklima’dır.
Soru 15: İnsanlık tarihinde kıskançlık sebebiyle kardeşini öldürerek ilk katil olan
                insan aynı zamanda ilk şirk koşan ve Allah (c.c.)’dan başka  ateşe tapan ilk insandır.
                Çünkü şeytan ona gelerek şöyle dedi: “Kardeşinin kurbanını Hz. Allah onun ateş yakması
                ve ibadet etmesi sebebiyle kabul etti, sen de böyle yap.” Bu ifadelere inanarak ateş yakıp
                ilk defa puta tapmış olan insan ve ilk katil kimdir?
Cevap   : Kabil
Soru 16: Babası Hz. Adem (a.s.), annesi Hz. Havva olan ve kendisine 50 sahife
                indirilen bir peygamberdir. Kendisine Hibetullah (Allah (c.c.)’ın hibesi) yani Kabil kardeşi
                Habil’i kıskanarak öldürdükten sonra Hz. Adem (a.s.)’a oğlu  Habil’in yerine Allah (c.c.)’ın
                verdiği hibe denilen, 912 yıl yaşamış insanlığın ikinci peygamberinin adı nedir?
Cevap  : Hz. Şit (Sis) (a.s.)
Soru 17: İnsanlığın üçüncü peygamberi, kendisine 30 sahife verilen bir peygamberdir.
               İlk defa ok ve yay kullanan, ilk yazı yazan, ilk defa dikiş diken, kendisine elbise dikerek giyen,
               ilk defa yıldızlar ilmini başlatan ve diri iken göğe yükseltilen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İdris (a.s.)
Soru 18: Kur’an’ı Kerim’de 27 defa ismi geçen, 1050 yıllık ömre sahip Ulul-Azm peygamberlerdendir.
               Kendisine inanmayan kavmine ilahi azap geleceği için Allah (c.c.)’ın emriyle gemi inşa edip,
               kendisine inananları, tüm hayvan çiftlerinden de birer çift olmak üzere yanına alarak Kurtararak
               beşeriyetin ikinci babası olarak bilinen ikinci Adem kimdir?
Cevap  : Hz. Nuh (a.s.)
Soru 19: İnsanlığın ikinci babası olarak bilinen Hz. Nuh (a.s.)’ın gemiye binen ve insanlık kendilerinden
               türemiş olan üç oğlu vardı. Bu üç evlat üç ırkın babası olmuş, yeryüzünde bugüne kadar var
               olan ırklar da bunlardan türemiştir. Hz. Nuh (a.s.) bu üç oğlunun isimleri ve hangi ırkın babası
               olduklarını söyleyiniz?
Cevap  : a- Sam; Arapların babası
               b- Yafes; Rumların babası
               c- Ham; Habeşlerin babasıdır.
Soru 20: Nuh Tufanından sonra bir kavim var ki, sapıklık içersinde yaşıyorlardı. Allah (c.c.)
                bu kavmi azgınlıklarından dolayı “Sarsar Rüzgarı” ile helak etti. Bu kavmin İrem adıyla
                meşhur bağları ve bahçeleri vardı. Bu kavmin ve bu kavme gelen peygamberin adını söyleyiniz?
Cevap  : Ad kavmi ve Hz. Hud (a.s.)
Soru 21: Atalarının başına gelen belaları unutmuş bir kavim vardı ki, soygun, vurgun, yol kesicilik
               onlarda alışkanlık haline gelmişti. Putçuluk hat safhaya ulaşmış, kayaları oyup evler yaparak
               bir medeniyet kurmuşlardı. Kendilerine gelen peygamber sarp kayaların içinden Allah (c.c.)’ın
               izniyle mucize olarak bir deve çıkartmış, ama onlar devenin bacaklarının keserek öldürmüşlerdi.
               Bu olay üzerine kendilerine üç gün mühlet verilir ve sonunda bir Sayha (bir çığlık) gelir ve iman
               etmeyenlerin hepsi helak olurlar. Bu kavim ve bunları irşat eden peygamber kimdir?
Cevap  : Semut kavmi ve Hz. Salih (a.s.)
