DERS DUALARIMIZ
اَىيَّهُ ارِزُقْ اَْ حِفْظَ اىْ رَُِسَيِينَ ۞ وَاِىْهَا اٍ اْلاَ بِِّيَاءِ وَفَهِ اْلاَوِىِيَاءِ بِنَرَ لٍَِ يَا اِمْرَ اْلاَمْرَ يٍِنَ وَبِرَحِ تََِلَ يَا اَرِحَ اىرَّاحِ يَِنَ ۞
“Ey benim Allah’ım. Bizi Rasülü fiham efendilerimizin hıfzı, Enbiya-ı ızam hazeratımızın ilhamı ve Evliya-ı kiram aleyhimürrızvan’ın fehmü idrakiyle rızıklandırıver. Lütfu kereminle Ey ikram edicilerin en ikram edicisi ve rahmetinle Ey merhamet edenlerin en merhametlisi…”
اَىيهُ بِحُبِّ ذَاتِلَ تَحصّي اّْ يأ الله لآاِىه الالله سَيّدِ اّ حٍَُ دٌََّ رَسُىه الله حَقّاً وَصِدِقاَ
Ey benim Allah’ım; senin zatıyın mahabbetiyle tahsil ettik. Kendisinden başka ilah olmayan Allah’ım. Efendimiz Muhammed (s.a.v.) hak ve dosdoğru olarak onun Rasülüdür.
اَىيه صَوِّ عيى سَيّدِ اّ حٍَُ دَ وَعيى آه سَيِّدِ اّ حٍَُ دَ و بارِك وَ سَيِّ عيَيهِ
وَعيَيِهٌِ اعُىذ بِا للهِ الهَ وَالحُسِ وَ الجُبِ وَاىبُخوِ وَ اىعَجسِ وَاىنَسَوِ وَ
غَيَبَةِ اىدَّيِ وَ قَهِرِ اىرِّجاه
رَضِىَ اللهُ تَعالى ع اَّْ وَ ع نُِْ بِس اللهِ اىرحما اىرَحيٌ
Ey benim Allah’ım sen bizim efendimiz olan Muhammed aleyhi selam ve bizim efendimiz olan Muhammed aleyhi selamın ehli üzerine salat et. Sen mübarek kıl onun ve elinin üzerine selam et. Ben kederden ve hüzünden, ürkeklikten en ve cimrilikten, acziyetten ve tenbellikten, borç altında kalmaktan ve Evliyaullahın kahrından (onların gönlünü kırmaktan bedduasını almaktan) Allaha sığınırım…
Hz.Allah bizden ve sizlerden razı olsun…
Arkadaşlar kendim yazıyorum araştırıyorum yani faydalı bilgiler okuyun çok güzel ve okudum kitaplardan alıp yazarak kayıt ediyorum beni etkileyen yazıları sizler le paylaşmak istiyorum
REKLAM
5.11.2016
BOŞ DURMAMAK SOHBET
BOŞ DURMAMAK Kıymeti veren Allah TeâlâCenab-ı Hak, (وَالْعَصْ رِ ) (وَالَّيْ لِ ) (وَالنَّ هَا رِ ) (وَالْفَجْ رِ ) gibi kasemlerle, zamanın ne kadar kıymetli bir nimet olduğunu ifade etmiştir.
Planlı programlı hareket teşvik
Farz namazlar için muayyen vakitler tayin ederek ana hatlarıyla Müslümanın günlük programını hazırlamış,
فَ إذَا فَِ رَغْتَ فَِانْصَبِْ
“O halde boşaldın mı yine kalk yorul.”1, Ayet-i Kerimesiyle ifade edildiği üzere programın geriye kalan kısmında da boş durmaktan nehyedip zamanın güzel değerlendirmesini emretmiştir.
Her şey vaktinde kıymetlidir
Hz. Üstazımız, “Her iş vaktine ve mevsimine merhûndur.” 2
İmam-ı Rabbani Hz.
وَ فِ ى هَِذَا اِلْوَقْ ت اِلَّ ذى هُِوَعُنْ فُواَنُ اِلشَّباَ ب وَِ وَِقْتُ اِسْت يلاَ ء اَِعْدَا ء اِلدِّي ن منَ اِلنَّ فْ س وَِ اِلشَّيْطَا نِ لِ عَ ل قَِ ي ل منَ اِْ اِعْت بَا ر مَِاِ
لَيْسَ ذَِل كَ فى غَِيْ ر هَِذَا اِلْوَقْ ت اَِضْعَا ف مُِضَاعَفَ ةِ.
“Şu zaman ki; gençlik zamanıdır; nefis ve şeytandan olan din düşmanlarının istila zamanıdır (bu zamanda) yapılan az amele verilen değer ve itibar, bu vakitlerden başka zamanlarda yapılan amellere göre kat kattır." 3
"BEŞ ŞEYİ, BEŞ ŞEYDEN ÖNCE GANİMET BİL:
Peygamber Efendimiz (s.a.v)
ا غْتَن مْ خِ سًَْا قِبْلَ خَِ سِ. حَِيَاتَكَ قَِ بْلَ مَِوْت كَ وَِ صحَّتَكَ قَِ بْلَ سَِقَ كَ وَِفَ رَاغَكَ قَِ بْلَ شُِغْ كَ وَِشَبَابَكَ قَِ بْلَ هَِرَ مكَ وَِ غنَاكَ قَِ بِْلَ فَِ قْ ركَِِ
"Beş şeyi, beş şeyden önce ganimet bil:
1. Ölümünden önce, hayatını;
2. Hastalığından önce, sıhhatini;
3. Meşguliyetinden önce, boş vaktini;
4. İhtiyarlığından önce, gençliğini;
5. Fakirliğinden önce, zenginliğini."4
1 İnşirah Suresi, 7-8
2 Mektuplar Risalesi, s.66
3 İmam-ı Rabbânî, Mektubat-ı Şerife, c.1, m.73
2
Geçen günler geri gelmez.
