REKLAM

2.06.2017

ORUCUN FAZİLETİ

Muaz bin Cebel radıyallahü anh şöyle rivayet ediyor:
Peygamber aleyhisselâm ile bir seferde beraber bulunuyordum. Bugün sabahleyin onun yanında idim ve beraber yürüyorduk. Kendisine dedim ki:
— Ey Allah'ın Resulü, bana, cehennemden uzaklaştıran ve cennete koyan bir iş haber ver.
Allah'ın Peygamberi buyurdular ki:
— Bana büyük bir şeyden sordun. Ancak Allah'ın kolaylaştırdığı kimseye o, kolaydır. Şöyle ki: Allah'a ibadette bulunur, ona hiç bir şeyi ortak koşmazsın, namazı devamlı olarak kılar, haccını da eda edersin. Ve ilâve ederek: Sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç, günahlardan koruyucu bir ibadettir. Sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahların ateş azabını söndürür. Kişinin, gecenin tenha vaktinde kıldığı namaz, salih kulların alâmetidir.
Sonra Resulûllah aleyhisselâm: «Çok ibâdet etmekten, (o kimselerin) vücudları yataklardan uzak kalır; korkarak ve ümid ederek Rablerine yalvarırlar, verdiğimiz rızıklardan başkalarına verirler, yaptıklarına karşılık olarak, onlar için gizlenen müjdeyi bilen olmaz.» (Secde Sûresi) mealindeki Âyet-i Kerîmeyi okudu.
Ve bundan sonra:
— Sana işin başını, temel direğini ve zirvesini söyleyeyim mi? buyurdular.
— Söyle ey Allah'ın Resulü, dedim. Buyurdular ki:
— İşin başı islâm, temel direği namaz, zirvesi de cihad'dır. Bundan sonra buyurdular ki:
— Bunların hepsini koruyan şeylerin ne olduğunu haber vereyim mi?
— Haber ver, Ey Allah'ın Resulü, dedim. Bunun üzerine eli ile dilini işaret ederek:
— Bunu, yani dilini koru, buyurdular. Bunun üzerine:
— Konuştuklarımızla mesul tutulur muyuz, ey Allah'ın Resulü? diye sordum.
— Allah, Allah, ey Muaz! Dillerinin ettiğinden başka bir şey insanları cehenneme atar mı? Yani çoğu defa insanı felâkete götüren dili dilinin yaptıklarıdır, buyurdu.
(Tirmizî)
* * *

BORÇLUNUN NAMAZI

Câbir radıyallahü anh şöyle anlatır.:
Üzerinde borç bulunduğu halde ölen kimsenin, Allah'ın Resulü cenaze namazını kılmazdı da, bir cenaze getirilince, «Ölen kişinin borcu var mı?» diye sordu.
— Evet, iki dinar borcu var, dediler de, Peygamber aleyhisselâm:
— Arkadaşınızın cenaze namazını kılın! buyurdu ve kendisi kılmak istemedi.
Ebû Katâde «o iki dînar borcu ödemeyi ben üzerime alıyorum» deyince, Allah'ın Resulü de cenaze namazını kıldı.
Allah, Peygamberine fetihler müyesser kılıp bereket meydana gelince, Resulûllah aleyhisselâm, «Ben her mümine kendisinden daha yakınım. Kim ölüp de borç bırakırsa, onun borcunu ödemek benim üzerimedir. Mal bırakanın malı ise mirascılarınındır.» buyurdu.
(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Neseî)
* * *

BORÇLUYA KOLAYLIK

Huzeyfe radıyallahü anh, Peygamber aleyhisselâmın şöyle buyurduğunu anlatıyor:
Melekler sizden önce geçen bir şahsın ruhu ile karşılaşmışlardı ve kendisine:
— Hayır olarak bir şey işledin mi? diye sormuşlardı da, adam:
— Hayır, diye cevabta bulunmuştu. Melekler:
— Biraz düşün, dediler. Adam:
— insanlara borç verirdim de, hizmetçilerime, güç vaziyette olanların borçlarını tehir etmelerini, hâli iyi bulunanlardan da mümkün olanı almalarını emrederdim, dedi.
Allahü Teâlâ da:
— Bu kuluma kolaylık gösterin, buyurdu.
(Buharî, Müslim, Tirmizî)

