REKLAM

20.04.2020

DUVAR YAZILARI



  • Görünen köy dürbün istemez. Yol, su , elektrik ister.
  • Yuvayı diş kuş yapar. Bir başka dişi kuş yıkar.fazla ileri görüşlüydü. Önünü göremedi düştü.
  • Sık sık ameliyat olun içiniz açılsın.
  • Hapşuuu. Çok yaşa geberesice . sen de gör arkamdan gelesice.
  • Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe sırf sakalı var diye selam verdim.
  • Adem Havva’ya seni seviyorum demiş. Havva “Başka şansın yok ki. Demiş.
  • Kopye bir sanattır. Ama bizim hocalar sanattan anlamıyor.
  • Kadın hakkı diye bir şey yoktur. Çünkü bütün Hakkılar erkektir.
  • Başarı gözleri kapamadan derste uyumaktır.
  • Eğer sağlam kafa sağlam vücutta olsaydı bütün filozoflar pehlivanlardan çıkardı.
  • Atom bombasına evet de. Çocukların komik olsun.
  • Her hocanın bir öğrenci yeyişi vardır.
  • Kızını dövmeyen torununu erken sever.
  • İnsanlar ikiye ayrılır. Bacaklarından cart diye
  • İlahiyat muz kabuğuna benzer. Tek fark. Birine bastığında ayağının kayması, birinin ona bastığında ahiretinin kaymasıdır.
  • Sakın sır verme dostuna. Oda söyler dostuna. Sonunda tuz ekerler postuna.
  • Zıplıyorum. O halde varım.
  • Kazık yiye yiye kereste fabrikası açtık.
  • Sen hiç sahanda yumurta yedin mi. evet. Peki deplasmanda yedin mi?
  • Kendini mutlu hissediyorsan bir yerde yine bir sakatlık yaptın ve farkında değilsin demektir.
  • Adam olun adam. Çocuk 250 gr. Doğuyor. Adını gürbüz koyuyoruz.
  • Sınavda sıfır aldım. Ama önemli olan katılmaktı.
  • Allah’ım bana sabır ver. Ama acele et. Lütfen
  • 1962 yılında içilen kahvelerin hatırı dolmuştur.
  • Bilmemek ayıp değildir. Yeter ki çaktırma
  • Şiddete karşı savaş açın. Şiddet yanlılarını kurşunlayın
  • Ayda bir milyar kazanmak ister misiniz. O zaman aya gidiniz
  • Yes abiciğim. Türkçe eğitime benden de okey
  • Eğer dünya delikanlı olsaydı yuvarlak olmazdı.
  • O şimdi postmodernist.

ÇARŞI PAZAR AĞALIĞI


 
Behlül Dana birgün Harun Reşid'den bir vazife istedi. Harun Reşid de ona çarşı pazar ağalığını (denetimini) verdi. Behlül hemen işe koyuldu. İlk olarak bir fırına gitti. Birkaç ekmek tarttı hepsi normal gramajından noksan geldi. Dönüp fırıncı ya sordu: "Hayatından memnun musun, geçinebiliyor musun, çoluk-çocuğunla ağzının tadı var mı?" Adam her soruya olumsuz cevap verdi. Memnun olduğu bir şey yoktu. Behlül birşey demeden ayrıldı ve bir başka fırına geçti. Orada da birkaç ekmek tarttı ve gördü ki bütün ekmekler gramajından fazla geliyor, eksik gelmiyor. Aynı soruları bu fırının sahibine de sordu ve her soruya olumlu cevap aldı. Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid'in huzuruna çıktı ve yeni bir vazife istedi. Harun Reşid, "Behlül daha demin vazife verdik sana ne çabuk bıktın?" dedi.
Behlül açıkladı:

- Efendimiz çarşı pazarın ağası varmış. Benden önce ekmekleri tartmış, vicdanları tartmış, buna göre herkes hesabını ödemiş, bana ihtiyaç kalmamış

BEHLÜL DİVÂNE


 
Birgün adamın biri Behlül'e akıl danıştı:
- Ey Behlül Dana, ben zengin olmak istiyorum, bana ne tavsiye edersin?
Behlül bir an düşünüp cevap verdi:
- Demir al, demir sat.
Demir ticareti eski çağlardan beri kârlı bir iş olarak biliniyordu. Çünkü demir hiç fire vermeyen, daima üstüne koyan bir maddeydi. Adam Behlül'ün tavsiyesine uyup demir ticaretine başladı ve gerçekten kısa zamanda dilediği gibi zengin biri oldu. Zengin olduktan sonra Behlül için "Bu ne budala adam, verdiği akılla herkes köşeyi dönüyor,
kendisi fakirlikten kırılıyor" diye düşündü. Bir zaman sonra Behlül'ün karşısına çıktı, yeni bir akıl danıştı:
- Ey Behlül Divâne (Dana yerine aptal yerine koyarak divane diyor) ben demir alıp satmaktan yeterince zengin oldum. Biraz da başka bir iş yapayım. Bu sefer ne tavsiye edersin?
Behlül adamın içini dışını bildiğinden onu kötü niyetine kurban edecek bir tavsiyede bulundu: - Soğan al, soğan sat.