Soru 22: Ulul-Azm peygamberlerden olup, Nemrut döneminde yaşamış, kendisine 10 sahife verilmiş,
               Azer’in oğlu olup kendisine Allah (c.c.)’ın dostu anlamına gelen  Halilullah lakabı verilen
               bir peygamberdir. Halkı sapıtan Nemrut’a karşı mücadele etmiş, putları inkar edip Nemrut
               tarafından ateşe atılmış fakat, Allah (c.c.)’ın izni ile ateş bir gülistan olmuştur. Oğlu İsmail’i
               Allah (c.c.)’ın emri üzere Rabbin rızası için kurban etmekten çekinmediği için kendisine
               Allah (c.c.) tarafından kurban için koç ikram edilmiş, 80 yaşında sünnet olarak zürriyetine
               bu sünnet kendisinden kalmıştır. Kendisini ateşe atan Nemrut ise bir sivrisinek belasıyla helak
               olmuştur. Bizim de milletinden olduğumuz bu peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İbrahim (a.s.)
Soru 23: Hz. İbrahim (a.s.)’ın oğlu olan bir peygamberdir. Amerikalıları 50 yıl boyunca irşada
                çalışmış olan, çocukluğunda Mekke çölünde annesi onun için Safa ve Merve tepeleri
                arasında koşuşarak su ararken Allah (c.c.) onun ayakları altından bugün hacılarımızın
                içtiği Zemzem suyunu çıkartarak ümmete onun sebebi ile hediye edildiği, babasının
                adağı üzerine kurban olunması, istendiğinde tereddüt etmeden Allah (c.c.) için bıçağın altına
                yatan ve bu sadakati sebebi ile de kurban için koç ikram edilen peygamber ve annesi kimdir?
Cevap  : Hz. İsmail (a.s.), annesi, Hz. Hacer validemizdir
Soru 24: Beytullah (Kabe)’nın ilk yapılışı ve ondan sonraki yapılması ve onarılması
               kimler tarafından yapılmıştır?
Cevap  : a)İlk defa Allah (c.c.)’ın emri ile melekler inşa etmişlerdir
               b)İkinci kez Hz. Adem (a.s.) tarafından yapılmıştır
               c)Hz. Adem (a.s.)’ın oğlu Hz. Şit (a.s.) tarafından ilk defa taş ve çamurla yapılmıştır
               d)Dördüncü defa Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu Hz. İsmail (a.s.) tarafından yapılmıştır.
Soru 25: Hz. İbrahim (a.s.)’ın yüz yaşlarında iken yaklaşık doksan yaşlarında olan hanımı Sare’den
               olma ve Şam ile Filistin halkına peygamber olarak gönderilen, Beni İsrail’e gönderilen tüm
               peygamberleri kendi soyundan gelen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İshak (a.s.)
Soru 26: Hz. İbrahim (a.s.)’ın kardeşi Harran’ın oğlu olan bir peygamber var ki, tek başına bir şeriat
               getirmemiş ama Hz. İbrahim (a.s.)’ın şeriatıyla iman etmiştir. Peygamber olarak gönderildiği
               halk dünyadaki en pis ameli işliyorlardı. Çünkü bu amel için Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
               “Lut kavminin amelini işleyene Allah lanet etsin” “Lut kavminin amelini işleyen kimse melundur”
               buyurmuştur. Tepelerine ,işledikleri suç sebebiyle taş yağmuru yağdıran, şehirlerinin altı üstüne
               çevrilen halkın ismini ve bu belaya uğradıkları amelin adını söyleyiniz?
Cevap  : Sodom halkı ve Livata (Eş cinsellik, Homoseksüellik)
Soru 27: Hz. İshak (a.s.)’ın oğlu, Hz. Yusuf (a.s.)’ın babası, lakabı ise “İsrail” olan ve soyuna da
               Beni İsrail denilen, oğlu Yusuf’un kaybolduğunu duyduğunda onun gömleği bulunup gözlerine
               sürülünceye kadar gözleri görmeyen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Yakup (a.s.)
Soru 28: Kardeşleri tarafından kıskançlığın kurbanı olarak kuyuya atılan, bir kervan tarafından çıkartılıp
               Mısır ilinde köle olarak satılan, kölesi olduğu evin hanımı kendisine zina teklif ettiği zaman
               reddettiği için zindanlara atılmış olan, orada kendisine Allah (c.c.) tarafından rüya tabiri öğretilmiş
               ve bu sayede zindandan kurtularak Mısır’a Sultan olmuş ve Hz. Yakup (a.s.)’ın oğlu olan
               peygamber, Kölesi olduğu evin hanımı kendisinin yakışıklılığına dayanamayarak zina teklifi
               yaparken “Saçın ne kadar güzel” dedi. O ise “Cesedimde ilk dökülecek şey odur” cevabını verdi.
