REKLAM

30.04.2020

Lütfen Dikkat Oruç sabah ezanı ile değil imsak vakti ile başlar




SUAL: BİR VAKİT NAMAZI TERKETMENİN AHİRETTEKİ CEZASI NEDİR?

CEVAP:
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Buyurdular ki:
Kim bir vakit namazı vakti geçinceye kadar terketse bir hukub cehennemde azap olunur.
Hukub 80 senedir. Her sene 360 gündür. Ve ahiretin her bir günü dünyanın bin senesidir.

Kaynak: Ruhulbeyan tefsiri. Cilt 1. Sayfa 34

Dikkat!!! Hz. Allah affeder diyerek namazı terketmemeli, eğer bugüne kadar kılmamışsak  şu mübarek ramazanı şerifi de fırsat bilerek bir an önce başlamalıdır.

ekşi sözlükte sait çamlıca hakkında yorumlar














Dini haberler.com yine iftira peşinde

     Dini haberler.com yine iftira peşinde evet fetocu olduğu söylenen  resimde yer  alan şu kişi imamlıktan atılan bir kişidir
haber için  link tıkla

dini haberler.com da şöyle bir yazı mevcut
                                             Temkin diye Diyanet ile Süleymancılar arasında yaşanan çatışmayı da biliyoruz. Süleymancıların sırf Diyanet'ten farklı takılma adına Diyanet'in takvimini alıp 5 aşağı 4 yukarı kendi takvimlerini ayarladıklarını, bilimsel hiçbir dayanaklarının olmadığını, bilimsellik altında Süleymancıların 5 kuruş para harcamayacağını da biliyoruz. Ama dikkat çeken şu ki İmsak vaktine gelince Süleymancılar da Diyanet ile aynı zihniyette...   

Bizim diyanet ile çatışmamız yok arkadaşlar  kendileri gibi zannediyorlar herhalde bizleri 

evet şunu açıklık getimek istiyorum
 Temkin nedir,Bir namaz vakti hesaplanırken, hesabı yapılan şehrin arazisinin yükseklik ve alçaklık, doğu-batı, kuzey-güney, genişlik gibi durumları göz önüne alınır. Ayrıca vakte tesir edecek atmosfer şartlarının da en anormal hâli düşünülerek, bütün bu şartların hepsini karşılayarak, vakti emniyet altında tutacak zamana, vaktin temkini denir. Bu vakit, ibadet vaktinin emniyeti bakımından zaruri olarak konulması şart olan bir zamandır. Temkinsiz yapılan ibadet, vaktin dışında yapılmış demektir.
Sual: Birkaç dakika önce olmuş sonra olmuş ne fark eder?
Sonra olması fark etmez de önce olması çok şey fark eder. Çünkü namazları vaktinde kılmak şarttır. Birkaç dakika önce kılınsa namaz sahih olmaz. Oruç da böyledir. Güneş batmadan önce yiyip içilince, oruç sahih olmaz. Namazları vakit girdikten üç-beş dakika sonra kılmakta hiç mahzur yoktur. Güneş battıktan 5-10 dakika sonra orucu açmakta da mahzur yoktur. Hatta yıldızlar görülünceye kadar geciktirmek caizdir. Nur-ül izah şerhinde; "Bulutlu gecelerde, orucun bozulmasından korunmak için, ihtiyatlı davranarak oruç açmayı biraz geciktirmelidir. Yıldızlar görülmeden önce iftar eden acele etmiş olur" buyuruluyor.

yani diyanet arkadaşlar temkini kaldırdı bizde 2 dk geç olsun ama bir namazımız var birde orucumuz var bunlar şüpheye düşmesin diyoruz 
yine :
Bu görsele dikkate almak lazım bir şeyin peşinden pisi pisine gitmemek lazım bakın bunda ihtilaf var  yine bir video da belirtiyor bunun feto projesi oldunu video koyacam 1↪link burda tıkla
yani daha uzun meseleler meseleler burada kısa yazdım yorumlarda sizlerde belirte bilirsiniz 
sitenin sahibi fetocu olduğu için onun için sıkıntı yok süleymancılar diyor bilimsel hiçbir dayanakları olmadığı halde diyor asıl bunu yapanların bşlşmsel açıklamalarına görelim biz fitne  mi uyandırıyoruz yani bizden önceki alimlerin uyguladığı saatler uygulanıyor orada değiştiren bizler değiliz bunu değiştirenler düşünsün 

yine fitne sitesi fazilet takviminin kendi haber sitesinde şöyle bir haber yapmış

haber sitesine de bıuraya atacam 









Bu takvim basılıyor ve hocaların bir çok  hocanın tasdikinden geçerek yayınlanıyor içinde düzeltilmesi gerekenler düzeltiliyor ve bu takvimi okuyan kimse her  gün evinde bir sene sohbet edilmiş gibi bilgiye sahip oluyor bunlar uydurma değil inanmıyorsan içinden bir tane eksik bul müthiş ama sen daha eline bile almadan daha uyduruk takvim çamur at izi kalsın 

bununda linki

yani böyle bir başlık atarak zaten fitnenin fitilini ateşliyorsun fitne bir tane bilgi göster içinden yok yok yok kin ve nefretinden belkide kuduruyorsun süleymanlılar ne yaptılarsa artık sana bir şey de yapmazlar imamlığını elinden mi aldılar acaba ki bu kadar kin ve nefret kusuyorsun 
birde senin gibi ağızları irin kokanların süleyman hilmi tunahan gibi bir zaatı ağzına sakız malzemesi yapamazsın 
daha yazacaklarım çok sana süleymancılar söyle yapmış böyle yapmış ama delilin yok hiç bir şeyin yok paylaşıyorsun ben süleymanlıların temsilcisi değilim çok sevenlerindenim kendimce burada bir şeyler yazmaya çalıştım belki daha teferrutlı yaza bilirdim ama sadece gitiin yol yol değil demek istedim sana 

