Arkadaşlar kendim yazıyorum araştırıyorum yani faydalı bilgiler okuyun çok güzel ve okudum kitaplardan alıp yazarak kayıt ediyorum beni etkileyen yazıları sizler le paylaşmak istiyorum
REKLAM
12.01.2017
ÖSS
2000 İSTATİSTİKLERİ
• ÖSS'ye girmek isteyen aday
sayısı 1.479.562
• ÖSS'ye giren aday sayısı 1.433.717
• Sınava girmeyen aday
sayısı 45.845
• Sınavı iptal edilen aday
sayısı 82
• Puanı hesaplanmayan aday
sayısı 7.087
• ÖSS'yi kazanan aday sayısı
1.007.703
• ÖSS'yi kazanamayan aday
sayısı 425.932
•
120’yi aşan aday sayısı 631.572
ÜNİVERSİTELERE GÖRE DAĞILIM
Adaylara göre dağılım
Neler değişti?
•
Sınav sistemi değişti
•
Sorular daha kolay
Ama . . .
•
Yarışan sayısı aynı:
1.500.000 aday
•
Kazanan oranı yine
aynı: % 10
ÖSS’nin içeriği
•
176 soru / 180 dakika
•
Okuduğunu anlama
•
Temel kavram ve
ilkelerle düşünme
•
Zihinsel becerilerin
ölçülmesi
Derslerin Ağırlık Oranları
Alanınızı belirleyin
•
Yetenekler
•
İlgiler
•
Beklentiler
•
Kişilikler
•
Hobi-Fobi
Alan – Bölüm ilişkisi-1
•
Fen ve Matematik alanı
–
Sayısal bölümler:
•
Mühendislikler
•
Fizik-Kimya-Biyoloji
•
Tıbbi Bilimler vs.
–
Eşit Ağırlık
•
İktisat, İşletme,
Ekonometri,
•
Sınıf Öğretmenliği, Ana
Okulu Öğretmenliği,
•
Felsefe
Alan – Bölüm ilişkisi-2
•
Türkçe Matematik alanı
– Sayısal bölümler:
• Matematik ve Matematik
öğretmenliği
– Eşit Ağırlık
• İktisat, İşletme,
Ekonometri,
• Sınıf öğretmenliği,
• Hukuk, SBF, Uluslararası,
Bankacılık.......
– Sözel
• Türk Dili ve Edebiyatı,
• Türkçe öğretmenliği
Alan – Bölüm ilişkisi-3
•
Sos. Bilimler, Edebiyat, Genel Kültür Alanı
–
Eşit Ağırlık
•
İktisat, İşletme,
Ekonometri,
•
Sınıf öğretmenliği,
Felsefe
•
Hukuk, SBF,
Uluslararası, Bankacılık
–
Sözel
•
Tarih, Coğrafya,
Sosyoloji
•
Basın Yayın, İletişim,
Halkla ilişkiler
Alan – Bölüm ilişkisi-4
•
Yabancı Dil Alanı
– Eşit Ağırlık
• SBF, Uluslar arası
• Turizm ve Otelcilik
– Dil
• Tüm yabancı diller
• Mütercimlik
• Turist rehberliği
•
Sanat ve Müzik
– Sözel
• Arkeoloji ve Sanat tarihi
MESLEKLERİ
TANIYALIM...
•
Meslek sahipleri
•
Mesleki kuruluşlar
•
Üniversiteler
•
Dershane ve okul rehber
öğretmenleri
•
Basın
•
Konuyla ilgili yayınlar
Sosyal Bilimlere ilginiz varsa
•
Psikoloji, Sosyoloji, Felsefe
•
Sağlık Eğitimi, Sağlık İdaresi,
•
Antropoloji, Arşivcilik,
•
Gazetecilik, Halkla İlişkiler,
•
Rehberlik-Danışmanlık,
•
Sanat Tarihi, Sosyal Antropoloji,
•
Tarih, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği,
•
Arkeoloji, Sosyal Hizmetler .
Canlılarla uğraşmayı
seviyorsanız
•
Tıp, Diş Hekimliği,
Hemşirelik,
•
Balıkçılık,
Veterinerlik,
•
Bahçe Bilgileri, Tarla
Bitkileri,
•
Peyzaj Mimarlığı,
•
Su Ürünleri, Bahçe
Ziraatı, Besicilik,
•
Endüstri Bitkileri
Yetiştirme, Fidecilik,
•
Kanatlı Hayvan
Yetiştirme, Arıcılık,
•
Bağcılık, Budama,
Seracılık .
Ticaretten hoşlanıyorsanız
•
Sağlık Kur. İşletmeciliği, İşletme, Balıkçılık, İnşaat, Tekstil, Su
ve Süt Ürünleri, Zootekni., Sermaye Piyasası, Sigortacılık (Besicilik, İnşaat,
Tekstil, Kooperatifçilik, Sigortacılık, Pazarlama, Reklamcılık, Turizm
İşletmeciliği, Seyahat İşletmeciliği, İthalat, İhracat, İşletmecilik, Dış
Ticaret) .
Ayrıntılarla uğraşmayı
seviyorsanız
•
Matematik, Astronomi,
Bilgisayar, Elektronik, Peyzaj Mimarlığı, Maliye, İşletme, İktisat, Moleküler
Biyoloji, Fizik Mühendisliği, Mimarlık, Nükleer Enerji, Arşivcilik,
Dokümantasyon, Felsefe, Rehberlik, Tarih, Sanat Dalları, Tıbbi Dokümantasyon,
Bilgisayar Tasarım ve Çizim, Bilgisayar Programcılığı, Sanat Alanları, Matbaa,
Seramik, Muhasebe .
Edebiyattan
hoşlanıyorsanız
•
Gazetecilik, Halk Bilimi, Halkla İlişkiler, Dil ve Edebiyat Bölümü,
Dokümantasyon, Felsefe, Kütüphanecilik, Tarih, İletişim Sanatları, Sinema-TV,
Tiyatro .
Sanattan hoşlanıyorsanız
•
Sanat Tarihi, Baskı Sanatları, Fotoğrafçılık, El Sanatları, Güzel
Sanatlar, Heykel, İç Mimari, Resim, Seramik Sanatları, Süsleme, Dekorasyon,
Tiyatro, (Restorasyon, Seramik, Yapı Ressamlığı, Serigrafi, Tekstil,
Matbaacılık, Halıcılık, Fotoğraf, Duvar Süsleme) .
Müzikten hoşlanıyorsanız
•
Müzik Öğretmenliği, Konservatuar Bölümleri, Müzik Bölümü .
İnsanlara yardım etmeyi
seviyorsanız
•
Tıp, Fizik Tedavi, Hemşirelik, Çocuk Sağlığı ve eğitimi, Rehberlik,
Psikolojik Danışmanlık, Psikoloji, Sosyal Hizmetler, Engelliler Öğretmenliği
(Acil Bakım, Ebelik, Hemşirelik, Çocuk Gelişimi) .
Bilimsel çalışmadan
hoşlanıyorsanız
•
Astronomi, Biyoloji, Fizik, Kimya, Diyetetik, Eczacılık, Tıbbi
Bilimler, Jeofizik, Matematik Mühendisliği, Seramik, Su Ürünleri, Antropoloji,
Klasik Arkeoloji, Bilim Tarihi, Tarih, Biyo-Kimya, Moleküler Biyoloji, Uzay
Bilimleri, Sosyoloji, Tıbbi Dokümantasyon .
Biyoloji ve Kimyayı
seviyorsanız
•
Biyokimya, Diyetetik, Genetik, Eczacılık, Sağlık Memurluğu,
Veterinerlik, Deri Lif Tek., Gıda Bilimi, Su Ürünleri, Süt Tek., Biyokimya
Öğretmenliği, (Anestezi, Patoloji, Su-Süt Ürünleri, Gıda, Denizcilik, Diyaliz,
Tıbbi Laboratuar, Radyoloji) .
Matematik ve İşletmeye
İlginiz varsa
•
İşletme, Maliye, Muhasebe, Ekonomi, Bilgisayarlı Muhasebe, Tarım
Ekonomisi, Aktüarya, Bankacılık, Ekonometri, İktisat, İşletme, Sermaye
Piyasası, Sigortacılık, İstatistik, Bilgisayarlı Muhasebe .
Zooloji–Ekonomiye İlgi
Duyuyorsanız
•
Hayvancılık, Balıkçılık, Su Ürünleri, Süt Ürünleri, Zootekni, Orman
Endüstri Mühendisliği, Veterinerlik, Deri Lif Teknolojisi, Gıda Bilimi,
Besicilik, Dericilik, Et Endüstrisi, Fermantasyon, Çiftlik Yönetimi, Arıcılık,
Kuşçuluk .
Matematik, Fen ve Ekonomi Alanlarına İlgi Duyuyorsanız
•
Ağaç İşleri Mühendisliği,
Balıkçılık, Çevre Mühendisliği, Elektrik-Elektronik, Gıda Mühendisliği,
Güverte, İnşaat, İşletme Mühendisliği, Kimya Mühendisliği, Maden Mühendisliği,
Meteoroloji, Mimarlık, Tekstil, Tarım Makineleri, Endüstri Ürün Tasarımı,
Mühendisliklerin Çoğu, Meslek Yüksekokulu Teknik Bölümleri .
Çevre İle Uğraşmayı
Seviyorsanız
•
Çevre Mühendisliği, Peyzaj Mimarisi, Bahçe Bitkileri (Bahçe
Ziraati, Çevre Kirlenmesi ve Kontrolü, Fidan Yetiştiriciliği, Harita Kadastro,
Peyzaj, Gıda Kalite Kontrol, Seracılık) .
Açık Havada Çalışmayı
Seviyorsanız
•
Çevre Mühendisliği, Deniz Teknolojisi, Jeoloji Mühendisliği, Bahçe
Bitkileri, Tarla Bitkileri, Tütün Exper, Orman Mühendisliği, Beden eğitimi,
Peyzaj Mimarlığı, Tarımsal Yapılanma, Arıcılık, Bağcılık, Bahçe Ziraatı .
Seyahatten Hoşlanıyorsanız
•
Deniz Ulaştırma Mühendisliği, Gemi Makineleri Mühendisliği,
Güverte, Arkeoloji, Deniz İşletmeciliği, Turizm İşletmeciliği, Mütercimlik,
Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği, Pazarlama, Denizcilik, Turizm Rehberliği .
Mühendislikle beraber
Sosyal Bilimlere İlgi Duyuyorsanız
•
Endüstri Mühendisliği, İşletme, Mimarlık, Şehir Planlama, Çevre
Mühendisliği .
Mühendislikle beraber Fen
bilimlerine ilgi duyuyorsanız
•
Uçak Mühendisliği, Meteoroloji Mühendisliği, Uzay Bilimleri
Mühendisliği, Astronomi, Bilim Tarihi .
Jeoloji ve Kimyaya İlgi
Duyuyorsanız
•
Meteoroloji, Maden Mühendisliği, Toprak, Jeoloji, Petrol Doğal gaz,
Seramik, Cam, Cevher Hazırlama, Döküm,
Maden .
Kapalı Ortamda Çalışmayı
Seviyorsanız
•
Makine Mühendisliği, Maden Mühendisliği, Arşivcilik, Dokümantasyon,
Enformasyon, Radyoloji, Kütüphanecilik (Cevher Hazırlama, Döküm, Maden)
Matematik, Fen ve Yer
Bilimlerine İlgi Duyuyorsanız
•
Metalurji Mühendisliği, Maden Mühendisliği, Jeoloji Mühendisliği,
Petrol Doğalgaz Mühendisliği, Seramik, Jodezi ve Fotoğrametri, Jeofizik,
Hidrojeoloji (Sondaj) .
Biyoloji, Tarım ve
Ekonomiye İlgi Duyuyorsanız
•
Tarım Ekonomisi, Tarla Bitkileri, Tütün Eksperliği, Zootekni, Orman
Endüstri Mühendisliği, Gıda Bilimi (Besicilik, Endüstri Bitki Yetiştirme,
Fermantasyon, Fidecilik, Kanatlı Hayvan Yetiştirme, Seracılık, Arıcılık,
Bağcılık, Gıda, Mantarcılık, Tütün Yetiştiriciliği) .
Sosyal Bilimler ve
Biyolojiye İlgi Duyuyorsanız
•
Antropoloji, Paleantropoloji, Sosyal Antropoloji, Bilim Tarihi,
Arkeoloji. .
Yabancı Dile İlginiz varsa
•
Arşivcilik, Klasik Arkeoloji, Tarih, Uluslar arası İlişkiler, Dil
ve Edebiyat (Avrupa Topluluğu, Gümrük İşletme, Seyahat İşletme, Turizm
Rehberliği)
Ekonomi ve Sosyal
Bilimlere İlgi Duyuyorsanız
• Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Deniz
İşletmeciliği, Ev Ekonomisi, Ev İdaresi, Aile ekonomisi, Halkla İlişkiler,
İktisat, İşletme, Kamu Yönetimi, Sermaye Piyasası, Uluslararası İlişkiler,
Bankacılık, Sigortacılık, (Kooperatifçilik, Sigortacılık, Bankacılık,
Turizmcilik) .
Türkçe ve Sosyal Bilimlere
İlginiz varsa
• Gazetecilik, Halkla İlişkiler, Folklor, Kamu Yönetimi,
Radyo-TV, Sosyoloji, Psikoloji, Tarih, Öğretmenlikler, İletişim Sanatları,
Sinema-TV (Pazarlama, Reklamcılık, Sekreterlik, Adalet, Radyo-TV) .