Hikâye bu ya, öyle anlatılır: Boş boş oturan gençlerden bir grup, iki büklüm vaziyette, yere bakarak yürüyen yaşlı birini görmüşler. Ona takılmak niyetiyle: “Hayırdır amca, yerde bir şey mi kaybettin?”, diye sormuşlar. Yaşlı adam: "Evladım!” demiş, hiç yutkunmadan. “Gençliğimi kaybettim de onu arıyorum. Eğer bulursam tüm nakitlerimi verip gençliğimde kaybettiğim vakitlerimi geri alacağım. Ama bulamıyorum ki harcadığım gençliğimi, tükettiğim boş vakitlerimi..." Ekserimiz şu iki hususta aldanıyoruz
Peygamber Efendimiz (s.a.v)
ن عْ تَََا ن مَِغْبُونٌ فِ ي ه اََكَِث يرٌ منَ اِلنّا س اَِلصِّحَّةُ وَِالْفَرَاغُِ
"İnsanların ekserisi iki şeyde aldanmışlardır: Sağlık ve boş vakit"5,
قال فِى مِج سِ وِعظه جِنيد اِلبغدادى لِو لِم اِس عَ قِوله صِ ىِ اِلله عِ يِه وِس مِ
لِ اَ اِجترات عِ ىِ اِلوعظ فِانا ذِلك اِلرجل اِلفاجر »ِ اِن اِلله يِؤيد هِذا اِلدين بِالرجل اِلفاجر « 6 ِ
Cüneyd-i Bağdadî Hz. va’z meclisinde şöyle dermiş: Peygamber Efendimizin şu kavlini duymamış olsaydım va’z-u nasihat üzere cesaret edemezdim. “Muhakkak ki Allah şu dini facir bir racül ile de takviye eder” İşte ben o racül-ü facirim. Bunun ilacını aramak
İmam-ı Rabbani Hz. şöyle buyurur:
أَي هَُّا اِلسَّ عيدُ اِلنَّ جيبُ إِ نَّ اِ لْنْسَانَ إِ ذَا طَِرَأَ عَِ يَِْ ه مَِرَضٌ منَ اِلَْْمْرَا ض اِلظَّا هرَة أَِوْ عَِرَضَتْ لِ عُضْ و منْ أَِعْضَا ه فِفَةٌ يَِسْعَى سَِعْيًاِ
بَ يغًا حَِتَّى يَِ نْدَف عَ عَِنْهُ ذَِل كَ اِلْ رَََضُ وَِتَ زُولَ عَِنْهُ تِ كَِْ اِلْْفَةُ وَِقَ د اِسْتَ وْلَى عَِ يَِْ ه اِلْ رَََضُ اِلْقَِ بِْ ىُّ اِلَّ ذى هُِوَ عبَارَةٌ عَِنْ تَِ عَ اِلْقَ بِ
ب اََ دُِونَ اِلْحَ جَِِِّلَّ وَِعَلاَ عَِ ىَِ نَِ هْ جكَِادَ يُِوق عُهُ فِ ى اِلْ وََِْ ت اِلَْْبَ دىِّ وَِي قي ه فِ ى اِلْعَذَا ب اِلسَّرْمَ دىِّ وَِهُوَ اَِِ يَِ تَ فَكَّرُ بَِ عْدُ فِ ىِ
إ زَالَت ه أَِصْلاً وَِ اَِِ يَِسْعَى فِ ى دَِفْ ع ه قَِطْعًا
“Ey mes’ûd ve temiz kardeşim! İnsana zahiri hastalıklardan bir hastalık gelince ve uzuvlarından birine bir afet isabet edince, o hastalık gidinceye ve o afet zail oluncaya kadar büyük gayret gösterir. Kalbin Hak celle ve ala’dan başkasına bağlanmasından ibaret olan kalbî hastalık, onu ebedi ölüme atacak ve ebedi azaba düçar kılacak derecede istila ettiği halde, hiç bu hastalığı izale etmenin çaresine bakmaz. Onu asla def etmeye çalışmaz.”7 Çözüm ne
4 Hakim en-Neysaburî, el-Müstedrek; el-Mektebe
5 Sahih-i Buharî, el-Mektebe
6 İ.Hakkı Bursevî, Ruhu’l-Beyan
7 İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Şerife, c.1, m.219
3
Niyyet ve Hedeflerimiz… Müminin niyeti nasıldır?
Ulemamız:
ان اِل ؤَمن يِنوى اِاِي اَن وِالع لَ اِلصالح لِو عِاش اِبدا فِيحصل لِه ثِواب تِ كِ اِلنية اِبدا
Müminin niyeti iman ve a’mâl-i sahihayadır, isterse sonsuza kadar yaşasın. Böyle olunca mümin için sonsuza kadar bu niyetin sevabı hâsıl olur.8, buyurmuşlardır.
Allah’ın Yardımı niyete göredir
وإن اَ اِلعون مِن اِلله عِ ىِ قِدر اِلنية فِإذا تِ تَ نِية اِلعبد تِم عِون اِلله لِه وِمن قِصرت نِيته قِصر مِن اِلله اِلعون لِه بِقدر ذِلك
Allah’ın yardımı, niyetin derecesine göredir. Kulun niyeti tam olduğu zaman, Allahın kuluna yardımı da tam olur. Niyyeti noksan olana o miktarca, Allah’ın nusreti de azalır. 9
Bozulma sebepleri çoktur. İlki
Zü’n-Nun-u Mısrî hz., mahlukat üzerine fesadın dahil olma sebeplerinin ilki olarak:
ضعف اِلنية بِع لَ اِلْخرة
“Ahiret ameline dair niyetteki zafiyettir.10
Allah Teâlâ kişinin helakini murad etmişse onu şu üç şeyle cezalandırır: اولها يِرزقه اِلع مِ وِي نَعه عِن عِ لَ اِلع اَِء .ِ وِالثانى يِرزقه صِحبة اِلصالحين وِي نَعه عِن مِعرفة حِقوقهم .ِ وِالثالثِ
يفتح عِ يِه بِاب اِلطاعة وِي نَعه اِاِخلاص وِان اَ يِكون ذِلك اِل ذَكور لِخبث نِيته وِسوء سِريرته اِِن اِلنية لِوكِانت صِحيحةِ
لرزقه اِلله مِنفعة اِلع مِ وِمعرفة حِقوقهم وِاخلاص اِلع لَ
1. Ona ilim verir, ancak ulemanın amelinden men eder;
2. Ona salihlerin sohbetini nasip eder, ancak onların haklarını bilmekten mahrum bırakır;
3. Ona taat kabısını açar, ancak ondan ihlâsı uzaklaştırır. Bu cezalar o kimsenin niyetinin bozukluğu, (kalbinde) gizlediğinin kötülüğü sebebiyledir. Zira niyet sahih olsaydı, Allah-ü Teâlâ ona, ilmin menfaatini, Salihlerin hukukunun marifetini, amelin ihlâsını nasip ederdi.11
O halde niyetler her zaman kontrol altında tutulmalı
تخ يِص اِلنية مِن فِسادها أِشد عِ ىِ اِلعام يِن مِن طِول اِاِجتهاد
“Niyeti, bozulmasından muhafaza etmek, yani tashih-i niyet, amel edenler üzerine, uzun süre mesai ve çalışmadan daha ağırdır.”12, diye buyrulmuştur.
8 Ruhulbeyan
9 Hılyetül evliya
10 Ruhulbeyan
11 Ruhulbeyan, Hamüdül lifaf’ın sözü
12 El-İhlâs ve’niyyet, Yusuf ibn-i esbat’ın sözü
4
Ya hedefi nasıl olmalı?
صفة الصفوة - )ج / ص قال أحمد بن خضرويه:
الق وِب جِوالة إِما أِن تِجول حِول اِلعرش وِإما أِن تِجول حِول اِلحشِ 13
Kalpler dönücüdür (Her kalbin bir hedefi ve hayali vardır). Kimi arş-ı azam etrafında kimi ise tuvalet etrafında döner.(mutfak ile tuvalet arasında yeme-içme, arzularını tatmin etmekten başka hedefi yoktur.)
Bize şöyle dua etmemiz öğretiliyor:
Bizi müttekılerden eyle! diye değil. O hedef küçük olur.
وَاجْعَ نَِْا لِ تََُِّْ قينَ إِ مَامًا {ِ يِعني :ِ اِجع نِا أِ ةَِ فِي اِلخير يِقتدي بِنا اِل ؤَمنون قاله اِبن عِباس .ِ بِحر العلوم للسمرقندي - )ج / ص furkan 74
“Bizi müttekılerin imamı eyle” İbni Abbas Hz. bunu şöyle tefsir etmiş:
“Bizi hayırda müminlerin tabi olacağı imamlar kıl.” وعن عِروة اِنهكِان يِدعو بِان يِجع هِ اِلله مِ نَ يِح لَ عِنه اِلع مِ فِاستجيب دِعاؤه تِِفسير حقي - )ج / ص
Urve (r.h) şöyle dua etmiş:
Allahım! Beni ilmin kendisinden yüklenileceği (alınacağı) kimselerden kıl.