28.04.2020

PEYGAMBERLER TARİHİ

PEYGAMBERLER  TARİHİ
Soru 1  : Allah (c.c.)’ın emir ve yasaklarını insanlara haber veren, kendisine yeni bir
                kitap ve yeni bir şeriat gönderilmeyip de kendinden önceki peygamberlerin
                kitabı ve şeriatı ile amel eden Peygamberlere ne ad verilir?
Cevap  : Nebi
Soru 2  : Kendisine yeni bir kitap ve yeni bir şeriat verilerek insanları hak yola
               çağırmak için gönderilen peygamberlere ne ad verilir?
Cevap  : Resul
Soru 3  : Diğer peygamberlere göre bir derece daha üstün olan peygamberlere Ulul-Azm denir.
               Ulul-Azm olan peygamberler hangileridir?
Cevap  : Hz. Nuh(a.s.), Hz. İbrahim(a.s.), Hz. Musa(a.s.), Hz. İsa(a.s.) ve Hz.Muhammed(s.a.v.)
Soru 4  : Kur’an’ı Kerim’de ismi geçen peygamberler kaç tanedir?
Cevap  : 28 tane olup 3 tanesinin veli mi yoksa peygamber mi olduğu hususunda ihtilaf vardır.
Soru 5  : Vahiy ne demektir?
Cevap  : Yüce Allah (c.c.)’ın dilediğini peygamberlere yine dilediği tarzda indirmesine denir.
Soru 6  : Vahyin geliş şekilleri kaç tanedir ve nelerdir?
Cevap  : 7 çeşittir:
               a- Rüya şeklinde
               b- Melek görülmeksizin peygamberin kalbine bildirilmesi
               c- Vahiy meleğinin insan suretinde gelmesi
               d- Bir uğultu şeklinde gelmesi
               e- Cebrail’in gerçek surette gelmesi
               f- Göklerin üstünde, perde arkasından hitapta bulunulması
               g- Melek bulunmadan peygambere direk hitap şeklinde olması
Soru 7  : Peygamberlerde peygamberlik gelmeden önce görülen ve nübüvvetin
                temellerini kuvvetlendiren harikuladelikler görülmesine ne ad verilir?
                (Mesela; Peygamberimiz (s.a.v.)’i bir bulutun takip etmesi gibi.)
Cevap   : İrhasat
Soru 8  : Peygamberlerin unutarak yaptıkları çok küçük hatalara ne ad verilir?
Cevap  : Zelle
Soru 9  : Peygamberlerin sıfatları nelerdir?
Cevap  : a- Sıdk; Doğruluk
               b- Emanet; Güvenilirlik
               c- Tebliğ; Allah (c.c.)’dan aldığı emirleri tam olarak bildirmek
               d- Fetanet; Akıllı olmak
               e- İsmet; Günahsız olmak
Soru 10: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in diğer peygamberlerden ayrılan özellikleri nelerdir?
Cevap  : a- Peygamberlerin sonuncusudur
               b- İnsanların ve cinlerin peygamberidir
               c- Getirdiği şeriatın kıyamete kadar geçerli olması
Soru 11: Cesedi topraktan yaratılmış ve cennette yaşamış ve dünyaya gönderilmiş,
                beşeriyetin babası ve ilk peygamberdir. Lakabı Safiullah olan, kendisine on sahife
                emirler ve yasaklar şeklinde verilen Hz. Şit (a.s.)’ın da babası olan, 930 yıl yaşamış olan,
                cenazesi Ebu Kubeys dağına defnedilen, insanların ve peygamberlerin de ilki olan
                (annesiz ve babasız olan insan) kimdir?
Cevap   : Hz. Adem (a.s.)
Soru 12: Hz. Adem (a.s.)’a Allah (c.c.) şöyle dedi: “Arşımın alt hizasında benim bir haremim (yasak
                bölgem) vardır, sen git ve benim için bir beyt (mabet) yap ve tavaf et, beni zikret.” Hz. Adem
                 (a.s.)’da bu beyti (Kabe’yi) beş ayrı dağın taşlarını getirerek inşa etti. Bu dağlar hangileridir.
Cevap  : a- Tur-i Sina
                b- Tur-i Zeyta (zeytun)
                c- Lübnan
                d- Cudi
                e- Hira
Soru 13: Hz. Adem (a.s.)’ın eşi ve beşeriyetin annesi kimdir ve nasıl yaratılmıştır?
Cevap  : Hz. Havva’dır ve Hz. Adem (a.s.)’ın iveği kemiğinden yaratılmıştır.
Soru 14: Hz. Adem (a.s.)’ın ilk çocuklarının isimleri nelerdir?
Cevap  : İlk ve ikinci çocukları ikiz doğmuşlardır. İlk ikizler; Kabil ile kız kardeşi
               Lubut, ikinci ikizler ise; Habil ile kız kardeşi İklima’dır.
Soru 15: İnsanlık tarihinde kıskançlık sebebiyle kardeşini öldürerek ilk katil olan
                insan aynı zamanda ilk şirk koşan ve Allah (c.c.)’dan başka  ateşe tapan ilk insandır.
                Çünkü şeytan ona gelerek şöyle dedi: “Kardeşinin kurbanını Hz. Allah onun ateş yakması
                ve ibadet etmesi sebebiyle kabul etti, sen de böyle yap.” Bu ifadelere inanarak ateş yakıp
                ilk defa puta tapmış olan insan ve ilk katil kimdir?
Cevap   : Kabil
Soru 16: Babası Hz. Adem (a.s.), annesi Hz. Havva olan ve kendisine 50 sahife
                indirilen bir peygamberdir. Kendisine Hibetullah (Allah (c.c.)’ın hibesi) yani Kabil kardeşi
                Habil’i kıskanarak öldürdükten sonra Hz. Adem (a.s.)’a oğlu  Habil’in yerine Allah (c.c.)’ın
                verdiği hibe denilen, 912 yıl yaşamış insanlığın ikinci peygamberinin adı nedir?
Cevap  : Hz. Şit (Sis) (a.s.)
Soru 17: İnsanlığın üçüncü peygamberi, kendisine 30 sahife verilen bir peygamberdir.
               İlk defa ok ve yay kullanan, ilk yazı yazan, ilk defa dikiş diken, kendisine elbise dikerek giyen,
               ilk defa yıldızlar ilmini başlatan ve diri iken göğe yükseltilen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İdris (a.s.)
Soru 18: Kur’an’ı Kerim’de 27 defa ismi geçen, 1050 yıllık ömre sahip Ulul-Azm peygamberlerdendir.
               Kendisine inanmayan kavmine ilahi azap geleceği için Allah (c.c.)’ın emriyle gemi inşa edip,
               kendisine inananları, tüm hayvan çiftlerinden de birer çift olmak üzere yanına alarak Kurtararak
               beşeriyetin ikinci babası olarak bilinen ikinci Adem kimdir?
Cevap  : Hz. Nuh (a.s.)
Soru 19: İnsanlığın ikinci babası olarak bilinen Hz. Nuh (a.s.)’ın gemiye binen ve insanlık kendilerinden
               türemiş olan üç oğlu vardı. Bu üç evlat üç ırkın babası olmuş, yeryüzünde bugüne kadar var
               olan ırklar da bunlardan türemiştir. Hz. Nuh (a.s.) bu üç oğlunun isimleri ve hangi ırkın babası
               olduklarını söyleyiniz?
Cevap  : a- Sam; Arapların babası
               b- Yafes; Rumların babası
               c- Ham; Habeşlerin babasıdır.
Soru 20: Nuh Tufanından sonra bir kavim var ki, sapıklık içersinde yaşıyorlardı. Allah (c.c.)
                bu kavmi azgınlıklarından dolayı “Sarsar Rüzgarı” ile helak etti. Bu kavmin İrem adıyla
                meşhur bağları ve bahçeleri vardı. Bu kavmin ve bu kavme gelen peygamberin adını söyleyiniz?
Cevap  : Ad kavmi ve Hz. Hud (a.s.)
Soru 21: Atalarının başına gelen belaları unutmuş bir kavim vardı ki, soygun, vurgun, yol kesicilik
               onlarda alışkanlık haline gelmişti. Putçuluk hat safhaya ulaşmış, kayaları oyup evler yaparak
               bir medeniyet kurmuşlardı. Kendilerine gelen peygamber sarp kayaların içinden Allah (c.c.)’ın
               izniyle mucize olarak bir deve çıkartmış, ama onlar devenin bacaklarının keserek öldürmüşlerdi.
               Bu olay üzerine kendilerine üç gün mühlet verilir ve sonunda bir Sayha (bir çığlık) gelir ve iman
               etmeyenlerin hepsi helak olurlar. Bu kavim ve bunları irşat eden peygamber kimdir?
Cevap  : Semut kavmi ve Hz. Salih (a.s.)
Soru 22: Ulul-Azm peygamberlerden olup, Nemrut döneminde yaşamış, kendisine 10 sahife verilmiş,
               Azer’in oğlu olup kendisine Allah (c.c.)’ın dostu anlamına gelen  Halilullah lakabı verilen
               bir peygamberdir. Halkı sapıtan Nemrut’a karşı mücadele etmiş, putları inkar edip Nemrut
               tarafından ateşe atılmış fakat, Allah (c.c.)’ın izni ile ateş bir gülistan olmuştur. Oğlu İsmail’i
               Allah (c.c.)’ın emri üzere Rabbin rızası için kurban etmekten çekinmediği için kendisine
               Allah (c.c.) tarafından kurban için koç ikram edilmiş, 80 yaşında sünnet olarak zürriyetine
               bu sünnet kendisinden kalmıştır. Kendisini ateşe atan Nemrut ise bir sivrisinek belasıyla helak
               olmuştur. Bizim de milletinden olduğumuz bu peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İbrahim (a.s.)
Soru 23: Hz. İbrahim (a.s.)’ın oğlu olan bir peygamberdir. Amerikalıları 50 yıl boyunca irşada
                çalışmış olan, çocukluğunda Mekke çölünde annesi onun için Safa ve Merve tepeleri
                arasında koşuşarak su ararken Allah (c.c.) onun ayakları altından bugün hacılarımızın
                içtiği Zemzem suyunu çıkartarak ümmete onun sebebi ile hediye edildiği, babasının
                adağı üzerine kurban olunması, istendiğinde tereddüt etmeden Allah (c.c.) için bıçağın altına
                yatan ve bu sadakati sebebi ile de kurban için koç ikram edilen peygamber ve annesi kimdir?
Cevap  : Hz. İsmail (a.s.), annesi, Hz. Hacer validemizdir
Soru 24: Beytullah (Kabe)’nın ilk yapılışı ve ondan sonraki yapılması ve onarılması
               kimler tarafından yapılmıştır?
Cevap  : a)İlk defa Allah (c.c.)’ın emri ile melekler inşa etmişlerdir
               b)İkinci kez Hz. Adem (a.s.) tarafından yapılmıştır