Okumayı Seviyorsanız
• Edebiyat, Tarih, Arşivcilik, Bilim Tarihi, Felsefe,
Gazetecilik, Felsefe, Gazetecilik, Kütüphanecilik, İlahiyat
Titizlik Gerektiren İşlerden Hoşlanıyorsanız
• Mimarlık, Bilgisayar Programcılığı, Peyzaj Mimarlığı,
Psikoloji, Fotoğrafçılık, El Sanatları, Baskı-Grafik Sanatları, Resim, Seramik
Sanatı, Dekoratif San. (Harita, Makine Resmi, Moda Konfeksiyon, Halıcılık, Yapı
Ressamlığı, Serigrafi, Restorasyon) .
PUAN HESAPLAMALARINDAN BİRKAÇ ÖRNEK
BOĞAZİÇİ
ÜNV. İŞLETME
•
SÖZEL:TOPLAM 80 NET
•
TÜRKÇE:40
•
SOSYAL:40
•
SAYISAL:TOPLAM 60 NET
•
MATEMATİK:35
•
FEN:25
•
O.Ö.B.P:50
BOĞAZİÇİ
ÜNV. GENETİK MÜH.
•
SAYISAL:TOPLAM 80 NET
•
MATEMATİK:40
•
FEN:40
•
SÖZEL:TOPLAM 10
•
TÜRKÇE:10
•
O.Ö.B.P:50
DERS ÇALIŞMA VE PLANLAMA SÜREÇLERİ
Nasıl ders çalışmalıyız.?
• Nasıl ders
çalışmalıyız ? “ sorusunu cevaplamadan önce,
• ”Niçin ders
çalışmalıyız ?
Sorusunun
cevabını bulmalıyız .
Problemi Tanımlama
•
Kendi gücünüze güveniyor musunuz?
•
Ne olmak istiyorsunuz?
•
Derslere çalışamıyorum…
•
Hangi derse nasıl çalışacağını bilemiyorum
•
Dikkatim dağılıyor, konsantre olamıyorum, kendimi derse
veremiyorum…
• Üniversiteyi kazanmak
istiyorum fakat derslere çalışmak içimden gelmiyor...
Önce Hedef
Başarılı olmak için ne yapmak
gerekir.?
Descartesin 4 Temel
Prensibi
• Ön yargısız olmak.
• Bütünü parçalarına
ayırmak.
• En kolay olandan başlamak.
•
Tekrar etmek.
Önce bu düşüncelerden
kurtulun
v “Bu gün
günümde değilim.”
v “Moral
bozucu bir gün
değil.”
v “Hiç
şansım yok.”
v “Şu
matematiği nasıl halledeceğim ?”
v “Her
şey kötü gidiyor.”
v “Neden
çalışayım ki, nasıl olsa
işe yaramayacak.”
v “Tarih
çalışmaktan nefret ediyorum.”
v
“Fizik
ile aram ne
zaman düzelecek?”
Öğrenme nedir.?
•
Bilgiyi algılama,kaydetme,hatırlama ve
kullanma sürecidir.
•
İlk aşaması duyu organlarından geçer.
•
Daha sonra anlamlandırma aşaması vardır.
•
Kısa süreli hafıza ve işlevi
•
Uzun süreli hafıza ve işlevi
– Geri
çağırma
– Transfer
Rakamlarla Öğrenme
•
Beynimizden her gün 60 000 düşünce
geçmektedir.Bunların çoğu olumsuz ve bir önceki güne ait olanlardır.
• Düşünceler kavrandıktan 24 saat içinde
uygulanırsa daha kalıcı olmaktadır.
• 72 saat içinde uygulamaya konmazsa
zihinden uçup gider.
• Yetişkin eleman eğitimini tamamladıktan
sonra her yıl teorik bilgisinin % 5 yitiriyor.
• Teorik bilgisini yenilemek isteyenler
zamanlarının % 15 yılda 6 hafta bilgi yenilemesine ayırması gerekiyor...
• Yılda 2- 3 hafta hizmet içi eğitime
alınmayan elemanlar 45 yaşına geldiklerinde tüm gelişmelerin dışında kalıyor.
Planlamanın Gereği....
•
Ders çalışmak için yeterli vakit bulamıyorum.?
•
Ders çalışmak için
oturuyorum fakat dikkatim dağılıyor.?
•
Sınavı düşündükçe heyecanlanıyorum.?
•
Tüm zamanı sınav için harcamam gerektiğini düşünüyorum?
•
Ödevlerimi bir türlü bitiremiyorum.?
•
Diğer sosyal etkinliklere zaman ayıramıyorum?
Amaç ve Önceliklerin
Belirlenmesi
•
Çalişmam gerektiğini biliyorum ama çalışamıyorum”
•
“Kitabı açıyorum ve kitaba bakarak öyle oturuyorum”
•
Bir türlü dersin başına oturamıyorum”
•
Öncelik sırası belli mi?
•
Kaya taşı misali....
AMACINIZI
BELİRLEDİNİZ Mİ?
Hedefi belli olmayan
gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez.
Hayat Amaçları Listesi
• Bilgisayar mühendisi olmak
• İngilizce’yi iyi derecede
bilmek
• Görüşlerime uyan bir
partiden milletvekili seçilmeye hazırlanmak
• Basketbolde birinci lig
takımlarında oynamak
Bir Yıllık Amaçlar Listesi
• Bir
Yıllık Amaçlar Listesi
• İngilizce’den
altıncı kuru tamamlamak
• Üniversitede
bilgisayar mühendisliği bölümünü kazanmak
• Lise
diplomamı almak
•
A takıma seçilecekler arasına girmek
•
Bir Aylık Amaçlar Listesi
• Okuldaki
fizik sınavından yüksek bir not almak
• ÖSS
Kimya ve geometri soru bankalarını bitirmek
ÖSS Denemesinden 170 puan almak
Ders
Çalışma Tekniğinin Faydası
Haftalık Plan Hazırlama
Aşamaları
•
Ders çalışma alışkanlıklarını gözden geçirin
qNerede ,en çok kaç saat,ne zaman..
•
Dersle ilgili yapılacak olanları listeleyin
qOkul dersi,ödev, soru çözme,tekrar..
•
Dersle ilgili çalışmaları plana yerleştirin
qBütün bunları plana aktarın..
Haftada ne kadar çalışalım
Nedir gerçekçi program?
•
Kişinin kendini iyi
tanıması gerekir.
•
Çalışma
alışkanlıklarını gözden geçirmesi
gerekir.
•
Çalışma saatleri günlük yaşam
gerçeklerine uygun olsun.
•
Haftayı günlere saatlere
bölerek parçalara ayırın.
•
Okul ve
üniversite hazırlık için
ne kadar zamanınızın
olduğunu önceden
belirleyin.
•
Program e-lastik-i olmalı.
•
Çünkü bazen stepne
zamana ihtiyacımız olabilir.
Planı kararlılıkla
uygulayabilmek için!
•
Hedef listenizi görebileceğiniz birçok yere asın.
•
ESNEK OLUN! Planınızda yer değiştirmeler ertelemeler öne almalar
olabilir.
•
Yeter ki gününüz boş geçmesin.
•
Planınızda bitirdiğiniz etkinlikleri işaretleyin.
•
Her hafta kendinizi değerlendirin.
•
Kendi kendinize ödül veya ceza verme gibi uygulamalarla oto kontrol
sağlayın.
•
Bütün bunlar sizi motive
edecektir.
Küçük diye bir şey
var mı?
Avrupa’nın
büyük bir kentinde,
üstünden demir yolu altından
ise taşıma araçların
geçtiği bir köprü
vardı. Geçen bütün araçlar
- dört metreden yüksek araçlar geçemez
- diye
yazılı bir ikazla
karşılaşırlar önce. Bir gün
yüklü bir kamyon geçite
yaklaşır ve şoför bu
yazıyı okur. Yükü
iki cm kadar yüksektir. Fakat iki cm’ den
ne çıkar diye gaza
var kuvvetiyle basar.
Büyük araç yüküyle birlikte köprüye çarpar. Hızla kapı
açılır. Şoför ve yardımcısı kapıdan fırlayarak
olay yerinde ölür......
Çalışmadan başarılı olabilir miyim?
Yatarak BAŞARIYA ULAŞANLAR sadece
tavuklardır
Tavşanın yarış hikayesi
<
Yapabileceğiniz şeyleri
yapmaya başlarsanız kendinizi
hayretler içinde bırakacak sonuçlar
alırsınız
Dikkatinizi kontrol edebiliyor musunuz?
•
Çalışmaya istekli olun.
•
Zihninizi konuya hazırlayın.
•
Kendinizi tanıyın.
•
Açık ve gerçekçi hedefler belirleyin.
•
Dikkat dağıtan etkenlerden kurtulun.
•
Özet yapın.
•
Başka işle ilgilenmeyin.
Fiziksel Ortamın
Düzenlenmesi
•
Çalışmak için oturan bir insanın zihnini dağıtan etkenler ya
dışarıdan gelir yada kişinin kendi zihninden kaynaklanır.
•
Bu sebeple çalışma ortamının belirli özelliklerde olması
öğrenmeyi kolaylaştırır.
•
Herkes için geçerli olabilecek bir çalışma modeli ortaya koyamasak
ta çalışma ortamının döşenme
biçimini ve içindeki eşyaların
düzenlenmesi konusunda konsantrasyonu en yüksek noktada tutmaya yönelik bazı
temel kurallar söylenebilir.
Çalışma Odası ve Masası
•
Eğer mümkünse çalışma odası özel olarak düzenlenmelidir. Çalışma
masası camın hemen yanında olmamalıdır. Bu şekilde yazın sıcaktan kışın
soğuktan daha az etkilenilecektir.
•
Gün ışığı tercihen karşıdan gelmeli çalışan kişinin gölgesi çalışma
malzemesinin üstüne düşmemelidir.
•
Çalışma odası arada sırada havalandırılmalıdır. Çünkü havada
oksijen miktarının azalması gerginliğe yol açar ve bu durumda baş ağrısı gibi
öğrenmeyi engelleyici durumların oluşmasına neden olur.
<
Sessizlik
•
Çalışma ortamı sessiz olmalıdır.
•
Ders çalışırken yaygın tutum müzikle çalışmaktır.
•
Ancak yapılan araştırmalar göstermektedir ki, insan beyni aynı anda
birden fazla uyaranı alabilir ancak dikkatini bir tek noktaya odaklayabilir.
•
Ben ders çalışırken müziği duymuyorum şeklinde düşünüyor
olabilirsiniz.
• Şu unutulmamalıdır ki
dinlenilmediği halde geri planda bulunan ses yoğunluğu yorgunluk ve gerginliğe
yol açacak ve ders çalışma verimini düşürecektir.
Çalışma Köşesi
•
Bağımsız bir çalışma odası..
•
Eğer yoksa..Çalışma köşesi ...
•
Bir çalışma köşesi
•
En az üzerinde yazı yazılabilecek bir masa..
•
El altında bulunması gerekli
kitapların, notların , kalemlerin
•
Örneğin yemek masası çalışma masası olarak kullanılıyorsa masa
üzerinde küçük değişiklikler yapılabilir..
•
Ders çalışma davranışı ile çalışma masası arasında şartlı bir
çağrışım bağı kurmak faydalıdır
Telefonlara ve
hayır diyebilme
•
Arkadaşlarına gayet normal
bir davranış olarak
derslere çalışmayı
gerektiğini söylemelisin.
•
Israr edenler telefonu fişten
çekebilirsin
•
Seni gerçekten seven
arkadaşların bu durumu
gayet makul karşılayacağını unutma!!
BAŞARMAK
İÇİN BEN DEĞİLDE KİM, ŞİMDİ DEĞİLDE NEZAMAN
•
Kendinizi yapmanız gerekeni yapmayı mecbur kılın
•
Hedeflerinize ulaşacağınız konusunda kendiniz dışındakilere de söz
verin ve iddiaya girin.
•
Hedeflere ulaşamamanız durumunda onlara bir şeyler vaat edin. İddialı konuşun ve çevrenize meydan okuyun.
Bu iddia gururunuzu ateşleyecek ve sizi daha fazla çalışmaya itecektir
Ders çalışırken
niçin dikkat dağılır?
•
Ortam uygun olmayabilir
•
Önemsiz sorunlar zihni oyalayabilir
•
Gereksiz ayrıntılara dalınması
•
Aşırı mükemmelci olma
isteği
•
Çevredeki olumsuz uyaranlar
•
Yetersizlik
duygularına kapılma
•
Düzensiz ve amaçsız
çalışma
İyi Bir Yoğunlaşma
•
Çalışmaya istekli olun.
•
Zihninizi konuya hazırlayın.
•
Kendinizi tanıyın.
•
Kronometre kullanın.
•
Açık ve gerçekçi hedefler belirleyin.
•
Dikkat dağıtan etkenlerden kurtulun. Özet yapın.
•
Başka işle ilgilenmeyin.
Rakip Kim ?
ü
Herkesin
rakibi kendisidir. <
Başkalarından üstün olmanız
önemli değil. Önemli olan şey dünkü
halinizden üstün olmanızdır......