               “Gözlerin ne kadar güzel”deyince, O, “Cesedimden yere ilk akacak şey odur” diye cevap verdi.
               “Yüzün ne kadar güzel” dediğinde ise, O, “O toprak içindir, toprak onu yiyecektir” cevabını veren
               peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Yusuf (a.s.)
Soru 29: Sabır örneği olarak bilinen, 18 yıl yaralı bir şekilde imtihana tabi tutulan, yaralarına kurtçukların
               düştüğü bu hastalık sonunda Allah (c.c.)’ın “Biz onu sabır üzere bulduk” diyerek imtihanı kazanan
               ayağı yere vur emri sonucu çıkan su ile yıkanıp yaralarından kurtulduğu gibi gökten yağan altın
               çekirge bereketine nail olan, sabır örneği bu peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Eyyub (a.s.)
Soru 30: Rum diyarında yaşayan halka hakkı tavsiye eden ve onların “Ey Bişr biz hayatı severiz,
               ölmeyi değil, bizi dilediğimiz zamanda öldürmesini Rabbinden iste” gibi şartları ile karşılaştığı halde
               onları ecellerine razı ederek inandıran, asıl ismi Bişr Bin Eyyub (a.s.) olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Zülkifl (a.s.)
Soru 31: Hz. Musa (a.s.)’ın abisi ve en büyük yardımcısı olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Harun (a.s.)
Soru 32: Kendisine dört büyük kitaptan Tevrat verilen, Beni İsrail peygamberlerinden olan
               Tevhit mücadelesinde Batılın temsilcisi olarak karşısında Firavun ile karşılaşmış,
               düşmanı Firavunun sarayında büyümüş, zamanın silahı olarak eline verilen Asası 15000
               sihirbazı dize getirmiş, Turu Sina dağında Allah (c.c.) ile konuştuğu için lakabı Kelamullah
               olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Musa (a.s.)
Soru 33: Günahları Allah (c.c.)’a şirk koşmak, meşe ağacına tapmak, ölçüde, tartıda eksik yapmak,
               halkın eşyasını gasbetmek, yol kesip soygunculuk yapmak, mü’minleri ölümle tehdit etmek
               olduğu için sonunda üzerlerine gelen Sam yeli ve arkasından kuraklık ve sıcaklığın dehşetinden
               kaçmak için gördükleri bir bulutun altına sığındıkları sırada yer sarsıntısı ve Cebrail (a.s.)’ın
               sayhasıyla helak olan Medyen halkı ve bunlara tabi olup ateş ve sıcaklıktan kavrulan Eyke
               halkına gönderilen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Şuayb (a.s.)
Soru 34: Hz. Musa (a.s.)’a inanmayan halka, Allah (c.c.)’ın verdiği belalar nelerdir?
Cevap  : a- Tufan belası (sağanak halinde sürekli yağmur)
               b- Çekirge belası (ekinleri ve her şeyi yiyen çekirgeler)
               c- Kummel belası ( Kanatsız çekirge, karınca ve ekin biti)
               d- Kurbağa belası (şehri istila eden ve evlere giren kurbağalar)
               e- Kan belası (Su ve meyvelerin kan halinde olması)
               f- Mal ve servetin yok olması belası.
Soru 35: Hz. Musa (a.s.)’ın amcasının oğlu olan ama ona inanmadığı gibi başına bela olan
                ve tarihin en zengin insanı olarak bilinen, 300 süslü cariye, 9000 hizmetinde adamı
                olan ve evinin kapı ve duvardaki tabelaları altından olan sonunda her şeyiyle beraber
                yerin dibine batan zalim kimdir?