وسر دِعا هِم هِذاكِي يِكونوا قِدوة لِغيرهم فِيكسبوا أِجر مِن يِقتدي بِهم فِي اِلخير كِلنا دعاة - )ج / ص (
Böyle dua etmemiz istenmesinin sırrı şudur:
Gayır için önder olmak, rehber olmak, mukteda bih olmak, böylelikle bize hayırda uyanların elde ettiği ecirleri de elde etmektir.
Hz. Ali (k.v)’nin Amr ibn-i Abdud ile beraber duruşu
لوقفة عِ ىِ مِع عِ رَو بِن عِبدود خِير مِن عِبادة اِمتى اِلي يِوم اِلقيامِ
Hz. Ali (k.v)’nin Amr ibn-i Abdud ile beraber duruşu (onun karşısında durması) kıyamet gününe kadar ümmetimin ibadetinden hayırlıdır. (Menakıb-ı Cihar-ı Yar-ı Güzin s.268)
*Uluvvu himmet muktezay-ı imandandır… A.B.A: “Dünyada şu kadar insan var. Biz ise bu kadarız. Bütün insanlağın hidayetine yeter mi, yeter!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Rahat yatmakta değildir.
أخبرنا أبو عبد الرحمن السلمي قال : سمعت محمد بن عبد الله بن شاذان يقول : سمعت محمد بن علي الكتاني يقول :ِِِِِِِِِِِِِِِِِِ
مِن طِ بِ اِلراحة بِالراحة عِ دم اِلراحةَِ « الزهد الكبير للبيهقي - )ج / ص
“Rahatı, rahatlık içinde arayan rahatı kaybeder.”
13 Ha harfinin fetha ve zammı ile şin harfinin şeddesiyle aslen hurma bahçesi manasına olmakla beraber sonradan Hala manasında kazay-ı hacet mevzında kullanılmıştır.
5
Rahat içinde nimet nail olmaya güç yetirilemez
اَِ يُِسْتَطَاعُ اِلْ ع مُِْ بِ رَاحَ ة اِلْ جسْ مِ
“Cismin rahatıyla ilme güç yetirilemez”14, diye buyrulmuştur.
Rahat bizi bozar
Bize zengin olmak yaramıyor. Zengin olduğumuz kadar hizmetlerimizden uzaklaşıyoruz.
فَ وَِْاَِكَِانَ منَ اِلْقُرُو ن من قَِ بْ كُمْ أُِولوُا بَِ قيَّ ة يَِ نْ هَوْنَ عَِ ن اِلْفَسَا د فِ ى اِْلَْرْ ض إِ اَِّ قَِ يلاً م نََّْ أَِنْجَيْ نَا منْ هُمِْ وَاتَّ بَعَ اِلَّ ذينَ ظَِ وََُِا مَِاِ
أُتْ رفُوا فِ ي هِ وَِكَانُوا مُِجْ ر مينَِ
“Sizden önceki devirlerden yeryüzünde fesattan nehyeder bakıyye sahipleri (dindar, hayra koşar, faziletli cem’iyyetler) bulunsalar idi. Lakin onlardan kurtardığımız pek az kimselerden başka yok. O zulmetmekte bulunanlar ise şimartıldıkları refahın ardına düştüler ve hep mücrim oldular”15
Ayet-i Kerime’de, zikredilen kavimlerin helaklarına iki hususun sebep olduğu anlatılmaktadır:
1. İçlerinde fesattan nehyedecek bir cemaat-i fazıla bulunmaması, varsa bile ekalliyet de kalması;
2. Refahı bulunanların zevk ve safa düşkünlüğü ve bu suretle halkın baştan çıkmasına sebep olmalarıdır.”16 Bereket harekettedir.
وَقَدْ قَالَتْ الْعَرَ ب : كَِ بٌِْ جَِوَّالٌ خَِيْ رٌ منْ أَِسَ د رَِاب ضِ أِِِِِدب الدنيا والدين )ص:
“Dolaşan cevval kelp, yatan aslandan hayırlıdır.”
Asıl rahat Cennettedir
وقد قِيل لِلإمام أِح دَ: "ِمتى يِجد اِلعبد طِعم اِلراحة؟ "ِ، فِقال: "ِعند أِول قِدم فِي اِلجنة". عِلو الهمة )ص: (
İmam Ahmed ibn-i Hanbel haz. “Kul, ne zaman rahatın tadını tadar?”, diye sorulunca “Cennete ilk ayak bastığında”, diye cevap vermiştir.
Dünyada Bizler Hizmetle rahatlarız
ترك اِلجهاد وِالفرح بِالقعود مِن صِفات اِل نَافقين
Hizmeti terk edip oturmak ile ferahlamak münafıkların sıfatlarındandır.
} فَِ رحَ اِلْ خََُ فَُِّونَ بِ قََْعَ د همْ خلَافَ رَِسُو ل اِل ه وَِكَ رهُوا أَِنْ يُِجَا هدُوا بِ أَمْوَال همْ وَِأَنْ فُ س همْ فِ ي سَِب ي ل اِل ه وَِقَالُوا ِ
اَِ تَِ نْ فرُوا فِ ي اِلْحَرِّ قُِلْ نَِارُ جَِهَنَّمَ أَِشَدُّ حَِرًّا لَِوْكَِانُوا يَِ فْقَهُونَِ{ ]ِالتوبة: [
14 Sahih-i Müslim
15 Hud 116
16 Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili
6
فرحوا اِِجل مِخالفتهم اِياه عِ يِه اِلسلام بِان مِضى هِو لِ جِهاد وِتخ فِوا عِنه
“Arkada kalanlar Rasülüllah’ın hılafına olarak oturup kalmalarıyla ferahlandılar, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla mücahid olmayı hoşlanmadılar. Bu sıcakta seferber olmayın dediler, deki Cehennem ateşe daha sıcaktır. Fakat duysalardı.”
Kişi sevdiği şeyi yapmak ile huzur bulur
أن اِلفرح مِن ثِ رَات اِل حَبة اِِِِلبحر المحيط نسخة محققة ) /
“Ferahlanmak sevginin meyvesidir.”
Sevdiği şey kişiye zor gelmez. Ondan zevk alır
وَقَالَ بَِ عْضُ اِلْبُ غََِا ء :ِ إِذَا اِشْتَدَّ اِلْكَ فَُِ ،ِ هَِانَتْ اِلْكُ فَُِِ أِدب الدنيا والدين )ص:
“Aşk ve mahabbet arttığı zaman külfetler küçülür azalır.”
الْكَلَ ف : Ziyadesiyle aşk ve mahabbet eylemek, الْ كلَ ف : Külfetin cemisi, külfün şeklinde de gelir.
Bizim bir vazifemiz var. Bu vazife bütün vakitlerimizi doldurmaya yeter
"İlim seferberliği ile memuruz. Bu iş bizim omuzlarımıza indi. Allah uykularımızı alsa da sabahlara kadar ders okusak"17
"Evlatlarım! Benim yüküm ağırdır. Sabahtan akşama kadar burada sizinleyim. Geceleri de yalnız iki saat uyuyabiliyorum. Bu işin nasıl yürüdüğünü bilin de ona göre çalışın!"
“Bizim hiç duracak zamanımız yok. Ümmet-i Muhammed’in evladı cehenneme sel gibi akıp giderken biz onlara seyirci kalamayız.”
