: Diğer insanlar ile iletişime geçmeden saatlerde bilgisayar başında duran, saatlerce oyun oynama veya internete girme gibi davanışlar içinde olan asosyal kişilere bilgisayar bağımlısı denir. 1. Bilgisayar bağımlılığının etkileri sonucunda: Uyku düzensizliği, iş yerindeki başarı ve performansın düşmesi, randevulara gecikme, sosyal ilişkilerin zayıflaması, kaygı, tek başına vakit geçirme eğiliminin artması, aile ilişkilerinde bozulma vb. sorunlar tespit edilmiştir. 2. Fiziksel olarak: Disk kayması, Boyun fıtığı, Bel fıtığı, Bilek, diz ve dirsek kireçlenmesi, Omuz ve boyun tutulması, baş, boyun ve sırt ağrıları, yorgunluk, sinirlilik ve göz yorgunluğu görülmektedir. 3. Bilgisayar ekranları genç insanların gözünde perde oluşmasına yol açar; yani, gözün zamanından önce yaşlanmasını sağlar. 4. Bilgisayar ekranı yüz derisinde döküntülere neden olmaktadır. 5. Bilgisayar ekranlarına maruz kalan kişilerde genel olarak bazı kanser türlerine neden olabileceği görülmüştür. 6. Boyun kaslarında tutulma: Belli bir duruşta uzun süre kalmakla boyun kasları kasılır. 7. El Bileği Sendromu: Klavyeyi ve fareyi kullanırken yapılan küçük hareketlerde el bileğinden geçen median sinir sıkışır, yapısı bozulur ve işlevini yapamaz. Elde uyuşukluk ve ağrı, baş parmak hareketlerinde el sıkma gücünde azalma gözlenir 8. Uyku saatleri azalır: Televizyon uyutur, internet kişilerin aktif katkısına ve ilgisine bağlı olduğundan uyanık tutar.
TEKNOLOJİ
Arkadaşlar kendim yazıyorum araştırıyorum yani faydalı bilgiler okuyun çok güzel ve okudum kitaplardan alıp yazarak kayıt ediyorum beni etkileyen yazıları sizler le paylaşmak istiyorum
REKLAM
30.11.2016
MESELE KALKMAKTA
"Yarın sabah saat yedi buçukta kalkacağım" dedi genç adam. Sonra ertesi günün programını yaptı.. "Duş.. Kahvaltı.. Evden çıkış.." diye başlayarak.. Önemli bazı ihtiyaçlarını karşılamak üzere alışveriş merkezine gidecekti. Sonra öğle yemeğinde uzun zamandır görmediği bir arkadaşı ile buluşacaktı. Öğleden sonra bir is randevusu vardı.. Saati sabah 7.30'da çalarken "Duş yapmasam da olur" diye düşündü.. "Yarim saat daha kestireyim.." Bir yarim saat daha için kahvaltıdan da vazgeçti.. Alışveriş mi?.. O kadar da önemli değildi canim.. Ertesi güne kalabilirdi. Öğleye kadar uyusa ne kadar iyi olacaktı. O kadar sıcak ve çekici idi ki, yatak.. Öğle yemeğinde arkadaşı ile buluşma mı?.. Bunca zamandır görüşmemişler de ne olmuştu yani.. Birkaç gün sonra yeseler yemeği ne olurdu ki?.. Bir telefon eder, yok canim, yüz yüze konuşmak zor, bir mesaj çeker ertelerdi yemeği.. Oh be.. Artik caninin çektiği kadar uyuyabilirdi.. Uyudu.. Is randevusuna, aç ,alelacele iki fırça ile düzeltilmiş saçlar ve uykudan şişmiş gözlerle girerken, aynaya bakmadığı için, neden basarili olamadığını da anlayamadı.. O gece yatarken gene plan yaptı.. 7.30 kalkış.. Duş.. Kahvaltı.. Gazetelere bakma.. 9.00: Alışveriş merkezine gidiş... 11.30: Arkadaşla buluşma.. 14.00: Is randevusu.. ..Ve sabah 7.30 da saati çaldığında "Canim kahvaltı çekmiyor, duşu da daha dün gece aldım.." diye
mırıldandı, yastığı kafasının üstüne koyup öbür tarafa döndü.