Cevap  : Karun
Soru 36: Hz. Musa (a.s.)’ın başının belası olan, kendini halkına ilah olarak tanıtan: “Ben sizin
                en büyük rabbinizim” dediği halde ömrü boyunca cinsel ilişkiyi tadamayan, iktidarsız olan,
                kendine bela olacak bir çocuğun doğduğunu kahinlerin bildirmesi üzerine o yıl doğan 900
                çocuğu öldürten ama kendisinin belası olacak çocuğu sarayında besleyen, sonunda Kızıl
                denizin sularında boğulurken “Musa’nın rabbine iman ettim” diye bağıran, yaptırdığı
                Piramitler kıyamete kadar zulmünün şahidi olacak olan zalim kimdir?
Cevap  : Firavun
Soru 37: Hz. İbrahim (a.s.)’ı ateşe atma teşebbüsünde bulunan ve bela olarak burnuna giren bir
               sivrisineğin beynine ulaşıp oradaki hareketine dayanamayıp kafasını duvara vurarak kendini
               öldüren, hükümdarlar arasında başına taç takan ve insanları kendine ibadet etmeğe çağıran
               ilk kişi olarak bilinen zalim kimdir?
Cevap  : Nemrut
Soru 38: Babası, dedesi ve büyük dedesi peygamber olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Yusuf (a.s.)
Soru 39: Hz. Musa (a.s.)’dan sonra İsrail oğullarını 29 yıl Tevrat’la idare eden, Hz. Musa (a.s.)’ın
               Hızır (a.s.)’a gidişinde yol arkadaşı olan ve halkına onu anlatırken “Ona muhalefet eden
               melundur” diyerek İsrail oğullarını kendinden sonra ona inanmaya davet ettiği peygamber kimdir?
Cevap   : Hz. Yuşa Bin Nun (a.s.) (İstanbul Beykoz’da ismi ile anılan Yuşa tepesindedir.)
Soru 40: Hz. Musa (a.s.)’ın damadı olan ve Hızır (a.s.) ile yolculuğa çıktığında halkını emanet ettiği
                bir peygamberdir. Hz. Yuşa (a.s.)’dan sonra Beni İsrail’e peygamber olmuş olan kimdir?
Cevap  : Hz. Kalip Bin Yüfenna (a.s.)
Soru 41: Binlerce ölünün dirilmesine şahit olmuş olan bir peygamberdir. Hz. Musa (a.s.)’ın damadı
               Hz. Kalip (a.s.)’dan sonra Ben-i İsrail’e peygamber olmuştur. Annesinin duası sonucu olduğu
               için (ve annesi çok yaşlı olduğu için) “İbnül Acuz” Kocakarının oğlu diye anılan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Hızkıl (a.s.)
Soru 42: İsrail oğulları, Hz. Musa (a.s.)’ın şeriatını terk edip altından yaptıkları, göz bebekleri yakuttan,
                başına inci ve cevherlerle süslü taç koydukları “Bal” isimli puta tapmaya başlamışlardı.
                Bu zamanda kendilerine gönderilen peygambere inanmayınca da kuraklık ve sıcaklıktan
                kavrulunca duası ile yağmurlar yağdırdığı  halde halkın azı iman etmişti. Balbebek halkına
                gönderilen bu peygamberin adı nedir?
Cevap  : Hz. İlyas (a.s.)
Soru 43: Hz. İlyas (a.s.)’ın devamlı yanında olmuş ve ondan sonra yerine İsrail oğullarına peygamber
               olmuş olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Elyasa (a.s.)
Soru 44: Ninava halkına peygamber olarak gönderilmiş, 33 yılda kendisine ancak iki kişi iman etmiş,
                yaptığı bir hatadan dolayı denizde gemiden atılarak balığın karnında 40 gün kadar kaldığı
                bilinen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Yunus (a.s.)
Soru 45: Dinlerini terk eden Ben-i İsrail’in başına belalar gelip cizye ödedikleri zaman Allah (c.c.)’ın
               onlara gönderdiği peygamber onlara hem Allah (c.c.) yardımı ile bir hükümdar olarak Talut’u
               başlarına getirmiş hem de Talut’un Calut ile yaptığı savaşta Calut’u öldürecek şahsın (sonradan
               kendisinin yerine peygamber olarak gelecek) Davut olduğunu bildirmiş olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Şemuyel (a.s.)
Soru 46: Hz. Davut (a.s.)’ın oğlu olup babasının krallık ve peygamberliğine varis olan,
                Kudüs’te bulunan Mescidi Aksa’yı yaptıran, insanların ve cinlerin kendisine kıyam
                ettiği gibi tüm mahlukatın dilinden anlayan, rüzgarın dahi emrine verildiği peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Süleyman (a.s.)