Kütahya hapsinden sonra, rahatsız olmasına rağmen ara vermeden hizmetlere devam etmiş, “biraz istirahat buyursanız”, talebini: “Günde binlerce insanın imanı sönerken ben nasıl ayaklarımı uzatıp yatabilirim" diyerek uygun bulmamıştır. NASİHAT
İmam-ı Rabbanî Hz. talebelik yıllarının nasıl değerlendirilmesi gerektiğiyle alakalı evlatlarına yaptığı nasihatte şöyle buyururlar:
وَالنَّ صيحَةُ اِلَّت ى اَِِ بُِدَّ منْ هَا هىَ اَِنْ تَِجْتَ هدَ فى اِلدَّرْ س منْ غَِيْ ر فُِ تُو ر وَِاَنْ اَِِ تَِسْ حَََ نَِ فْسَكَ بِ تَ رْك ه فَِ انْ اَِمْكَنَكَ اِسْت غْرَاقُ جَِ ي عِ
اَوْقَات كَ بِ ا اِلدَّرْ س اَِِ تُِ هَوِّسَنَّ فِ ى اِلذِّكْ ر وَِ اِلْ فكْ ر فَِ انَّ سَِاعَا ت اِل يَِّاَل ىكَِاف يَةٌ لِ ذِِّكْ رِ.ِ
"Lazım olan nasihat odur ki: Ara vermeden (zafiyet göstermeden) dersine çalışman, dersini terk etmekte nefsine müsamahada bulunmamandır. Eğer senin için bütün vakitlerini
17Hatıratım, s.17
7
ders ile geçirmek mümkün olursa, zikir ve fikre heveslenme! (ders saatinde zikirle meşgul olma!) çünkü gece saatleri zikre kâfidir."18
OĞLUNUN CENAZESİNE GİDEMEMİŞ
عن أِبي يِوسف: مِات لِي اِبن فِأمرت مِن يِتولى دِفنه، وِلم أِدع مِج سِ أِبي حِنيفة، خِفت أِن يِفوتني يِوم مِنه.
ربيع اِلأبرار ) / ، بترقيم الشاملة آليا(
İmam Ebu Yusuf Hz.: “Bir evladım vefat etti, hemen defin işleri için birisini tayin edip İmam-ı Azam hazretlerinin ders meclisini (o gün dahi) terk etmedim. Onun dersinden bir günü kaçırmaktan korktum. (Takvim 8 Aralık 3013) Rebîul-Ebrar
İlmini Artırmak,
ا ذَا اَِتَى عَِ ىََِّ يَِ وْمٌ اَِِ اَِزْدَادُ فِ ي ه ع اًَِْ يِ قَُرِّبُن ى اِ لَى اِ لله عَِزَّ وَِجَلَّ فَِلاَ بُِو ركَ لِ ى فِ ى طُِ وُِ عِ شَ س ذَِل كَ اِلْيَ وْ مِِِِ 19 Her gün bir şeyler katmak
Saîd ibn Cübeyr hz. der ki:
اِ يِزال اِلرجل عِال اًَ مِا تِع مِ فِإذا تِرك اِلتع مِ وِظن أِنه قِد اِستغنى وِاكتفى بِ اَ عِنده فِهو أِجهل مِا يِكون.
“Kişi öğrenmeye devam ettiği müddetçe ulemadan olmaya devam eder. Ancak öğrenmeyi terk eder, öğrenmekten müstağnî olduğunu zanneder ve kendi yanında olan ile iktifa etmeye başlarsa artık o kimse (âlim değil) mevcudun da cahili olur.”20
İmam-ı Şafii hz. kendisini hayata bağlayan iki meşgaleyi şu ifadeleriyle dile getirmiştir:
لواِ مِذاكرة اِلْخوان فِي اِلع مِ وِالتهجد فِي اِل يِل مِا أِحببت اِلبقاء فِي هِذه اِلدار
“Din kardeşlerimle (yaptığım şu) ilmî müzakereler ve gecenin bir kısmında (kıldığım) teheccüd namazı olmasaydı şu dünyada kalmayı sevmezdim.” 21
Beş vakit namazda günde 13 kere yapmamız istenilen dua
»ِ اِلحسنة فِي اِلدنيا :ِ اِلع مِ ،ِ وِالعبادة ،ِ وِالجنة فِي اِلْخرة «ِ : عن الحسن ، في قول الله عز وجل ربنا آتنا في الدنيا حسنة قال
Hasan-ı Basrî Hz. buyurur ki: “Dünyadaki Hasene ilim ve İbadet, Ahiretteki hasene Cennettir.” أخلاق العلماء للآجري )ص: ، بترقيم الشاملة آليا ) Bıkmamak
ففة اِلع مِ اِل لَََِ الكتاب : فيض القدير
“İlmin afeti usanmaktır.”
18 İmam-ı Rabbânî, Mektubat-ı Şerife, c.2, m.14
19 Taberani, el-Mu’cemü’l-Evsat
20 Adabül-ulema velmüteallimîn
21 El-Uhudü’l-Muhammediyye
8
Son anı dahi değerlendirmek
إ نْ قَِامَتْ عَِ ىَِ أَِحَ دكُمُ اِلْ قيَامَةُ، وَِف ي يَِ ده فَِ سي ةٌَِ فَِ يَِْ غْ رسْهَا "ِ مِسند أحمد ط الرسالة ) /
“Sizden biriniz üzerine elinde bir fidan olduğu halde kıyamet kopsa da onu diksin.”
قال اِلهيث يَ :ِ وِلع هِ أِراد بِقيام اِلساعة أِمارتها فِإنه قِد وِرد إِذا سِ عَ أِحدكم بِالدجال وِفي يِده فِسي ةِِ
ف يِغرسها فِإن لِ نِاس عِيشا بِعد
Heysemi der ki: Kıyametin kopmasıyla murad onun emarelerinin görülmesidir. Hadis şöyle de varid olmuştur: sizden biriniz elinde bir fidan olduğu halde Deccalı işittiğiniz zaman onu bırakmasın. Zira insanlar ondan sonra da bir müddet yaşayacaklardır.