Kim mi anlattığım kişi..
Siz..
İçinizden biri..
Kim bilir kaç kişisiniz orda..
Kaç yüz..Bin..
Basari, yataktan kalkma ile baslar..
Bu kadar basit..
Ama o kadar da zor..
Bir araştırma yapın yakin çevrenizde..
Başarılı olanlar, yataktan kalkmayı bilenlerdir.
Nedir yataktan kalkmayı bilmek..
Karar verdiğin saatte gözünü açtığın anda, fırlayıp yataktan çıkmak..
Bir dakika bile gecikmeden..
Bir dakika bile yatak miskinliği yapmadan..
Uçak kaçacaksa, yaparız bunu..
Ama hayat kaçarken yapmayız..
Kaçan uçağın yenisi vardır oysa..
Ama kaçan hayatin saniyesi geri gelmez..
Yataktan kalkmayı öğrenmek, kendini tanımakla baslar..
Kendinizi iyi tanırsanız, kalkacağınız saati doğru belirler,
güne doğru, yapabileceğiniz, başarabileceğiniz planla
baslarsınız.. Saat 7.30'da yataktan çıkamadığınızı bile
bile her gece "7.30 kalkış" diye yattınız mı, kendi kendinizi
aldatır, daha kötüsü giderek aşağılık kompleksine düşersiniz..
"Ben ne berbat bir insanım. Verdiğim en basit kararları bile
uygulayamıyorum" diye.
Bakin..
Hayali değil, gerçekçi planlar yapın..
Ama kalkın..
Geceden verdiğiniz kararları, ertesi gün uyguladığınız ölçüde
kendinize güveniniz artmaya, kişiliğiniz oturmaya baslar.
Talebelik hayatında düzenli ve programlı yaşamaya başlarsanız bütün
hayatınız düzenli ve programlı olur
Yapamayacağınızı ezbere bildiğiniz planları her gece yatarken
yapmak, sizi yasarken öldürür.
Durmadan plan yapıp ertelemek, hiç plan yapmamaktan çok daha
hızla çürütür insani..
Yataktan kalkacağınız zamana doğru karar verin ve kalkın..
Hayatınızın nasıl hızla olumlu gelişmeye başladığını göreceksiniz..
"Yarın sabah saat yedi buçukta kalkacağım" dedi genç adam. Sonra ertesi günün programını yaptı.. "Duş.. Kahvaltı.. Evden çıkış.." diye başlayarak.. Önemli bazı ihtiyaçlarını karşılamak üzere alışveriş merkezine gidecekti. Sonra öğle yemeğinde uzun zamandır görmediği bir arkadaşı ile buluşacaktı. Öğleden sonra bir is randevusu vardı.. Saati sabah 7.30'da çalarken "Duş yapmasam da olur" diye düşündü.. "Yarim saat daha kestireyim.." Bir yarim saat daha için kahvaltıdan da vazgeçti.. Alışveriş mi?.. O kadar da önemli değildi canim.. Ertesi güne kalabilirdi. Öğleye kadar uyusa ne kadar iyi olacaktı. O kadar sıcak ve çekici idi ki, yatak.. Öğle yemeğinde arkadaşı ile buluşma mı?.. Bunca zamandır görüşmemişler de ne olmuştu yani.. Birkaç gün sonra yeseler yemeği ne olurdu ki?.. Bir telefon eder, yok canim, yüz yüze konuşmak zor, bir mesaj çeker ertelerdi yemeği.. Oh be.. Artik caninin çektiği kadar uyuyabilirdi.. Uyudu.. Is randevusuna, aç ,alelacele iki fırça ile düzeltilmiş saçlar ve uykudan şişmiş gözlerle girerken, aynaya bakmadığı için, neden basarili olamadığını da anlayamadı.. O gece yatarken gene plan yaptı.. 7.30 kalkış.. Duş.. Kahvaltı.. Gazetelere bakma.. 9.00: Alışveriş merkezine gidiş... 11.30: Arkadaşla buluşma.. 14.00: Is randevusu.. ..Ve sabah 7.30 da saati çaldığında "Canim kahvaltı çekmiyor, duşu da daha dün gece aldım.." diye
mırıldandı, yastığı kafasının üstüne koyup öbür tarafa döndü.