Olumsuz düşüncelerden
kurtulmanın yolları
•
Sınav için olumlu
düşünmek
•
Sınavın bir ölüm
kalım meselesi olarak
görmemek
•
Başarısızlığın
nedenlerini araştırmak ve
bunların giderilme yollarını
bulmaya çalışmak
•
Alternatif düşünmek
sınav başarısını kişilik
değerinize eş görmemek
Dinlemek ve not
almak
•
Derse aktiflik sağlar
•
Unutmayı azaltır
•
Dersi derste öğrenmek
•
İyi bir dinleyici
olmak
•
Not tutmak
– Duymak ve dinlemek
farklı şeylerdir.
– Dinlemek,duyulanları anlamak ve
korumaktır
– Dersi dinlemeden
evde öğrenmeye çalışmak
boşa
– zaman
harcamaktır.
Yanlışları azaltmanın
yolları nelerdir?
•
Soruyu tam olarak
okumak
•
Neyin sorulduğunu anlamaya
çalışmak
•
Teste bulunan her
soruyu mutlaka okumak
•
Sorunun kolaylığı yada
zorluğunun sorunun uzunluğu
yada kısalığıyla ilgisinin
olmadığını bilmek
Yatarak
çalışma
• Öğrenciler genellikle yazı
yazmayı veya işlem yapmayı gerektiren dersleri masada diğerlerini de kanepede
uzanarak çalışmayı tercih ederler.
• Oysa böyle bir çalışmanın
tek bir sonucu vardır “uyuma”.
• Uykuyu kontrol eden bölge
beyin sapındadır. Beyin sapındaki uyuma merkezi kaslardan gelen mesaj
doğrultusunda vucuda uyuma komutunu verir. Kaslar belli bir gerginlik
seviyesinin altına düştüğünde beynin bu bölgesine uykuya hazır oldu mesajını
gönderir sonuç ise uyumadır.
• Yatarak ders çalışmanın en
önemli tehlikesi ise okumaya başlama ile uykuya dalmanın birbiri ardına gelerek
bedenin belli bir şartlanmaya sürüklemesidir.
• Bu şekilde 10 defa uykuya
dalan kimsenin artık kitap okumaya ne zaman başlasa uykusu gelecektir.
Sandalye
•
Bazı insanların ders çalışırken kullandıkları özel ve çok rahat eşyaları
vardır. Ama sandalye veya koltuğun çok rahat olmaması daha yerindedir.
•
Kullandığınız sandalye çalışmanıza engel olacak kadar
rahatsızlık verici ve çalışırken çok
fazla gevşemenize yol açacak kadarda rahat olmamalıdır.
<
Televizyon
•
Müzik dinlemek için anlattığımız her şey televizyon içinde
geçerlidir.
•
Hem ders çalışmak hem de
televizyon seyretmek mümkün değildir.
•
Televizyonun düğmesine basıncaya veya televizyonun bulunduğu odaya
girinceye kadar kontrol sizin elinizdedir.
•
O noktadan sonra kontrol sizden çıkar ve ekrandaki programın eline
geçer.
•
Ders çalışma sırasında verdiğiniz aralar sırasında zamanınızı
istediğiniz gibi değerlendirin, kendinize çeşitli ödüller verin, ancak bu ödül
kesinlikle 10 dakika televizyon
seyretmek olmasın . çünkü bu süre hiçbir zaman 10 dakika olmaz.
<<
Telefon
•
Tam ders çalışırken telefon edip sizi bir yere davet eden
arkadaşınızın davetini geri çevirseniz bile aklınız arkadaşlarınızda ve o anda
ne kadar eğlendiklerinde olacaktır.
•
Telefonu kontrol altına almak için bu konuda katı prensipler koyun
belli saatlerde arkadaşlarınızın telefonlarına çıkmayın.
•
Bunun kırıcı olduğunu düşünmeyin, bir müddet sonra arkadaşlarınızda
bu duruma alışacak ve ders çalışma saatlerinde sizi aramayacaklardır.
•
Ders çalışmanızın bölünmesini istemiyorsanız çalışmaya başlamadan
önce telefonu kontrol altına alın
Posterler
•
Odanız sizin egemenlik alanınızdır.
•
Bunun için odanızı istediğiniz gibi düzenleyip istediğiniz afiş,
poster ve resimleri asabilirsiniz.
•
Ancak bu durumun doğurduğu en önemli sakınca yine ders çalışma
sırasında ortaya çıkmaktadır. Çünkü özellikle duvara astığınız poster ve
afişler sizin iç dünyanızı ve ilgi duyduğunuz alanları yansıtmaktadır.
•
Ders çalışma esnasında kafanızı kaldırıp bu posterleri gördüğünüzde
dikkatinizin dağılması ve hayal dünyasına dalmanız çok büyük bir olasılıktır.
•
Bu sebeple ders çalışılan ortamın mümkün olduğunca az
çağrışıma sebep olacak şekilde düzenlenmelidir.
Dağınık Oda
Dağınık Zihin
Dağınıklık insanın
kendisini rahatsız hissetmesini
sağlayacağından boşa zaman harcamaktır.
Başarılı kişiler
•
Güçlerinin ve yeteneklerinin sınırlarını
bilirler.
•
Sahip oldukları imkanları
değerlendirirler
•
Zamanı iyi kullanırlar
•
İşlerini kategoriye ayırırlar....
•
Şikayet etmeden bulunduğu
durumlardan yararlanmasını
bilirler
•
Dünyayı değiştireceğine kendilerini
değiştirirler
•
Alternatif arayabilen insanlardır
•
Sabırlı kendine güveni
olan kimselerdir
Çalışırken bir şeyler
atıştırmak...
•
Çalışmadan önce tüm
fiziksel
ihtiyaçlarınız......
•
Ders çalışırken bir şeyler
atıştırma konsantrasyonumu bozar...
•
Ders çalışırken çok
acıktı iseniz ders
çalışmaya ara vermelisiniz.
•
Böylece her şeyi
zamanında yapma alışkanlıkları kazanacaksınız.
7.01.2017
PEYGAMBER, PEYGAMBERLİK
Haber getiren kişi. Allahu Teâlâ'nın kullarına emir ve
yasaklarını bildirmek ve onlara hakkı, doğruyu ve yanlışı açıklamak üzere seçip
görevlendirdiği ilahî elçi. Kur'an-ı Kerim' de; "nebi" veya "enbiya", bazan da
"resul" veya "rusul" diye geçer.
"Nebi", arapça bir kelime olup, "nebe' " kökünden
türetilmiştir. Muhbir, yani "haber verici" anlamına gelir. Ancak nebe', herhangi
bir haber değil; bize bildirilen fevkâlade değerde, çok önemli bir haber, bir
tebliğ demektir. Nebe', yalnız, doğruluğunda hiç şüphe olmayan bir haber için
kullanılabilir (Rağıb el-Isfahanî el-Müfredât, Nebi maddesi). Nebi'nin manası,
Allah'ın, seçtiği kullarına ilâhî haberinin, vahiy yoluyla ulaşması ve vahyine
muhatab olmasıdır. Kelime, Allah ile peygamberi arasındaki alâkayı, yani vahyi
ve haber vermeyi açıklıyor (Saît Ramazan el-Butî, Kübrâ el- Yakîniyyât
el-Kevniyye, s. 172).
Bazı dilciler, "nebi" kelimesinin "yükseltilmiş" manasında olan
"nübüvvet" kelimesinden geldiğini ileri sürerler.
Diğer bir kısım dilciler ise, "nebi" kelimesine, Allah (c.c)
ile akıl sahibi kulları arasında bir elçi veya, "Biz insanlara, Allah Teâlâ'nın
vahy-i ilâhisini bildiren kimse" manası verirler. Nebi'nin çoğulu "enbiya"dır.
Peygamberlere, ilâhî emir ve yasakları, hüküm ve haberleri insanlara
bildirdikleri için "enbiya" denmiştir (İbn Manzur, Lisanul-Arab, Nebi mad.;
et-Taftâzânî, Şerhu'l-Makâsıd, II, 128).
Kur'an-ı Kerim'de "nebi" yerine "resul" de geçmektedir.
Arapçada "irsal" kelimesinden alınan "rasul", gönderilen kimse, haberci, elçi
anlamına gelmektedir. Allah (c.c) tarafından, insanları irşad edip onları doğru
yola yöneltmek için gönderilmiş olduklarından, peygamberlere, "rüsûl-i kirâm,
mürselîn" denmiştir (el-Müfredat, Resul mad., Lisanul-Arap, Resul maddesi).
Bu esasa göre; nebi ve resul kelimeleri, aynı manaya gelen,
arapçada iki (müterâdif) eş anlamlı isimdir. Peygamberlere, Allah'dan önemli
haber (vahy) aldıkları için "nebi"; aldıkları haberleri gönderildikleri
insanlara bildirdikleri için de "resul" denir. Onların en önemli görevi,
kendilerine indirilen ilâhî vahyi tebliğ etmektir. O halde risaletin manası
Allah Teâlâ'nın, seçtiği kullarından birini ilâhî hüküm veya şerîatini
başkalarına tebliğ etmekle mükellef tutmasıdır. Bu kelime, peygamber ile diğer
insanlar arasındaki alâkayı açıklamaktadır. O da, irsal (gönderilme) ve elçilik
kavramıdır.
Bu esasa göre, peygamberlerin iki görevi vardır. Bunlardan
Allah (c.c) ile özel ilişkisine "nübüvvet"; insanlarla olan "ilâhî görev"
ilişkisine de "risâlet" denmektedir. Nebî ve resul kelimeleri bu iki ilişkiyi
ifade etmektedir (bk. el-Butî, a.g.e., s. 173).
Çoğunluk Kelam âlimlerine göre ise "resul" kelimesi, lugat
manası bakımından "nebi" kelimesinden daha geniş ve şümullüdür. Çünkü melekler
de, ilâhi haberler taşıdıklarından, onlara da "İlâhi haberciler" anlamında
"resul" denmektedir. Bu görüşte olanlara göre, kendisine ilâhî kitab ve müstakil
şerîat verilen peygamberler "resul" diye anılırlar. Bu bakımdan, her resul aynı
zamanda bir nebidir. Fakat her nebî, resul değildir. Bunlara göre; ikisi
arasında, -mantık diliyle"umum-husus-mutlak" ilişkisi vardır. Çünkü nebî;
tebliğle mükellef olsun olmasın, Allah Teâlâ'dan vahiy yoluyla her hangi bir
emir alan kimsedir. Eğer o, belli bir şeriatı (hukuk sistemini) veya bir Kitabı
tebliğ etmekle mükellef tutulursa, o peygambere aynı zamanda "resul" denir. Her
iki grubun da Kitab ve Sünnet'ten delilleri vardır. Sonuç olarak, nebî ve resul
şöyle tarif edilebilir: "Allah Teâlâ'nın seçtiği ve onu Cibril (a.s.)
vasıtasıyla (uyanık iken) vahyettiği şeyleri insanların hepsine veya belli bir
topluluğa Allah'ın emriyle tebliğ eden bir insandır (Nebî ve resul kelimelerinin
terim anlamı, aralarındaki fark ve deliller için bk. et-Taflâzânî,
Şerhul-Makâsıd, II/128, el-Cürcanî, Şerhul-Mavâkıf, III, 173-174; İbnul-Hümam,
Şerhul-Müsâyere, 198; Kadı İyâd, eş-Şifâ, I/210; ed-Devvânî,
Celâl-Şerhul-Akâidi'l-Adudiyye, 3; Mustafa Sabri, Mevkiful-Akli vel-İlmi vel
Âlem, Kahire 1950, IV/40; el-Bûtî, a.g.e., 173).
Peygamberlere İman ve Önemi
Kur'an-ı Kerim'de zikredilen birçok ayetlere ve Peygamberimiz
(s.a.s)'in bazı sahih hadislerine göre Allah Teâlâ'nın razı olduğu yegâne hak
din olan İslâm'da iman esaslarından biri de, Allah (c.c.) tarafından insanları
irşad ederek onlara doğru yolu göstermek için gönderilen bütün peygamberlere
iman etmektir. Bu ortak esas, İslâmda iman esasları arasında yer alan çok önemli
bir rükündür. Çünkü "meleklere" iman edilmeden, "İlâhî kitaplara" inanmak mümkün
olmadığı gibi, bu kitabları insanlara tebliğ etmekle görevli ve sorumlu olan
"Peygamberlere" iman edilmeden de, mukaddes kitablara iman etmek mümkün
değildir.
Gerçek şudur ki; peygamberlik müessesesine inanılmadan din,
yani ilâhî emir ve yasaklar söz konusu olmaz. Çünkü peygamberler, Allah
Teâlâ'nın insanları irşad için gönderdiği birer ilâhî elçi olarak kendilerine
vahyolunan ilâhî hükümleri, emir ve yasakları yalnız tebliğ etmekle kalmazlar;
aynı zamanda bu hükümleri kendi nefislerinde aynen tatbik eder ve günlük
hayatımızda fert ve toplum olarak nasıl uygulayacağımızı gösterirler.
Peygamberler, herkes tarafından takip edilebilecek üstün vasıflı, yüksek
ahlâklı, kâmil ve örnek insanlardır. Onlar, her hususta çok güzel birer örnek
oldukları için, insanları kolayca etkiler, onlara Allah sevgisi ve O'na imanı
aşılar ve peşlerinden sürükleyerek hayatlarında esaslı değişiklikler yaparlar.
Çünkü nefsi ve aklı ile başbaşa olan insanların ıslahı ve doğru yola
yöneltilmeleri, ancak yine birer insan olan, günahlardan arınmış (masum)
peygamberlerin önderliğinde başarılabilir. Onun içindir ki, melekler insanlara
değil, yalnız peygamberlere elçi olarak gönderilmişlerdir: "(Onlara) de ki: Eğer
yeryüzünde yaşayıp huzur içinde dolaşanlar melekler olsaydı, muhakkak Biz,
onlara gökten melek bir peygamber indirirdik" (el-İsrâ, 17/95).