أَِِِِِِخْبَ رَن ي اِلْحُسَيْنُ بِْنُ عَِ يِّ بِْ ن مُِحَ د بِْ ن يَِحْيَى اِلتَّ ي يُّ ،ِ أَِنْ بَأَ أَِبُو مُِحَ د اِلْحَسَنُ بِْنُ إِ بْ رَِا هيمَ بِْ ن حَِيْدَرَِ
الْ ح يََْ ريُّ ،ِ بِ الْكُوفَ ة ،ِ حَِدَّثَ نَا اِلْقَا سمُ بِْنُ خَِ يفَةَ ،ِ حَِدَّثَ نَا أَِبُو يَِحْيَى عَِبْدُ اِلْحَِ ي د بِْنُ عَِبْ د اِلرَّحْ ن اِلْ ح اََّن يُّ ،ِ حَِدَّثَ نَا عُِ رََُ بِْنُِ
عُبَ يْ د اِ لله اِلْعَدَ ويُّ ،ِ عَِنْ مُِعَا ويَةَ بِْ ن قُِ رَّةَ ،ِ عَِنْ أَِب ي اِلصِّدِّي اِلنَّا جيِّ ،ِ عَِنْ أَِب ي سَِ عي د اِلْخُدِْ ريِّ رَِ ضيَ اِل هَُِّ عَِنْهُ ،ِ قَِالَ :ِ قَِالَ نَِب يُِّ
ا لله صَِ ىَِِّ اِل هَُِّ عَِ يَِْ ه وَِسَ مََِّ :ِ يَِ نْ زلُ بِ أُمَّت ي فِ ي فِ خ ر اِلزَّمَا ن بَِلاَءٌ شَِ ديدٌ منْ سُِ طَِْان همْ لَِمْ يُِسْ عََْ بَِلاَءٌ أَِشَدُّ منْهُ ،ِ حَِتَّى تَِ ضِيَِِ
عَنْ هُمُ اِلَْرْضُ اِلرَّحْبَةُ ،ِ وَِحَتَّى يُِ لَْاَ اِلَْرْضُ جَِوْرًا وَِظُ اًَِْ ،ِ اَِِ يَِ جدُ اِلْ ؤَُِْ منُ مَِ جَِْأً يَِ تَِْ جئُ إِ لَيْ ه منَ اِلظُّ م ،ِ فَِ يَبْ عَثُ اِل هَُِّ عَِزَّ وَِجَلَِّ
رَجُلاً منْ عتْ رَت ي ،ِ فَِ يَ لَْاَ اِلَْرْضَ قِ سْطًا وَِعَدْاًِ ،ِكَِ اََ مُِ ئَتْ ظُِ اًَِْ وَِجَوْرًا ،ِ يَِ رْضَى عَِنْهُ سَِاك نُ اِلسَِّ اََ ء وَِسَاك نُ اِلَْرْ ض ،ِ اَِِِ
تَدَّ خرُ اِلَْرْضُ منْ بَِذْ رهَا شَِيْئًا إِ اَِّ أَِخْرَجَتْهُ ،ِ وَِاَِ اِلسَّ اََءُ منْ قَِطْ رهَا شَِيْئًا إِ اَِّ صَِبَّهُ اِل هَُِّ عَِ يَِْ همِْ مدْرَارًا ،ِ يَِ عيشُ فِ يهَا سَِبْعَ سن ينَِ
أَوْ ثَِ اََ ن أَِوْ تِ سْعَ ،ِ تَِ تَ نَََّى اِلَْحْيَاءُ اِلَْمْوَاتَ م اََّ صَِنَعَ اِل هَُِّ عَِِزَّ وَِجَلَّ بِ أَهْ ل اِلَْرْ ض منْ خَِيْ ره فِِِِيض القدير
Ahir zamanda, ümmetime, sultanları tarafından öyle şiddetli bir bela iner ki ondan daha şiddetlisi işitilmemiştir, hatta geniş olan yeryüzü ümmetime dar gelir, arz zulüm ile dolar, mümin, bu zulümden kendisine iltica edecek bir melce’ (sığınacak yer) bulamaz. Bunun üzerine Allah azze ve celle bir racül gönderir ki o benim soyumdandır. Yeryüzünü adalet ile doldurur. (daha önce) zulum ile dolduğu gibi. Yeryüzü ve gökyüzünde ne kadar sakin varsa ondan razı olur. Arz, tohumlarından hiçbir şeyi bırakmayıp hepsini çıkartır. Sema da hiçbir katresini bırakmayıp onlar üzerine sağanak sağanak döker.22 O racül onlar arasında yedi veya sekiz veya dokuz yıl yaşar. 23Diriler ölülere, yer ehline Allah-ü Teâlâ’nın yarattığı hayırlardan temenni ederler. 24
حِِِدثنا سِعيد أِبو عِث اَن عِن جِابر عن أِبي جِعفر قِال ثِم يِظهر اِل هَدي بِ كَة عِند اِلعشاء وِمعه رِاية رِسولِ
الله صِ ىِ اِلله عِ يِه وِ سِ مِ وِق يَصه وِسيفه وِعلامات وِنور وِبيان فِإذا صِ ىِ اِلعشاء نِادى بِأع ىِ صِوته يِقول أِذكركم اِلله أِيهاِ
22 Maddi bolluğun olacağı ifade edilirken yer yüzünde gökyüzünde kim de ne tasarruf var ise onun hizmetine yardımcı olacağına işaret vardır. Daha önce yaşanan sıkıntı manevi olduğuna göre buradaki bolluk da o kabilde olup gün gelmiş para ile talebe bulunamazken gün gelmiş talebe koyacak yer bulunamamıştır.
23 Hz. Ali buyurur ki: Onun bir senesi sizin seneniz ile on senedir.
24 Keşke geçmişlerimiz de bu nimetlerden istifade etseler, diye hayatta olanlar kendilerinde olan hayırlardan geçmişlerine de verilmesini isterler.
9
الناس وِمقامكم بِين يِدي رِبكم فِقد اِتخذ اِلحجة وِبعث اِلْنبياء وِأنزل اِلكتاب وِأمركم أِن اِِ تِشركوا بِه شِيئا وِأن تِحافظواِ
ع ىِ طِاعته وِطاعة رِسوله وِأن تِحيوا مِا أِحيا اِلقرفن وِت يَتوا مِا أِمات وِتكونوا أِعوانا عِ ىِ اِلهدى وِوزراء عِ ىِ اِلتقوى فِإنِ
الدنيا قِد دِنا فِناؤها وِزوالها وِأذنت بِالودِاع فِإني أِدعوكم إِلى اِلله وِإلى رِسوله وِالع لَ بِكتابه وِإماتة اِلباطل وِإحياء سِنتهِ
فيظهر فِي ثِ ثِ اَ ةِ وِثلاثة عِشر رِجلا عِدة أِهل بِدر عِ ىِ غِير مِيعاد قِزعاكِقزع اِلخريف رِهبان بِال يِل أِسد بِالنهار فِيفتح اِللهِ
ل هَِدي أِرض اِلحجاز وِيستخرج مِنكِان فِي اِلسجن مِن بِني هِاشم وِتنزل اِلرايات اِلسود اِلكوفة فِيبعث بِالبيعة إِلىِ
ال هَدي وِيبعث اِل هَدي جِنوده فِي اِلْفاق وِي يَت اِلجور وِأه هِ وِتستقيم لِه اِلب دِان وِيفتح اِلله عِ ىِ يِديه اِلقسطنطينيةِِِِِِِِِ
عقد الدرر في أخبار المنتظر )ص: ، العرف الوردي في أخبار المهدي )ص: ( الفتن للمروزي ) / Bize Said’in babası Osman, Cabir’den O da Ebu Ca’fer’den (r.h) haber verdi ki Ebu Ca’fer25 şöyle buyurdu:
Sonra Mehdî (a.s), Mekke-i Mekerreme’de yatsı vaktinde zuhur eder. Beraberinde Rasülüllah (s.a.v)’in sancağı, gömleği, kılıcı ile alametler, nur ve beyan vardır.
Yatsı namazını kıldırdıktan sonra en yüksek sesiyle nida eder ve buyurur ki:
“Sizlere, Allah’ı ve Rabbiniz huzurundaki makamınızı hatırlatırım, ey insanlar! Muhakkak ki (Rabbiniz) hucceti26 ikame etti, Peygamberlerini gönderdi, kitabını inzal buyurdu. O’na hiçbir şeyi ortak koşmamanızı; Allah ve Rasülünün taati üzere (kendinizi) muhafaza etmenizi; Kur’an-ı Kerimin ihya ettiklerini ihya etmenizi; yasakladıklarını ortadan kaldırmanızı; hidayet üzere yardımcılar, takva üzerine (yük hafifleten) vezirler olmanızı sizlere emir buyurdu. Hiç şüphesiz ki dünyanın fena ve zevali yakındır. Veda için izin istemektedir. Şu halde ben sizleri Allah’a, rasülüne, kitabıyla amele, batılı yok etmeye, sünnetini ihya etmeye davet ediyorum.”