Soru 47: Talut ile Calut ordularının yaptığı savaşta Calut’u öldürüp, Talut’un verdiği söz üzerine onun
                kızını almış ve neticede Beni İsrail’in önce hükümdarı sonra peygamberi olmuş olan, kendisine
                dört büyük kitaptan Zebur verilmiş olan koyun gütmesi, sapan taşı atması ve demire şekil
                vermesinden bahsedilen, demirden yaptığı zırhları satarak geçimini temin eden peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Davut (a.s.)
Soru 48: Hz. Davut (a.s.) zamanında yaşamış olan, ilmi, hikmeti ile ona vezirlik yapmış, kendisine teklif
               edilen nübüvvet, krallık ve hikmetten o, hikmeti tercih etmiş Kur’an’ı Kerim’de oğluna
               nasihatlerinden bahsedilen peygamber olup olmadığı ihtilaflı olan insan kimdir?
Cevap  : Hz. Lokman (a.s.)
Soru 49: Hz. Şaya (a.s.)’dan sonra Beni İsrail’e peygamber olmuş, Allah (c.c.)’a münacatı
                üzerine halkı helak olmaktan kurtulmuş ama,sonra Cebrail (a.s.) insan suretinde
               dört defa gelerek aile halkının yaptıklarını anlatarak fetva isteği sonucu o şahsın ailesine
               dua ettiğinde halkına fetvayı sen verdin diyerek Allah (c.c.)’ın fetvayı sen verdin diyerek
               halkını helak ettiği ve yüz yıllık ölümden sonra merkebi ile birlikte dirilmesine şahit olduğu
               peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İrmiya (a.s.)
Soru 50: Babil hükümdarı Buhtunnassar’ın Beytül Makdis’i yıkarak Beni İsrail’den esir aldığı
               çocuklar arasında bulunan ve zindana atılan, Babil kralının gördüğü rüyaya tabirle
               zindandan kurtulduğu gibi iyi mevkilere gelen ve Kur’an’ı Kerim’de kendisinden
               “Resul olmayan bir nebidir” diye bahsedilen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Danyal (a.s.)
Soru 51: Babil kralı Buhtunnassar’ın Beytül Makdis’i yıkıp insanları esir etmesinden yıllar sonra
               geri dönen Beni İsrail arasında Tevrat’ı olan olmadığı gibi onu bilen de yoktu. Aralarında
               biri vardı ki, bu Tevrat’ı bildiği için yeniden onu yazdı. Beni İsrail’e peygamber olarak
               gönderilmiş olan bu insana sonunda, “O Allah’ın oğludur” diyecek kadar ileri gittiler.
               Beni İsrail’e Tevrat’ı yeniden Allah (c.c.)’ın izni ile ezberinden yazan bu peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Üzeyr (a.s.)
Soru 52: Teyzesinin kocası olan Hz. Zekeriyya (a.s.)’ın himayesinde büyüyen ve yaptırdığı kendisine
                has mihrabında devamlı Allah (c.c.)’ı zikreden, Hz. İsa (a.s.)’ı kocasız olarak dünyaya
                getiren ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in diliyle cennet kadınlarının üstünlerinden olarak
                bildirilen adına Kur’an’ı Kerim’de sure bulunan kadın kimdir?
Cevap  : Hz. Meryem
Soru 53: Hz. Zekeriyya (a.s.)’ın oğlu olup Hz. İsa (a.s.)’dan önce gelen ve onunla aynı zamanda
               yaşayıp onun varlığını Ben-i İsrail’e bildirmiş, oda babası gibi kendi halkı tarafından şehit
               edilmiş olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Yahya (a.s.)
Soru 54: Kendisine dört büyük kitaptan İncil verilmiş olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den bir önce
               gelen peygamber olup annesi İmran’ın kızı Meryem’e erkek eli değmeden ve evlenmeden
               dünyaya getirdiği evladı olan ve 33 yaşında iken göğe kaldırılan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İsa (a.s.)