               c)Hz. Adem (a.s.)’ın oğlu Hz. Şit (a.s.) tarafından ilk defa taş ve çamurla yapılmıştır
               d)Dördüncü defa Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu Hz. İsmail (a.s.) tarafından yapılmıştır.
Soru 25: Hz. İbrahim (a.s.)’ın yüz yaşlarında iken yaklaşık doksan yaşlarında olan hanımı Sare’den
               olma ve Şam ile Filistin halkına peygamber olarak gönderilen, Beni İsrail’e gönderilen tüm
               peygamberleri kendi soyundan gelen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İshak (a.s.)
Soru 26: Hz. İbrahim (a.s.)’ın kardeşi Harran’ın oğlu olan bir peygamber var ki, tek başına bir şeriat
               getirmemiş ama Hz. İbrahim (a.s.)’ın şeriatıyla iman etmiştir. Peygamber olarak gönderildiği
               halk dünyadaki en pis ameli işliyorlardı. Çünkü bu amel için Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
               “Lut kavminin amelini işleyene Allah lanet etsin” “Lut kavminin amelini işleyen kimse melundur”
               buyurmuştur. Tepelerine ,işledikleri suç sebebiyle taş yağmuru yağdıran, şehirlerinin altı üstüne
               çevrilen halkın ismini ve bu belaya uğradıkları amelin adını söyleyiniz?
Cevap  : Sodom halkı ve Livata (Eş cinsellik, Homoseksüellik)
Soru 27: Hz. İshak (a.s.)’ın oğlu, Hz. Yusuf (a.s.)’ın babası, lakabı ise “İsrail” olan ve soyuna da
               Beni İsrail denilen, oğlu Yusuf’un kaybolduğunu duyduğunda onun gömleği bulunup gözlerine
               sürülünceye kadar gözleri görmeyen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Yakup (a.s.)
Soru 28: Kardeşleri tarafından kıskançlığın kurbanı olarak kuyuya atılan, bir kervan tarafından çıkartılıp
               Mısır ilinde köle olarak satılan, kölesi olduğu evin hanımı kendisine zina teklif ettiği zaman
               reddettiği için zindanlara atılmış olan, orada kendisine Allah (c.c.) tarafından rüya tabiri öğretilmiş
               ve bu sayede zindandan kurtularak Mısır’a Sultan olmuş ve Hz. Yakup (a.s.)’ın oğlu olan
               peygamber, Kölesi olduğu evin hanımı kendisinin yakışıklılığına dayanamayarak zina teklifi
               yaparken “Saçın ne kadar güzel” dedi. O ise “Cesedimde ilk dökülecek şey odur” cevabını verdi.
               “Gözlerin ne kadar güzel”deyince, O, “Cesedimden yere ilk akacak şey odur” diye cevap verdi.
               “Yüzün ne kadar güzel” dediğinde ise, O, “O toprak içindir, toprak onu yiyecektir” cevabını veren
               peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Yusuf (a.s.)
Soru 29: Sabır örneği olarak bilinen, 18 yıl yaralı bir şekilde imtihana tabi tutulan, yaralarına kurtçukların
               düştüğü bu hastalık sonunda Allah (c.c.)’ın “Biz onu sabır üzere bulduk” diyerek imtihanı kazanan
               ayağı yere vur emri sonucu çıkan su ile yıkanıp yaralarından kurtulduğu gibi gökten yağan altın
               çekirge bereketine nail olan, sabır örneği bu peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Eyyub (a.s.)
Soru 30: Rum diyarında yaşayan halka hakkı tavsiye eden ve onların “Ey Bişr biz hayatı severiz,
               ölmeyi değil, bizi dilediğimiz zamanda öldürmesini Rabbinden iste” gibi şartları ile karşılaştığı halde
               onları ecellerine razı ederek inandıran, asıl ismi Bişr Bin Eyyub (a.s.) olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Zülkifl (a.s.)
Soru 31: Hz. Musa (a.s.)’ın abisi ve en büyük yardımcısı olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Harun (a.s.)
Soru 32: Kendisine dört büyük kitaptan Tevrat verilen, Beni İsrail peygamberlerinden olan
               Tevhit mücadelesinde Batılın temsilcisi olarak karşısında Firavun ile karşılaşmış,
               düşmanı Firavunun sarayında büyümüş, zamanın silahı olarak eline verilen Asası 15000
               sihirbazı dize getirmiş, Turu Sina dağında Allah (c.c.) ile konuştuğu için lakabı Kelamullah
               olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Musa (a.s.)
Soru 33: Günahları Allah (c.c.)’a şirk koşmak, meşe ağacına tapmak, ölçüde, tartıda eksik yapmak,
               halkın eşyasını gasbetmek, yol kesip soygunculuk yapmak, mü’minleri ölümle tehdit etmek
               olduğu için sonunda üzerlerine gelen Sam yeli ve arkasından kuraklık ve sıcaklığın dehşetinden
               kaçmak için gördükleri bir bulutun altına sığındıkları sırada yer sarsıntısı ve Cebrail (a.s.)’ın
               sayhasıyla helak olan Medyen halkı ve bunlara tabi olup ateş ve sıcaklıktan kavrulan Eyke
               halkına gönderilen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Şuayb (a.s.)
Soru 34: Hz. Musa (a.s.)’a inanmayan halka, Allah (c.c.)’ın verdiği belalar nelerdir?
Cevap  : a- Tufan belası (sağanak halinde sürekli yağmur)
               b- Çekirge belası (ekinleri ve her şeyi yiyen çekirgeler)
               c- Kummel belası ( Kanatsız çekirge, karınca ve ekin biti)
               d- Kurbağa belası (şehri istila eden ve evlere giren kurbağalar)
               e- Kan belası (Su ve meyvelerin kan halinde olması)
               f- Mal ve servetin yok olması belası.
Soru 35: Hz. Musa (a.s.)’ın amcasının oğlu olan ama ona inanmadığı gibi başına bela olan
                ve tarihin en zengin insanı olarak bilinen, 300 süslü cariye, 9000 hizmetinde adamı
                olan ve evinin kapı ve duvardaki tabelaları altından olan sonunda her şeyiyle beraber
                yerin dibine batan zalim kimdir?
Cevap  : Karun
Soru 36: Hz. Musa (a.s.)’ın başının belası olan, kendini halkına ilah olarak tanıtan: “Ben sizin
                en büyük rabbinizim” dediği halde ömrü boyunca cinsel ilişkiyi tadamayan, iktidarsız olan,
                kendine bela olacak bir çocuğun doğduğunu kahinlerin bildirmesi üzerine o yıl doğan 900
                çocuğu öldürten ama kendisinin belası olacak çocuğu sarayında besleyen, sonunda Kızıl
                denizin sularında boğulurken “Musa’nın rabbine iman ettim” diye bağıran, yaptırdığı
                Piramitler kıyamete kadar zulmünün şahidi olacak olan zalim kimdir?
Cevap  : Firavun
Soru 37: Hz. İbrahim (a.s.)’ı ateşe atma teşebbüsünde bulunan ve bela olarak burnuna giren bir
               sivrisineğin beynine ulaşıp oradaki hareketine dayanamayıp kafasını duvara vurarak kendini
               öldüren, hükümdarlar arasında başına taç takan ve insanları kendine ibadet etmeğe çağıran
               ilk kişi olarak bilinen zalim kimdir?
Cevap  : Nemrut
Soru 38: Babası, dedesi ve büyük dedesi peygamber olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Yusuf (a.s.)
Soru 39: Hz. Musa (a.s.)’dan sonra İsrail oğullarını 29 yıl Tevrat’la idare eden, Hz. Musa (a.s.)’ın
               Hızır (a.s.)’a gidişinde yol arkadaşı olan ve halkına onu anlatırken “Ona muhalefet eden
               melundur” diyerek İsrail oğullarını kendinden sonra ona inanmaya davet ettiği peygamber kimdir?
Cevap   : Hz. Yuşa Bin Nun (a.s.) (İstanbul Beykoz’da ismi ile anılan Yuşa tepesindedir.)
Soru 40: Hz. Musa (a.s.)’ın damadı olan ve Hızır (a.s.) ile yolculuğa çıktığında halkını emanet ettiği
                bir peygamberdir. Hz. Yuşa (a.s.)’dan sonra Beni İsrail’e peygamber olmuş olan kimdir?
Cevap  : Hz. Kalip Bin Yüfenna (a.s.)
Soru 41: Binlerce ölünün dirilmesine şahit olmuş olan bir peygamberdir. Hz. Musa (a.s.)’ın damadı
               Hz. Kalip (a.s.)’dan sonra Ben-i İsrail’e peygamber olmuştur. Annesinin duası sonucu olduğu
               için (ve annesi çok yaşlı olduğu için) “İbnül Acuz” Kocakarının oğlu diye anılan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Hızkıl (a.s.)
Soru 42: İsrail oğulları, Hz. Musa (a.s.)’ın şeriatını terk edip altından yaptıkları, göz bebekleri yakuttan,
                başına inci ve cevherlerle süslü taç koydukları “Bal” isimli puta tapmaya başlamışlardı.
                Bu zamanda kendilerine gönderilen peygambere inanmayınca da kuraklık ve sıcaklıktan
                kavrulunca duası ile yağmurlar yağdırdığı  halde halkın azı iman etmişti. Balbebek halkına
                gönderilen bu peygamberin adı nedir?
Cevap  : Hz. İlyas (a.s.)
Soru 43: Hz. İlyas (a.s.)’ın devamlı yanında olmuş ve ondan sonra yerine İsrail oğullarına peygamber
               olmuş olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Elyasa (a.s.)
Soru 44: Ninava halkına peygamber olarak gönderilmiş, 33 yılda kendisine ancak iki kişi iman etmiş,
                yaptığı bir hatadan dolayı denizde gemiden atılarak balığın karnında 40 gün kadar kaldığı
                bilinen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Yunus (a.s.)
Soru 45: Dinlerini terk eden Ben-i İsrail’in başına belalar gelip cizye ödedikleri zaman Allah (c.c.)’ın
               onlara gönderdiği peygamber onlara hem Allah (c.c.) yardımı ile bir hükümdar olarak Talut’u