Kim mi anlattığım kişi..
Siz..
İçinizden biri..
Kim bilir kaç kişisiniz orda..
Kaç yüz..Bin..
Basari, yataktan kalkma ile baslar..
Bu kadar basit..
Ama o kadar da zor..
Bir araştırma yapın yakin çevrenizde..
Başarılı olanlar, yataktan kalkmayı bilenlerdir.
Nedir yataktan kalkmayı bilmek..
Karar verdiğin saatte gözünü açtığın anda, fırlayıp yataktan çıkmak..
Bir dakika bile gecikmeden..
Bir dakika bile yatak miskinliği yapmadan..
Uçak kaçacaksa, yaparız bunu..
Ama hayat kaçarken yapmayız..
Kaçan uçağın yenisi vardır oysa..
Ama kaçan hayatin saniyesi geri gelmez..
Yataktan kalkmayı öğrenmek, kendini tanımakla baslar..
Kendinizi iyi tanırsanız, kalkacağınız saati doğru belirler,
güne doğru, yapabileceğiniz, başarabileceğiniz planla
baslarsınız.. Saat 7.30'da yataktan çıkamadığınızı bile
bile her gece "7.30 kalkış" diye yattınız mı, kendi kendinizi
aldatır, daha kötüsü giderek aşağılık kompleksine düşersiniz..
"Ben ne berbat bir insanım. Verdiğim en basit kararları bile
uygulayamıyorum" diye.
Bakin..
Hayali değil, gerçekçi planlar yapın..
Ama kalkın..
Geceden verdiğiniz kararları, ertesi gün uyguladığınız ölçüde
kendinize güveniniz artmaya, kişiliğiniz oturmaya baslar.
Talebelik hayatında düzenli ve programlı yaşamaya başlarsanız bütün
hayatınız düzenli ve programlı olur
Yapamayacağınızı ezbere bildiğiniz planları her gece yatarken
yapmak, sizi yasarken öldürür.
Durmadan plan yapıp ertelemek, hiç plan yapmamaktan çok daha
hızla çürütür insani..
Yataktan kalkacağınız zamana doğru karar verin ve kalkın..
Hayatınızın nasıl hızla olumlu gelişmeye başladığını göreceksiniz..
24.11.2016
Yalan Söylemeyen Çocuk
Seyyid
Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, bir arefe günü çift sürmek için
tarlaya gitti. Bir öküzün kuyruğuna tutunup ardından giderek oynuyordu. O anda
bir ses işitti:
''Ey
Abdülkâdir! sen bunun için yaratılmadın ve bunlarla emir olunmadın''!
Bu
ses, Abdülkâdir Geylâni hazretlerini korkuttu. Eve gelince dama çıktı. Hacıları
gördü. Arafat'ta vakfeye durmuşlardı.
-Anneciğim!
bana izin ver de Bağdat'a gidip, ilim öğreneyim. Sâlihleri, evliyâyı ziyaret
edeyim.
Annesi
de dedi ki: -Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir'im!
senin ayrılığına dayanamam. Sensiz ben ne yaparım? Bu bakımdan müsâade
edemiyorum.
Abdülkâdir-i
Geylâni Hazretleri, tarlada olan bitenleri anlattı. Annesi ağladı. Kalkıp
babasından miras kalan 80 altını alıp, kırkını kardeşine ayırdı. Kırkını da
bir keseye koydu ve keseyi elbisesinin koltuğuna dikti. Sonra
oğlunun gözlerinin içine bakarak dedi ki:
-Ey
benim gözümün nuru ve gönlümün tacı evlâdım, Abdülkâdir'im! Hak teâlânın rızâsı
için olmasaydı katiyyen bırakmazdım. Huzur ve esenlik içinde sefere çık! Yolun
açık olsun! seninle belki ebedi olarak ayrılıyoruz. Sana son olarak nasihatım
şudur ki:''Eğer beni memnun etmek istiyorsan, hiçbir zaman yalan söyleme ,
doğruluktan asla ayrılma! Allahü teâlâ her zaman ve her yerde doğrularla
beraberdir''.
