REKLAM

2.06.2017

FAZİLET SAHİBINE EVLENME TEKLİFİ

Ibni Ömer radıyallahu anh anlatıyor ;
Hafsa radıyallahu anha, Huzâfe es-Sehmî'nin oğlu Hüneys'den dul kalmıştı. Hüneys radıyallahu anh Peygamber aleyhisselâmın sahabîlerindendi. Medine'de vefat etmişti. Bunun üzerine Hazreti Ömer radıyallahu anh dedi ki: Hafsa'yı Hazreti Osman ile evlendirmeyi teklif ettim. Osman radıyallahu anh; düşüneyim, diye cevap verdi. Bir kaç gün bekledim. Sonra Osman radıyallahu anh'le karşılaşınca: Şu anda evlenmek niyetinde değilim, dedi.
Sonra Ebû Bekir is-Sıddîk ile buluştum ve arzu edersen Hafsa'yı seninle evlendireyim, dedim. Ebû Bekir radıyallahu anh sustu, herhangi bir cevap vermedi. Ben ise Ebû Bekir'e, Osman'dan fazla gönül koymuştum.
Birkaç gün sonra, Allah'ın Resulü Hafsa ile evlenmek talebinde bulundular. Hafsa'yı kendileri ile evlendirdim.
Daha sonra Ebû Bekir radıyallahu anh'le karşılaşınca, bana:
— Hafsa'yı benimle evlendirmek üzere teklifte bulunduğun zaman, belki gücenmiştin, sana hiç bir cevapta bulunmamıştım, dedi. Kendisine:
— Evet gücenmiştim, dedim. Ebû Bekir radıyallahu anh:
— Senin o teklifini kabul etmeme bir mani yoktu. Fakat Allah'ın Resulünün Hafsa'yı anladığını biliyordum da, onun bu sırrını açıklamak istemedim. Peygamber aleyhisselâm, kendisiyle evlenmek arzu etmese idi, onu zevcem olmaya kabullenirdim, dedi.
(Buharî)

İBADETTE ÖLÇÜ

Üç kişilik bir grup Peygamber aleyhisselâmın gizli olarak yaptığı ibadetlerini sorup öğrenmek için, Resulüllah'ın zevcelerinin evlerine geldiler. Peygamber aleyhisselâmın zevceleri, onun ibadetini kendilerine anlatınca, güya bu yapılanları azımsayarak dediler ki:
— Biz Peygamber aleyhisselâmdan neredeyiz! Şüphe yok ki Allah onun geçmiş ve gelecekte olabilecek günahlarını mağfiret etmiştir.
İçlerinden biri: Ben geceleri devamlı namaz kılacağım, diğeri: Ben ömrüm boyunca devamlı oruç tutacağım, diğer birisi de: Ben de kadınlardan ayrı olarak yaşayacağım, hiç evlenmeyeceğim, dediler. Onlar bu şekilde konuşurlarken yanlarına Allah'ın Resulü geldi ve:
— Siz, şöyle şöyle söyleyen kimselersiniz, değil mi? Fakat biliniz ki, ben Allah'tan en çok korkan ve korunanınızım. Lâkin böyle olmakla beraber bazan oruç tutar, bazan da tutmam. Gecenin bir kısmında namaz kılar, bir kısmında ise uyurum. Kadınlardan da ayrı yaşamam, evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, benden değildir, buyurdular.
(Buharı, Müslim, Neseî)

ŞERRİ BIRAKTIRMAK DA SADAKA

Ebû Zer radıyallahu anh anlatıyor:
Peygamber aleyhisselâma hangi amelin daha faziletli olduğunu sordum:
— Allah'a îman ve Allah yolunda cihad etmektir, buyurdular.
— Hangi köleyi âzad etmek daha faziletlidir? dedim.
— Kıymeti en yüksek olanı ve sahibi nezdinde en değerli olanıdır, buyurdular.
— Ben bunu yapamazsam hangi ameli işleyeyim? diye sordum.
— Bir âcize yardımda bulunur ve onu hakka irşad edersin, buyurdular.
Bunu da yapamazsam ne yapayım? diye sordum.
— insanları şerden vazgeçirtirsin. Çünkü bu da bir sadakadır, buyurdular.
(Buharî, Müslim)