Soru 55: Yeryüzünün doğusundaki ve batısındaki tüm beldelere ulaşmış, ayak bastığı her yerin halkına
                hakim olmuş bir insandır. Bunun nasıl bu kadar geniş bir alemde gezebildiğini Hz. Ali (r.a.)’a
                sorduklarında: “O, bulutlar ona yol aldırır, yollar ona düzeltilir, nurlar ona döşenip yayılır,
                kendisine gece ve gündüz bir olurdu” diye cevap verdiği, peygamber olup olmadığı bilinmeyen
                Kur’an’ı Kerim’de ismi geçen bu insan kimdir?
Cevap  : Hz. Zülkarneyn (a.s.)
Soru 56: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in mübarek hadislerinde “Cennet kadınlarının
               üstünleri olarak bildirilen” dört kadın kimlerdir?
Cevap  : a)Hz. Hatice  b)Hz. Fatıma  c)Hz. Meryem  d)Hz. Asiye (Firavunun karısı)
Soru 57: Hz. İsa (a.s.)’ın dini üzerine yaşayan, Tarsus ahalisinden olan, kendilerine Ashabı
                Kehf denilen, adlarına Kur’an’ı Kerim’de sure bulunan yedi genç bir de refakatçi
                köpekleri, Rum hükümdarı olan Dekyanus’un zulmünden kurtulmak için “Neclus”
                adında bir dağın mağarasına saklanmışlar, hükümdarın ölmeleri için mağaranın girişini
                kapattırması üzerine Allah (c.c.)’ın yardımı ile 309 yıl uyuyan ve yine sonunda o kadar
                yıldan sonra uyanıp halkın içine karışarak yaşayan bu insanların isimleri nedir? (Bu isimler
                hastalara şifa niyetiyle okunduğu bilinmektedir)
Cevap  : Telmiha (Yemliha), Meslina, Mekselmina, Mernus, Debernus, Şazenuş, Keşeftedayyuş,
                ve köpekleri Kıtmir
Soru 58: İslam öncesi devirlerden birinde, bir gurup mü’mine imanlarından dönmeleri için işkence
               yapan, dinlerinden dönmediklerini görünce de onları bir hendeğe atarak yakan bu zalim
               yöneticilere verilen isim nedir?
Cevap  : Ashabı Uhdut
Soru 59: Hayvanların dilinden anlayıp onlarla konuşan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Süleyman (a.s.)
Soru 60: İlmi Hz. Musa (a.s.)’ın ilminden üstün ve onunla arkadaşlık yapmış olan, hala sağ
               olduğu rivayet edilen, Peygamberimiz (s.a.v.)’in onun hakkında “O otsuz kuru bir yere
               otururdu, kalktığında yeşillenerek onun arkası sıra dalgalanırdı” buyurduğu, üstün ilim
               sahibi olan kimdir?
Cevap   : Hızır (a.s.)
Soru 61: Yemen melikesine Süleyman (a.s.)ın mektubunu onun emri ile götüren kuşun adı nedir
Cevap  : Hüdhüd kuşu
Soru 62: Ömrü boyunca bir oruç tutup bir gün iftar eden peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Davut (a.s.)
Soru 63: Yeryüzünde ilk cinayeti işleyen kimdir ve niçin cinayet işlemiştir?
Cevap  : Hz. Adem (a.s.)’ın oğlu Kabil kardeşi Habil’i kıskandığı için cinayet işlemiştir.
Soru 64: Yusuf (a.s.)’ı kardeşleri niçin kuyuya atmışlardı?
Cevap  : Kıskandıkları için
Soru 65: Kafir Firavunun mü’min hanımının adı nedir?
Cevap  : Asiye
Soru 66: Hangi peygamber Hızır (a.s.) ile yolculuk yapmıştır?
Cevap  : Musa (a.s.)
Soru 67: Hangi peygamberi balık yutmuştur?
Cevap  : Yunus (a.s.)
Soru 68: Ateşe atılıp yanmayan peygamber ve onu ateşe atan zalim kimdir?
Cevap  : İbrahim (a.s.)’ı zalim Nemrut ateşe atmıştır.
Soru 69: Hangi peygamber halkını 950 sene Hakka davet etti?
Cevap  : Hz. Nuh (a.s.)
Soru 70: Hangi peygamberlerin hanımları iman etmeyerek helak oldular?