ZEKATINI VERMEYENLERLE HARP

Ebû Hüreyre radıyallahü anh anlatıyor:
Resûlullah aleyhisselâm âhireti şereflendirip yerine Ebû Bekir radıyallahü anh halîfe olduktan sonra Arab'tan küfredenler küfre dalınca, Hattab oğlu Ömer radıyallahü anh Ebû Bekir'e bu husustaki kararıyla alâkalı olarak şöyle dedi:
— Nasıl o insanlara savaş ilân edersin ki, Peygamber aleyhisselâm «La ilahe illallah» deyinceye kadar insanlarla harbetmekle emrolundum. Fakat bunu söyleyen kişinin malı da canı da benim nazarımda emniyettedir, Allah hakkı müstesna ki, o kişinin gizli olan niyet ve düşüncesiyle alâkalı hisabı Allah'a aittir, buyurmuştur.
Mü'minlerin Emiri Ebû Bekir radıyallahü anh şöyle cevap verdi:
— Allah'a yemin ederim ki namaz ile zekât arasında farklı davranan kimselerle harbedeceğim. Çünkü zekât mal hakkıdır. Allah'ın Peygamberine verdikleri bir dişi oğlağı bile bana vermekten kaçınırlarsa, bu sebeple kendileri ile savaşacağım.
Bunun üzerine Hazreti Ömer şöyle dedi:
— Allah'a yemin ederim ki, bu kimselerle savaşmak Ebû Bekir'in kalbine Allah'ın ilhamından başka bir şey değil, bunlar üzerine harb ilân etmek haktır.
(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Neseî)
* * *

ZEKAT VERMEMENİN CEZASI

Ebû Hüreyre radıyallahü anh, Peygamber aleyhisselâmın zekâtını vermeyenler hakkında şöyle buyurduğunu anlatıyor:
Kim Allah kendisine mal vermiş de zekâtını vermemişse, zekâtı verilmemiş olan o malı, kıyamet gününde, iki gözü üzerinde iki siyah nokta bulunan korkunç ve zehirli erkek bir yılan suretine konulur ve bu korkunç yılan kıyamet gününde mal sahibinin boynuna sarılır. Sonra, ağzı ile sahibinin çenelerini iki tarafından yakalar Ve:
— Ben senin malınım, ben senin hazinenim! der.
Peygamber aleyhisselâm bunu anlattıktan sonra Âl-i Imran Sûresi'nden şu âyeti kerimeyi okur:
— Sakın Allah'ın kendilerine ihsan buyurduğu nimetlerden başkasına vermekte bahillik gösteren kimseler bunun kendileri hakkında hayırlı olduğunu zannetmesinler, aksine bu, onlar hakkında bir serdir. Bahillik yaptıkları şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır.
(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Nesei)

CEHENNEMDE KADINLAR

İbni Abbas radıyallahü anh anlatıyor:
Peygamber aleyhisselâm zamanında güneş tutulmuştu. Allah'ın Resulü namaz kılıp uzun uzun kıyamda kaldı.
Bundan sonra Peygamberimiz şöyle buyurdu:
— Muhakkak güneş ile ay Allah'ın âyetlerinden birer âyettir. Hiç bir kimsenin ölümü ve yaşaması için tutulmazlar; şu halde tutulduklarını görünce Allah'ı zikrediniz.
İnsanlar dediler ki:
— Ey Allah'ın Resulü, durduğun yerde bir şey almaya uzanmış olduğunu, sonra da irkilip geri çekildiğini gördük. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:
— Katî olarak Cenneti gördüm de, bir salkım üzüm yakaladım. Koparmaya muvaffak olsaydım, dünya durduğu sürece ondan yiyebilecektiniz. Bana Cehennemde gösterildi. Şu anda gördüğüm manzaradan daha kötü hiç bir manzara görmedim. Cehennemdekilerin çoğunu da kadınlardan gördüm, buyurdu.
— Ey Allah'ın Resulü, ne sebeble onların çoğu kadınlardandır? diye sordular da, Peygamber aleyhisselâm:
— Küfürleri sebebiyle, cevabında bulundu.
— Allah'a mı küfrediyorlar? diye yine sordular. Peygamber aleyhisselâm:
— Kocalarına ve kendilerine yapılan nimete küfrediyorlar; onlardan birine dünyayı versen, yahud ömrü boyunca iyilikte bulunsan, yine senden hoşlarına gitmeyen bir şey görünce, senden hiç bir zaman hayır görmedim, derler, buyurdu.
(Buharî, Müslim, Neseî)

KADINLARA NASİHAT

Câbir radıyallahu anh'ten şöyle anlatılır:
Peygamber aleyhisselâm ile Bayram namazında bulundum da, ezan ve kamet okunmadan, hutbeden önce namaza başladı. Sonra Bilâl radıyallahu anh'e dayanarak hutbe okumak için kalktı. Ve takvayı emrederek Allah'a taat ve ibadete teşvik etti ve insanlara vaz-u nasihatte bulunduktan sonra, Mescidin gerisinde bulunan kadınlara geldi ve onlara da vaz-u nasihat ederek:
— Sadaka veriniz, çünkü çoğunuz cehennem odunusunuz!, deyince, kadınların hayırlılarından yanakları al biri kalktı ve:
— Ey Allah'ın Resulü; neden çoğumuz cehennem odunları oluyoruz, dedi.
Peygamber aleyhisselâm buna cevaben şöyle buyurdu:
— Çünkü, siz çok çok şikâyet eder ve kocanızın nimetlerini örter, görmezsiniz.
Bunun üzerine kadınlar ziynetlerinden küpelerini ve yüzüklerini Bilâl'in elbisesine koyarak sadaka vermeye başladılar.
(Buharı, Müslim, Ebû Davud, Neseî)