EN SEVDİĞİNDEN SADAKA

Enes radıyallahu anh anlatıyor:
Ebû Talha radıyallahu anh, Medine'de Ensârın en zenginlerinden birisi idi. En çok sevdiği malı da Mescid-i Nebevî'nin karşısındaki bulunan Beyraha ismindeki hurma bahçesiydi. Peygamber aleyhisselâm, bu bahçeyi şereflendirir, onun çok lezzetli suyundan içerdi. «Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda sadaka olarak vermedikçe iyiliğe asla nail olamazsınız» (Âl-i îmran Sûresi) mealindeki Âyet-i Celîle nazil olunca, Ebû Talha radıyallâhu anh kalkıp Allah'ın Resulünün huzuruna geldi ve şöyle dedi:
— Ey Allah'ın Resulü! Allahu Teâlâ kitabında, «Sevdiklerinizden Allah yolunda sadaka olarak dağıtmazsanız iyiliğe erişemezsiniz buyuruyor. Benim en çok sevdiğim malım da Beyraha hurmalığıdır. Ben orayı Allah yolunda sadaka olarak verdim. Allahü Teâlâ nezdinde onun iyilik ve faydasını ümid ederim. Dilediğin gibi onda tasarrufta bulun, ey Allah'ın Resulü!
Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:
— Ne büyük iş! Bu çok kıymetli bir maldır, çok kıymetli bir maldır bu. Bunun için böyle söylediğini duydum. Ben o malı kendi akrabalarına vermeni münasip görüyorum.
Bunun üzerine Ebû Talha radıyallahu anh de bu hurmalığı akrabası ve amca oğulları arasında paylaştırdı.
(Buharî, Müslim, Tirmizî)

HAYVANA YAPILAN İYİLİĞE ÜCRET

Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Peygamber aleyhisselâmın şöyle buyurduğunu anlatır:.
Bir yolcu, yoluna devam ederken, çok susamıştı. Bir kuyuya rastladı, inip ondan su içti. Çıktığında bir de baktı ki, ziyadesiyle susamış bir köpek dilini çıkarıp susuzluktan toprağı yiyor.
Yolcu:
— Bu köpek de biraz önce benim olduğum haldeki gibi, pek çok susamış bir vaziyette, diye söylendi. Kuyuya indi ve ayakkabısına su doldurmak suretiyle o köpeği suladı. Allahü Teâlâ da bu kişinin yaptığını makbul ve muteber sayarak günahlarını mağfiret buyurdu.
Ashabı Kiram dediler ki:
— Ey Allah'ın Resulü! Hayvanlara yaptığımız iyilikte bize ecir, ücret var mıdır?
Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
— Her canlı ciğer taşıyan hayvana yapılan iyilikte ecir, ücret vardır.
(Buharî, Müslim)

HAYVANLARIN İNSANLARA ÎHTARI

Ebû Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
İsrail Oğullarından biri bir ineğin üzerine binmişti. Bu hal içinde iken, inek o kimseye:
— Ben binilmek için yaratılmadım, çift sürmek için yaratıldım dedi. O kimse bu hadiseyi nakledince insanlar şaşırdılar. Peygamber aleyhisselâm ise:
— Ben, Ebû Bekir ve Ömer buna inanırız, buyurdular. Yine bir gün kurt bir koyunu kapmıştı da, çoban peşinden koşup koyunu elinden aldı.
Bunun üzerine o kurt dile gelerek:
— Fitnelerin yapıldığı, benden başka çobanın bulunmadığı gün onu kim kurtaracak? dedi.
insanların buna hayret etmeleri karşısında Peygamber aleyhisselâm:
— Ben, Ebû Bekir ve Ömer buna; kurdun dile gelerek konuşmasına inanırız, buyurdular.
(Buharî, Müslim, Tirmizî)

ALIŞVERİŞTE DOĞRULUK

Abdullah bin Ebî Evfâ radıyallahu anh anlatıyor:
Adamın biri pazarda bir malı satışa çıkarmış ve müslümanlardan birini bu malı almaya teşvik etmek için de, verilen fiyattan fazlasına bu malı satın aldığına dair yeminde bulunmuştu. Bu hadise üzerine «Onlar ki Allah'ın ahdini ve kendi yeminlerini bir kaç paraya satarlar, işte onların âhirette hiç bir nasibi yoktur...» mealindeki Ayet-i Celîle nazil olmuştur.
(Buharî)
Peygamber aleyhisselâm yiyeceğe aid bir şey satan bir adama uğramıştı, ona:
— Ne satıyorsun? diye sordu.
Adam da anlattı.
Bunun üzerine Allah'ın Resulüne satılan yiyecek maddesinin içine elini sokması vahyolundu. Peygamber aleyhisselâm elini o yiyeceğin içine sokunca, bir de baktı ki, o şeyin içi ıslak.
Bu tesbit üzerine:
— Bu ne, ey yiyeceğin sahibi? diye sordular. Adam:
— Yağmur isabet etti, ey Allah'ın Resulü, diye cevap verdi. Resulüllah aleyhisselâm:
— Yaş olan tarafını üstüne koysaydın da insanlar görseler, dedikten sonra, «Hile yapan kimse benden ve benim ümmetimden değildir» buyurdular.
(Müslim, Tirmizî)