               başlarına getirmiş hem de Talut’un Calut ile yaptığı savaşta Calut’u öldürecek şahsın (sonradan
               kendisinin yerine peygamber olarak gelecek) Davut olduğunu bildirmiş olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Şemuyel (a.s.)
Soru 46: Hz. Davut (a.s.)’ın oğlu olup babasının krallık ve peygamberliğine varis olan,
                Kudüs’te bulunan Mescidi Aksa’yı yaptıran, insanların ve cinlerin kendisine kıyam
                ettiği gibi tüm mahlukatın dilinden anlayan, rüzgarın dahi emrine verildiği peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Süleyman (a.s.)
Soru 47: Talut ile Calut ordularının yaptığı savaşta Calut’u öldürüp, Talut’un verdiği söz üzerine onun
                kızını almış ve neticede Beni İsrail’in önce hükümdarı sonra peygamberi olmuş olan, kendisine
                dört büyük kitaptan Zebur verilmiş olan koyun gütmesi, sapan taşı atması ve demire şekil
                vermesinden bahsedilen, demirden yaptığı zırhları satarak geçimini temin eden peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Davut (a.s.)
Soru 48: Hz. Davut (a.s.) zamanında yaşamış olan, ilmi, hikmeti ile ona vezirlik yapmış, kendisine teklif
               edilen nübüvvet, krallık ve hikmetten o, hikmeti tercih etmiş Kur’an’ı Kerim’de oğluna
               nasihatlerinden bahsedilen peygamber olup olmadığı ihtilaflı olan insan kimdir?
Cevap  : Hz. Lokman (a.s.)
Soru 49: Hz. Şaya (a.s.)’dan sonra Beni İsrail’e peygamber olmuş, Allah (c.c.)’a münacatı
                üzerine halkı helak olmaktan kurtulmuş ama,sonra Cebrail (a.s.) insan suretinde
               dört defa gelerek aile halkının yaptıklarını anlatarak fetva isteği sonucu o şahsın ailesine
               dua ettiğinde halkına fetvayı sen verdin diyerek Allah (c.c.)’ın fetvayı sen verdin diyerek
               halkını helak ettiği ve yüz yıllık ölümden sonra merkebi ile birlikte dirilmesine şahit olduğu
               peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İrmiya (a.s.)
Soru 50: Babil hükümdarı Buhtunnassar’ın Beytül Makdis’i yıkarak Beni İsrail’den esir aldığı
               çocuklar arasında bulunan ve zindana atılan, Babil kralının gördüğü rüyaya tabirle
               zindandan kurtulduğu gibi iyi mevkilere gelen ve Kur’an’ı Kerim’de kendisinden
               “Resul olmayan bir nebidir” diye bahsedilen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Danyal (a.s.)
Soru 51: Babil kralı Buhtunnassar’ın Beytül Makdis’i yıkıp insanları esir etmesinden yıllar sonra
               geri dönen Beni İsrail arasında Tevrat’ı olan olmadığı gibi onu bilen de yoktu. Aralarında
               biri vardı ki, bu Tevrat’ı bildiği için yeniden onu yazdı. Beni İsrail’e peygamber olarak
               gönderilmiş olan bu insana sonunda, “O Allah’ın oğludur” diyecek kadar ileri gittiler.
               Beni İsrail’e Tevrat’ı yeniden Allah (c.c.)’ın izni ile ezberinden yazan bu peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Üzeyr (a.s.)
Soru 52: Teyzesinin kocası olan Hz. Zekeriyya (a.s.)’ın himayesinde büyüyen ve yaptırdığı kendisine
                has mihrabında devamlı Allah (c.c.)’ı zikreden, Hz. İsa (a.s.)’ı kocasız olarak dünyaya
                getiren ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in diliyle cennet kadınlarının üstünlerinden olarak
                bildirilen adına Kur’an’ı Kerim’de sure bulunan kadın kimdir?
Cevap  : Hz. Meryem
Soru 53: Hz. Zekeriyya (a.s.)’ın oğlu olup Hz. İsa (a.s.)’dan önce gelen ve onunla aynı zamanda
               yaşayıp onun varlığını Ben-i İsrail’e bildirmiş, oda babası gibi kendi halkı tarafından şehit
               edilmiş olan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Yahya (a.s.)
Soru 54: Kendisine dört büyük kitaptan İncil verilmiş olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den bir önce
               gelen peygamber olup annesi İmran’ın kızı Meryem’e erkek eli değmeden ve evlenmeden
               dünyaya getirdiği evladı olan ve 33 yaşında iken göğe kaldırılan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İsa (a.s.)
Soru 55: Yeryüzünün doğusundaki ve batısındaki tüm beldelere ulaşmış, ayak bastığı her yerin halkına
                hakim olmuş bir insandır. Bunun nasıl bu kadar geniş bir alemde gezebildiğini Hz. Ali (r.a.)’a
                sorduklarında: “O, bulutlar ona yol aldırır, yollar ona düzeltilir, nurlar ona döşenip yayılır,
                kendisine gece ve gündüz bir olurdu” diye cevap verdiği, peygamber olup olmadığı bilinmeyen
                Kur’an’ı Kerim’de ismi geçen bu insan kimdir?
Cevap  : Hz. Zülkarneyn (a.s.)
Soru 56: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in mübarek hadislerinde “Cennet kadınlarının
               üstünleri olarak bildirilen” dört kadın kimlerdir?
Cevap  : a)Hz. Hatice  b)Hz. Fatıma  c)Hz. Meryem  d)Hz. Asiye (Firavunun karısı)
Soru 57: Hz. İsa (a.s.)’ın dini üzerine yaşayan, Tarsus ahalisinden olan, kendilerine Ashabı
                Kehf denilen, adlarına Kur’an’ı Kerim’de sure bulunan yedi genç bir de refakatçi
                köpekleri, Rum hükümdarı olan Dekyanus’un zulmünden kurtulmak için “Neclus”
                adında bir dağın mağarasına saklanmışlar, hükümdarın ölmeleri için mağaranın girişini
                kapattırması üzerine Allah (c.c.)’ın yardımı ile 309 yıl uyuyan ve yine sonunda o kadar
                yıldan sonra uyanıp halkın içine karışarak yaşayan bu insanların isimleri nedir? (Bu isimler
                hastalara şifa niyetiyle okunduğu bilinmektedir)
Cevap  : Telmiha (Yemliha), Meslina, Mekselmina, Mernus, Debernus, Şazenuş, Keşeftedayyuş,
                ve köpekleri Kıtmir
Soru 58: İslam öncesi devirlerden birinde, bir gurup mü’mine imanlarından dönmeleri için işkence
               yapan, dinlerinden dönmediklerini görünce de onları bir hendeğe atarak yakan bu zalim
               yöneticilere verilen isim nedir?
Cevap  : Ashabı Uhdut
Soru 59: Hayvanların dilinden anlayıp onlarla konuşan peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Süleyman (a.s.)
Soru 60: İlmi Hz. Musa (a.s.)’ın ilminden üstün ve onunla arkadaşlık yapmış olan, hala sağ
               olduğu rivayet edilen, Peygamberimiz (s.a.v.)’in onun hakkında “O otsuz kuru bir yere
               otururdu, kalktığında yeşillenerek onun arkası sıra dalgalanırdı” buyurduğu, üstün ilim
               sahibi olan kimdir?
Cevap   : Hızır (a.s.)
Soru 61: Yemen melikesine Süleyman (a.s.)ın mektubunu onun emri ile götüren kuşun adı nedir
Cevap  : Hüdhüd kuşu
Soru 62: Ömrü boyunca bir oruç tutup bir gün iftar eden peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Davut (a.s.)
Soru 63: Yeryüzünde ilk cinayeti işleyen kimdir ve niçin cinayet işlemiştir?
Cevap  : Hz. Adem (a.s.)’ın oğlu Kabil kardeşi Habil’i kıskandığı için cinayet işlemiştir.
Soru 64: Yusuf (a.s.)’ı kardeşleri niçin kuyuya atmışlardı?
Cevap  : Kıskandıkları için
Soru 65: Kafir Firavunun mü’min hanımının adı nedir?
Cevap  : Asiye
Soru 66: Hangi peygamber Hızır (a.s.) ile yolculuk yapmıştır?
Cevap  : Musa (a.s.)
Soru 67: Hangi peygamberi balık yutmuştur?
Cevap  : Yunus (a.s.)
Soru 68: Ateşe atılıp yanmayan peygamber ve onu ateşe atan zalim kimdir?
Cevap  : İbrahim (a.s.)’ı zalim Nemrut ateşe atmıştır.
Soru 69: Hangi peygamber halkını 950 sene Hakka davet etti?
Cevap  : Hz. Nuh (a.s.)
Soru 70: Hangi peygamberlerin hanımları iman etmeyerek helak oldular?
Cevap  : Hz. Lut (a.s.) ve Hz. Nuh (a.s.)’ın hanımları
Soru 71: Doğduğunda konuşan peygamber hangi peygamberdir?
Cevap  : Hz. İsa (a.s.)
Soru 72: Topukları altından zemzem suyu çıkan ve bıçağın kesmediği peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İsmail (a.s.)
Soru 73: Firavunun sarayında büyüyen peygamber kimdir?
Cevap  :Hz. Musa (a.s.)
Soru 74: Ömrü boyunca bir gün oruç tutan bir gün iftar eden peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Davut (a.s.)
Soru 75: Hz. Nuh (a.s.)’ın kavmi nasıl helak oldu?
Cevap  : Tufan sonunda boğularak
Soru 76: M.Ö. 1.yüzyılda İsrail oğullarına gönderilen, ismi Kur’an’ı Kerim’de geçen
                peygamberlerden olup Yahya (a.s.)’ın babasıdır. Rabbine: “Ey Rabbim!
                Bana senin katından temiz bir nesil ihsan et” diye dua etti. Bunun üzerine melekler
                ona Yahya (a.s.)’ı müjdelediler. Filistin valisi Heredos bu peygamberin babasını
                öldürmek istemiştir. Babasının öldürülmesine karşı çıkan bu peygamberi Herodos’un
                askerleri yakalamak istemişler oda kaçarak bir ağaç kovuğuna saklanmıştır. Burada
                zalimler kendisini ağaçla birlikte testere ile keserek şehit etmişlerdir. Bu peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Zekeriyya (a.s.)
Soru 77: Körlerin gözlerini açma mucizesi hangi peygambere verilmiştir?
Cevap  : Hz. İsa (a.s.)
 
