REKLAM

2.06.2017

ŞERRİ BIRAKTIRMAK DA SADAKA

Ebû Zer radıyallahu anh anlatıyor:
Peygamber aleyhisselâma hangi amelin daha faziletli olduğunu sordum:
— Allah'a îman ve Allah yolunda cihad etmektir, buyurdular.
— Hangi köleyi âzad etmek daha faziletlidir? dedim.
— Kıymeti en yüksek olanı ve sahibi nezdinde en değerli olanıdır, buyurdular.
— Ben bunu yapamazsam hangi ameli işleyeyim? diye sordum.
— Bir âcize yardımda bulunur ve onu hakka irşad edersin, buyurdular.
Bunu da yapamazsam ne yapayım? diye sordum.
— insanları şerden vazgeçirtirsin. Çünkü bu da bir sadakadır, buyurdular.
(Buharî, Müslim)

EN SEVDİĞİNDEN SADAKA

Enes radıyallahu anh anlatıyor:
Ebû Talha radıyallahu anh, Medine'de Ensârın en zenginlerinden birisi idi. En çok sevdiği malı da Mescid-i Nebevî'nin karşısındaki bulunan Beyraha ismindeki hurma bahçesiydi. Peygamber aleyhisselâm, bu bahçeyi şereflendirir, onun çok lezzetli suyundan içerdi. «Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda sadaka olarak vermedikçe iyiliğe asla nail olamazsınız» (Âl-i îmran Sûresi) mealindeki Âyet-i Celîle nazil olunca, Ebû Talha radıyallâhu anh kalkıp Allah'ın Resulünün huzuruna geldi ve şöyle dedi:
— Ey Allah'ın Resulü! Allahu Teâlâ kitabında, «Sevdiklerinizden Allah yolunda sadaka olarak dağıtmazsanız iyiliğe erişemezsiniz buyuruyor. Benim en çok sevdiğim malım da Beyraha hurmalığıdır. Ben orayı Allah yolunda sadaka olarak verdim. Allahü Teâlâ nezdinde onun iyilik ve faydasını ümid ederim. Dilediğin gibi onda tasarrufta bulun, ey Allah'ın Resulü!
Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:
— Ne büyük iş! Bu çok kıymetli bir maldır, çok kıymetli bir maldır bu. Bunun için böyle söylediğini duydum. Ben o malı kendi akrabalarına vermeni münasip görüyorum.
Bunun üzerine Ebû Talha radıyallahu anh de bu hurmalığı akrabası ve amca oğulları arasında paylaştırdı.
(Buharî, Müslim, Tirmizî)

HAYVANA YAPILAN İYİLİĞE ÜCRET

Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Peygamber aleyhisselâmın şöyle buyurduğunu anlatır:.
Bir yolcu, yoluna devam ederken, çok susamıştı. Bir kuyuya rastladı, inip ondan su içti. Çıktığında bir de baktı ki, ziyadesiyle susamış bir köpek dilini çıkarıp susuzluktan toprağı yiyor.
Yolcu:
— Bu köpek de biraz önce benim olduğum haldeki gibi, pek çok susamış bir vaziyette, diye söylendi. Kuyuya indi ve ayakkabısına su doldurmak suretiyle o köpeği suladı. Allahü Teâlâ da bu kişinin yaptığını makbul ve muteber sayarak günahlarını mağfiret buyurdu.
Ashabı Kiram dediler ki:
— Ey Allah'ın Resulü! Hayvanlara yaptığımız iyilikte bize ecir, ücret var mıdır?
Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
— Her canlı ciğer taşıyan hayvana yapılan iyilikte ecir, ücret vardır.
(Buharî, Müslim)