Cevap  : Hz. Lut (a.s.) ve Hz. Nuh (a.s.)’ın hanımları
Soru 71: Doğduğunda konuşan peygamber hangi peygamberdir?
Cevap  : Hz. İsa (a.s.)
Soru 72: Topukları altından zemzem suyu çıkan ve bıçağın kesmediği peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İsmail (a.s.)
Soru 73: Firavunun sarayında büyüyen peygamber kimdir?
Cevap  :Hz. Musa (a.s.)
Soru 74: Ömrü boyunca bir gün oruç tutan bir gün iftar eden peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Davut (a.s.)
Soru 75: Hz. Nuh (a.s.)’ın kavmi nasıl helak oldu?
Cevap  : Tufan sonunda boğularak
Soru 76: M.Ö. 1.yüzyılda İsrail oğullarına gönderilen, ismi Kur’an’ı Kerim’de geçen
                peygamberlerden olup Yahya (a.s.)’ın babasıdır. Rabbine: “Ey Rabbim!
                Bana senin katından temiz bir nesil ihsan et” diye dua etti. Bunun üzerine melekler
                ona Yahya (a.s.)’ı müjdelediler. Filistin valisi Heredos bu peygamberin babasını
                öldürmek istemiştir. Babasının öldürülmesine karşı çıkan bu peygamberi Herodos’un
                askerleri yakalamak istemişler oda kaçarak bir ağaç kovuğuna saklanmıştır. Burada
                zalimler kendisini ağaçla birlikte testere ile keserek şehit etmişlerdir. Bu peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Zekeriyya (a.s.)
Soru 77: Körlerin gözlerini açma mucizesi hangi peygambere verilmiştir?
Cevap  : Hz. İsa (a.s.)
 
Soru 78: Kabe’nin yanında bulunan Haceri Esvet taşı nereden gelmiştir?
Cevap  : Cennetten
Soru 79: Kabe’yi Allah (c.c.)’ın emri ile ilk inşa eden peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İbrahim (a.s.) oğlu İsmail (a.s.) ile inşa etmiştir.
Soru 80: Kudüs’te bulunan Mescidi Aksa’yı hangi peygamber inşa etmiştir?
Cevap  : Hz. Süleyman (a.s.)
Soru 81: Safa ve Merve tepeleri arasında su bulabilmek için koşan kadın kimdir?
Cevap  : Hz. Hacer
Soru 82: Hz. Adem (a.s.)’ın üçüncü oğlu ve ikinci peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Şit (a.s.)
Soru 83: Hz. Adem (a.s.) ve Hz. Havva annemiz cennetten kovulduktan sonra dünyada
               Allah (c.c.)’ın izniyle nerede birleştiler?
Cevap  : Arafat, Rahmet dağında
Soru 84: Hz. Lut (a.s.)’ın gönderildiği şehir hangisidir?
Cevap  : Semut
Soru 85: Hz. Yusuf (a.s.) kaç sene zindanda kaldı?
Cevap  : Yedi sene
Soru 86: Hükümdarlar arasında başına taç takan ve insanları kendisine ibadete çağıran ilk kişi kimdir?
Cevap  : Nemrut
Soru 87: Hz. Nuh (a.s.)’a iman ederek gemiye binen oğullarının isimleri nelerdir?
Cevap  : Sam, Ham, Yafes
Soru 89: İçenlere ölümsüzlüğü ve ebedi hayatı kazandıran suyun adıdır. O sudan birisi içmiş
               ve ölümsüzlüğe ermiştir. Milli Görüşçü gençte  işte bu su gibi olmalı ki, onu gören onda
               dirilmeli ve ona bakan onda canlanmalı, hayat bulmalı, kendine bakana ümit vermeli.
               İşte bahsettiğimiz, içenlere ölümsüzlük veren suyun ve ondan içip ölümsüzlük kazanan,
               Hz. Musa (a.s.) ile de meşhur yol arkadaşlığı olan kişinin adları nelerdir?
Cevap  : Ab-ı Hayat ve Hızır (a.s.)
Soru 90: Hz. Şit (a.s.)’dan sonra peygamber olarak gönderilen, ilk kalem ile yazı yazan,
                ilk elbise diken, sonunda Cenabı Allah (c.c.) tarafından göğe çekilen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İdris (a.s.)
