REKLAM

2.06.2017

«YAPRAK ASKER»

Câbir radıyallahu anh anlatıyor:
Peygamber aleyhisselâm bizi, Kumandanımız Ebû Ubeyde olduğu halde, üçyüz süvari olarak Kureyş'lilerin ticaret kervanlarını gözetlemek için göndermişti. Açlıkla karşı karşıya kalmıştık. O derece kî, açlıktan ağaç yapraklarını yedik. Bu sebepten bu askere «yaprak asker» dediler. Deniz, sahile anber denilen bir balık atmıştı. Onbeş gün o balıktan yedik ve iç yağından da vücudumuzu yağladık. Bu suretle vücutlarımız iyileşti. Ebû Ubeyde bu balığın kemiklerinden birisini alıp yere dikmişti ki onun altından, üzerinde binicisi bulunan bir hayvan geçebilirdi.
Aramızda bir adam vardı ki, açlık son haddine vardığında, üç dişi deveyi boğazlamıştı. Sonra üç dişi deve daha boğazladı. Fakat bundan sonra Ebû Ubeyde deve boğazlamaya devam etmesini yasakladı.
(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Nesel)

MÜMİN MÜMİNÎN KARDEŞİDİR

Süveyd bin Hanzala radıyallahu anh anlatıyor:
Resulûllah aleyhisselâmı ziyaret etmek için yola çıkmıştık. Valî bin Hucr radıyallahu anh de bizimle beraber bulunuyordu. Yolda kendisine hasım olan biri çıkıp onu yakaladı. Vail, kendisinin Vail olmadığını söylemişti de, hasmı:
— O'nun Vail olmadığına yemin edin, hemen salıvereyim, demişti.
Arkadaşlar yalan yere yemin etmekten kaçındıkları için yemin etmek istemediler. Ben ise, Vail'in. Vail olmayıp kardeşim olduğuna dair yemin ettim, bunun üzerine hasmı da Vail'i salıverdi.
Peygamber aleyhisselâmın huzuruna gelince, hadiseyi anlatıp arkadaşların, Vail'in Vail olmadığına yemin etmek istemediklerini ve kendimin Vail'in kardeşim olduğuna dair yemin ettiğimi söyledim. Peygamber aleyhisselâm da:
— Doğru söylemişsin; müslüman müslümanın kardeşidir, buyurdular.
(Ebû Davud, îbni Mâce)
* * *

İHLASLI KELİME-İ TEVHÎD

İbni Abbas radıyallahu anh anlatıyor:
— iki adam Allah'ın Resulüne gelip dâvâlaştılar. Resûlullah aleyhisselâm alacaklı kişiden delil ve şahit göstermesini istedi. Alacaklının ise delil ve şahidi yoktu. Bundan sonra borçlu kimseye yemin etmesini teklif etti. Borçlu da «Kendisinden başka ilâh olmayan Allah»'a yemin etti. Adamın yemin etmesinden sonra Peygamber aleyhisselâm kendisine:
— Hayır, sen alacaklının iddia ettiği gibi yapmışsın. Fakat «Lâilâ-he illallah» sözünü ihlâs ile söylediğin için, Allah seni mağfiret etti, buyurdu.
(Çünkü o anda Cebrail aleyhisselâm gelmiş ve Peygamber aleyhisselâma borçlunun yalan yere yemin ettiğini, fakat kelime-i tevhidi ihlâsla söylediği için Allahü Teâlâ'nın kendisini affettiğini haber vermişti.)
(Ebû Davud, Neseî)

ÖRNEK AHLAK

Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Peygamber aleyhisselâmın şöyle anlattıklarını bildirmiştir:
Bir adam, başka birisinden bir mülk satın almıştı. Satın aldığı mülkde içi altın dolu bir küp buldu. Mülkü satan kimseye dedi kî:
— Bu altınları benden al. Çünkü ben senden mülkü satın aldım, içindeki altını satın almadım.
Satıcı ise şöyle cevap verdi:
— Ben sana bu yeri içinde bulunanlarla beraber sattım. Sonra bu iki kişi aralarında hakem olması için, bir başka adama müracaat etiler.
Hakem olan kişi kendilerine:
— Çocuğunuz var mı? diye sordu, Birisi:
— Benim bîr oğlum var, diye cevap verdi. Hakem de şöyle karar verdi:
— Oğlanla kızı evlendirin ve ikisi için bu altından harcayın. Artan kısmını da sadaka olarak dağıtın...
(Buharı, Müslim)