Bunun üzerine sonbahar bulutları gibi bölük bölük aralarında bir anlaşma da olmadan ehl-i Bedr’in sayısı 313 racül arasında (Mehdî a.s) zuhur eder. Geceleri abid, gündüzleri aslandırlar. Mehdî (a.s) için Allah-ü Teâlâ Arz-ı Hicâz’ı fetheder. Haşim Oğulları’ndan hapiste olan herkesi çıkarır. Siyah sancaklar Küfe’ye iner de Mehdi (a.s)’a biate gönderilir. Mehdi (a.s) ordusunu afaka gönderir. Zulum ve ehlini yok eder. Onun sebebiyle beldeler mustekîm olur. Allah Teâlâ onun iki eli üzerine Kostantıniyyeyi fetheder. وعن أِبي عِبد اِلله اِلحسين بِن عِ يِ، عِ يِه اَ اِلسلام، أِنه سِئل: هِل وِلد اِل هَدي، عِ يِه اِلسلام؟ قِال اِِ، وِلو أِدركته لِخدمتهِ
أيام حِياتي عِِقد الدرر في أخبار المنتظر )ص: ،ِ
25 وهو أبو جعفر محمد بن علي الملقب بالباقر رحمه الله Silsile-i Sâdâtımızdan Cafer-i Sadık Hz.’nin babasıdır.
26 En’am süresi ayet: 149 İşte, de, huccet-i baliğa ancak Allah’ın... Ayet-i Kerimesinde beyan edildiği üzere Huccet: Kur’an-ı Kerim, Rasül ve beyan manasındadır. Gâfir süresi 31. Ayetin tefsirinde buyrulur ki: Aleyhine huccet kâim olmadığı müddetçe hiç kimseye Allah-ü Teala azap etmez.
10
Ebu Abdullah el-Huseyn bin Ali (r.anhüma) şöyle sual olundu: Mehdi (a.s) doğdu mu? Buyurdu ki: Hayır. Şayet ona yetişebilseydim hayatım boyunca ona hizmet ederdim.
BOŞ ŞEYLE MEŞGUL OLMAK Bunun için mi yaratıldık
Mü’minûn Süresi’nin 115. Ayet-i Kerimesi’nde şöyle buyrulur:
أَفَحَ سبْتُمْ أَِنَّ اََِ خَِ قَِْنَاكُمْ عَِبَثًا وَِأَنَّكُمْ إِ لَيْ نَا اَِِ تُِ رْجَعُونَِ
“Ya siz zannettiniz mi ki, biz sizi ancak bir abes (faydasız-sebepsiz) yere yarattık ve hakikaten siz bize döndürülmeyeceksiniz?”27
Mümin her lüzumsuz şeyden yüz çevirir
وَالَّ ذينَ هُِمْ عَِ ن اِل غَِّْ و مُِعْ رضُونَِ
“Ve o mü’minler ki onlar, her lüzumsuz şeyden yüz çevirirler.”28,
Fahrettin Razi Hz ال غَِّْو .
إ نَّهُ يَِدْخُلُ في هكُِلُّ مَِاكَِانَ حَِرَاماً أَِوْ مَِكْرُوهاً أَِوْكَِانَ مُِبَاحاً ،ِ وَِلَ كنْ اَِِ يَِكُونُ بِ الْ رََْ ء إِ لَيِْ ه ضَِرُورَةٌ وَِحَاجَةٌِ
“Lağv’in tarifinde her türlü haram, mekruh fiil dâhil olduğu gibi kişi için kendisine ihtiyaç duyulmayan her mubah iş de dâhildir.”29
ينبغي ااِنصاف أن ااِمر ال بَاح اذا كان ااِشتغال به مست زِما لفوات امر واجب هل يخرج من ااِباحة اواِِ 30
İnsaf lazımdır: Mübah iş, onunla iştigal vacip işi yok etmeyi gerektirdiğinde ibahadan çıkar mı çıkmaz mı?
مُعْ رضُونَِ Fahreddin Râzî Hz. Şöyle buyurur:
إ نَّهُ سُِبْحَانَهُ وَِتَ عَالَى مَِدَحَهُمْ بِ أَن هَُّمْ يِ عُْ رضُونَ عَِنْ هَِذَا اِل غَِّْ وِ. وَِ اِ لْعْرَاضُ عَِنْهُ ،ِ هُِوَ بِ أَنْ اَِِ يَِ فْعَ هَُِ وَِ اَِِ يَِ رْضَى بِ ه وَِ اَِِ يُِخَال طَ مَِنْ يَِأْت ي هِ
“Cenab-ı Hak bu Ayet-i Kerime ile müminleri, bu nevi faydasız işlerden yüz çevirmeleri sebebiyle medh-ü sena ediyor. Lağvden (boş ve yararsız şeylerden) yüz çevirmek;
1. Onu işlememek,
2. Ona razı olmamak,
3. Onu işleyenler ile beraber olmamaktır.”31
27Mü’minun Suresi, 115
28 Mü’minun Suresi, 3
29 Fahreddin Râzî, et-Tefsiru’l-Kebîr, el-Mektebe
30 İmam-ı Rabbini Hz. c.1. 73. Mek.
31 Fahreddin Râzî, et-Tefsiru’l-Kebîr, el-Mektebe
11
Zûr’a şahit olmamak
Furkan Süresi’nin 72. Ayet-i Kerimesi de bu manada nazil olmuştur:
وَالَّ ذينَ اَِِ يَِشْهَدُونَ اِلزُّورَ وَِإ ذَا مَِرُّوا بِ ال غَِّْ و مَِرُّواكِ رَامًا
“Ve (o kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler.”
Ayet-i Kerime’deki zikredilen “zûr” kelimesinin bir manası da;
حُضُورُكُِلِّ مَِوْ ض ع يُِجْرَي في ه مَِا اَِِ يَِ نْبَ غي وَِيَدْخُلُ فِ ي ه أَِعْيَادُ اِلْ شَُْ رك ينَ وَِمَجَا معُ اِلْفُسَّا ق ،ِ لَِْنَّ مَِنْ خَِالَطَ أَِهْلَ اِلشَّرِّ وَِنَظَرَ إِ لَىِ
أَفْ عَال همْ وَِ حَِضَرَ مَِجَا معَهُمْ فَِ قَدْ شَِارَكَهُِمْ فِ ي تِ كَِْ اِلْ عََْ صيَّ ة ،ِ لَْنَّ اِلْحُضُورَ وَِالنَّظَرَ دَِل يلُ اِلرِّضَا بِ هِ
“Malayani’nin icra edildiği yerlerde hazır olmaktır. Müşriklerin bayramları, fasıkların eğlence meclisleri zûr ve malayani tabiri içinde dâhildir. Çünkü müşrikler ile beraber olan, onların işlerini seyr eden, meclislerinde hazır olan kimse, masiyetlerinde onlara ortak olmuş olur. Çünkü hazır olup seyretmek o işe razı olmanın delilidir.”32
Hz. Lokman (a.s.)’a, “gördüğümüz mevkiye seni ulaştıran nedir?”, diye sorulduğunda şu şekilde cevap vermiştir:
1. “Doğru sözlü olmak,
2. Emanete riayet etmek
3. Malayaniyi terk etmek.”33
Ebu Zerr (r.a.) şöyle anlatır:
“Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki:
اَاَِ اُِعَ كََُِِّ بِ عَ ل خَِ في ف عَِ ىَِ اِلْبَدَ ن وَِثَ قي ل فِ ى اِلْ يزَا نِ
“Sana beden üzerine hafif (yapılması kolay), ama mizanda ağır (sevabı fazla) bir amel öğreteyim mi?” Bende “evet ya Rasülallah” dedim,
Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz:
هوَ اِلصَّ تَُْ وَِ حُِسْنُ اِلْخُ وَِ تَِ رْكُ مَِااَِيَ عْن يكَِ
1. Susmak,
2. Güzel ahlak
3. Malayaniyi terk etmektir” buyurdular.”34
Yine, Peygamber Efendimiz (s.a.v); منْ حُِسْ ن اِ سْلاَ م اِلْ رََْ ء تَِ رْكُهُ مَِا اَِِ يَِ عْن ي هِ
“Kişinin malayaniyi terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir.”35, buyurmuştur.