Soru 78: Kabe’nin yanında bulunan Haceri Esvet taşı nereden gelmiştir?
Cevap  : Cennetten
Soru 79: Kabe’yi Allah (c.c.)’ın emri ile ilk inşa eden peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İbrahim (a.s.) oğlu İsmail (a.s.) ile inşa etmiştir.
Soru 80: Kudüs’te bulunan Mescidi Aksa’yı hangi peygamber inşa etmiştir?
Cevap  : Hz. Süleyman (a.s.)
Soru 81: Safa ve Merve tepeleri arasında su bulabilmek için koşan kadın kimdir?
Cevap  : Hz. Hacer
Soru 82: Hz. Adem (a.s.)’ın üçüncü oğlu ve ikinci peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. Şit (a.s.)
Soru 83: Hz. Adem (a.s.) ve Hz. Havva annemiz cennetten kovulduktan sonra dünyada
               Allah (c.c.)’ın izniyle nerede birleştiler?
Cevap  : Arafat, Rahmet dağında
Soru 84: Hz. Lut (a.s.)’ın gönderildiği şehir hangisidir?
Cevap  : Semut
Soru 85: Hz. Yusuf (a.s.) kaç sene zindanda kaldı?
Cevap  : Yedi sene
Soru 86: Hükümdarlar arasında başına taç takan ve insanları kendisine ibadete çağıran ilk kişi kimdir?
Cevap  : Nemrut
Soru 87: Hz. Nuh (a.s.)’a iman ederek gemiye binen oğullarının isimleri nelerdir?
Cevap  : Sam, Ham, Yafes
Soru 89: İçenlere ölümsüzlüğü ve ebedi hayatı kazandıran suyun adıdır. O sudan birisi içmiş
               ve ölümsüzlüğe ermiştir. Milli Görüşçü gençte  işte bu su gibi olmalı ki, onu gören onda
               dirilmeli ve ona bakan onda canlanmalı, hayat bulmalı, kendine bakana ümit vermeli.
               İşte bahsettiğimiz, içenlere ölümsüzlük veren suyun ve ondan içip ölümsüzlük kazanan,
               Hz. Musa (a.s.) ile de meşhur yol arkadaşlığı olan kişinin adları nelerdir?
Cevap  : Ab-ı Hayat ve Hızır (a.s.)
Soru 90: Hz. Şit (a.s.)’dan sonra peygamber olarak gönderilen, ilk kalem ile yazı yazan,
                ilk elbise diken, sonunda Cenabı Allah (c.c.) tarafından göğe çekilen peygamber kimdir?
Cevap  : Hz. İdris (a.s.)