Kur'an-ı Kerim'in bildirdiğine göre, peygamberlik müessesesi ve
ilâhî kitaplar Allah Teâlâ'nın insanlara lutfettiği manevî bir hediye (mevhibe-i
ilâhiyye)dir. Âlemleri yaratan Allah (c.c) insanlar ve milletler arasında bir
fark gözetmeden, onların her birine maddî sayısız nimetler ve çeşitli rızıklar
verdiği gibi, ruhî bir gıda, manevî bir nimet olarak peygamberlik nimetini de
aynı ilâhî esasa göre insanlık âlemine ihsan etmiştir. Bu yönden peygamberlik,
lutfu ve rahmeti sonsuz olan Rabbulâlemin'in bütün dünya milletlerine dağıttığı
ilâhî bir hediyedir. Madem ki insanlar hidayet yolunu bulmak, hak ve adalet
üzere kurulan ilâhî nizamı öğrenerek hayatlarında uygulayabilmek için Allah
(c.c) tarafından seçilerek gönderilen masum (günahsız) peygamberlere ve onlara
indirilen ilâhî vahye muhtaçtırlar; o halde bütün insanların Rabbı, Hâlık ve
Râzıkı olan Allah Teâlâ, elbette ki kulları arasında ayırım yapmadan, her
millete kendi içinden seçtiği peygamberler gönderecektir. Nitekim bu husus
Kur'an-ı Kerimde şu ayetlerle açık olarak beyan edilmiştir: Hiç bir millet
yoktur ki, kendi içinde (onları Allah azabıyla) korkutan biri (bir peygamber)
gelip geçmiş olmasın" (el-Fâtır, 35/24), Her milletin bir peygamberi vardır"
(Yunus,10/47. Ayrıca bkz. en-Nahl 16/36; er-Rum, 30/47; ez-Zuhruf, 43/6; er-Ra'd
13/8; İbrahim,14/4; el-İsrâ,17/15).
Bütün peygamberler bu yüce görevi eksiksiz olarak yapabilecek
ve kendilerine vahyolunan ilâhî hükümleri insanlara tebliğ edebilecek kudret ve
kabiliyette yaratılan mümtaz ve sadık kullar, Allah tarafından seçilen ilâhî
elçilerdir.
Kur'an-ı Kerim, müslümanlara, yalnız İslâm Peygamberi Hz.
Muhammed (s.a.s)'e değil, dünya milletlerine zaman zaman gönderilen bütün
peygamberlere de inanmayı emretmektedir. el-Bakara süresinde; Deyiniz ki biz
Allah'a, bizlere indirilen (Kitab)'a; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve
oğullarına indirilenlere; Rableri tarafından Mûsa ve İsâ ya verilenlere iman
ettik. Onları biribirinden (peygamber olarak) ayırmayız” (el-Bakara, 2/136)
buyrulmaktadır. Ayette geçen "nebiyyûn" kelimesi ile, daha önce gönderilen diğer
peygamberlerin kastedildiği anlaşılmaktadır.
İşte İslâm dini, bütün peygamberlere inanmayı, "iman
esasları"ndan ve İslamın temel prensiplerinden saymakla (bkz. el-Bakara, 2/177
ve 285, en-Nisâ, 4/ 136), hiç bir dinin erişemediği derecede şumullü bir
insanlık dini olmak vasfını kazanmaktadır. Bütün dünya milletlerine hitap etmek
suretiyle de, insanları bütün beşeriyeti içerisine alan bir kardeşliğe, sulh ve
sukûna, saadet ve selâmete davet etmektedir. Bu bakımdan, her müslüman icmâlî
olarak (kısaca); başta Hz. Muhammed (s.a.s) olmak üzere, daha önce gönderilen
bütün peygamberlere; tafsili olarak da, Kur'an-ı Kerim'de isimleri zikredilen
peygamberlerin her birine ayrı ayrı iman etmeleri, ayrıca, Allah (c.c)
tarafından önceki milletlere gönderilen ve adları bildirilmeyen bütün
peygamberlere toplu olarak iman etmeleri gerekir (el-Bûtî, a.g.e.,186-191; Ali
Arslan Aydın, en-Nübüvve Fil-Kur'an ve İnde Felasifetil-İslâm, Kahire 1958, s.
5-9 ve İslâmda İman ve Esasları 6. Baskı, İstanbul 1990, s. 184-187).
Kur'an-ı Kerim'de bildirildiğine göre, bütün insanlık âlemine
ve bütün milletlere hitab etmek üzere gönderilen peygamber, yalnız Hz. Muhammed
(s.a.s)'dir. Hz. Muhammed (s.a.s) ilk peygamber Hz. Adem'den itibaren zaman
zaman çeşitli milletlere gönderilen peygamberlerin en büyüğü ve sonuncusudur. O,
peygamberler zincirinin son altın halkasıdır, Hâtemül-Enbiyâ'dır. O'ndan sonra
artık peygamber gönderilmeyecektir. Bu, İslâmın ve en son Mukaddes Kitab
Kur'an'ın bildirdiği bir gerçektir:
Biz seni, ancak bütün insanlara müjdeci ve (Allah ozabı ile)
korkutucu olarak gönderdik" (es-Sebe; 34/28);
"De ki, (Ya Muhammed): Ey insanlar! Ben göklerin ve yerin mülkü
olan Allah'ın, size, hepinize gönderdiği peygamberiyim" (el-A'raf, 7/158). Hz.
Muhammed (s.a.s)'den başka hiç bir peygamberin bütün dünya milletlerinin hepsine
birden gönderildiğine dair ne Kur'an'da, ne de başka bir kutsal kitabda açık bir
ayet bulunmamaktadır.
Peygamberlerin Adedi ve İsimleri Kur'an-ı Kerim'de her millete
mutlaka kendi içinden seçilen bir peygamber gönderildiği açıkça beyan edilmiş
ise de, (el-Fâtır, 35/24; Yunus,10/47; el-İsrâ, 17/15) peygamberlerin adedi ve
her birinin ismi bildirilmemiştir. Nitekim en-Nisa süresinde (4/ 164)
"Peygamberlerin bir kısmını bundan önce sana haber verdik, bir
kısmını ise haber vermedik" buyurulmuştur. Gerçi peygamberimizin bir sahih
hadisinde yüz yirmi dört bin gibi bir sayıdan bahsedilmiş ise de; bu adet kesin
değildir. Kur'an'da yalnız 25 peygamberin isimleri zikredilmiştir. Bunlar, Âdem,
İdris, Nûh, Hûd, Sâlih, Lût, İbrahim, İsmail, ishak, Yakub, Yusuf, Şuayb, Musa,
Harun, Davud, Süleyman, Eyyub, Zülkifl, Yünus, İlyas, İlyesa, Zekeriyya, Yahya,
İsâ ve Muhammed (s.a.s) hazretleridir.
Ehl-i Sünnete göre; peygamberlerin sayılarını tahdid etmemek
daha doğrudur. Çünkü sayının tespit edilmesi halinde, eğer rakam büyük olursa,
gerçekte enbiyadan olmayanların peygamber sayılanlar içine katılması; eğer küçük
olursa, enbiyadan olanların peygamberlerden sayılmaması gibi bir durumla karşı
karşıya kahnabilir (bkz. et-Taftazânî, Şerhul-Akâidi'n-Nesefıyye ve Havaşîhi, s.
460-465; Aliyyul-Korî, Şerhul-Fıkhıl-Ekber, s. 102-104: Abdurrahman el-Cezirî
Tavdihu'l-Akaid Fi İlmi't-Tevhid s. 136-138).
Peygamberlerin Sıfatları
Bütün peygamberler Allah Teâlâ tarafından seçilip ilâhî elçiler
olarak insanlara gönderildiklerine göre, hepsi birbiriyle kardeş gibidirler.
Onlar bir âiledendir ve bir tek cemaattır: Bütün peygamberler doğru sözlü,
sâdık, emîn, akıllı, sağlam karakterli, uyanık kalpli, yüksek ahlaklı, dünyada
ve âhirette itibarlı ve Allah'a en yakın olan sevgili kullar, ilahi
elçilerdir.
Onların diğer insanlardan ayn, kendilerine ait ortak bazı sıfât
ve özellikleri vardır. Bu sıfatlar sayesinde yüce yaratıcı ile kulları arasında
elçilik yapma liyakatını kazanmış olurlar. Allahu Teâlâ şöyle buyurur: "Allah,
peygamberliğini kime ve nereye vereceğini daha iyi bilir" (el-En'âm, 6/l?4).
Bütün peygamberlerde ortak olan sıfatları şu beş maddede toplamak mümkündür:
Emânet, sadakat fetânet, ismet, tebliğ.
1. Emânet Sözlükte, güvenmek, emin olmak, korkmamak ve
güvenilir olmak anlamında bir mastardır.
Emânet, peygamberlerin kudsî görevlerini yerine getirmek
hususunda ve her konuda emin ve güvenilir olmalarıdır. Bütün peygamberler son
derece emin, güvenilen dürüst ve seçkin şahsiyetlerdir. Onlardan asla her hangi
bir hiyânet meydana gelmez. Çünkü, Allah Teâlâ, ilâhî vahyini, peygamberlik
şeref ve vazifesini hainlere değil, ancak her bakımdan emin olan sâdık kullarına
verir. Peygamberlerini bu gibi emin, sâdık ve dürüst kulları arasından seçer.
Şüphe yok ki Allah (c.c) peygamberlik derecesine kirnin daha lâyık olduğunu en
iyi bilendir.
Kur'an-ı Kerim'de, geçmiş peygamberlerin emânet sıfatlarından
söz eden ayetler vardır: Hûd peygamber, kavmine şöyle demişti: "Size Rabbimin
vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım"
(el-A'raf, 7/68). eş-Şuarâ Suresi'nde Nuh, Hûd. Salih, Lut ve Şuayb
peygamberlerin kavimlerine, "Şüphesiz ben, size gönderilen emîn bir peygamberim"
dedikleri zikredilir (bkz. 26/108, 125, 143, 162, 178).
Peygamber olmadan önce Hz. Musa için Şuayb aleyhisselâmın iki
kızından biri şöyle demiştir: "Babacığım, onu ücretle çalıştır. Çünkü o, ücretle
tuttuklarının en hayırlısı, güçlü ve güvenilir bir adamdır" (el-Kasas, 28/26).
Hz. Musa, Medyen'den Mısır'a peygamber olarak dönünce Firavun'un kavmine şöyle
demişti: "Allah'ın kullarını bana bırakın. Çünkü ben size gönderilmiş emîn bir
peygamberim" (ed-Duhân, 44/18).
Hz. Muhammed de gerek peygamberlikten önce ve gerekse
peygamberliği sırasında toplum içinde en güvenilir bir üstün kişiliğe sahipti.
Bu yüzden Mekke'de Kureyş toplumu ona "el-Emîn" lakabını takmışlardı. Nitekim
peygamber olmadan beş yıl önce yapılan Kâbe tamiri sırasında Hacerul-esved'in
yerine konulması şerefini paylaşamayan, Kureyşliler arasında, çatışmaya
varabilecek bir anlaşmazlık çıkmıştı. Bu arada Ebû Ümeyye Velid b. Muğîre'nin,
"Şu kapıdan ilk mescide girecek olanı hakem yapınız" teklifi kabul edildi. Biraz
sonra, belirtilen Benü Şeybe kapısından 35 yaşlarındaki Hz. Muhammed'in girdiği
görüldü. Kureyşliler topluca "İşte el-Emîn, güvenilir kimse, onun hakemliğine
razıyız" dediler (İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, Beyrut 1391, I, 209; İbn Sa'd,
Tabakât, I, 146; Abdurrazzâk, el-Musannef, V, 319; İbnül-Esîr, el-Kâmil, Beyrut
1385/1965, II, 45; Taberî, Tarih, Mısır 1.326, II, 201).
2- Sıdk Sıfatı: Sıdk, peygamberlerin, ilâhî hükümleri, emir ve
yasakları insanlara tebliğde ve verdikleri her türlü haberde doğru sözlü, sadık
olmalarıdır. Peygamberlerin yalan söylemeleri (kizb) asla caiz değildir. Aksi
halde, insanları kendilerine inandırmaları ve onları irşad ederek doğru yola
sevketmeleri mümkün olmaz. Çünkü yalan söylemek, büyük bir günah olduğundan,
pey'gamberlerin "ismet" ve "emanet" sıfatlarıyla bağdaşmaz. Oysa Allah Teâlâ
onların peygamberlik iddialarını tasdik etmek için her birine "Mucizeler"
veriyor ve onunla adeta, "Kulum, peygamberlik iddiasında ve bendendir diye
bildirdiklerinde sadıktır" diyor. Hak Teâlâ'nın yalancıları tasdik etmesi aklen
mümkün olmadığına göre, peygamberlerin sıdk (doğruluk) sıfatı ile vasıflanmaları
vâcib; yalan söylemeleri ise imkânsızdır.
Kur'an-ı Kerim'de Allah, peygamberlerini doğruluk vasıflarıyla
methetmiştir: "Ey Muhammed! İnsanlara Kur'an'daki İbrahim kıssasını anlat.