32 Fahreddin Râzî, et-Tefsiru’l-Kebîr, el-Mektebe
33 Ebu’l-Leys es-Semerkandî, Tenbihü’l-Gafilin, s.202
34 İmam-ı Gazalî, İhya-u Ulumi’d-Din, el-Mektebe
35 İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Şerife, c.1, s.123
12
عَلاَمَةُ اِ عْرَا ض اِ لله تَِ عَالَى عَِِ ن اِلْعَبْ دِ اِشْت غَالُهُ بِ اََاَِيَ عْن ي هِ
“Allah-ü Teâlâ’nın bir kulundan yüz çevirdiğinin (sevmediğinin) alameti, onun malayani ile meşgul olmasıdır.”36,
Harama göz kapamak
Hadis-i şerifte varid oldu ki:
} تَِ رْكُ ذَِرَّ ة منْ مَِحَا ر م اِل ه خَِيْ رٌ منْ عبَادَة اِلثَّ قَ يَِْ ن {ِ
“Allah’ın haram kıldığı şeylerden bir zerreyi terk dahi sekaleynin ibadetinden hayırlıdır.”
DÜNYADAKİ MÜKÂFATI
1. Kalbi hasret ve özlemden halas olur,
2. Mükemmel bir firasete sahip olur,
Şucâul Kirmâni (r.h) şöyle buyurur: “Basarını kapatan kimsenin, Allahü Teâlâ basîretini açar”
3. Kendisi için ilim yolları ve kapıları açılır.
4. Kalbine kuvvet, ayaklarına sebat, bedenine şecâat verilir.
5. Şehvetin esiri olmaktan kalbi kurtulur.
6. Gözünde, yüzünde ve azalarında eseri görülecek şekilde kalbi nurlanır,
Öyle Yaşamalı ki
İmam-ı Rabbanî Hz.:
وَيَ نْبَ غى لِ سَِّال ك أَِنْ يَِ عيشَ عَِ ىَِ وَِجْ ه تَِحْصُلُ اِلْجَ عيَّةُ لِ طَِّال ب ينَ فِ ى صُِحْبَت ه اَِِ أَِنَّهُ يِ قي هِمْ وَِيَ رْ مي همْ إِ لىَ اِلتَّ فْ رقَ ةِِ
Bu yolda yürüyen, öyle yaşayacak ki onun sohbetinde (beraberliğinde) talipler için cem’ıyyet (derlilik-topluluk, ahenk) hâsıl olacak. Onları tefrikaya düşürecek (dağınıklığa sürükleyecek) tarzda yaşamayacak.37, buyururlar.
*****
36 İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Şerife, c.1, s.123
37 İmam-ı Rabbânî, Mektubat, c.1, Mek .176
HUTBE AŞURE GÜNÜ
استعيذ بالله : إِنَّ عِدَّةَ
الشُّهُورِ عِنْدَ اللَّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِي كِتَابِ اللَّهِ يَوْمَ
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ
قَالَ النَّبِي صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صِيَامُ يَوْمِ عَاشُورَاءَ إِنِّي أَحْتَسِبُ عَلَى اللَّهِ
أَنْ يُكَفِّرَ السَّنَةَ الَّتِي قَبْلَهُ
Muhterem Mü’minler,
Hutbemiz
Âşûrâ Günü hakkındadır.
Malum
olduğu üzere “Âşûrâ” Muharrem-i şerifin
onuncu gününe isim olarak verilmiştir.
“Aşûrâ, Âşûr, Âşûrâ’ gibi telaffuzları da mevcuttur.[1]
Zaman, Cenab-ı Hakkın
halkettiği mahlukâttandır. Cenab-ı Hakk indinde bu itibarla bütün zamanlar
müsavidir. Zamana kıymet veren şey, içinde vuku’ bulan Tecelliyât-ı İlâhidir.
Bu sebeple Muharrem-i Şerif ve bilhassa âşûrâ günü, müslümanlar tarafından oruçlar,
namazlar ve nafile ibadetler ile en güzel şekilde ihya edilmesi icabeden
günlerdendir.
Fakih Ebulleys es-Semerkandî (rh) hazretlerinin
beyanına göre, Âşûrâ Gününde vâki’ olduğu
rivâyet edilen hâdiseler şunlardır:
-Hz.Âdem(a.s.)’ın halk edilmesi,
Cennet’e girmesi ve Cennet’ten çıktıktan sonra tevbesinin kabûlü,
-Hz.İbrâhim(a.s.)’ın velâdeti, Halîlüllah pâyesine ermesi, Nemrut’un
ateşinden kurtulması,
-Hz.İdris(a.s.)’ın semâya ref’ olunması ve Hz.Eyyûb(a.s.)’ın hastalıklardan
kurtulması,
-Yûnus (a.s)’ın balığın karnından kurtulması,
Süleyman (a.s)’a saltanat verilmesi,
-Hz.Îsâ(a.s.)’ın velâdeti ve kendisine suikast
hazırlayan Yahûdîlerin elinden kurtarılıp,
semaya yükseltilmesi
-Hz.Mûsâ(a.s.) ve ümmetinin
Fir’avn’ın zulmünden kurtuluşları ve Fir’av’nın suda boğulması,
-Hz.Nuh(a.s.)’ın, gemisinin Cûdi dağına oturması ve
karaya ayak basması,
-Hz. Hüseyin (ra) Efendimizin Şehid edilmesi
gibi hadiseler Âşûrâ Gününde vâki olmuştur.
-Kıyametin kopması da yine aşura günü olacaktır.
Peygamber Efendimiz (SAV),
Medine-i Münevvereyi teşriflerinde, âşûrâ’ günü yahudilerin oruç tuttuklarını
görünce, bunun ne orucu olduğunu sordular. Onlar da; “Bu gün hayırlı bir gündür. Bu gün Allah’ın İsrailoğulları’nı
düşmanlardan kurtardığı, Hz. Mûsa’nın da şükür için Oruç tuttuğu gündür.”,
dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: “Ben Musa’ya sizden daha yakınım”
dedi ve Aşura günü orucunu tuttu, ashabına da tutmalarını emretti. Ashâb-ı Kiram:”Ey Allâh’ın Rasûlü, o(Âşûrâ) Yahûdi ve Nasrânî’lerin büyük saydıkları bir
gündür.” dediklerinde, Peygamber Efendimiz: “Gelecek sene olduğunda -inşaallah-
dokuzuncu günü (ile birlikte) oruç tutarız.”, buyurdular. Ertesi sene(nin
Muharrem ayı) gelmeden önce Rasûlüllâh vefat etti.”