HAYVANLARIN İNSANLARA ÎHTARI

Ebû Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
İsrail Oğullarından biri bir ineğin üzerine binmişti. Bu hal içinde iken, inek o kimseye:
— Ben binilmek için yaratılmadım, çift sürmek için yaratıldım dedi. O kimse bu hadiseyi nakledince insanlar şaşırdılar. Peygamber aleyhisselâm ise:
— Ben, Ebû Bekir ve Ömer buna inanırız, buyurdular. Yine bir gün kurt bir koyunu kapmıştı da, çoban peşinden koşup koyunu elinden aldı.
Bunun üzerine o kurt dile gelerek:
— Fitnelerin yapıldığı, benden başka çobanın bulunmadığı gün onu kim kurtaracak? dedi.
insanların buna hayret etmeleri karşısında Peygamber aleyhisselâm:
— Ben, Ebû Bekir ve Ömer buna; kurdun dile gelerek konuşmasına inanırız, buyurdular.
(Buharî, Müslim, Tirmizî)

ALIŞVERİŞTE DOĞRULUK

Abdullah bin Ebî Evfâ radıyallahu anh anlatıyor:
Adamın biri pazarda bir malı satışa çıkarmış ve müslümanlardan birini bu malı almaya teşvik etmek için de, verilen fiyattan fazlasına bu malı satın aldığına dair yeminde bulunmuştu. Bu hadise üzerine «Onlar ki Allah'ın ahdini ve kendi yeminlerini bir kaç paraya satarlar, işte onların âhirette hiç bir nasibi yoktur...» mealindeki Ayet-i Celîle nazil olmuştur.
(Buharî)
Peygamber aleyhisselâm yiyeceğe aid bir şey satan bir adama uğramıştı, ona:
— Ne satıyorsun? diye sordu.
Adam da anlattı.
Bunun üzerine Allah'ın Resulüne satılan yiyecek maddesinin içine elini sokması vahyolundu. Peygamber aleyhisselâm elini o yiyeceğin içine sokunca, bir de baktı ki, o şeyin içi ıslak.
Bu tesbit üzerine:
— Bu ne, ey yiyeceğin sahibi? diye sordular. Adam:
— Yağmur isabet etti, ey Allah'ın Resulü, diye cevap verdi. Resulüllah aleyhisselâm:
— Yaş olan tarafını üstüne koysaydın da insanlar görseler, dedikten sonra, «Hile yapan kimse benden ve benim ümmetimden değildir» buyurdular.
(Müslim, Tirmizî)