Soru 91: Milattan önce (M.Ö.) 10.yüzyılda İsrail oğullarına gönderilen ve Kur’an’ı Kerim’de
               adı geçen peygamberlerdendir. Davut (a.s.)’ın oğludur. Ona da babası gibi hem krallık
               hem de peygamberlik verildi. Saba Melikesi Belkıs’la aralarında geçen olaylar meşhurdur.
               Kaç yıl yaşadığı bilinmemektedir. Ancak kırk yıl hükümdarlık yaptığı söylenir. İçinde
               Mescidi Aksa’nın da bulunduğu çok sayıda yapı yaptırmıştır. Kendisine öldükten sonra devlet,
               İsrail oğulları ve Yahuda diye ikiye bölünmüştür kimdir bu peygamber?
Cevap  : Hz. Süleyman (a.s.)

BİLÂL-İ HABEŞÎ

BİLÂL-İ HABEŞÎ

Hz. Peygamber'e ilk iman edenlerden biri ve sonradan ona müezzin olan sahabî. İslâm tarihinde unutulmaz yeri olan Bilâl-î Habeşî, aslen Habeşlidir. Anasının adı Hamâme, babasının adı Rebah, künyesi Abdullah'tır.
Bilâl, İslâm'ın ilk tebliğ yıllarında Ümeyye b. Halef'in kölesiydi. İslâm'ın ortaya çıktığı yıllarda bir çok kimse, soy ve soplarının yüksekliğine, şirk toplumu içindeki nüfuzlarına bakarak kavim ve kabîle taassubuna düşmüş, İslâm'a cephe almış ve sapıklıkta kalmışlardı. Bilâl b. Rebah gibi kimseler de zayıf ve acizliklerine rağmen hak davete uyup şirkten kurtulmuşlardı. İşte Bilâl b. Rebah (r.a.) İslâm davetine ilk icabet edenlerden biriydi.
Ümeyye b. Halef, kölesi Bilâl'in müslüman olduğunu anladıktan sonra, onu İslâm'dan çevirmek için yapmadığı eziyet ve işkence kalmamıştı. Ümeyye, öğlen vakti güneşinin bir yanardağ kesildiği anda, Bilâl'i alır, kızgın kumların üzerine yatırır, sırtına kocaman bir taş koyar ve şöyle derdi: "Muhammed'e küfret; Lat ve Uzza'ya iman et. Yoksa onlara iman edinceye kadar böylece kalacaksın."
Bilâl'in kızgın kumlar üzerinde sırtı yanar, göğsü yanar, nefesi tıkanır, bu müthiş işkence altında saatlerce kıvranırdı. Fakat dudaklarında daima şu sözler dökülürdü: "Allahu Ahad, Allahu Ahad", Onun bu durumu, müşrikleri bile hayrete düşürürdü (İbn Sa'd, Tabakat, III, 232).
O, geçim için, makam ve mevki için başka ilâhlara sığınmazdı. O biliyordu ki hüküm Allah'a aittir, rızık Allah'a aittir. Öldürmek ve yaşatmak Allah'ın elindedir. Geçici dünyanın çıkarları için put ve tağutları tasdik etmek ve bu arada imandan bir cüz de Allah'a ayırmak iman için yeterli değildir. Tam ve kâmil anlamda hükmün, öldürmek ve diriltmenin Allah'a ait olduğunu rızık verenin yalnız Allah olduğunu, Allah'ı bütün sıfatlarıyla tanıyıp ona göre iman etmedikçe ve bu uğurda gelecek sıkıntı ve ezalara katlanmadıkça imanda kemâle ulaşmanın mümkün olmadığını biliyordu. Bilâl, rızık ve ölüm korkusu taşımıyordu. Yalnız Allah'tan korkuyor ve yalnız ondan ümid ediyordu.
İşkence altında kıvranan Bilâl (r.a.)'a rastgelen Varaka b. Nevfel,
"Vallahi ey Bilâl, Allah birdir, Allah birdir. " der, sonra da müşriklere dönerek: "Siz onu bu yüzden öldürürseniz, biz onu, kendimize örnek alırız." derdi (İbnü'l-Esir, el-Kâmil Fi't-Târih, II, 66).
Bilâl'in efendileri olan Mekkeli müşrikler onu, çoluk çocuğun oyuncağı yapmışlardı, ona işkence edenlerden biri de Ebu Cehil'di. Ama Bilâl'e yapılan işkenceler sırasında gösterdiği sabır ve tahammül hepsini şaşkına çevirirdi. Nasıl oluyor da bu derece ağır işkencelere katlanabiliyordu.
Ümeyye b. Halef'in Bilâl'e yaptığı işkencelere çok üzülen Hz. Ebû Bekir (r.a.) ona bu işkenceden vazgeçmesini söylemiş o da; "Onun ahlâkını bozan sensin, onu bizden uzaklaştıran senden başkası değildir" demişti. Bunun üzerine Ebû Bekir es-Sıddık (r.a.) ona şu cevabı vermişti: "Benim yanımda senin şu kölenden daha güçlü ve kuvvetlisi var. Hem de senin dinindendir. İstersen onu al ve bunu bana ver." Ümeyye bu teklifi kabul edip öteki köleyi aldı ve Hz. Bilâl'i Hz. Ebû Bekir'e verdi. Başka bir rivayette Hz. Ebu Bekr'in onu yedi ukiyeye satın alıp azat ettiği kaydedilir. (İbn Sa'd, Tabakat, III, 232).
Bilâl'i Resulullah'ın yanına götürüp azat etmiş ve Bilâl işkenceden kurtulmuştu. Elbette bu Allah'ın bir takdiridir. Bilâl Hz. Ebû Bekir'e bu sebeple borçlu değildir. İki mümin de görevlerini yapmışlar. Allah da onlara ecrini vermiştir. Hz. Ömer şöyle der:
"Efendimiz Ebu Bekir, yine efendimiz Bilâl'i azad etti. "(İbnü'l-Esîr, Üsdü'l- Gabe, I, 209).
Bilâl daha sonra diğer ashab ile birlikte Medine'ye hicret etti. Orada Sa'd b. Hayseme'ye misafir oldu. Ensar ile Muhacirler arasında kardeşlik oluşturulunca Bilâl'e de Abdullah b. Abdurrahman el-Has'amî kardeş ilân edildiler. Bu kardeşlik köklü bir şekilde sürüp gitti. Öyle ki Bilâl, Hz. Ömer devrinde Şam'da bulunduğu sırada maaş olarak divandan ona ayrılan hissesinden kardeşine de bir hisse veriyordu. (İbn Sa'd, Tabakat, III, 234).
Bilâl, Resulullah (s.a.s.)'ın müezzini olarak tanınmaktadır. Ve sık sıkezanı Bilâl'e okuttururdu. Hatta sabah ezanındaki " " (Namaz uykudan hayırlıdır) ibaresini Bilâl ezana eklemiş Resulullah "Bilâl, bu ne güzel söz!" diye onu tasvip etmişti. (Avnu'l-Ma'bud, Şerh Ebû Dâvud, III,185; İbn Mâce, Ezan, 1, 3,). Hz. Bilâl, Resulullah'ın bütün gazalarına katıldı. Bedir gazasında Hz. Bilâl, Mekke'de kendisine her türlü eza ve işkenceyi reva gören Ümeyye'yi görmüş ve şöyle bağırmıştı: "İşte küfrün başı!.." Bunun üzerine dikkatleri ona çevrilmiş ve müslümanlar derhal onun ve oğlunun etrafını sararak ikisini de öldürmüşlerdi. Resul-u Ekrem Mekke'nin fethi ardından Kâbe'ye girerken has müezzini Hz. Bilâl'i yanlarında bulundurmuşlardı. İbn Ömer, bu vakayı şöyle nakleder ve der ki:
"Resul-u Ekrem, Mekke'nin fethi gününde, Mekke'nin yüksek tarafından bir deve üzerinde geldi. Üsame b. Zeyd, Bilâl ve Osman b. Talha da yanlarındaydılar. Resul-u Ekrem Kâbe içinde uzun bir müddet kaldılar, sonra çıktılar. Arkasında müminler içeri girmek için birbiriyle yarış etti. İlk giren bendim. Bilâl, kapının arkasındaydı. Bilâl'e Resulullah'ın nerede namaz kıldıklarını sordum, yerini gösterdi. Ne var ki Bilâl'e, Allah Resulunun kaç rekat namaz kıldıklarını sormayı unuttum." (Buhârî, Meğâzî, 49).
Resulullah, Kâbe'yi putlardan temizledikten sonra müezzini Bilâl, burada ezan okuyarak, ortalığı tevhîd nameleriyle coşturmuştu. (İbn Sa'd, Tabakat, III, 234). Resul-u Ekrem'in vefatı üzerine, ona karşı büyük bir sevgi duyan Hz. Bilâl, Medine'de kalmaya dayanamayıp, ayrılmak zorunda kaldı. Hz. Ebu Bekir, Bilâl'e yanında kalması için ısrar ettiği halde, Hz. Bilâl ona şöyle demişti: "Eğer sen beni Allah için azat ettinse bırak istediğim yere gideyim; yok kendi nefsin için azat ettinse beni yanında alıkoy!" Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir şöyle demişti: "İstediğin yere git!..." Resulullah'ın vefatından sonra cihadı, ezana tercih eden Hz. Bilâl, Şam'a gitti ve Hz. Ebû Bekir devrinde Suriye'de meydana gelen gazalara katıldı (İbn Sa'd, Tabakat III,238).
Hz. Ebû Bekir'in vefatından sonra, Hz. Ömer devrinde cihat devam etti. Hz. Bilâl bu cihatlara da katıldı. Hz. Ömer, hicrî onaltıncı yılda Suriye ve Filistin'e gittiği zaman, Bilâl onu karşılamaya çıkarak Câbiye'ye gelmişti. Sonra halifenin maiyetinde Kudüs'e giderek, bu kutsal şehrin teslimi sırasında bulunmuş ve Hz. Ömer ile birlikte Kudüs'e girmişti. Hz. Ömer, burada, Resulullah'ın vefatından beri ezan okumayan Bilâl'den ezan okumasını rica etmiş, Hz. Bilâl de halifenin ısrarına dayanamayarak ezan okumuştu. Bilâl Tevhîd'in bu üstün yanı olan ezanı okumaya başlar başlamaz, Hz. Ömer ve diğer ashab Resulullah (s.a.s.) dönemini hatırlayarak, gözlerinin önüne, geçmiş günleri getirip hüngür hüngür ağlamaya başladılar. Bilâl'in ezanını dinleyenlerin hepsi, kendilerinden geçmişlerdi. Kudüs'ü teslim alma sırasında Hz. Ömer'den başka Ebu Ubeyde b. el-Cerrâh, Muaz b. Cebel, Amr b. el-Âs gibi ashabın ileri gelenlerinden bir çok kimse bulunuyordu.
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in irtihâlinden sonra Suriye'ye giden Bilâl,
"Havlan" kasabasına yerleşti. O burada huzur içinde yaşıyordu. Hz. Bilâl, Suriye'de bir müddet kaldıktan sonra bir gece rüyasında Hz. Peygamber (s.a.s.)'i gördü. Resulullah ona, şöyle demişti: "Beni ziyaret etmeyecek misin?" Hz. Bilâl, uyanır uyanmaz, hazırlığını tamamlayıp Medine yolunu tuttu. Medine'ye gece ulaştı. Oraya varınca Ravza-i Mutahhara'ya yüzünü sürerek, burada Resul-u Ekrem'le birlikte geçirdiği günlerin hatırasını düşünerek ağladı. Bu sırada Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin Bilâl'i görmüş, fecir vaktinde ondan ezan okumasını rica etmişlerdi. Bilâl, (r.a.) onların arzusunu yerine getirerek, Peygamber Mescid'inde ezan okumuştu. Bilâl'in sesini duyan Medineliler, İsrafil suruyla uyandırılmış gibi yerlerinden fırlamış ve ezanı dinlemeye başlamışlardı. Birinci şehadetten sonra Resulullah'ın risâletini ikrar eden şehadet tekrar okunurken, Hz. Peygamber'in kabrinden kalktığını tasavvur ederek evlerinden dışarı fırlamışlardı. Bu sabah, bütün Medine'ye, risalet devrini bütün canlılığı ile yaşatan, herkesin hislerini coşturan, bütün müslümanların Resul-u Ekrem'e karşı duydukları sevgiyi canlandıran Bilâl'in sesi idi.
Hz. Bilâl, hicretin yirminci yılında altmış yaşlarında iken vefat etti. Dımaşk'ın Bâbü's-Sağîr tarafına defnolundu. (İbn Sa'd, Tabakat, III, 238; İbnü'l-Esir, Üsdü'l-Gabe, I, 209).
Hz. Bilâl (r.a.), vefatı yaklaşınca, ölümün ızdırabını, sevgililerine kavuşmasındaki zevk ile mezcetmiş; ömrünün son anlarında onun hastalığını gören zevcesi, teessüründen "ah ne acı" dedikçe, Bilâl: "Oh! ne tatlı!." diyor ve ekliyordu: "Yarın sevgililerle, Muhammed ve arkadaşlarıyla buluşacağım." diyordu.
Bilâl-i Habeşî, İslâm'ın ahlâkıyla ahlâklanmış, fazîlet ve kemâl sahibi bir sahabî idi. Hz. Bilâl'in, ilk müslümanlardan olduğunu ve İslâm akîdesi uğrunda en büyük çileyi çekenlerden olduğunu, herkes bilir ve ona son derece sevgi ve hürmet beslerdi. Hz. Bilâl, bütün vaktini, Resul-u Ekrem'e hizmetle geçirdi. O, Resulullah'ın meclislerinde daima hazır bulunurdu. Her namazda, her durum ve işte Resulullah'dan ayrılmazdı. Hz. Peygamber'in hazinedarlığını, Bilâl yapardı. Çarşı ve pazardan alınacak her şeyi o tedarik eder, icabında ödünç para alır, Resulullah'ın evinin ihtiyaçlarını sağlar, sonra da müsait zamanlarda o borçları öderdi.
Hz. Bilâl'in doğruluk ve ahlâkı, İslâm'a bağlılığı bütün çağdaşları tarafından aynı derecede takdir edilmekte ve övülmekteydi. Artık o, siyahî bir köle değil, ashab'ın ileri gelenlerinden ve İslâm devletinin yönetiminde söz sahibi olan müminlerden biriydi.