Âşûrâ gününde yapılması tavsiye edilen
bir takım vazifeler mevcuttur. Bunlar:
*Âşûrâ gününde, dokuzuncu günle
beraber veya bu mümkün olmamış ise on birinci günle beraber oruç tutulur.
Rasülüllah (sav) Efendimiz bu orucun faziletini beyan babında şöyle
buyurmuşlardır: “Âşûrâ gününün orucu -Allâh’a karşı hüsn-ü zannım
odur ki- bir önceki senede işlenen hatayı örter.”
*O gün, eve ufak-tefek erzak alınırsa, bir
sene boyunca evde bereket olur. Peygamber Efendimiz “Kim âile efrâdına Âşûrâ gününün nafakasını geniş
tutarsa, Allah da ona senenin geri kalan günlerinde genişlik verir.”[2], buyurmuşlardır.
3.11.2016
NAFİLE TAVSİYELER
NAFİLE TAVSİYELER
YÜCE MEVLAMIZ:”Kulum farzları eda etmekle ,gadabımdan kurtulur.nafileleri eda etmekle de bana yakınlaşır.”buyurmaktadır.
*Hadîs-i Şerifte Peygamber Efendimiz (S.A.V.) :
“Nafile ibadetler,Kulun Allâhü Teâla’ya sunmuş olduğu hediyesidir. O halde hediyelerinizi iyi
süsleyiniz.”Buyurmuşlardır.
Allah-ü Teâla : “ وَقَلِيلٌ مِنْ عِبَادِيَ الشَّكُورُ “Kullarımdan şükreden pek azdır”
1.Sabah ve Akşam namazlarından
sonra “Haşir Suresi”nin sonunu(Hüvellahüllezi)okuyan
kimseye Yetmişbin Melek istiğfar eder,o
gün vefat etse şehit olarak gider.
2.Yatsı namazından sonra”Bakara Suresi”nin
son iki ayetini(Amenerrasulü’yü)okuyanın malı,canı,herşeyi gelecek yatsıya
kadar himaye altına alınır ve o kimseye bütün gece ibadet etmiş sevabı verilir.
3.İşrak Namazı(iki veya dört
rek’at olarak kılınır)müridin tecelli ve terakkisine vesile olur.Sabah namazını
kıldıktan sonra yatmayıp,güneş doğduktan sonraki vakte kadar zikir ve ibadetle
uğraşıp kılarsan işrak namazı olur.Bu namaza devam eden kimse için,tam bir Hac
ve Umre sevabı verilir. (Vakti:güneş
doğduktan 45 dk.sonra,kerahat vaktinin çıktığı ilk vakitte kılınır.)
4.Tahiyyetül-mescit yada Abdest namazı(iki rek’at olarak kılınır.) bir mescide girdiğimizde, vardığımızda yada abdest
tazelediğimizde kılınan şükür namazlarıdır.(Vakti:kerahat vakitleri haricinde
her an kılınabilir.)
5.” Duha Namazı”na(Altı
Rek’at…son iki rek’ati tezellülen oturarak kılınır.) devam eden kimsenin günahı
denizlerin köpüğü kadar da olsa affolunur ve Duha namazı kılan kişi dünya
sıkıntısı çekmez.Çünkü;Cenab-ı Hak mükafatının yüzde yetmiş beşini dünyada
verir.(Vakti:sabah güneş doğduktan 45 dk.sonra başlayıp,öğle ezanına 20dk.kalana
kadar kılınabilir).
6.”Evvabin Namazı”na(Altı Rek’at) devam eden kimsenin Elli senelik
günahı silinir ve ona Bin senelik ibadet etmiş sevabı verilir.Bunun mükafatını
ise Cenab-ı Hak yüzde yirmi beşini bu dünyada,yüzde yetmiş beşini ise ahirette
verir.(Vakti:Akşam namazı ile Yatsı Namazı arasında kılınır).
7.”Teheccüd Namazı(Altı Rek’at);”Farzlardan
sonra en faziletli namazdır.Teheccüd namazı kılanların duası kabul,derecesi
yüksek olur.Geç yatanlar kalkmakta
zorlanacağı için,en azından 12’den sonra kılıp yatarlar.Bunun derecesi
ise hudutsuzdur.(Vakti:gece öğle namazına tekabül eden vakitte başlayıp,sabah
namazı vaktine kadardır).
8.”Tesbih
Namazı(Dört Rek’at);”Hataen veya kasten,bilerek veya
bilmeyerek,küçük veya büyük,eski veya yeni, işlenilen günahların deniz köpüğü
kadar da olsa dökülmesine sebebtir.
9.Salat-ı Vitir’de(vitir namazı) Fatiha-i şerifeden sonra;
1.Rek’atta:İnşirah
suresini(Elemneşrah leke sadrak…)
2.Rek’atte:leheb
suresini(tebbet yedaa…)
3.Rek’atte:ihlas suresini(gulhüvellahü ehad…)okuyan DİŞ AĞRISI görmez.Üçüncü rek’attaki tekbirden sonra Kunut dualarını da okuyup, ruküye varmazdan
evvel Salat-ı münciye’yi de okuyup öyle ruküye varınız.Zira vitir namazı
gecenin son namazı olduğundan ,günde beş vakit kıldığınız namazın sonunda
;vazifeli melekler alıp,vechi rahmana arza götürürken,Rasulullah Efendimize
getirilen Salavatı Şerife mührünü namazların ahirinde götürdüklerinde,tereddüt
etmeden Cenab-ı Hakka arzederler ve namazlarınızın kabulüne vesile olur.
10. Her
Sabah ve Akşam Namazının akabinden 21 tane kureyş Suresi okumak,insana
o beldede başına gelebilecek herhangi bir bela ve musibetlere karşı insanı muhafaza eder.
YÜCE MEVLAM ŞEVKİMİZİ ,ŞUURUMUZU
ARTIRSIN.
Fark Eder mi?
Zamanın
birinde iki kasaba bir yarışa girerler. İki kasaba halkı karşı tarafa kendi
ülkelerinin ne kadar zengin olduğunu göstermek isterler. Etkileyici bir şey
olması için kasabanın ortasına büyük bir havuz yaptırırlar. Daha da ihtişamlı
olsun, zenginliği ifade etsin diye de gece herkesin bir kova süt getirerek
havuza dökmesi kararlaştırılır. Bu fikir herkesçe kabul edilir ve
zenginliklerini gösterebileceklerinin keyfi ile havuz yapılır.
Kararlaştırdıkları şekilde herkes gece götürdüklerini havuza döker. Fakat sabah
olduğunda havuzun sadece berrak bir su ile dolu olduğu görülür.
Araştırıldığında herkesin aynı şekilde düşündüğü ortaya çıkar. "Nasıl olsa
bu kadar insanın içinde ben süt yerine su döksem belli olmaz diye düşünmüştür
herkes." Böylece havuza süt getiren kimse olmamıştır. Yani herkes ne fark
eder ki diye düşünmüştür. Ama bu farklar büyük farka dönüşmektedir. Siz de
günlük yaşamda fark edecek sonuçlar için fark edin, farkında olun. Çünkü farkı oluşturan
farkınızdır.
Fark Eder mi?
|
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)