DEVAMLI ORUÇ


Ashabın büyüklerinden Amr ibni As radıyallahu anh'ın oğlu Abdullah radıyallahu anh, muttaki ve âlim bir kişiydi, Resulûllah aleyhisselâmın vahiy katipliğini yapar, duyduğu hadisleri de yazardı. Kendisini çok fazla bir şekilde de ibadete vermiş; her gününü oruçlu, her gecesini de ibadetle geçirmeyi âdet edinmişti. Bir gün babası Amr ibni As radıyallahu anh, onlara gelince, oğlunun ailesine:
— Kocan nerede, hâli nasıldır? diye sormuştu. Kureyş kabilesinden güzel bir kadın olan ailesi cevap olarak dedi ki:
— Abdullah ne iyi bir kimsedir. Geceyi uyumayıp ibadetle geçirir, gündüzleri de devamlı oruçludur. Kendisine geldiğimizden beri, ibadet etmekten dolayı bizimle alâkadar olacak zaman bulamamaktadır.
Bunun üzerine Abdullah radıyallahu anh'ın babası Amr ibni As radıyallahu anh öfkelendi; oğluna bu şekilde davranmamasını tenbih ederek, «Hanımın müslüman bir kadındır, sen ise ona sıkıntı veriyorsun» dedi. Fakat Abdullah radıyallahu anh bu sözlere aldırmamıştı. Babası ikinci bir defa kendisine çıkıştı. Ancak oğlu yine dinlemeyince, bu defa onu Peygamber aleyhisselâma şikâyet etti. Peygamber aleyhisselâm da, oğlunu kendisine getirmelerini emir buyurdular.
Abdullah radıyallahu anh, babası ile beraber Allah'ın Resulünün huzuruna gelince, Peygamber aleyhisselâm:
— Sen misin, gecelerini devamlı ibadetle, gündüzlerini de devamlı oruçla geçiren ve geçireceğini söyleyen? diye sordular.
Abdullah radiyallahu anh'ın, «Evet, ey Allah'ın Resulü» şeklinde cevap vermesi üzerine şöyle buyurdular:
— Bunu yapamazsın, bunun için hem oruç tut, hem tutma. Hem uyu, hem de ibâdet yap ve ayda üç gün oruç tut. Çünkü iyi amel, on misli ile mükâfatlanır. Bu;, ayda üç gün oruç tutmak, bütün seneyi oruç tutmak gibidir.
Fakat bu ayda üç gün oruç, Abdullah radıyallahu anh'e az gelmişti. Peygamber aleyhisselâm bir gün oruçlu, iki gün oruçsuz olmasını tavsiye etti. Bu da az gelince, bir gün tutup, bir gün bozmasını söyledi. Bu da az geldiyse de Peygamber aleyhisselâm «Bu Davud aleyhisselâmın orucudur ve en güzel oruç budur, bundan fazlası olmaz» buyurdular. Bununla beraber Resulûllah aleyhisselâmın bu nasihati, kesin bir emir olmayıp tavsiye mahiyetinde bulunduğundan; Abdullah radıyallahu anh bunu ifa edememiş ve hayatının sonlarında çökmüştü. Bunun üzerine şöyle demişti:
— Peygamber aleyhisselâmın bana tavsiye buyurduğu, ayda üç gün orucu kabul etseydim, bana çoluk çocuğumdan ve bütün malımdan daha sevgili olurdu...
(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî)
Aişe radıyallahu anhâ'dan rivayet edilir ki:
Resulûllah aleyhisselâm, kendisinin süt kardeşi olan. Osman bin Maz'ûn radıyallahu anh'ı huzuruna çağırtmış ve şöyle demişti:
— Sen benim sünnetimden ayrıldın mı? Osman bin Ma'z'ûn radıyallahu anh;
— Hayır, vallahi, ey Allah'ın Resulü! Ben ancak senin sünnetini taleb ediciyim, cevabında bulununca, Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdular:
— Ama ben hem uyuyor, hem de namaz kılıyorum; hem oruç tutuyor, hem de (devamlı) tutmuyorum ve kadınlarla da nikahlanıyorum. Şu halde Allah'tan kork, yâ Osman! Çünkü senin üzerinde ailenin hakkı var, misafirlerinin hakkı var, nefsinin hakkı var. Bu bakımdan devamlı değil, bazen oruçlu ol, bazen de oruçlu olma, geceleri de hem namaz kıl, hem de uyu!..
(Ebû Davud)

FAKİRİN KEFARETİ

Ebû Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
Bir adam Peygamber aleyhisselâmın huzuruna gelerek şöyle dedi
— Helak oldum, Ey Allah'ın Resulü! Peygamber aleyhisselâm:
— Seni ne helak etti? diye sordular. Adam:
— Ramazanda hanımıma yaklaştım, dedi. Peygamber aleyhisselâm:
— Azad edilecek kölen var mı? diye sordular. Adam, hayır cevabını verince:
— Aralıksız iki ay oruç tutabilir misin? dedi.
Adam, hayır cevabını verdi, oturdu. Bu esnada Allah'ın Resulüne bir zenbil kuru hurma getirmişlerdi. Resulûllah:
— Al şu hurmaları sadaka olarak dağıt, buyurdular. Adam:
— Bizden daha fakir olanlara mı, ey Allah'ın Resulü? Allah'a yemin ederim ki şu iki siyahtaşın arasında (Medine'de) buna, bizden daha fazla muhtaç kimse yoktur, deyince Peygamber aleyhisselâm ön dişleri gözükecek nisbette güldü ve sonra şöyle buyurdu:
— Bunu alıp git, çoluk çocuğunu doyur.
(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmîzî, Neseî)