ÇOCUK HANGİ KADININ

Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Peygamber aleyhisselâmın şöyle anlattıklarını rivayet ediyor:
iki kadın, yanlarında biribirlerinden ayırt edilemeyecek kadar küçük çocukları bulunduğu halde beraber otururlarken, bir kurt gelip çocuklarından birini kapıp götürmüştü. Kadınlardan biri diğerine: Kurdun götürdüğü çocuk seninki idi, dedi. Diğeri ise, hayır senin çocuğun idi, dedi. Bu ihtilâf üzerine davalaşmak için Davud aleyhhiselâmın huzuruna geldiler, Davud aleyhisselâm da kurdun saldırısından kurtulan çocuğun yaşlı olan kadına ait olduğuna karar verdi. Kadınlar daha sonra Davud aleyhisselâmın oğlu Süleyman aleyhisselâmın huzuruna çıktılar ve meseleyi ona anlattılar.
Süleyman aleyhisselâm da:
— Bana bir bıçak getirin, çocuğu kesip aranızda taksim edeyim, dedi.
Genç olan kadın:
— Aman, hayır hayır. Allah sana rahmet ihsan etsin, çocuk benim değil, yaşlı kadınındır, dedi. Bu sözler üzerine Süleyman aleyhisselâm kalan çocuğun yaşlı kadına değil, genç kadına ait olduğuna hüküm verdi.
(Zira genç kadın çocuğun gerçek anası olduğundan kesilmesinden endişe ettiği için, onun ihtiyar kadında kalması bahasına da olsa hakkından vazgeçmişti.)
(Buharı, Müslim. Ebû Davud, Tirmizî, Neseî)

CEHENNEMDEN BİR PARÇA


Ümmü Selem radıyallahu anhâ anlatıyor:
Resulüllah aleyhisselâma dâvalarını isbat etmek için delîl ve şahitleri bulunmayan iki kişi, kendilerine ait olan miras hakkında davalaşmak üzere geldiler.
Resulüllah aleyhisselâm:
— Kime, kardeşinin hakkından fazla birşey vermeye hükmedersem, onu sakın almasın. Çünkü böyle bir şey verirsem, kendisine ancak cehennemden bir parça vermişim demektir, buyurdular.
Bu sözler üzerine dâvâlaşan şahısların ikisi de ağlamaya başladılar ve her ikisi de birbirlerine «hakkım senin olsun» dediler.
Bunun üzerine Resulüllah aleyhisselâm:
— Aranızda kur'a çektikten sonra mirası ayırın, hakkı arayın. Hisselerinizi aldıktan sonra birbirinizle helâllaşın, buyurdular.
Bir rivayette de: Çünkü vahiy nazil olmayan meselelerde kendi reyimle hüküm veriyorum, buyurdular.
Yine Ummü Seleme radıyallahu anha, Peygamber aleyhisselâmın şöyle buyurduklarını anlatıyor:
«Ben, ancak bir insanım. Siz de bana gelip dâvâlaşıyorsunuz. Belki bazınızın delili hasmınınkinden daha kuvvetli oluyor. Ben de, bu ifadeye göre onun lehine hüküm verebiliyorum. Fakat kime, kendisine değil de kardeşine ait olan bir hakkın verilmesi ile hükmedersem, öyle olmadığını bildiği halde bunu asla almasın. Zira bu takdirde ben kendisine ancak cehennemden bir parçayı ayırmış oluyorum demektir.
(Ebû Davud)

PEYGAMBERİMİZİN KIZI DA OLSA

Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
Mahzun kabilesine mensup bir kadın hırsızlık yapmış ve bu kadının durumu Kureyş'lileri güç durumda bırakmıştı. Aralarında «bu kadın için Peygamber aleyhisselâm nezdinde kim şefaatçi olacak» diye konuştular.
Bir kısmı dedi ki:
— Allah'ın Resulünün sevgilisi Usame radıyallahu anh'ten başka kim buna cesaret gösterebilir? Durumu Üsame radıyallahu anh'e bildirdiler. O da Peygamber aleyhisselâma müracaat etti. Resulüllah aleyhisselâm Üsame radıyallahu anh'e:
— Allah'ın tesbit ettiği cezalardan biri hakkında şefaatçi olmaya nasıl teşebbüs edersin? dedi ve sonra kalkıp şöyle buyurdu:
— Ey insanlar! Sizden evvelkilerin niçin helak olduklarını bilir misiniz? Onların arasında soylulardan biri hırsızlık yaptığı zaman, onu serbest bırakır, ceza vermezlerdi. Halkın zayıf tabakasından bir kimse hırsızlık yaptığı zaman da, hemen cezayı tatbik ederlerdi. Allah'a yemin ederim ki, Muhammed'in kızı Fâtıma hırsızlık etse, onun da elini keserdim.
Sonra o Kureyşli kadının getirilmesini emretti ve kadının eli kesildi
(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Neseî)