Abdülkâdir-i
Geylâni hazretleri annesine söz verdi ve ağlayarak elini öptü. Bağdat'a gitmek
üzere bulunan bir kervana rastgeldi ve aralarına katıldı. Hemedan'ı
geçmişlerdi. Bir müddet yol aldılar. Arz-ı Tetrenk denilen mahalle
geldiklerinde kervanda bir bağırıp, çağırma koptu. Önlerine aniden bir sürü
eşkıya çıkıp kervana saldırdılar. Bir anda sandıklar yere yıkıldı. Eşyalar
yağma edilmeye başlandı. Eşkıyalar, kervandakilere birer birer sual edip,
üzerlerinde her ne buldularsa aldılar. Sıra Seyyid Abdülkâdir-i Geylâni
hazretlerine geldi. Eşkıyalardan biri latife olsun diye bunu önüne çekip sordu:
-Fakir çocuk, söyle
bakalım senin neyin var?
-Üzerimde yanlız 40
altınım var.
Eşkıya inanmamıştı.
Bırakıp gitti. İkinci bir harâmi sual edip, o da aynı cevabı alınca vaziyeti
reislerine bildirdiler.
''Bu çocuk 40 altınım
var'' diyor dediler.
Bu defa da reisleri
sordu:
-Senin üzerinde ne var?
-Hırkamda dikili 40
altınım var.
Reisleri adamlarına
dönerek dedi ki:
-Açın
bakın, bakalım! Adamları üstünü aradılar, içinde 40 altın bulunan keseyi bulup
reislerine verdiler.
Eşkıya
reisi hayretle sordu:
-Peki
evlât, sen neden üzerinde altın olduğunu söyledin? Abdülkâdir-i Geylâni
hazretleri dedi ki::
-Ben
evden ayrılırken anneme asla yalan söylemiyeceğime söz vermiştim. 40 altın için
sözümü bozar mıyım?
Bu
sözleri duyup hakikate şahit olan eşkıya başının gözleri yaşardı. Abdülkâdir-i
Geylâni hazretlerinin hakikat dolu gözlerine bakıp onunla kendi yaşını ölçtü.
Kendisinin bu yaşa kadar nice hiyanet ve zulümler işlediğini, birgün Hakka
yönelmediğini acı acı düşündü ve o güne kadar yaptıklarından pişman olup,
ellerini başına vurarak şöyle haykırdı:
-Eyvah!
biz de Allahü teâlâ söz vermiştik.::Bunca zamandır şeytana uyup ahdimizi
bozduk. Fenalık yaptık. Yarın Hak huzurunda acaba bizim halimiz ne olacak?
Sonra arkadaşlarına dönerek dedi ki:
-Ey
arkadaşlarım! Bana bakınız, beni dinleyiniz! Ben, bunca senedir Hak teâlâ karşı
olan ahdimi bozdum. O'na isyan ettim. İçimden gelen bir pişmanlıkla bütün
günahlarıma tövbe ile Rabbimin yoluna iltica ediyorum. Bundan böyle inşaallah,
Hak teâlânın râzı ve hoşnut olmadığı bir şeyi yapmıyacağım. Reislerine pek
ziyade bağlı olan eşkıyalar hep bir ağızdan dediler ki:
-Efendimiz,
reisimiz! Biz de sizden ayrılmayız. Eşkıyalıkta reisimizdin, hidâyette de
reisimiz ol!
Bunun
üzerine kervan ehlinden ne alınmışsa sahiplerine iâde edildi. Bir sürü eşkıya Seyyid
Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin önünde tövbe etti. Kendisi tekrar yoluna
devam ederek Bağdat'a vardı.