Hz. Bilâl, uzun boylu, zayıf, ince ve koyu esmerdi. Ömrünün sonlarına doğru saçlarının çoğu beyazlaşmıştı. (İbn Sa'd, Tabakat, III, 238-239).

ABDULLAH İBN ABBÂS

ABDULLAH İBN ABBÂS

Hz. Muhammed (s.a.s.)'in amcası Abbâs (r.a.)'ın oğlu. Kesin olarak ne zaman doğduğu bilinmemekle birlikte onun Hicret'ten üç yıl kadar önce, Müslümanlar Mekke'de Şi'b-i Ebi Tâlib'te ekonomik ve sosyal kuşatma ve baskı altındayken doğduğu bilinmektedir. Annesi Ümmü'l-Fadl Lübabe binti el-Haris olup Mü'minlerin annesi Meymune'nin kız kardeşidir. Ümmü'l-Fadl, kadınlar arasında Hz. Hadîce'den sonra İslâm'a girenlerdendir.
Babası Hz. Abbâs, Abdullah doğar doğmaz onu Hz. Peygambere götürmüş, Rasûlullah (s.a.s.) de onu kucağına alarak: "Allahım! Onu dinde fakîh kıl. Kitaben açıklamasını ona öğret" diye dua etmişti. İslâm'ın yayıldığı ve hâkim olduğu Medine toplumunda büyüyen Abdullah tam bir İslâmî terbiye ve bilgi almıştı. Abdest almayı ve namaz kılmayı bizzat Hz. Peygamberden öğrenmişti. Gençliğinde de Peygamber efendimiz tarafından birkaç kez başı okşanarak: "Allah'ım! bütün ilim ve hikmeti bu başa ver, ona te'vil ve tefsir'i öğret. Allah'ım!: İnsanoğluna verdiğin her ilim ve hikmeti bunun göğsünde topla" (Buhâri, Vudû, 10; Müslim, Fadailu's-Sahâbe, 138). diye dua etmiştir. Abdullah sürekli olarak Rasûlullah'ın yanında bulunmuş ve ondan büyük ölçüde feyz ve bilgi almıştır.
Hz. Abdullah Hicretin sekizinci yılına kadar ailesiyle birlikte Mekke'de kalmıştı. Mekke fethi gününde, Huneyn ve Tâif gazvelerinde ve Vedâ Haccı'nda Rasûlullah ile birlikte bulunmuştu. Mekke fethinden sonra o da ailesiyle birlikte Medine'ye hicret etmişti. Birinci Halîfe Hz. Ebu Bekr'in ve ondan sonra Hz. Ömer'in sohbetlerinde bulunmuş ve birçok sahâbeden ders ve bilgi almıştı. Üçüncü Halîfe Hz. Osman'ın şahsına çok bağlı olup onun zamanında devlet kademelerinde görev almış, Abdullah İbn Ebi's-Serh ile birlikte Afrika seferine ve daha sonra da doğuda yapılan Taberistan fethine katılmıştı. Hicretin 35. yılında Hacc emirliği yapmıştı. Hz. Osman'ın şehâdetinden önce evinin etrafında nöbet bekleyen büyük sahâbelerin çocuklarıyla birlikte bulunmuş ve Halîfe'yi isyancılara karşı korumaya çalışmıştı. Daha sonra Hz. Ali'nin hilâfeti sırasında da aynı şekilde devlet kademelerinin önemli mevkilerinde bulunmuştu. Cemel ve Sıff'ın savaşlarında Hz. Ali'nin yanında yer alan İbn Abbas, Hakem Olayı'nda da Ebu Musa el-Eş'arî (r.a.) ile birlikte Hz. Ali'yi temsil etmişti. Hz. Ali onu birkaç defa elçi olarak görevlendirmiş ve 'Hakem Olayı'ndan sonra da Basra Valiliğinde bulunmuştu. Bu sırada bölgede isyan eden Hâricîlerin bu isyanını bastırmış ve asayişi korumuştu. Basra valiliği sırasında kendisine atılan bir iftiraya dayanamayıp görevinden ayrılarak Mekke'ye gitmiş ve ömrünün sonuna kadar burada ilimle uğraşmıştır.
Hz. Muaviye'nin vefatından sonra Hz. Ali ve oğlu Hz. Hüseyin'in taraftarları tarafından Kûfe'ye davet edilince kendi gitmediği gibi, bu davete icabet etmek isteyen Hz. Hüseyin'i de ikaz ederek gitmekten alıkoymaya çalıştı, fakat bunda bir türlü başarılı olamadı. Hz. Hüseyin'in Kûfe'ye gitmek üzere yola çıkıp Kerbelâ'da şehid edilmesi Abdullah b. Abbâs'ı bir hayli üzdü ve üzüntüsünden gözlerini kaybetti. Nihayet 68/687 yılında Taif'te yetmiş yaşındayken vefat etti.
Abdullah İbn Abbas (r.a.) İslâm tarihinde siyâsî faaliyetlerinden çok, ilmî ve sağlam şahsiyeti ile tanınır. Asr-ı Saadette yaşının küçük olmasından dolayı Rasûlullah'ın evine ve özellikle teyzesi olan Hz. Meymune'nin hücresine rahatça girip çıkar, diğer ashabın bilmediği ve ilk anda öğrenme imkânı bulamadığı konuları öğrenirdi. Bunun için o naklettiği hadis, tefsir, ve fıkıh ilmine vukufu ile tanınır. Kur'ân, tefsir, fıkıh'ın yanı sıra Arap edebiyatı sahasında geniş bir bilgiye sahipti. Abdullah İbn Mes'ud, Onun için: "O, Kur'ân-ı Kerim'in tercümanıdır, müfessirlerin sultanıdır" demiştir. İlminin genişliğinden dolayı zamanında o, "Ümmetin âlimi, ilim deryası" gibi lâkaplarla anılırdı. Ahmed b. Hanbel'in kaydettiği bir hadiste Hz. Peygamberin İbn Abbas'ın ilmini övdüğü ifade edilir.
Abdullah İbn Ömer (r.a.) kendisine sorulup da bilemediklerinin İbn Abbas'tan sorulmasını ve cevabın kendisine de bildirilmesini isterdi. Verdiği fetva ve cevaplarından dolayı onu daima takdir ederdi.
Abdullah İbn Abbas İslâmî anlayış ve edebinden dolayı yaşlı sahâbelerin bulunduğu toplantı yerlerinde onlar konuşup bir konuda fikir belirtmeden o asla konuşmaz ve söz almayı pek uygun görmezdi. Yaşının küçüklüğünü ileri sürüp yaşlı sahâbelerle bir arada bulunmasını güzel bir davranış olarak görmeyenlere karşı Hz. Ömer (r.a.) bir gün onu da çağırmış ve Nasr sûresinin tefsiri konusunda neler düşündüğünü sormuştu. Abdullah'ın yaşının küçüklüğünden dolayı bu gibi meclislere katılmasını uygun görmeyenlerin Nasr sûresinin tefsiri konusunda herhangi bir düşünceleri olmayınca Abdullah İbn Abbas bu sûrede Rasûlullah (s.a.s.)'ın ecelinin yaklaştığını işaret eden ifadelerin olduğunu söylemiş ve Hz. Ömer de onu tasdik etmişti. Ashab yanında yaşının küçüklüğünden dolayı İbn Abbas'ın konuşmaktan çekindiğini hisseden Hz. Ömer ona şöyle demişti: "Yaşının küçük oluşu konuşmana engel olmasın, haydi konuş dinleyelim." Böylece Abdullah İbn Abbas yaşlı ve ileri gelen sahâbelerle hep bir arada oturup kalkmış ve onlardan çok şey öğrenmişti.
Abdullah İbn Abbas (r.a.) kendisine sorulan sorular için önce Kur'an-ı Kerim'e bakar cevap bulamazsa Rasûlullah'tan bu konuda bir bilginin olup olmadığını araştırır, sonra Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in ictihadlarına ve açıklamalarına bakıp onları esas alır, aksi halde kendi ictihadıyla meseleye çözüm getirirdi. İbn Abbas Hz. Peygamberden, sahâbeden gelen ve kendi içtihadıyla oluşan tefsir bilgilerini bir kitap haline getirmiş değildir. Bize kadar intikâl etmiş bulunan ve İbn Abbas'a ait olduğu söylenen "Tenviru'l-Mikbâs min Tefsîr İbn Abbas" isimli tefsirin ona ait olup olmadığı araştırılması gereken bir konudur. Abdullah İbn Abbas'ın tefsîr'e dair rivayetleri ilim adamlarımızdan Firûzâbâdî tarafından derlenip bir araya getirilmiş ve yukarıdaki isimle yayınlanmıştır .
İbn Abbas'ın son derece disiplinli ve muntazam çalışma sistemi vardı. İşlerini titizlikle belli bir plan dahilinde düzenlerdi. Bu planına önce kendi aynen uyardı. Haftanın belirli günlerinde geniş halk kitlesine dînî ilimlerle ilgili dersler, dînî ilimler dışında Arap dili, şiiri ve edebiyatı üzerinde etraflı konuşmalar yapardı.