Soru 91: Milattan önce (M.Ö.) 10.yüzyılda İsrail oğullarına gönderilen ve Kur’an’ı Kerim’de
               adı geçen peygamberlerdendir. Davut (a.s.)’ın oğludur. Ona da babası gibi hem krallık
               hem de peygamberlik verildi. Saba Melikesi Belkıs’la aralarında geçen olaylar meşhurdur.
               Kaç yıl yaşadığı bilinmemektedir. Ancak kırk yıl hükümdarlık yaptığı söylenir. İçinde
               Mescidi Aksa’nın da bulunduğu çok sayıda yapı yaptırmıştır. Kendisine öldükten sonra devlet,
               İsrail oğulları ve Yahuda diye ikiye bölünmüştür kimdir bu peygamber?
Cevap  : Hz. Süleyman (a.s.)

KERPİCİN ETKİSİ

    Bir inkarcı, alimin birine şu üç soruyu sorar:
1- Allah varsa bana göster.
2- Her işi Allah yaratıyor da neden suçlu ceza görür?
3- Şeytan ateşten yaratıldığı halde ona cehennem ateşi nasıl etki yapabilir?
    Alim bu soruları soğukkanlılıkla dinler. Sonra da yerden bir kerpiç parçası alıp inkarcının başına vurur. Başı yarılan inkarcı soluğu mahkemede alır. Hakim, alime sorar:
    - Bunun başına kerpiç vurmuşsun öyle mi?
    - Bana üç soru sormuştu, ben sorularına karşılık kerpici vurdum.
    - Nasıl?
    - Anlatayım. Allah varsa bana göster demişti. Başının ağrıdığını iddia ediyorsa göstersin. İkinci olarak da her şeyi Allah yaratıyorsa suçlu neden ceza görsün dedi. Madem ki niçin beni mahkemeye veriyor. Üçüncü olarak da ateşten yaratılan şeytana cehennem ateşi nasıl etki yapar diye sordu. Cevabını aldı. Topraktan yaratılan kendisine, yine topraktan olan kerpiç nasıl etki yapıyor?
    Bu cevaplardan sonra alim beraat eder.

KAYNAK:
GÜRAN, Kemal, Kendi Kendine Kur'an Okulu, Akit Gazetesi Yayını, s. 215

PEYGEMBERLİK SEMASI

    Hz. Musa, miraçta Peygamber Efendimize (s.a.v.), "Ümmetimden öyle insanlar gelecek ki, benden evvel gelseydi peygamberlik semasında görürdünüz." sözünü hatırlatarak, "Ya Muhammed (sav), bu sözüne delil isterim" demiş.
    Efendimiz, İmam-ı Gazali Hazretlerini çağırmış, o ruhanîyeti ile temessül etmiş. Hz. Musa "Sen Kimsin?" diye sormuş. İmam-ı Gazali "Abdullah oğlu, Ahmet Oğlu" diyerek bütün seceresini saymış ve sonunda "Gazali" demiş. Hz. Musa: "Niçin bu kadar uzattın, baştan söyleseydin ya Gazali" deyince, İmam-ı Gazali: "Ya Musa, Allah (c.c.) Tûr dağında sana "O elindeki nedir?" diye sorunca, sen hemen "Asadır" demedin, "Ya Rabbi ben bunu şuralarda kullanırım, bu şundan yapılır" diye anlattıktan sonra "Bu asadır" dedin" demiş. Hz. Musa "Ben o zaman Rabbimle konuşuyordum, o konuşmayı uzatabilmek, o fırsatı değerlendirmek için öyle söyledim." diye cevap vermiş. İmam-ı Gazali: "Ya Musa, sen öyle bir fırsatı değerlendirmek için sözü uzatırsın da, ben Allah'ın ulül azm bir peygamberi ile konuşma şerefine ermişken hiç sözü kısa tutar mıyım?" deyince Hz. Musa, "Ya Muhammed, sözünde haklıymışsın." demiş.
* * *
   Allah, o büyükleri tanımaya, onlara karşı haddini bilmeye, onların yollarına ve yaptıkları hizmetlerde onlara yardıma insanımızı ve insanlığı muvaffak eylesin.

KAYNAK:
AKAR, Mehmet; Mesel Denizi, Nil Yayınları, İstanbul 2001, s. 26-27