Şüphesiz ki o, özü sözü doğru, sıddîk bir peygamberdi" (Meryem, 19/41);
"Kitapta İdris'i de zikret. Çünkü o, çok doğru bir rıebî idi"
(Meryem, 19/55); Hiç bir peygambere kavmi; "biz seni daha önce yalancı
tanıyorduk" diyememiştir.
Peygamberlerin emânet sıfatı, onların diğer insanlarla
münasebetlerinde güvenilir olmaları yanında; asıl vahiy üzerinde emîn olmayı,
Allah'ın emir ve yasaklarını insanlara değiştirmeden, arttırıp-eksiltmeden
tebliğ etmesidir. Kur'an'da, "O Peygamberler Allah'ın gönderdiklerini tebliğ
ederler, O'ndan korkarlar ve O'ndan başka hiç bir kimseden korkmazlardı. Hesap
görücü olarak Allah yeter" (el-Ahzâb, 33/39) buyurulur. Bir peygamberin emânete
hıyânet etmesi, O'nun kutsal görevi ile bağdaşmaz. "Bir peygamber için emânete
hıyânet etmek olur şey değildir” (Âl-i İmrân, 3/161)
3- Fetânet Sıfatı
Fetânet, peygamberlerin üstün bir akıl ve zekâya, kuvvetli bir
hâfıza ve yüksek bir ikna gücüne sahip olmalarıdır. Her peygamberin, şerefli ve
yüce olduğu kadar da ağır ve çok mesuliyetli olan peygamberlik görevini eksiksiz
ve mükemmel bir şekilde yerine getirebilmesi için, böyle üstün bir zekâya ve
yüksek vasıf ve yeteneklere sahip olması gerekir. Aksi halde, gönderildikleri
milletlere karşı kuvvetli hüccet (kesin delil) ikame edemez, onları ikna veya
ilzam işin gerekli güzel mücadeleyi yapamazlar; kendilerine inananları irşad
ederek onları hak ve hidayete sevkedemezler.
O halde peygamberler, en akıllı, en zeki ve en kaabiliyetli
mümtaz şahsiyetlerdir. Haklarında zayıf akıl ve zayıf hâfıza, delilik ve gaflet
gibi noksan sıfatlar asla caiz değildir.
Kur'an'da peygamberlerin üstün zekâ ve kabiliyetlerine işaret
eden ayetler vardır:
"Kur'an vahyedilirken, henüz bitmeden okumaya kalkma. Rabbim
ilmimi artır, de" (Tâhâ, 20/114); "Ey Muhammed, Cebrâil sana Kur'an'ı okurken,
acele ederek onunla birlikte dilini oynatma. Onu bir araya toplamak ve okutmak
şüphesiz bizim işimizdir" (Kıyâme, 75/16-17). Vahyin gelişi sırasında ezberlemek
işin dilini Kur'an'la hareket ettirmesi onun fetânet ve zekâsındandır. Yine
vahiy tamamlanmadan önce, ayetleri yeniden okumak için acele etmesi, peygamberin
zekâ olgunluğunu gösterir. Çünkü O, böylece, zaten Cenab-ı Hakkın yardımı
sayesinde hâfızasına yerleşecek olan vahyi, kendi zekâ gücü ile ezberinde
tutmaya çalışmaktadır.
4- İsmet Sıfatı
İsmet, peygamberlerin gizli ve aşikâr her türlü masiyetten,
günahtan ve peygamberlik şerefiyle bağdaşmayacak hareketlerden uzak
bulunmalarıdır. İsmet'in, yani nezâhet ve mâsumiyetin zıddı olan, her türlü
günah ve âdi davranışlar, peygamberler hakkında muhaldir. Çünkü, eğer
peygamberlerin günâh ve suç işlemeleri veya ismet ve nezahete yaraşmayan
uygunsuz hareketler yapmâları onlar hakkında caiz olsaydı, biz insanların da
onlara uyarak çirkin şeyler yapmamız normal karşılanır ve günah sayılmazdı. Zira
peygamberler bizim uymamız gereken güzel örneklerimizdir. Bu bakımdan,
peygamberlere uymak ve onlara itaatla emredildik. Halbuki Allah Teâlâ, kullarına
günah işlemeyi ve günahkârlara itaatı emretmez ve bu gibileri peygamber olarak
seçip göndermez. Bu sebeble, Ehl-i sünnete göre; peygamberler asla büyük günah
işlemezler. Sehven (yanılarak) "zelle" cinsinden küçük günah işlemeleri caizdir.
Ancak, bunda ısrar etmezler, derhal ikaz edilirler ve bir daha aynı hataya
düşmezler.
İsmet'in peygamberlerde bulunması gereken bir sıfat olduğunda,
tüm İslâm bilginleri görüş birliği işindedir. Ancak niteliği ve kapsamı üzerinde
han görüş ayrılıkları mevcuttur.
Maturidilere göre, peygamberin günahtan korunmuş olması, onu
tâate zorlamadığı gibi; günah işlemekten de aciz bırakmaz. Ancak ismet, Allah'ın
bir lütfu olup, peygamberi hayır yapmaya sevkeder, kötülükten de alıkor. Fakat
ilâhi imtihanın gerçekleşmesi için onda yine de irâde mevcuttur (Sabunî,
el-Bidâye, terc. Bekir Topaloğlu, Ankara 1979, s. 121-122). İsmet, peygamberler
iğin gerekli bir sıfattır. Çünkü peygamberlerin günah işlemeleri, yalan
söylemeleri caiz olsaydı; verdikleri haberlerin doğruluğuna güvenilmezdi. Bu
durum, onların Allâh'ın hucceti olma özelliklerine gölge düşürürdü.
Peygamberlerden günah (fısk) sâdır olsaydı, bu onların şâhitlik
ehliyetini ortadan kaldırırdı. Kur'an'da: "Ey iman edenler! Size bir fâsık haber
getirirse, onun doğruluğunu araştırın" (Hucurat, 49/6) buyurulur. Yüce Allah
fâsığın şehâdetini kabulde tedbirli olmayı ve duraksamaya emrediyor.
Peygamberden fıskın sudûru halinde dünyadaki şahitliği düşünce; ahiretteki
ümmetine olan şahitliği de düşer. Halbuki Kur'an'da, "Böylece sizi orta bir
ümmet yaptık ki, insanlara şâhit olasınız. Peygamber de size şâhit olsun "
(el-Bakara, 2/ 143). Kıyamette şâhitliği bildirilen kimsenin, dünya şâhitiği de
teyid edilmiş olmaktadır (er-Râzî, İsmetü'l-Enbiyâ, Kahire 1986, s. 41-42;
Mefatih'ul Gayb, III, 8).
Peygamberler iyiliği emir ve kötülükten sakındırmaya
çalışırlar. Kendileri tâatı terkedip, masıyeti işleselerdi, şu ayetlerin
muhatabı olurlardı:
"İnsanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?"
(el-Bakara, 2/44); "Ey insanlar, niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz!
Yapamayacağınız şeyi söylemek Allah nezdinde en sevilmeyen bir şeydir" (es-Sâf,
61/2-3). Diğer yandan, uyanlarının onları kötülükten menetmeleri gerekirdi ki
bu, peygambere karşı bir zorlama ve eziyet olurdu. Kur'an'da bu yasaklanmıştır.
"Allâh ve Resulüne eziyet edenleri, o, dünya ve ahirette lanetledi" (el-Ahzâb,
33/23; er-Râzî, Mefâtihu'l-Gayb, III, 8; İsmetü'l E'nbiyâ, s. 42, 43).
Ehl-i sünnete göre, peygamberlerin masum oluşu vahiyden sonra
sabittir. Kur'an-ı Kerim'de bazı peygamber kıssaları anlatılırken, onların günah
işlediklerini düşündüren örneklere rastlanır. Hz. Adem'in cennette yasak meyveyi
yemesi (el-Bakara, 2/35-37; el-A 'râf. 7/20, 21, 23); Nuh aleyhiselâmın iman
etmeyen oğlunu gemiye almak iğin duâ etmesi (Hud, 11/45-47); Hz. İbrahim'in
putları kendi kırdığı halde, kavmine kimin kırdığını büyük puttan sormalarını
istemesi (el-Enbiyâ, 21/57, 62, 63); Hz. Lût'un eş cinsel erkeklere kendi
toplumunun kızlarını teklif etmesi (Hud, 11/77-79); Hz. Musa'nın bir şahsın
ölümüne sebep olması (Kasas, 28/15); Hz. Yunus'un kavmini izinsiz terketmesi
(el-Enbiyâ, 21 /87-88); Hz. Davud'un davacıyı dinleyip davalıyı dinlemeden
davacı lehine hüküm vermesi (Sâd, 38/21-25); Hz. Muhammed'in kâfirlerin
reislerini İslâm'a davet ettiği sırada gelip, soru soran ve bir ama olan
Abdullah b. Ümmü Mektûm'a yüzünü buruşturması ve sırtını dönmesi (Abese,
80/1-12) örnek verilebilir. Ancak bu ve benzeri peygamber kıssalarında görülen
hallerin bazıları ya peygamberlikten önceye aittir veya bunlarla ilgili nakiller
muteber değildir. Bazıları da peygamberlerin şanına yakışacak biçimde
açıklanmıştır. Çünkü eğer peygamberlerin günah işlemesi mümkün olsaydı, onların
sözüne güvenilmez ve böylece ilâhî huccet gerçekleşmiş olmazdı.
>>>>>
PEYGAMBERLER TARİHİ
|
kitap ve yeni bir şeriat gönderilmeyip de kendinden önceki peygamberlerin
kitabı ve şeriatı ile amel eden Peygamberlere ne ad verilir?
Cevap : Nebi
Soru 2 : Kendisine yeni bir kitap ve yeni bir şeriat verilerek insanları hak yola
çağırmak için gönderilen peygamberlere ne ad verilir?
Cevap : Resul
Soru 3 : Diğer peygamberlere göre bir derece daha üstün olan peygamberlere Ulul-Azm denir.
Ulul-Azm olan peygamberler hangileridir?
Cevap : Hz. Nuh(a.s.), Hz. İbrahim(a.s.), Hz. Musa(a.s.), Hz. İsa(a.s.) ve Hz.Muhammed(s.a.v.)
Soru 4 : Kur’an’ı Kerim’de ismi geçen peygamberler kaç tanedir?
Cevap : 28 tane olup 3 tanesinin veli mi yoksa peygamber mi olduğu hususunda ihtilaf vardır.
Soru 5 : Vahiy ne demektir?
Cevap : Yüce Allah (c.c.)’ın dilediğini peygamberlere yine dilediği tarzda indirmesine denir.
Soru 6 : Vahyin geliş şekilleri kaç tanedir ve nelerdir?
Cevap : 7 çeşittir:
a- Rüya şeklinde
b- Melek görülmeksizin peygamberin kalbine bildirilmesi
c- Vahiy meleğinin insan suretinde gelmesi
d- Bir uğultu şeklinde gelmesi
e- Cebrail’in gerçek surette gelmesi
f- Göklerin üstünde, perde arkasından hitapta bulunulması
g- Melek bulunmadan peygambere direk hitap şeklinde olması
Soru 7 : Peygamberlerde peygamberlik gelmeden önce görülen ve nübüvvetin
temellerini kuvvetlendiren harikuladelikler görülmesine ne ad verilir?
(Mesela; Peygamberimiz (s.a.v.)’i bir bulutun takip etmesi gibi.)
Cevap : İrhasat
Soru 8 : Peygamberlerin unutarak yaptıkları çok küçük hatalara ne ad verilir?
Cevap : Zelle
Soru 9 : Peygamberlerin sıfatları nelerdir?
Cevap : a- Sıdk; Doğruluk
b- Emanet; Güvenilirlik
c- Tebliğ; Allah (c.c.)’dan aldığı emirleri tam olarak bildirmek
d- Fetanet; Akıllı olmak
e- İsmet; Günahsız olmak
Soru 10: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in diğer peygamberlerden ayrılan özellikleri nelerdir?
Cevap : a- Peygamberlerin sonuncusudur
b- İnsanların ve cinlerin peygamberidir
c- Getirdiği şeriatın kıyamete kadar geçerli olması
Soru 11: Cesedi topraktan yaratılmış ve cennette yaşamış ve dünyaya gönderilmiş,
beşeriyetin babası ve ilk peygamberdir. Lakabı Safiullah olan, kendisine on sahife
emirler ve yasaklar şeklinde verilen Hz. Şit (a.s.)’ın da babası olan, 930 yıl yaşamış olan,
cenazesi Ebu Kubeys dağına defnedilen, insanların ve peygamberlerin de ilki olan
(annesiz ve babasız olan insan) kimdir?
Cevap : Hz. Adem (a.s.)
Soru 12: Hz. Adem (a.s.)’a Allah (c.c.) şöyle dedi: “Arşımın alt hizasında benim bir haremim (yasak
bölgem) vardır, sen git ve benim için bir beyt (mabet) yap ve tavaf et, beni zikret.” Hz. Adem
(a.s.)’da bu beyti (Kabe’yi) beş ayrı dağın taşlarını getirerek inşa etti. Bu dağlar hangileridir.
Cevap : a- Tur-i Sina
b- Tur-i Zeyta (zeytun)
c- Lübnan
d- Cudi
e- Hira
Soru 13: Hz. Adem (a.s.)’ın eşi ve beşeriyetin annesi kimdir ve nasıl yaratılmıştır?
Cevap : Hz. Havva’dır ve Hz. Adem (a.s.)’ın iveği kemiğinden yaratılmıştır.
Soru 14: Hz. Adem (a.s.)’ın ilk çocuklarının isimleri nelerdir?