Soğan ticaretinin de riskli işlerden 

HZ. ALİ'NİN BÜYÜKLÜĞÜ


 
Birgün ashab Peygamberimiz (s.a.v)'den Hz. Ali'yi niçin çok sevdiğini sordu. Hz Peygamber o anda mecliste bulunmayan Hz. Ali'yi çağırmaya adam gönderdi ve orada bulananlara sordu:
- Birisine iyilik etseniz, o da size kötülük etse ne yapardınız? Cevap verdiler:
- Yine iyilik ederiz.
- Yine kötülük yapsa?
- Biz yine iyilik ederiz?
- Yine kötülük yapsa?
Ashab cevab vermedi, başlarını öne eğdiler. Bunun anlamı kötülüğe kötülükle mukabele etmesek bile iyilik yapmaya devam etmeyiz, demekti.
Bu sırada Hz. Ali o meclise geldi. Rasulullah Hz. Ali'ye sordu:
- Ya Ali, iyilik ettiğin biri sana kötülük etse ne yapardın?
- Yine iyilik ederdim.
- Yine kötülük yapsa?
- Yine iyilik yapardım.
Hz. Peygamber soruyu tam yedi defa tekrarladı. Hz. Ali yedi defasında da "yine iyilik ederdim" diye cevap verdi. Ashab,

- Ya Rasulallah, Ali'yi çok sevmenizin sebebini şimdi anladık, dediler.

ADAMIN ÖNEMİ


 
Halife Hz. Ömer bir mecliste hazır bulunanlara sordu:
- Eğer dileğiniz hemen kabul ediliverecek olsa ne dilerdiniz?
Birisi, "Benim falan vadi dolusu altınım olsun isterim. Onu harcayarak İslâm'a daha çok hizmet edeyim diye" dedi. Bir başkası, "Şu kadar sürüm (davar, koyun, keçi), mal ve mülküm olsun isterdim. Gerektikçe onları sarfederek dine yararlı olayım diye" dedi. Herkes buna benzer şeyler söyledi. Hz. Ömer hiçbirini beğenmedi. Bu defa meclistekiler, Hz. Ömer'e sordu:
- Ya Ömer peki sen ne dilerdin? Cevap verdi:

- Ben de Muaz, Salim, Ebû Ubuyde gibi müslümanlar yetişsin isterdim. İslâm'a onlar vasıtasıyla hizmet edeyim diye.

BİR MUSİBET...




Kumandanlarından biri bir zafer dönüşü Halife Hz. Ömer'in huzuruna çıktı. Yanında kısa boylu, tıknaz biri bulunuyordu. Hz. Ömer "Bu kim?" diye sordu. Kumandan anlattı: "Efendim bu benim sağ kolumdur. Hangi görevi verdimse başarı ile   tamamladı. En gizli haberleri yerine ulaştırdı. Bazen bir orduya bedel hizmet gördü. Zaferlerimi onun sayesinde kazandım diyebilirim."
Aradan zaman geçti, aynı kumandan halifenin huzuruna yeniden çıktı. Ama mağlup bir kumandan olarak Halife sordu:
- Hani sağ kolun nerede?
- Sormayın ya Ömer, ihanet etti, düşman tarafına geçti.
Hz. Ömer bu defa konuştu:

- Allah'tan başka hiç kimseye dayanmamak gerektiğini geçen sefer söyleyecektim vazgeçtim. Bir musibet bin nasihattan yeğdir diye düşündüm.

EN BÜYÜK CÖMERT


 
Önemli bir sefer hazırlığı yapılıyordu. Peygamberimiz herkesten yapabileceği yardımı en üst sınırda yapmasını istedi. Hz. Ömer bu isteğe uyarak büyük miktarda bir yardımla Hz. Peygamberin huzuruna çıktı. Hz. Peygamber sordu:
- Ya Ömer, malının ne kadarını yardım olarak getirdin?
Hz. ömer cevap verdi:
- Tam yarısını getirdim ya Resulallah, size getirdiğim kadar da geride var.
Biraz sonra Hz. Ebû Bekir geldi. O da büyük bir yardımda bulundu. Hz. Peygamber ona da sordu:
- Malının ne kadarını getirdin? Cevap verdi:
- Tamamını getirdim ya Resulallah, evimde Allah ve Resulünün sevgisinden başka bir şey bırakmadım.

Bunun üzerine Allah'ın Resulü şöyle buyurdu: - Allah yolunda fedakarlıkta Ebû Bekir'i kimse geçemeyecek.