Hz. Osman devrinde yaptığı ilmî çalışmaların yanında Afrika seferine, İslâm ordusu adına elçilik vazifesiyle katılmıştır. Afrika'daki Bizans genel valisi Georgios ve adamlarıyla ilmî tartışmalar yapmıştır. Georgios ve etrafındakiler O'nun akıl, zeka, fikir kuvvetini ve ilim kudretini görerek: "Bu insan Arapların en derin âlimidir." sonucuna varmışlardır.
Komutan, elçilik ve valilik gibi devletin üst düzey siyasi görevlerinin yanında ilminin üstünlüğü ve derinliğiyle Ashab-ı Kiram, Hz. Ömer ve Hz. Osman tarafından çok iltifat gördü. O bu iltifatlar karşısında daima tevazu gösterdi. Çok övüldüğü zamanlarda alçak gönüllülüğü elden bırakmaz ve: "Bana bu nimeti ihsan eden Allah'tır. Rasûlullah (s.a.s.) benim için dua ederek ilim ve hikmet niyazında bulunmuşlardır" diye konuşurdu.
İslâm tarihinde, Garibü'l-Kur'ân (Arap diliyle nazil olan Kur'ân-ı Kerim'deki Arapça olmayan, Araplarca duyulmamış, bilinmeyen, civar dillerden alınan kelimeler) hakkında açıklamalar, bunlar hakkında en sahih rivayetler İbn Abbâs'a dayanır. Müşkilü'l-Kur'ân (Kur'ân-ı Kerim'in derinliklerine inme, bulma, çözme ve güçlükleri giderme) konusunu da ilk ele alan yine İbn Abbâs'tır. Peygamber Efendimiz'den 1660 Hadis-i Şerif rivayet etmiştir. Fıkıh ilminin temelini oluşturan kişilerdendir; ciltler dolduran fetvaları fıkıh ilminin en kuvvetli temellerindendir.
Mekke'de yetişen birçok fakîh onun vasıtasıyla yetişmiştir. Bu sebepten "Mekke Tefsir Mektebi"nin kurucusu İbn Abbas'tır denilir.
Tabiinden Ebû Sâlih (r.a.): "İbn Abbâs'ın ilim meclisi ile bütün Kureyş iftihar etse değer" dediği ve onun derslerinde tefsir, hadis, fıkıh, lisan, şiir, edebiyat, takrir gibi konularda herkesi doyuracak cevaplar verildiği kendinden sonra da kabul edilmektedir. Kendi zamanında ünü devlet sınırlarını aşmıştı.
İbn Abbâs'tan ilim öğrenen, Hadîs rivayet eden pekçok âlim yetişmiştir. Başta kendi oğulları, Muhammed İbn Abdullah, Ali İbn Abdullah, yeğeni Abdullah İbn Ubeydullah ve Abdullah İbn Ma'bed, Abdullah İbn Ömer, Şa'be İbn Hakem, Merved İbn Mahreme, Ebu't Tufeyl, Ebû İmâme İbn Sehl, Said İbn el-Müseyyeb vs. Kendisi de yüce peygamberimizden, Hz. Abbas'tan, annesi Lübâbe'den, Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali (r.a.)'den, Hazreti Abdurrahman İbn Avf'den, Hz. Muaz İbn Cebel'den, Hz. Ebû Zerr el-Gifârî'den bizzat işiterek hadis-i şerif rivayet etmiştir. Rivayetleri; Kütüb-ü Sitte'de yer almaktadır.
Abdullah İbn. Abbas'ın rivayet ettiği bazı hadis-i şerifler:
"Kur'ân-ı Kerim'e saygı göstermek, besmele okuyarak başlamakla olur, Kur'ân-ı Kerim'in anahtarı besmeledir."
"Öğretiniz, müjdeleyiniz, güçleştirmeyiniz."
"Allah'u Teâlâ'nın size verdiği sayısız nimetler için O'nu seviniz. Beni de Allah'u Teâlâ'yı sevdiğiniz için seviniz."
"Ümmetimden iki sınıf düzgün olursa bütün insanlar düzgün olur. Bunlar bozulursa insanlar da bozulur. Bu iki sınıf âmirler ve âlimlerdir."
"Kur'ân-ı Kerim'i kendi arzusuna (görüşüne) göre tefsir eden Cehennem'deki yerine hazırlansın."
"Tevbe ve istiğfara devam eden kimseye Allah'u Teâlâ her sıkıntıdan bir kurtuluş ve her darlıktan bir genişlik verir ve ummadığı yerden kendisini rızıklandırır."
"Sirkenin balı bozduğu gibi kötü ahlâk da ameli bozar."
"Kızdığın zaman sükût et."
"İşitmek görmek gibi değildir."
"Beş şeyden önce beş şeyi fırsat ve ganimet bil. İhtiyarlık gelmeden gençliği, hastalık gelmeden sıhhati, yokluk gelmeden zenginliği, meşguliyet gelmeden rahatı ve ölüm gelmeden hayatı ganimet bil."
"Bid'at sahibi bid'at işlemekten vazgeçmedikçe Allah'u Teâlâ onun hiçbir ibadetini kabul etmez."
"İnsanoğlunun iki vâdi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister. Karnını ancak bir avuç toprak doldurur. Allah'u Teâlâ tevbe edenlerin tevbesini kabul eder."
"Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Kendisine bir dua gelince dünyanın hepsi kendisine verilmiş gibi sevinmekten daha çok sevinir. Allah'u Teâlâ, yaşayanların duaları sebebiyle, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyesi onlar için duâ ve istiğfar etmektir."
Abdullah İbn Abbâs (r.a.) buyurdular ki:
"Kur'ân okuyan kimse hata etse, "lahin" (telaffuzda yanlışlık) yapsa veya acemi olsa bile, melek o kıraati indirdiği gibi yazar."
"Çocuklarınızın ilk sözü "Lâ ilâhe illallah" olsun. Ölümlerinde de "Lâ ilâhe illallah"ı telkin edin. Böyle olursa bin senede yaşasa Allah ondan bir günah sormaz."
"Her binanın bir temeli vardır. İslâm binasının temeli de güzel ahlâktır."
"Gece ile gündüz birer binektir. Ahirete iletme vasıtası olarak bunlara bininiz (ömrünüzden istifade edin). Zinhar tevbeyi geciktirmekten sakının."
"Gizli sadaka Rabbin gazabını söndürür. Sıla-i rahim ömrü uzatır. Hayır yapan fena ölümden kurtulur. "Lâ ilâhe illallah " sözü doksandokuz belayı defeder ki en aşağısı tasa (gam) 'dır.
"Kişinin kardeşine söylediği güzel bir söz sadakadır. Keza kişinin bir hususta kardeşine yardımı sadakadır. İçirdiği bir içim su sadakadır. Yol üzerinde eza verecek bir şeyin giderilmesi de sadakadır."
"Güzel ahlâk hatâları eritir. Suyun buzu erittiği gibi."
"İçki bütün fuhuşları doğurur. Günahların en büyüğüdür."
"Bir kulun cildi, Allah'tan haşyeti dolayısıyla ürperir ve tüyleri diken diken olursa o kulun hataları kurumuş ağaç yapraklarının dökülmesi gibi, üzerinden dökülür."
"Siz Cennet bahçelerine rastladığınızda faydalanınız. Dediler ki: "Ya Rasûlullah Cennet bahçeleri nedir?" Buyurdu ki: "İlim meclisleridir."
"Sana hakkı getirenden hakkı kabul et. Küçük, büyük veya hoşuna gitmeyen birinden de olsa. Ve bâtılı da reddet, küçük, büyük veya hoşlandığın bir adamdan da olsa."
"Allah bir kulu sevdiğinde, mescide kayyum eder. Sevmezse hamama hizmetçi eder."
"Allah (c.c.) zekâtı, malınızın geri kalanının güzelleşmesi ve temizlenmesi için, farz kıldı. Mirası da sizden sonrakiler için."
"Bak sana haber vereyim; en iyi hazine saliha kadındır. Kocası yüzüne bakınca, içi açılır, bir şey emretti mi yerine getirir ve kocasının gıyabında onun ırzını ve malını korur."
"Sözün içinde, büyü hükmünde sözler vardır. Şiirlerin içinde de hikmet vardır."
"Duâ rahmetin anahtarıdır. Abdest namazın anahtarıdır. Namaz da Cennetin anahtarıdır."
"Allah (c.c.) imânı müsamaha ve hayâ içinde yarattı. Küfrü de hasislik ve amel içinde yarattı."
"Kendisi doyup da komşusu aç olan kimse mü'min değildir."
"Ulemâ ile oturmak ibadettir."
"Bir kimse ümmetime ya bir sünnet ifası veya bid'atın izalesi için bir hadis ulaştırırsa onun makamı Cennettir."
"Bir kimse kardeşinin yazısına izinsiz bakarsa sanki ateşe batmış olur."

"Her hadisi herkese söylemeyin, aklı alacak adama söyleyin."