Cevap : İlk ve ikinci çocukları ikiz doğmuşlardır. İlk ikizler; Kabil ile kız kardeşi
Lubut, ikinci ikizler ise; Habil ile kız kardeşi İklima’dır.
Soru 15: İnsanlık tarihinde kıskançlık sebebiyle kardeşini öldürerek ilk katil olan
insan aynı zamanda ilk şirk koşan ve Allah (c.c.)’dan başka ateşe tapan ilk insandır.
Çünkü şeytan ona gelerek şöyle dedi: “Kardeşinin kurbanını Hz. Allah onun ateş yakması
ve ibadet etmesi sebebiyle kabul etti, sen de böyle yap.” Bu ifadelere inanarak ateş yakıp
ilk defa puta tapmış olan insan ve ilk katil kimdir?
Cevap : Kabil
Soru 16: Babası Hz. Adem (a.s.), annesi Hz. Havva olan ve kendisine 50 sahife
indirilen bir peygamberdir. Kendisine Hibetullah (Allah (c.c.)’ın hibesi) yani Kabil kardeşi
Habil’i kıskanarak öldürdükten sonra Hz. Adem (a.s.)’a oğlu Habil’in yerine Allah (c.c.)’ın
verdiği hibe denilen, 912 yıl yaşamış insanlığın ikinci peygamberinin adı nedir?
Cevap : Hz. Şit (Sis) (a.s.)
Soru 17: İnsanlığın üçüncü peygamberi, kendisine 30 sahife verilen bir peygamberdir.
İlk defa ok ve yay kullanan, ilk yazı yazan, ilk defa dikiş diken, kendisine elbise dikerek giyen,
ilk defa yıldızlar ilmini başlatan ve diri iken göğe yükseltilen peygamber kimdir?
Cevap : Hz. İdris (a.s.)
Soru 18: Kur’an’ı Kerim’de 27 defa ismi geçen, 1050 yıllık ömre sahip Ulul-Azm peygamberlerdendir.
Kendisine inanmayan kavmine ilahi azap geleceği için Allah (c.c.)’ın emriyle gemi inşa edip,
kendisine inananları, tüm hayvan çiftlerinden de birer çift olmak üzere yanına alarak Kurtararak
beşeriyetin ikinci babası olarak bilinen ikinci Adem kimdir?
Cevap : Hz. Nuh (a.s.)
Soru 19: İnsanlığın ikinci babası olarak bilinen Hz. Nuh (a.s.)’ın gemiye binen ve insanlık kendilerinden
türemiş olan üç oğlu vardı. Bu üç evlat üç ırkın babası olmuş, yeryüzünde bugüne kadar var
olan ırklar da bunlardan türemiştir. Hz. Nuh (a.s.) bu üç oğlunun isimleri ve hangi ırkın babası
olduklarını söyleyiniz?
Cevap : a- Sam; Arapların babası
b- Yafes; Rumların babası
c- Ham; Habeşlerin babasıdır.
Soru 20: Nuh Tufanından sonra bir kavim var ki, sapıklık içersinde yaşıyorlardı. Allah (c.c.)
bu kavmi azgınlıklarından dolayı “Sarsar Rüzgarı” ile helak etti. Bu kavmin İrem adıyla
meşhur bağları ve bahçeleri vardı. Bu kavmin ve bu kavme gelen peygamberin adını söyleyiniz?
Cevap : Ad kavmi ve Hz. Hud (a.s.)
Soru 21: Atalarının başına gelen belaları unutmuş bir kavim vardı ki, soygun, vurgun, yol kesicilik
onlarda alışkanlık haline gelmişti. Putçuluk hat safhaya ulaşmış, kayaları oyup evler yaparak
bir medeniyet kurmuşlardı. Kendilerine gelen peygamber sarp kayaların içinden Allah (c.c.)’ın
izniyle mucize olarak bir deve çıkartmış, ama onlar devenin bacaklarının keserek öldürmüşlerdi.
Bu olay üzerine kendilerine üç gün mühlet verilir ve sonunda bir Sayha (bir çığlık) gelir ve iman
etmeyenlerin hepsi helak olurlar. Bu kavim ve bunları irşat eden peygamber kimdir?
Cevap : Semut kavmi ve Hz. Salih (a.s.)
Soru 22: Ulul-Azm peygamberlerden olup, Nemrut döneminde yaşamış, kendisine 10 sahife verilmiş,
Azer’in oğlu olup kendisine Allah (c.c.)’ın dostu anlamına gelen Halilullah lakabı verilen
bir peygamberdir. Halkı sapıtan Nemrut’a karşı mücadele etmiş, putları inkar edip Nemrut
tarafından ateşe atılmış fakat, Allah (c.c.)’ın izni ile ateş bir gülistan olmuştur. Oğlu İsmail’i
Allah (c.c.)’ın emri üzere Rabbin rızası için kurban etmekten çekinmediği için kendisine
Allah (c.c.) tarafından kurban için koç ikram edilmiş, 80 yaşında sünnet olarak zürriyetine
bu sünnet kendisinden kalmıştır. Kendisini ateşe atan Nemrut ise bir sivrisinek belasıyla helak
olmuştur. Bizim de milletinden olduğumuz bu peygamber kimdir?
Cevap : Hz. İbrahim (a.s.)
Soru 23: Hz. İbrahim (a.s.)’ın oğlu olan bir peygamberdir. Amerikalıları 50 yıl boyunca irşada
çalışmış olan, çocukluğunda Mekke çölünde annesi onun için Safa ve Merve tepeleri
arasında koşuşarak su ararken Allah (c.c.) onun ayakları altından bugün hacılarımızın
içtiği Zemzem suyunu çıkartarak ümmete onun sebebi ile hediye edildiği, babasının
adağı üzerine kurban olunması, istendiğinde tereddüt etmeden Allah (c.c.) için bıçağın altına
yatan ve bu sadakati sebebi ile de kurban için koç ikram edilen peygamber ve annesi kimdir?
Cevap : Hz. İsmail (a.s.), annesi, Hz. Hacer validemizdir
Soru 24: Beytullah (Kabe)’nın ilk yapılışı ve ondan sonraki yapılması ve onarılması
kimler tarafından yapılmıştır?
Cevap : a)İlk defa Allah (c.c.)’ın emri ile melekler inşa etmişlerdir
b)İkinci kez Hz. Adem (a.s.) tarafından yapılmıştır
c)Hz. Adem (a.s.)’ın oğlu Hz. Şit (a.s.) tarafından ilk defa taş ve çamurla yapılmıştır
d)Dördüncü defa Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu Hz. İsmail (a.s.) tarafından yapılmıştır.
Soru 25: Hz. İbrahim (a.s.)’ın yüz yaşlarında iken yaklaşık doksan yaşlarında olan hanımı Sare’den
olma ve Şam ile Filistin halkına peygamber olarak gönderilen, Beni İsrail’e gönderilen tüm
peygamberleri kendi soyundan gelen peygamber kimdir?
Cevap : Hz. İshak (a.s.)
Soru 26: Hz. İbrahim (a.s.)’ın kardeşi Harran’ın oğlu olan bir peygamber var ki, tek başına bir şeriat
getirmemiş ama Hz. İbrahim (a.s.)’ın şeriatıyla iman etmiştir. Peygamber olarak gönderildiği
halk dünyadaki en pis ameli işliyorlardı. Çünkü bu amel için Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Lut kavminin amelini işleyene Allah lanet etsin” “Lut kavminin amelini işleyen kimse melundur”
buyurmuştur. Tepelerine ,işledikleri suç sebebiyle taş yağmuru yağdıran, şehirlerinin altı üstüne
çevrilen halkın ismini ve bu belaya uğradıkları amelin adını söyleyiniz?
Cevap : Sodom halkı ve Livata (Eş cinsellik, Homoseksüellik)
Soru 27: Hz. İshak (a.s.)’ın oğlu, Hz. Yusuf (a.s.)’ın babası, lakabı ise “İsrail” olan ve soyuna da
Beni İsrail denilen, oğlu Yusuf’un kaybolduğunu duyduğunda onun gömleği bulunup gözlerine
sürülünceye kadar gözleri görmeyen peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Yakup (a.s.)
Soru 28: Kardeşleri tarafından kıskançlığın kurbanı olarak kuyuya atılan, bir kervan tarafından çıkartılıp
Mısır ilinde köle olarak satılan, kölesi olduğu evin hanımı kendisine zina teklif ettiği zaman
reddettiği için zindanlara atılmış olan, orada kendisine Allah (c.c.) tarafından rüya tabiri öğretilmiş
ve bu sayede zindandan kurtularak Mısır’a Sultan olmuş ve Hz. Yakup (a.s.)’ın oğlu olan
peygamber, Kölesi olduğu evin hanımı kendisinin yakışıklılığına dayanamayarak zina teklifi
yaparken “Saçın ne kadar güzel” dedi. O ise “Cesedimde ilk dökülecek şey odur” cevabını verdi.
“Gözlerin ne kadar güzel”deyince, O, “Cesedimden yere ilk akacak şey odur” diye cevap verdi.
“Yüzün ne kadar güzel” dediğinde ise, O, “O toprak içindir, toprak onu yiyecektir” cevabını veren
peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Yusuf (a.s.)
Soru 29: Sabır örneği olarak bilinen, 18 yıl yaralı bir şekilde imtihana tabi tutulan, yaralarına kurtçukların
düştüğü bu hastalık sonunda Allah (c.c.)’ın “Biz onu sabır üzere bulduk” diyerek imtihanı kazanan
ayağı yere vur emri sonucu çıkan su ile yıkanıp yaralarından kurtulduğu gibi gökten yağan altın
çekirge bereketine nail olan, sabır örneği bu peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Eyyub (a.s.)
Soru 30: Rum diyarında yaşayan halka hakkı tavsiye eden ve onların “Ey Bişr biz hayatı severiz,
ölmeyi değil, bizi dilediğimiz zamanda öldürmesini Rabbinden iste” gibi şartları ile karşılaştığı halde
onları ecellerine razı ederek inandıran, asıl ismi Bişr Bin Eyyub (a.s.) olan peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Zülkifl (a.s.)
Soru 31: Hz. Musa (a.s.)’ın abisi ve en büyük yardımcısı olan peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Harun (a.s.)
Soru 32: Kendisine dört büyük kitaptan Tevrat verilen, Beni İsrail peygamberlerinden olan
Tevhit mücadelesinde Batılın temsilcisi olarak karşısında Firavun ile karşılaşmış,
düşmanı Firavunun sarayında büyümüş, zamanın silahı olarak eline verilen Asası 15000
sihirbazı dize getirmiş, Turu Sina dağında Allah (c.c.) ile konuştuğu için lakabı Kelamullah
olan peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Musa (a.s.)
Soru 33: Günahları Allah (c.c.)’a şirk koşmak, meşe ağacına tapmak, ölçüde, tartıda eksik yapmak,
halkın eşyasını gasbetmek, yol kesip soygunculuk yapmak, mü’minleri ölümle tehdit etmek
olduğu için sonunda üzerlerine gelen Sam yeli ve arkasından kuraklık ve sıcaklığın dehşetinden
kaçmak için gördükleri bir bulutun altına sığındıkları sırada yer sarsıntısı ve Cebrail (a.s.)’ın
sayhasıyla helak olan Medyen halkı ve bunlara tabi olup ateş ve sıcaklıktan kavrulan Eyke
halkına gönderilen peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Şuayb (a.s.)
Soru 34: Hz. Musa (a.s.)’a inanmayan halka, Allah (c.c.)’ın verdiği belalar nelerdir?
Cevap : a- Tufan belası (sağanak halinde sürekli yağmur)
b- Çekirge belası (ekinleri ve her şeyi yiyen çekirgeler)
c- Kummel belası ( Kanatsız çekirge, karınca ve ekin biti)
d- Kurbağa belası (şehri istila eden ve evlere giren kurbağalar)
e- Kan belası (Su ve meyvelerin kan halinde olması)
f- Mal ve servetin yok olması belası.
Soru 35: Hz. Musa (a.s.)’ın amcasının oğlu olan ama ona inanmadığı gibi başına bela olan
ve tarihin en zengin insanı olarak bilinen, 300 süslü cariye, 9000 hizmetinde adamı
olan ve evinin kapı ve duvardaki tabelaları altından olan sonunda her şeyiyle beraber
yerin dibine batan zalim kimdir?
Cevap : Karun
Soru 36: Hz. Musa (a.s.)’ın başının belası olan, kendini halkına ilah olarak tanıtan: “Ben sizin
en büyük rabbinizim” dediği halde ömrü boyunca cinsel ilişkiyi tadamayan, iktidarsız olan,
kendine bela olacak bir çocuğun doğduğunu kahinlerin bildirmesi üzerine o yıl doğan 900
çocuğu öldürten ama kendisinin belası olacak çocuğu sarayında besleyen, sonunda Kızıl
denizin sularında boğulurken “Musa’nın rabbine iman ettim” diye bağıran, yaptırdığı
Piramitler kıyamete kadar zulmünün şahidi olacak olan zalim kimdir?
Cevap : Firavun
Soru 37: Hz. İbrahim (a.s.)’ı ateşe atma teşebbüsünde bulunan ve bela olarak burnuna giren bir
sivrisineğin beynine ulaşıp oradaki hareketine dayanamayıp kafasını duvara vurarak kendini
öldüren, hükümdarlar arasında başına taç takan ve insanları kendine ibadet etmeğe çağıran
ilk kişi olarak bilinen zalim kimdir?