KUREYŞ SÛRESİNİN ESRARI
Eyüp Sabri Paşa Mekke'de olan bir veba salgınını Mir'âtü'l- Haremeyn kitabında Şeyh Ahmed Duhani isimli zattan naklen şöyle anlatıyor:
Bundan evvel Mekke'de gayet dehşetli veba hastalığı olmuştu. Gerek hacılar ve gerek ahali yollarda gidip gelirlerken birdenbire düşüp vefat ederlerdi. Cenazelerin çokluğundan yollarda yürümek, Mescid-i Harâm'a gitmek imkânsız bir hale geldi.
Hastalığın en ziyade dehşet verdiği günlerde beni de korku sardı ve namazlarımı evde kılmaya karar verdim. Fakat ikindi cemaatini feda edemeyip Harem-i Şerife gittim ve namazdan sonra Safâ kapısından çıkıp güçlükle Safâ dağı eteklerine kadar gidebildim. Yolun iki geçesinde birçok kimseler yatıp kalmış ve Müslüman cenazelerinden sa'yetmek imkânı kalmamış idi. Cenazelerin çokluğundan ürküp daha ileri hareket edemedim, cansız bir ceset gibi Safâ'ya dayanıp kaldım. Bir müddet sonra kulağıma şöyle bir ses geldi:
"Sen utanmaz mısın? '.ecelleri geldiği vakit artık bir saat geri de kalamazlar, ileri de gidemezler.' (mealindeki Yunus Sûresinin 49.) âyet-i celîlesine inanmaz mısın? Oldukça âlimsin, epeyce tefsir ve hadis kitapları okudun, îmân ağacı gönül bahçende kök tutup karar kıldı. Li-îlâfi kureyş sûre-i celîlesini okumaya devam edersen hiçbir şeyden korkmazsın. Ve bu sırrı her kime söylersen vehim belâsından onu da kurtarmış olursun. Vah vah ayıptır, hem de günahtır." Sanki o saate kadar cansızmışım da bu ses kulağımdan bana bir üflemiş gibi titreyen vücuduma taze bir hayat geldi, vesveseden hiç eser kalmadı. Sesin ilhâm olduğunu anlayıp Kureyş Sûresini okuyarak evime döndüm, aileme "Li-îlâfi." sûre-i celîlesine devâm etmelerini tenbih eyledim.
Korku ve dehşetin ehl-i beytimden dahi zâil olduğunu görünce artık her kime tesadüf ettim ise emrolunduğum üzere bu sûreyi okumalarını tavsiye ederdim. Elhamdülillâh, bu mübârek sûreye devam edenlerin hiçbirinde vehimden eser kalmadı.
DİNİ MESELE
BAŞARILI OLMANIZ İÇİN ÖNERİLER
- Öğrenmeyi ders anında gerçekleştirin. Dersi derste anlayın ve öğrenin.
- Derslere önceden hazırlanın.
- Planlı çalışın.
- Ders dışı zamanlarda konuları biriktirmeden günü gününe çalışın.
- Derste aktif olun, derse katılın. Olumlu eleştirilerde bulunun. Anlaşılmayan konuları anında sorun. Öğretmeninizden veya iyi bilen arkadaşlarınızdan yardım isteyin.
- İşlenen konuyu o günün akşamı tekrar edin.
- Verilen ödevleri zamanında ve başkalarından yardım almadan yapın.
- Dersle ilgili notları doğru ve tam olarak kaydedin.
- Geçer not almak için değil, tam öğrenmeyi gerçekleştirmek için çalışın.
- Ders çalışırken başka şey düşünmeyin.
- Hep aynı yerde çalışın. Burada mecbur olmadıkça başka bir şey yapmamaya özen gösterin.
- Etütleri iyi değerlendirin.
- Konuyla ilgili fazla örnek yapın.
- Zayıf olduğunuz konuları tespit edin, bu eksikleri giderin.
- Başarma isteği ve morali içinde olun.
- Dinlenme ve uykuyu düzenli bir şekilde yürütün.
- Gece yatağınıza uzandığınız zaman o gün neler yaptığınızı ve yarın ne yapacağınızı kendi kendinize sormadan uyumayın.
- Dersi masa başında çalışın. Koltukta, yatakta uzanarak değil.
- Hepinize başarılar ve muvaffakiyetler dileriz
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)