Cevap : Nemrut
Soru 38: Babası, dedesi ve büyük dedesi peygamber olan peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Yusuf (a.s.)
Soru 39: Hz. Musa (a.s.)’dan sonra İsrail oğullarını 29 yıl Tevrat’la idare eden, Hz. Musa (a.s.)’ın
Hızır (a.s.)’a gidişinde yol arkadaşı olan ve halkına onu anlatırken “Ona muhalefet eden
melundur” diyerek İsrail oğullarını kendinden sonra ona inanmaya davet ettiği peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Yuşa Bin Nun (a.s.) (İstanbul Beykoz’da ismi ile anılan Yuşa tepesindedir.)
Soru 40: Hz. Musa (a.s.)’ın damadı olan ve Hızır (a.s.) ile yolculuğa çıktığında halkını emanet ettiği
bir peygamberdir. Hz. Yuşa (a.s.)’dan sonra Beni İsrail’e peygamber olmuş olan kimdir?
Cevap : Hz. Kalip Bin Yüfenna (a.s.)
Soru 41: Binlerce ölünün dirilmesine şahit olmuş olan bir peygamberdir. Hz. Musa (a.s.)’ın damadı
Hz. Kalip (a.s.)’dan sonra Ben-i İsrail’e peygamber olmuştur. Annesinin duası sonucu olduğu
için (ve annesi çok yaşlı olduğu için) “İbnül Acuz” Kocakarının oğlu diye anılan peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Hızkıl (a.s.)
Soru 42: İsrail oğulları, Hz. Musa (a.s.)’ın şeriatını terk edip altından yaptıkları, göz bebekleri yakuttan,
başına inci ve cevherlerle süslü taç koydukları “Bal” isimli puta tapmaya başlamışlardı.
Bu zamanda kendilerine gönderilen peygambere inanmayınca da kuraklık ve sıcaklıktan
kavrulunca duası ile yağmurlar yağdırdığı halde halkın azı iman etmişti. Balbebek halkına
gönderilen bu peygamberin adı nedir?
Cevap : Hz. İlyas (a.s.)
Soru 43: Hz. İlyas (a.s.)’ın devamlı yanında olmuş ve ondan sonra yerine İsrail oğullarına peygamber
olmuş olan peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Elyasa (a.s.)
Soru 44: Ninava halkına peygamber olarak gönderilmiş, 33 yılda kendisine ancak iki kişi iman etmiş,
yaptığı bir hatadan dolayı denizde gemiden atılarak balığın karnında 40 gün kadar kaldığı
bilinen peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Yunus (a.s.)
Soru 45: Dinlerini terk eden Ben-i İsrail’in başına belalar gelip cizye ödedikleri zaman Allah (c.c.)’ın
onlara gönderdiği peygamber onlara hem Allah (c.c.) yardımı ile bir hükümdar olarak Talut’u
başlarına getirmiş hem de Talut’un Calut ile yaptığı savaşta Calut’u öldürecek şahsın (sonradan
kendisinin yerine peygamber olarak gelecek) Davut olduğunu bildirmiş olan peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Şemuyel (a.s.)
Soru 46: Hz. Davut (a.s.)’ın oğlu olup babasının krallık ve peygamberliğine varis olan,
Kudüs’te bulunan Mescidi Aksa’yı yaptıran, insanların ve cinlerin kendisine kıyam
ettiği gibi tüm mahlukatın dilinden anlayan, rüzgarın dahi emrine verildiği peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Süleyman (a.s.)
Soru 47: Talut ile Calut ordularının yaptığı savaşta Calut’u öldürüp, Talut’un verdiği söz üzerine onun
kızını almış ve neticede Beni İsrail’in önce hükümdarı sonra peygamberi olmuş olan, kendisine
dört büyük kitaptan Zebur verilmiş olan koyun gütmesi, sapan taşı atması ve demire şekil
vermesinden bahsedilen, demirden yaptığı zırhları satarak geçimini temin eden peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Davut (a.s.)
Soru 48: Hz. Davut (a.s.) zamanında yaşamış olan, ilmi, hikmeti ile ona vezirlik yapmış, kendisine teklif
edilen nübüvvet, krallık ve hikmetten o, hikmeti tercih etmiş Kur’an’ı Kerim’de oğluna
nasihatlerinden bahsedilen peygamber olup olmadığı ihtilaflı olan insan kimdir?
Cevap : Hz. Lokman (a.s.)
Soru 49: Hz. Şaya (a.s.)’dan sonra Beni İsrail’e peygamber olmuş, Allah (c.c.)’a münacatı
üzerine halkı helak olmaktan kurtulmuş ama,sonra Cebrail (a.s.) insan suretinde
dört defa gelerek aile halkının yaptıklarını anlatarak fetva isteği sonucu o şahsın ailesine
dua ettiğinde halkına fetvayı sen verdin diyerek Allah (c.c.)’ın fetvayı sen verdin diyerek
halkını helak ettiği ve yüz yıllık ölümden sonra merkebi ile birlikte dirilmesine şahit olduğu
peygamber kimdir?
Cevap : Hz. İrmiya (a.s.)
Soru 50: Babil hükümdarı Buhtunnassar’ın Beytül Makdis’i yıkarak Beni İsrail’den esir aldığı
çocuklar arasında bulunan ve zindana atılan, Babil kralının gördüğü rüyaya tabirle
zindandan kurtulduğu gibi iyi mevkilere gelen ve Kur’an’ı Kerim’de kendisinden
“Resul olmayan bir nebidir” diye bahsedilen peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Danyal (a.s.)
Soru 51: Babil kralı Buhtunnassar’ın Beytül Makdis’i yıkıp insanları esir etmesinden yıllar sonra
geri dönen Beni İsrail arasında Tevrat’ı olan olmadığı gibi onu bilen de yoktu. Aralarında
biri vardı ki, bu Tevrat’ı bildiği için yeniden onu yazdı. Beni İsrail’e peygamber olarak
gönderilmiş olan bu insana sonunda, “O Allah’ın oğludur” diyecek kadar ileri gittiler.
Beni İsrail’e Tevrat’ı yeniden Allah (c.c.)’ın izni ile ezberinden yazan bu peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Üzeyr (a.s.)
Soru 52: Teyzesinin kocası olan Hz. Zekeriyya (a.s.)’ın himayesinde büyüyen ve yaptırdığı kendisine
has mihrabında devamlı Allah (c.c.)’ı zikreden, Hz. İsa (a.s.)’ı kocasız olarak dünyaya
getiren ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in diliyle cennet kadınlarının üstünlerinden olarak
bildirilen adına Kur’an’ı Kerim’de sure bulunan kadın kimdir?
Cevap : Hz. Meryem
Soru 53: Hz. Zekeriyya (a.s.)’ın oğlu olup Hz. İsa (a.s.)’dan önce gelen ve onunla aynı zamanda
yaşayıp onun varlığını Ben-i İsrail’e bildirmiş, oda babası gibi kendi halkı tarafından şehit
edilmiş olan peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Yahya (a.s.)
Soru 54: Kendisine dört büyük kitaptan İncil verilmiş olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den bir önce
gelen peygamber olup annesi İmran’ın kızı Meryem’e erkek eli değmeden ve evlenmeden
dünyaya getirdiği evladı olan ve 33 yaşında iken göğe kaldırılan peygamber kimdir?
Cevap : Hz. İsa (a.s.)
Soru 55: Yeryüzünün doğusundaki ve batısındaki tüm beldelere ulaşmış, ayak bastığı her yerin halkına
hakim olmuş bir insandır. Bunun nasıl bu kadar geniş bir alemde gezebildiğini Hz. Ali (r.a.)’a
sorduklarında: “O, bulutlar ona yol aldırır, yollar ona düzeltilir, nurlar ona döşenip yayılır,
kendisine gece ve gündüz bir olurdu” diye cevap verdiği, peygamber olup olmadığı bilinmeyen
Kur’an’ı Kerim’de ismi geçen bu insan kimdir?
Cevap : Hz. Zülkarneyn (a.s.)
Soru 56: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in mübarek hadislerinde “Cennet kadınlarının
üstünleri olarak bildirilen” dört kadın kimlerdir?
Cevap : a)Hz. Hatice b)Hz. Fatıma c)Hz. Meryem d)Hz. Asiye (Firavunun karısı)
Soru 57: Hz. İsa (a.s.)’ın dini üzerine yaşayan, Tarsus ahalisinden olan, kendilerine Ashabı
Kehf denilen, adlarına Kur’an’ı Kerim’de sure bulunan yedi genç bir de refakatçi
köpekleri, Rum hükümdarı olan Dekyanus’un zulmünden kurtulmak için “Neclus”
adında bir dağın mağarasına saklanmışlar, hükümdarın ölmeleri için mağaranın girişini
kapattırması üzerine Allah (c.c.)’ın yardımı ile 309 yıl uyuyan ve yine sonunda o kadar
yıldan sonra uyanıp halkın içine karışarak yaşayan bu insanların isimleri nedir? (Bu isimler
hastalara şifa niyetiyle okunduğu bilinmektedir)
Cevap : Telmiha (Yemliha), Meslina, Mekselmina, Mernus, Debernus, Şazenuş, Keşeftedayyuş,
ve köpekleri Kıtmir
Soru 58: İslam öncesi devirlerden birinde, bir gurup mü’mine imanlarından dönmeleri için işkence
yapan, dinlerinden dönmediklerini görünce de onları bir hendeğe atarak yakan bu zalim
yöneticilere verilen isim nedir?
Cevap : Ashabı Uhdut
Soru 59: Hayvanların dilinden anlayıp onlarla konuşan peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Süleyman (a.s.)
Soru 60: İlmi Hz. Musa (a.s.)’ın ilminden üstün ve onunla arkadaşlık yapmış olan, hala sağ
olduğu rivayet edilen, Peygamberimiz (s.a.v.)’in onun hakkında “O otsuz kuru bir yere
otururdu, kalktığında yeşillenerek onun arkası sıra dalgalanırdı” buyurduğu, üstün ilim
sahibi olan kimdir?
Cevap : Hızır (a.s.)
Soru 61: Yemen melikesine Süleyman (a.s.)ın mektubunu onun emri ile götüren kuşun adı nedir
Cevap : Hüdhüd kuşu
Soru 62: Ömrü boyunca bir oruç tutup bir gün iftar eden peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Davut (a.s.)
Soru 63: Yeryüzünde ilk cinayeti işleyen kimdir ve niçin cinayet işlemiştir?
Cevap : Hz. Adem (a.s.)’ın oğlu Kabil kardeşi Habil’i kıskandığı için cinayet işlemiştir.
Soru 64: Yusuf (a.s.)’ı kardeşleri niçin kuyuya atmışlardı?
Cevap : Kıskandıkları için
Soru 65: Kafir Firavunun mü’min hanımının adı nedir?
Cevap : Asiye
Soru 66: Hangi peygamber Hızır (a.s.) ile yolculuk yapmıştır?
Cevap : Musa (a.s.)
Soru 67: Hangi peygamberi balık yutmuştur?
Cevap : Yunus (a.s.)
Soru 68: Ateşe atılıp yanmayan peygamber ve onu ateşe atan zalim kimdir?
Cevap : İbrahim (a.s.)’ı zalim Nemrut ateşe atmıştır.
Soru 69: Hangi peygamber halkını 950 sene Hakka davet etti?
Cevap : Hz. Nuh (a.s.)
Soru 70: Hangi peygamberlerin hanımları iman etmeyerek helak oldular?
Cevap : Hz. Lut (a.s.) ve Hz. Nuh (a.s.)’ın hanımları
Soru 71: Doğduğunda konuşan peygamber hangi peygamberdir?
Cevap : Hz. İsa (a.s.)
Soru 72: Topukları altından zemzem suyu çıkan ve bıçağın kesmediği peygamber kimdir?
Cevap : Hz. İsmail (a.s.)
Soru 73: Firavunun sarayında büyüyen peygamber kimdir?
Cevap :Hz. Musa (a.s.)
Soru 74: Ömrü boyunca bir gün oruç tutan bir gün iftar eden peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Davut (a.s.)
Soru 75: Hz. Nuh (a.s.)’ın kavmi nasıl helak oldu?
Cevap : Tufan sonunda boğularak
Soru 76: M.Ö. 1.yüzyılda İsrail oğullarına gönderilen, ismi Kur’an’ı Kerim’de geçen
peygamberlerden olup Yahya (a.s.)’ın babasıdır. Rabbine: “Ey Rabbim!
Bana senin katından temiz bir nesil ihsan et” diye dua etti. Bunun üzerine melekler
ona Yahya (a.s.)’ı müjdelediler. Filistin valisi Heredos bu peygamberin babasını
öldürmek istemiştir. Babasının öldürülmesine karşı çıkan bu peygamberi Herodos’un
askerleri yakalamak istemişler oda kaçarak bir ağaç kovuğuna saklanmıştır. Burada
zalimler kendisini ağaçla birlikte testere ile keserek şehit etmişlerdir. Bu peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Zekeriyya (a.s.)
Soru 77: Körlerin gözlerini açma mucizesi hangi peygambere verilmiştir?
Cevap : Hz. İsa (a.s.)
Soru 78: Kabe’nin yanında bulunan Haceri Esvet taşı nereden gelmiştir?
Cevap : Cennetten
Soru 79: Kabe’yi Allah (c.c.)’ın emri ile ilk inşa eden peygamber kimdir?
Cevap : Hz. İbrahim (a.s.) oğlu İsmail (a.s.) ile inşa etmiştir.
Soru 80: Kudüs’te bulunan Mescidi Aksa’yı hangi peygamber inşa etmiştir?
Cevap : Hz. Süleyman (a.s.)
Soru 81: Safa ve Merve tepeleri arasında su bulabilmek için koşan kadın kimdir?
Cevap : Hz. Hacer
Soru 82: Hz. Adem (a.s.)’ın üçüncü oğlu ve ikinci peygamber kimdir?
Cevap : Hz. Şit (a.s.)
Soru 83: Hz. Adem (a.s.) ve Hz. Havva annemiz cennetten kovulduktan sonra dünyada
Allah (c.c.)’ın izniyle nerede birleştiler?
Cevap : Arafat, Rahmet dağında
Soru 84: Hz. Lut (a.s.)’ın gönderildiği şehir hangisidir?
Cevap : Semut
Soru 85: Hz. Yusuf (a.s.) kaç sene zindanda kaldı?
Cevap : Yedi sene
Soru 86: Hükümdarlar arasında başına taç takan ve insanları kendisine ibadete çağıran ilk kişi kimdir?
Cevap : Nemrut
Soru 87: Hz. Nuh (a.s.)’a iman ederek gemiye binen oğullarının isimleri nelerdir?
Cevap : Sam, Ham, Yafes
Soru 89: İçenlere ölümsüzlüğü ve ebedi hayatı kazandıran suyun adıdır. O sudan birisi içmiş
ve ölümsüzlüğe ermiştir. Milli Görüşçü gençte işte bu su gibi olmalı ki, onu gören onda
dirilmeli ve ona bakan onda canlanmalı, hayat bulmalı, kendine bakana ümit vermeli.
İşte bahsettiğimiz, içenlere ölümsüzlük veren suyun ve ondan içip ölümsüzlük kazanan,
Hz. Musa (a.s.) ile de meşhur yol arkadaşlığı olan kişinin adları nelerdir?
Cevap : Ab-ı Hayat ve Hızır (a.s.)
Soru 90: Hz. Şit (a.s.)’dan sonra peygamber olarak gönderilen, ilk kalem ile yazı yazan,
ilk elbise diken, sonunda Cenabı Allah (c.c.) tarafından göğe çekilen peygamber kimdir?
Cevap : Hz. İdris (a.s.)
Soru 91: Milattan önce (M.Ö.) 10.yüzyılda İsrail oğullarına gönderilen ve Kur’an’ı Kerim’de
adı geçen peygamberlerdendir. Davut (a.s.)’ın oğludur. Ona da babası gibi hem krallık
hem de peygamberlik verildi. Saba Melikesi Belkıs’la aralarında geçen olaylar meşhurdur.
Kaç yıl yaşadığı bilinmemektedir. Ancak kırk yıl hükümdarlık yaptığı söylenir. İçinde
Mescidi Aksa’nın da bulunduğu çok sayıda yapı yaptırmıştır. Kendisine öldükten sonra devlet,
İsrail oğulları ve Yahuda diye ikiye bölünmüştür kimdir bu peygamber?
Cevap : Hz. Süleyman (a.s.)
KERPİCİN ETKİSİ
Bir inkarcı, alimin birine şu üç soruyu sorar:
1- Allah varsa bana göster.
2- Her işi Allah yaratıyor da neden suçlu ceza görür?
3- Şeytan ateşten yaratıldığı halde ona cehennem ateşi nasıl etki yapabilir?
Alim bu soruları soğukkanlılıkla dinler. Sonra da yerden bir kerpiç parçası alıp inkarcının başına vurur. Başı yarılan inkarcı soluğu mahkemede alır. Hakim, alime sorar:
- Bunun başına kerpiç vurmuşsun öyle mi?
- Bana üç soru sormuştu, ben sorularına karşılık kerpici vurdum.
- Nasıl?
- Anlatayım. Allah varsa bana göster demişti. Başının ağrıdığını iddia ediyorsa göstersin. İkinci olarak da her şeyi Allah yaratıyorsa suçlu neden ceza görsün dedi. Madem ki niçin beni mahkemeye veriyor. Üçüncü olarak da ateşten yaratılan şeytana cehennem ateşi nasıl etki yapar diye sordu. Cevabını aldı. Topraktan yaratılan kendisine, yine topraktan olan kerpiç nasıl etki yapıyor?
Bu cevaplardan sonra alim beraat eder.
KAYNAK: GÜRAN, Kemal, Kendi Kendine Kur'an Okulu, Akit Gazetesi Yayını, s. 215
1- Allah varsa bana göster.
2- Her işi Allah yaratıyor da neden suçlu ceza görür?
3- Şeytan ateşten yaratıldığı halde ona cehennem ateşi nasıl etki yapabilir?
Alim bu soruları soğukkanlılıkla dinler. Sonra da yerden bir kerpiç parçası alıp inkarcının başına vurur. Başı yarılan inkarcı soluğu mahkemede alır. Hakim, alime sorar:
- Bunun başına kerpiç vurmuşsun öyle mi?
- Bana üç soru sormuştu, ben sorularına karşılık kerpici vurdum.
- Nasıl?
- Anlatayım. Allah varsa bana göster demişti. Başının ağrıdığını iddia ediyorsa göstersin. İkinci olarak da her şeyi Allah yaratıyorsa suçlu neden ceza görsün dedi. Madem ki niçin beni mahkemeye veriyor. Üçüncü olarak da ateşten yaratılan şeytana cehennem ateşi nasıl etki yapar diye sordu. Cevabını aldı. Topraktan yaratılan kendisine, yine topraktan olan kerpiç nasıl etki yapıyor?
Bu cevaplardan sonra alim beraat eder.
KAYNAK: GÜRAN, Kemal, Kendi Kendine Kur'an Okulu, Akit Gazetesi Yayını, s. 215
PEYGEMBERLİK SEMASI
Hz. Musa, miraçta Peygamber Efendimize (s.a.v.), "Ümmetimden öyle insanlar gelecek ki, benden evvel gelseydi peygamberlik semasında görürdünüz." sözünü hatırlatarak, "Ya Muhammed (sav), bu sözüne delil isterim" demiş.
Efendimiz, İmam-ı Gazali Hazretlerini çağırmış, o ruhanîyeti ile temessül etmiş. Hz. Musa "Sen Kimsin?" diye sormuş. İmam-ı Gazali "Abdullah oğlu, Ahmet Oğlu" diyerek bütün seceresini saymış ve sonunda "Gazali" demiş. Hz. Musa: "Niçin bu kadar uzattın, baştan söyleseydin ya Gazali" deyince, İmam-ı Gazali: "Ya Musa, Allah (c.c.) Tûr dağında sana "O elindeki nedir?" diye sorunca, sen hemen "Asadır" demedin, "Ya Rabbi ben bunu şuralarda kullanırım, bu şundan yapılır" diye anlattıktan sonra "Bu asadır" dedin" demiş. Hz. Musa "Ben o zaman Rabbimle konuşuyordum, o konuşmayı uzatabilmek, o fırsatı değerlendirmek için öyle söyledim." diye cevap vermiş. İmam-ı Gazali: "Ya Musa, sen öyle bir fırsatı değerlendirmek için sözü uzatırsın da, ben Allah'ın ulül azm bir peygamberi ile konuşma şerefine ermişken hiç sözü kısa tutar mıyım?" deyince Hz. Musa, "Ya Muhammed, sözünde haklıymışsın." demiş.
Efendimiz, İmam-ı Gazali Hazretlerini çağırmış, o ruhanîyeti ile temessül etmiş. Hz. Musa "Sen Kimsin?" diye sormuş. İmam-ı Gazali "Abdullah oğlu, Ahmet Oğlu" diyerek bütün seceresini saymış ve sonunda "Gazali" demiş. Hz. Musa: "Niçin bu kadar uzattın, baştan söyleseydin ya Gazali" deyince, İmam-ı Gazali: "Ya Musa, Allah (c.c.) Tûr dağında sana "O elindeki nedir?" diye sorunca, sen hemen "Asadır" demedin, "Ya Rabbi ben bunu şuralarda kullanırım, bu şundan yapılır" diye anlattıktan sonra "Bu asadır" dedin" demiş. Hz. Musa "Ben o zaman Rabbimle konuşuyordum, o konuşmayı uzatabilmek, o fırsatı değerlendirmek için öyle söyledim." diye cevap vermiş. İmam-ı Gazali: "Ya Musa, sen öyle bir fırsatı değerlendirmek için sözü uzatırsın da, ben Allah'ın ulül azm bir peygamberi ile konuşma şerefine ermişken hiç sözü kısa tutar mıyım?" deyince Hz. Musa, "Ya Muhammed, sözünde haklıymışsın." demiş.
* * *
Allah, o büyükleri tanımaya, onlara karşı haddini bilmeye, onların yollarına ve yaptıkları hizmetlerde onlara yardıma insanımızı ve insanlığı muvaffak eylesin.
KAYNAK: AKAR, Mehmet; Mesel Denizi, Nil Yayınları, İstanbul 2001, s. 26-27
KAYNAK: AKAR, Mehmet; Mesel Denizi, Nil Yayınları, İstanbul 2001, s. 26-27
BU AKŞAM HİNDİSTAN'DA
Hz. Süleyman'ın sarayına kuşluk vakti saf bir adam telaşla girer. Nöbetçilere, hayati bir mesele için Hz. Süleyman'la görüşeceğini söyler ve hemen huzura alınır. Hz. Süleyman (a.s) benzi sararmış, korkudan titreyen adama sorar:
"Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin? Derdin nedir? Söyle bana..."
Adam telaş içinde:
"Bu sabah karşıma Azrail (a.s) çıktı. Bana hışımla baktı ve hemen uzaklaştı. Anladım ki, benim canımı almaya kararlı..."
"Peki ne yapmamı istiyorsun?"
Adam yalvarır:
"Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman! Sen her şeye muktedirsin. Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde. Rüzgarına emret de beni buradan ta Hindistan'a iletsin. O zaman Azrail (a.s) belki beni bulamaz. Böylece canımı kurtarmış olurum. Medet senden!"
Hz. Süleyman, adamın haline acır. Rüzgarı çağırır ve:
"Bu adamı hemen al. Hindistan'a bırak!" emrini verir. Rüzgar bu... Bir eser, bir kükrer. Adamı alır ve bir anda Hindistan'da uzak bir adaya götürür.
Öğleye doğru Hz. Süleyman, divanı toplayarak gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Azrail (a.s.) da topluluğun içine karışmış, divanda oturmaktadır. Hemen yanına çağırır:
"Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti o adama neden hışımla baktın? Neden o zavallıyı korkuttun?" der. Azrail (a.s) cevap verir:
"Ey dünyanın ulu sultanı! Ben, o adama öfkeyle,hışımla bakmadım. Hayretle baktım. O yanlış anladı. Vehme kapıldı. Onu, burada görünce şaşırdım. Çünkü Allah (cc) bana emretmişti ki:
"Haydi git, bu akşam o adamın canını Hindistan'da al!"
"Ben de bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan'da olamaz. Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm. İşte ona bakışımın sebebi bu idi."
KAYNAK: TOPBAŞ, Osman Nuri, Mesnevi Bahçesinden Bir Testi Su, Erkam Yayınları Altınoluk Dizisi 20, s. 150-151
"Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin? Derdin nedir? Söyle bana..."
Adam telaş içinde:
"Bu sabah karşıma Azrail (a.s) çıktı. Bana hışımla baktı ve hemen uzaklaştı. Anladım ki, benim canımı almaya kararlı..."
"Peki ne yapmamı istiyorsun?"
Adam yalvarır:
"Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman! Sen her şeye muktedirsin. Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde. Rüzgarına emret de beni buradan ta Hindistan'a iletsin. O zaman Azrail (a.s) belki beni bulamaz. Böylece canımı kurtarmış olurum. Medet senden!"
Hz. Süleyman, adamın haline acır. Rüzgarı çağırır ve:
"Bu adamı hemen al. Hindistan'a bırak!" emrini verir. Rüzgar bu... Bir eser, bir kükrer. Adamı alır ve bir anda Hindistan'da uzak bir adaya götürür.
Öğleye doğru Hz. Süleyman, divanı toplayarak gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Azrail (a.s.) da topluluğun içine karışmış, divanda oturmaktadır. Hemen yanına çağırır:
"Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti o adama neden hışımla baktın? Neden o zavallıyı korkuttun?" der. Azrail (a.s) cevap verir:
"Ey dünyanın ulu sultanı! Ben, o adama öfkeyle,hışımla bakmadım. Hayretle baktım. O yanlış anladı. Vehme kapıldı. Onu, burada görünce şaşırdım. Çünkü Allah (cc) bana emretmişti ki:
"Haydi git, bu akşam o adamın canını Hindistan'da al!"
"Ben de bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan'da olamaz. Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm. İşte ona bakışımın sebebi bu idi."
KAYNAK: TOPBAŞ, Osman Nuri, Mesnevi Bahçesinden Bir Testi Su, Erkam Yayınları Altınoluk Dizisi 20, s. 150-151
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Ege şivesi ( Manisa-İzmir-Denizli-Aydın-Muğla tarafları ) Bu konuda bir başlık göremediğim için manisa, izmir, denizli, muğla, aydın gi...
-
İbn-Sad-Tabakat-1 Kitabını okumak veya indirmek için tıkla : https://lnkload.com/2vnUi #İbn-Sad-Tabakat-1 #İbn-Sad-Tabakat-2 #İbn-Sad-Tab...